bugün
- yazarların özlediği şeyler23
- sözlük yazarlarının en sevdiği tatlı15
- kadınınız mini etek giyebilir mi14
- 25 mayıs 2025 fenerbahçe beko monaco maçı15
- ihtiyaç sahibi yazarlar9
- gecenin şiiri15
- akıl ve ruh sağlığını bozan şeyler16
- şort mevsiminin açılması10
- sizden daha az kazanan meslek grupları10
- lgbt denilen sapkınlık vahim boyutlara ulaştı15
- ulunun en hamarat 2 kadını17
- yapılacak tek şey siyonistleri tek tek öldürmek16
- shawarma14
- darwinin ateist olmaması10
- kitap okumak16
- anın görüntüsü9
- sözlükte kız var mı12
- datça11
- lazere giden erkek8
- zeki insanların yalnızlığı seçmesi11
- yazın ferahlatan içecekler9
- gerdekte korkudan bayılan türbanlı11
- akp ye oy atmanın sonucu9
- almanya da 199 euro'ya satılan alanya tatili12
- ibb'nin soyulup soğana çevirilmesi8
- rus kızlarına ilgisi olmayan türk erkeği12
- ıq seviyesi 130 ve üstü yazarlar tam liste8
- sözlüğün aptalları sıralı tam liste13
- asgari ücret 52bine çıksa kiralar da 15 bine çıkar20
- en son ne yediniz17
- 3 polis şehit eden teröristin serbest kalması9
- 23 mayıs 2025 fenerbahçe beko panathinaikos maçı16
- sucuklu yumurta8
- her şeye amk diyen tip14
- yaz geliyor heyoo8
- her entrynin sonuna evet yazan yazar11
- sevismek9


entry'ler (3)
mantıklı bir atılımdır.
youtuber olmanın en güzel yönü birçok sektörün aksine girişte aman aman bir sermaye gerektirmemesidir. bilgisayarınız olduğunu varsayarsak 3000-5000 TL ile alınacak bir kamera ve mikrofon işinizi görecektir ancak sonrası biraz şansa, biraz youtube piyasasını analiz etmeye, biraz da kamerayla aranızdaki elektriğe bakıyor.
ancak her özel sektörde olduğu gibi youtube'un da belli başlı riskleri var. misal kendinizi güncel döneme uyduramazsanız geride kalabilirsiniz (bkz: burak şahin) (bkz: servet carey) (bkz: videoyun) veya internet ortamında yayınlanan bir hatanız için linç yeyip antipati toplayabilirsiniz (bkz: orkun ışıtmak) (bkz: logan paul) (bkz: ekin soyak).
tabii bu iş zaman da gerektiren bir iş. hemen girip popüler olmayı beklememek lazım. keza bunu elindeki sermayeyle uygulamaya çalışanlar genellikle "kim lan bu dalyarak?" denilerek pek iplenmemişlerdir çünkü youtube izleyicisi internette büyüyen, gelişen kişileri daha çok sever. bu bekleme sürecini azimle atlatan, belli bir sayıya ulaşan ve kendisini her zaman geliştiren kişilerin daha başarılı olacağını düşünüyorum.
kısaca youtuber olmak azim ve kendini her zaman geliştirmeyi gerektiren riskli bir iş bence. başarılı olanlara da helal olsun demekten başka denilecek bir şey yok.
youtuber olmanın en güzel yönü birçok sektörün aksine girişte aman aman bir sermaye gerektirmemesidir. bilgisayarınız olduğunu varsayarsak 3000-5000 TL ile alınacak bir kamera ve mikrofon işinizi görecektir ancak sonrası biraz şansa, biraz youtube piyasasını analiz etmeye, biraz da kamerayla aranızdaki elektriğe bakıyor.
ancak her özel sektörde olduğu gibi youtube'un da belli başlı riskleri var. misal kendinizi güncel döneme uyduramazsanız geride kalabilirsiniz (bkz: burak şahin) (bkz: servet carey) (bkz: videoyun) veya internet ortamında yayınlanan bir hatanız için linç yeyip antipati toplayabilirsiniz (bkz: orkun ışıtmak) (bkz: logan paul) (bkz: ekin soyak).
tabii bu iş zaman da gerektiren bir iş. hemen girip popüler olmayı beklememek lazım. keza bunu elindeki sermayeyle uygulamaya çalışanlar genellikle "kim lan bu dalyarak?" denilerek pek iplenmemişlerdir çünkü youtube izleyicisi internette büyüyen, gelişen kişileri daha çok sever. bu bekleme sürecini azimle atlatan, belli bir sayıya ulaşan ve kendisini her zaman geliştiren kişilerin daha başarılı olacağını düşünüyorum.
kısaca youtuber olmak azim ve kendini her zaman geliştirmeyi gerektiren riskli bir iş bence. başarılı olanlara da helal olsun demekten başka denilecek bir şey yok.
aşkı çiçeğe benzetirim. evet, bildiğiniz çiçeğe. neler olur çiçek oluşurken? tohum ekilir, sonra sularsınız o tohumu, güneş çıkar, ilkbahar gelmiştir ve çiçek açar. çiçektir işte, bildiğimiz; güzel kokan, güzel gözüken, güzel şeyler çağrıştıran...
zaman geçer, yaz biter ve o dönüm noktası gelir; sonbahar... o çiçek sonbaharda rüzgar yiye yiye kurur, yaprakları söner, kokusu kaybolur. işte sizin çiçeğiniz de rüzgar yiye yiye çürürse yapmanız gereken son şey onunla oynamaktır; çünkü çürümüş bir çiçekle oynarsanız onu yeniden diriltemez, ancak onu parçalara ayırırsınız, tıpkı benim yaptığım gibi.
ben çürümüş çiçekle oynayıp onu parçalamayı tercih edenlerdenim. hayatta "koy göte gitsin" mottosuyla yaşıyan aşırı rahat (belki biraz gevşek de denilebilir) bir insan olarak o çiçeğin solmasının üzerinden bir sene geçmesine rağmen halen bana onu hatırlatan en ufak şarkı sözünde içimde bir şeyler sızlıyor. benim bile içimde duygu patlaması yaşatıyor bu meret.
zordur kısaca; alışırsın, azalır ama hep bir yerlerde kabuk bağlamış bir yara olarak kalır. şu an bu başlığın altında yaptığım gibi onunla oynarsan da anca çiçeği parçalar, yarayı kanatırsın.
başlığa gelen herkesin gece geldiğini varsayarak herkese iyi geceler diliyorum.
zaman geçer, yaz biter ve o dönüm noktası gelir; sonbahar... o çiçek sonbaharda rüzgar yiye yiye kurur, yaprakları söner, kokusu kaybolur. işte sizin çiçeğiniz de rüzgar yiye yiye çürürse yapmanız gereken son şey onunla oynamaktır; çünkü çürümüş bir çiçekle oynarsanız onu yeniden diriltemez, ancak onu parçalara ayırırsınız, tıpkı benim yaptığım gibi.
ben çürümüş çiçekle oynayıp onu parçalamayı tercih edenlerdenim. hayatta "koy göte gitsin" mottosuyla yaşıyan aşırı rahat (belki biraz gevşek de denilebilir) bir insan olarak o çiçeğin solmasının üzerinden bir sene geçmesine rağmen halen bana onu hatırlatan en ufak şarkı sözünde içimde bir şeyler sızlıyor. benim bile içimde duygu patlaması yaşatıyor bu meret.
zordur kısaca; alışırsın, azalır ama hep bir yerlerde kabuk bağlamış bir yara olarak kalır. şu an bu başlığın altında yaptığım gibi onunla oynarsan da anca çiçeği parçalar, yarayı kanatırsın.
başlığa gelen herkesin gece geldiğini varsayarak herkese iyi geceler diliyorum.
bildiğin sarma sigara. winston beyaz filtreye girmesin lütfen bir daha.
edit: winston dark blue'yi denedikten sonra son cümlemi geri alıyorum.
edit: winston dark blue'yi denedikten sonra son cümlemi geri alıyorum.