bugün

"dışarıda yüz bin taraftar,
bir gün ağlar bir gün coşar,
seni bu sesler oyalar,
aldırma kartal, aldırma..."

mısralarının hayata geçmiş hali, bu mısrayı boğazlara düğümlemiş taraftarın, en büyük aşka veda maçıydı bu akşam.
şeref bey stadında olmamanın derin acısını kalbimizi gömüp, bu sefer televizyon karşısından, yüreğimizin desteğiyle beşiktaş'ımıza taraftık.

iddiası olmayan ve sadece istatistik getirisi olacak bir maçtı gözlerde,
ama engel değildi bu sevgiye.

beşiktaş taraftarı bugün yine neden "en büyük" taraftar olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. kimisi dünyayı yakmak için şampiyonluk bekler, bizler için sevgin yeter fikrinin temsilcisi taraftar bugün yine binlerce kişi, en büyük destekçi olarak yanındaydı siyah-beyaz çubukluyu terletenlerin.

biz beşiktaş taraftarı olarak bu gün bir takım olacaksa böyle başarısız olsun fikrini aldık beynimize. bu takım yeri geldi yenildi, yeri geldi berabere kaldı ama mücadelesinden, çabasından asla şüphe ettirmedi. "ruhsuz" kelimesini asla ama asla hak etmedi. yenilirken bile alkış aldı. ve bu da zaten bizlere yetti. varsın gelmesin şampiyonluklar, kupalar yeter ki mücadeleniz asla bitmesin be kara kartallar.

sahada ise gönül gözümüzü açan çiçekler vardı.
gencecik çiçekler.
necip'ler, ismail'ler, atınç'lar, rıdvan'lar.

rıdvan'lar...
ah be rıdvan'ım, koca bir sezon delgado'nun sakaltığından az çekmedin. şimdi ise sıra holosko'nun sakatlığına geldi.
ismail köybaşı ile adeta usain bolt misali kanatları kat ederken, bir kaç dakika sonra ise yerde acıyla kıvranıyordun.
hem kırık hemde yan bağlarda kopma temsil edilmiş. allah acil şifalar versin. daha yaşın genç sevgili kardeşim, yıllarca bizle olacaksın, sıkma canını sen.

necip uysal. soyadı gibi uysal ve efendi ama futboluyla tam bir mücadeleci. o topla sıyrılışları, oyunu okuması ne de güzeldi. gelecek yıllar için bizlere tekrar umut verdi.

hele sahada bir de 17 yaşında genç bir kartal vardı ki, yaşını vermesek, adamı bilmesek kimse onun ilk kez süper lig maçını oynadığını bilemezdi. hiç sırıtmadı, yeri geldi kritik müdahaleleri de yaptı. hoşgeldin atınç!

gelecek sene yüksek ihtimalle bizimle birlikte olamayacak ama gönlümüzden asla kopmayacak iki kartal vardı sahada. michael fink ve rodrigo tello. özellikle tello'nun nokta pasları, mücadelesi bugün çok güzeldi. fink ise yine görev adamıydı, nereye konulursa orada oynadı.

şimdi ise maçın tahtına çıkaralım birini. kimi mi? tabi ki nihat kahveci.
senden şüphemiz asla olmadı, ve en sonunda dönüşün muhteşem oldu.
klasik bir cümle var şimdi kafalarda, "seneye en büyük transfer nihat kahveci" diye.
ama bu klasikten öte bir gerçek olacak, beşiktaş'ın çocuğu yine bizi coşturacak.

daha adı aklımıza gelmeyen ve başta ernst olmak üzere bugün formayı terleten tüm kartallara selam olsun.
ismail'in manchester united maçındakine benzer asisti olsun, atınç'ın son müdaheleleri olsun, ernst'in hem defanste hem hücumdaki olumlu futbolu olsun gecenin en güzel keyiflerindendi şüphesiz.

güzellikleri saydık, heyecanlarımızı dile getirdik. ama birinin adını ise maç boyu hiç inanmadık.
o kişinin adı ise serdar özkan. artık şeref bey stadında esamesinin bile okunmasını istemediğimiz, serdar özkan.
sen burada olmanın kıymetini asla bilemedin ve bu taraftarın değerini hiç bilemedin.
dileyelim ki karşı kıtada yolun açık olsun, ama biliyoruz ki layiğini bulmuşsun.

bugün 10 aylık bir periyodun son imzası atıldı inönü'de,
yeri geldi beraber güldük, yeri geldi beraber ağladık.
tribünle saha arasındaki bir kaç metre mesafeyi hiçe saydık,
gönülleri bir tuttuk.
kağıt üzerinde başarı alamadık belki, ama hakkımızı da helali hoş ettik.

şimdi son bir veda vakti, o da en güzelinden bir dilekle, bir tezahüratla olsun,
"iyisiyle, kötüsüyle bir sezon bitti,
canın sağolsun denizli,
bu taraftar hep arkanda,
seneye korkak oynatma..."
iki denk takımın mücadelesi. gülen taraf evsahibi olmuştur.