bugün

entry'ler (1285)

cahide sonku

bir şekilde hayatı sinemaya çekilirse, kendisinin zerrin tekindortarafından canlandırılması isabet olur. türk sinemasının efsaneleşen isimlerinden.

homeland

ilk bölümünü bu gece izlediğim dizi. son derece manchurian candidate kokmakla birlikte yapımcıların da senaristlerin de o kadar salak olmayacaklarını düşünerek merakla devamını izleyeceğim. bakalım nasıl olacak.

padişahların katil olduğunu 600 yılda öğrenen halk

alevi katliamlarını öğrendiklerinde ne diyeceklerini merak ettiğim halktır. gerçi tahmin edebiliyorum: "o zamanın şartları, efendim kıl tüy."

edit: "zaman"

abdullah gül

bu insana hala umut bağlayan, "aman efendim, belki başka türlü eder, twitter'da neler yazmış kaç sene önce baksana" diyen salakları gördükçe, 2007 seçimlerini hatırlıyorum, bir şey de diyemiyorum. bu insan evladı, aynı rengin laciverdidir. başka bir şey beklemek de yersizdir. "tayyip gider de bu gelse acep daha mı ılık olur ortalık", yok "ya o değilde gül pek ılımlı bence yeaa" diye mırıldanan insan evlatları, kelimenin en hafif tabiri ile titreyip kendilerine gelmelidir. bunların birbirlerinden farkları yoktur. daha fenasını da söyleyeyim: abdullah gül tayyip insanından daha sinsi, daha ketumdur. tayyip içindekileri tutamaz, bangır bangır söyler meydanlarda, televizyonlarda, sonra kurmayları düzeltmeye çalışır. gül öyle değildir. boğazınıza dayanan bıçağı dayandığı o son ana dek anlayamazsınız.

he şimdi savunun gülü, bülbülü. o daha ılımlıdır, malum. 15 yaşındaki kızla evlenen biridir sonuçta, bu coğrafyaya başkası yakışmaz.

edit: "insan" yazamamışım. düzelttim. (bu da pek manidar oldu ya, neyse.)

gravity

çok beğendiğim bir filmdir. ki bunda yalnız da değilmişim, beğenen çok kişi varmış ki imdb puanı coşmuş gitmiş.

--spoiler--

corç kuluni abinin kendini feda etmesi, sonra pırt diye gelmesi, (sanki kırmızı ışıkta duran arabanın camını tıktık'lıyor pezevenk) sonra da gerçek olmadığının anlaşılması.

gemideki gizli votka zulasını bulduydu corç abimiz be, yapılır mıydı bu?

--spoiler--

ben çok beğendim. geç oldu, ama beğendim. sandra bullock'u falan görünce "la adamlar uzay romantik komedisi yapmış" deyip girmemiştim filme, çok pişmanım.

bülent arınç

"barınç"tır. başbakana yaptığı atar nasıl sonuçlanacak, merakla beklemekteyiz.

iki üniversiteli kadın yaşıyor diye ev basmak

gözdağıdır. "bakın bizim şakamız yok, ayağınızı denk alın" demektir. kraldan çok kralcı bir takım zevatın yaranma çabasıdır, şudur budur.

not: ayrıca milliyetin hala doğan grubuna ait olduğunu düşünen yazar arkadaşıma da "tüpçü başkan ve demirören grubunun medyaya girişi" realitesini hatırlatmak isterim.

behzat ç ankara yanıyor

her ihtimale karşı şıpoyler diyelim, ne olur ne olmaz:

--spoiler--

öncelikle çok özlemişiz. sonralıkla özlediğimiz bir sürü unsuru ya az koymuşlar ya hiç koymamışlar filme. biz puslu isli ankara'yı sevdik bu dizi sayesinde, ankara yok. pilli bebek müzikleri değişmeziydi dizinin, filmde duyamadık hiç. ya sanem çelik'in oynadığı karakterin hikayesi ya da ercü'nün hikayesi olsaydı, sanki ikisi birden olmamış gibi. ya da süresini uzun tutsalardı biraz daha. iki hikaye birden, üst üste, üstüne bir de toplumsal olaylar falan, pek yavan kalmış çoğu şey.

ha ama hastasıyım o ayrı. bu ekip kahvede okey oynasın film boyunca, onu da izlerim. bu yüzden ben de minik detaylarda buldum teselliyi. harun'un şabanlıkları, akbabanın halleri, hayalet'in ılgın tutkusu.

ve tabii, hikaye daha sade tutulup şevket ç, şule ç ve cevdet de bir yerlerinden senaryoya dahil edilseydi ne olurdu sanki?

son bir not da, sadi timil tingiz, o rol nedir arkadaş? karakterine tüküreyim senin. padişaha kapı açarken daha iyiydin. neyse.

--spoiler--

muhafazakar demokrat

gerçekte olup bitenleri ört bas etmek, gündemi değiştirmek, gerçek gündemi unutturmak için zırt pırt sömürülen, ne idüğü belirsiz kimliktir.
aklı başında insanların bu goygoya gelmemesinde yarar vardır. gerçekte konuşulacak o kadar çok şey varken hele.

tromsö ye yerleşmek

kadınları menapoza girdiklerinde rahatlatabilecek eylem.

hanginizin yaşam tarzına müdahale ettik söyleyin

bir başbakan ya da bakan açıklaması. işin aslı artık takip etmiyorum hiçbirini, ciddiye almıyorum çünkü. sözlük trollerinden bir farkları yok kendilerinin.
hayatım boyunca kimseye içkili halde rahatsızlık vermediğim, kendimi bozmadığım halde gece 10'dan sonra içki satın alamıyorum misal. bu sayılıyor mu?

sevgiliyle dağda sevişmek

püfür püfür bir eylemdir. kötü başı yaban hayvanlarına kaptırmamaya dikkat etmekte yarar vardır.

linet ile halil sezai düeti

epey zaman sonra tekrar izlediğim ve tekrar "isyeeeaaannn" dediğim düettir.

sözlük yazarlarının şu an istedikleri şeyler

patates kızartması.

uludağ sözlük entel yatağıdır

iddialı önermedir. "entelin harman olduğu yerdeniz, uludağ sözlükteniz" demememiz neden peki acep?

kabuslar evi

bir seri olarak düşünüldü ise keşke ilk bölüm için fikret kuşkanlı hikaye seçilmese imiş dediğim çağan ırmak ürünüdür. o hikaye kötüydü çünkü, çok yabancı ve çok kötü yazılmıştı.

oysa misal "hayal-i cihan" fena değildi, oyunculukların payı çok büyük tabii, çetin tekindor var sonuçta. okan yalabık da en iyi yancı performansı ile gene göz doldurmuş. "onlara dokunmak" da hikayesi ile dikkatimi çekti benim. "çizgisiz zamanlar", hem hikayesi ile, hem dizi-sinema sektörüne dokundurmalarıyla iyiydi bence.

çok karikatürize oynanıp çekilmiş, çok kötü yazılmış bölümleri olmakla birlikte, aralarından bir ikisi gerçekten izlenmeye değerdir benim şu naçiz görüşüme göre.

hüseyin çelik in gözde kansu yu işten attırması

çirkin bir şeydir. onu bunu bilmem, derin bir adam da değilim pek. bildiğim bir tek şey var: bir insanın ekmeğiyle oynarsan ziki tutarsın aga. öyle dinle imanla kılla tüyle tövbeyle olmaz bu işler.

he, "demişti bu mal" dersiniz daha ileride. bekleyelim, görelim.

le charme discret de la bourgeoisie

ağır bir filmdir. bir izleme ile doğru düzgün yorum yapılamayacak bir film gibi geldi bana. bir daha izlemek lazım. yoksa filmdeki burjuva özentisi abi gibi, "kertez" tuzağına düşmek mümkün sanki.

fatih terim meb bakanı olsa olacaklar

(bkz: çaya çorbaya fatih terim)

müslüman olimpiyatı

ötekileştirmediğiniz bir o kalmıştı.
dini olimpiyattır. olimpiyat ve dini. gerçi evet, türkçe olimpiyatlar var, din kısmı gizli saklı.