bugün

olay yerine toplanan kalabalik

her gün sabahın köründe kalkıyor. Öyle ki artık saati kurmadan cumartesi, pazar günleri bile o saatte ayakta. Her gün aynı saatte bindiği vapuru kaçırmamak için kahvesini hep yarım bırakıyor, sabah sigarasını vapura kadar yürüdüğü 3-5 dakikalık yolda tüketiyor. 8.45 vapurunda yüzler aynı. Öyle ki kimin hangi gazeteyi okuduğunu, neyli tost yediğini bile öğrenmiş. Belki onlara kendini "en yakını" olarak tanımlayan insanlar bile bilmez onun bildiklerini. Arka sayfada belki güzel bir kız fotoğrafı görürüm diye oturuyor bizimki gazete okuyan, orta yaşlı bir amcanın karşısına. Şans bu ya, amca ısrarla ön sayfayı okumuyor, ekonomi sayfasında kalıyor, hevesi de kursağında bizimkinin. Vapur yavaş yavaş yaklaşıyor iskeleye. Koşarak otobüse yetişecek şimdi. Uzaktan ışıkları kesiyor. Kafasında hesap yapıyor. Şimdi kırmızı yandığına göre, gidene kadar yeşilin sonunu yakalarım diyor içinden. Hızlı adımlarla merdivenleri beklemeden vapurdan kendini atacakken, her sabah vapurda makyaj yapan kızın çat diye düşüp bayıldığını farkediyor. Birden fotokopi makinasıyla çoğaltılan günlerine bir istisna ekleniyor adamın. E kızın başında durup izlemesin de ne yapsın şimdi?