bugün

türkiye bir din devletidir

özde dogmatizmden ve köküne kadar muhafazakarlıktan/ yerinde saymaktan beslenen kemalizm dinini savunan insanların kendilerini dindar kesime aydın diye yaftalamaları da enteresandır. dindarlar da dogmatizmden güç aldıkları için bir ikili kutuplaşma söz konusu oluyor. aslında burda cumhuriyetin ve kazanımlarının dışında kayıplarının da oluşmaya başladığından söz edilebilir. durum, geniş pencerede böyledir. bu kutuplaşma yıllara dayansa da son yıllarda iyiden iyiye körüklenmiştir. iki tarafın hazımsızlığı, birbirini alt etmek istemesi cumhuriyet-jakobenizm ilişkisini de sorgulamamıza neden oluyor. devrimler halkı kucaklar mı acep? atatürk ve cumhuriyet ekseninde bir tepeden inmecilik, ben yaptım kabul edincilik söz konusu mudur? soruları akla geliverir. modern dünyayı öngören cumhuriyet rejimi ilerlemecilikten kopup halk ve gelişim odağından çıkıverince, dindarların yer yer hazımsızlıklarını bertaraf etme güdüsüne dönüşüm gecikmemiştir. ilerlemeci anlayışla korumacı anlayış birbirinin zıttıdır. bu ikili muhafazakarlaşma düzeni türkiye'ye vizyon kaybettirmekten başka anlam taşımaz. halbuki çağa ayak uyma ve demokratikleşme babında ülkenin yaralarını ört bas etmekten keyif alır bir halde değil, bu sorunları 21. yüzyılda sağlıklı çıkarımlarla çözme akılcılığına gitmesi gerekmektedir.
vesayet sistemi koruyucu bir sistemdir ve türkiye'de tam manasıyla uygulanmaktadır. konunun liderin, kişilerin tabulaştırılmasına gitmesi kemalist ideolojinin dogmatikliğine örnek sunmaktadır. elbet bu karşı tarafcılık içeren yapının diğer ayağı da boş durmamakta, dini hayatın her olgusunda referans alarak muhafazakarlaşmaya hizmet etmektedir.
görünen o ki, kutuplaşmanın tarafı olmamak yapılması gerekendir. 2 din arasına sıkışıp kalmamak için.