bugün

sevdiği entry'ler

gece 3 te dışarda ne işi varmış

Gece tecavüze uğrayan bir kızı gece dışarıda ne işi vardı diye eleştirenlerin önce o şerefsiz köpeğin kıza yaptığı hayvanlığı sonra da bu tarz iğrençliklere devletin caydırıcı ve en ağır şekilde cezalar getirmemesini eleştirmeleri gerekmektedir.

Lütfen bi siktirin gidin allahınızı severseniz diyeceğim ancak sizde allah korkusu olsa böyle şeyler düşünmezsiniz dedirten cinsten bir eleştiridir.

kızlarınıza saat kaçta nerede olup nerede olmayacaklarını öğreteceğinize oğullarınıza adam olabilmeyi öğretseydiniz bugün bu pislikler yaşanmazdı bu ülkede.

Edit: bana ettiğiniz küfürü size geri iade ediyorum. Küfürlerle değil beyinlerimizle savaşmak isterdim. Ancak siz silahsızsınız.

tek başına gece 3 te sokakta olan 19 yaşındaki kız

Bak kardeşim,
1 - kadın gecenin 3'ünde sevgilisiyle sevişmekten gelebilir ve sen tecavüz edemezsin.

2- kadın gecenin 3'ünde bardan mini eteğiyle evine gelebilir ve sen tecavüz edemezsin.

3- kadın gecenin 3'ünde fahişelik yapmaktan gelebilir ve sen tecavüz edemezsin.

kadınlar, hiç kimseye, sana, bana ve ona nereden geldiğinin hesabını vermek zorunda değildir çünkü sen tecavüz edemezsin.

neden hep meşrulaştırmaya çalışıyoruz.

yazık birileri çıkıp "belki ilaç almaktan geliyordur, belki ders çalışmıştır, belki hastaneden geliyordur" diye çabalamaya çalışmış.

çabalama güzel dostum. zorunda değilsin.

neden her kötü olayın kurbanını meşrulaştırmak zorunda kalıyoruz. adı üstünde kurban lan.

"berkin ekmek almaya gidiyordu, kızımız sadece galoş dedi"..

hayır arkadaşım. neden ruh hastası insanlara uyuyoruz.

empati bir yetenektir ve vicdanı olmayanlar da bulunmaz. bu yüzden bırakın. durum zaten vahim ve biz kurbanı vicdanlarda aklamak zorunda değiliz.

ve sen tecavüz edemezsin.

tam olarak "tecavüz edemezsin" lafının neresini anlamadığınızı söylerseniz biz bu kadar insan o konuda yardımcı olalım.
Demiştir ekşi sözlük yazarı. Umarım anlaşılmıştır.

gece 3 te dışarda ne işi varmış

yemek sofrasında babamın kurduğu cümle.

ardından ekledi: yok muymuş beraber gidebileceği arkadaşı falan? burası türkiye burda sapıklar, tecavüzcüler serbest gezer yakalandı mı da indirim alır. kızına biber gazı alırsın kendini korusun diye yasaklar devlet kullanamaz der. ne yapalım amına koyim kızı dövüşe yazdırıp ölüm makinası mı yapalım?

aynen bunu dedi ve hak verdim adama.

Bir toplumun eğitim ve refah seviyesi ne kadar artarsa bu bastırılmış sapıkça olayların miktarı da azalıyor. Ha bitiyor mu bitmiyor. Ama en azından azalıyor.

Ben bu ülkede yaşarken bu haberleri görüp erkekliğimden utanmaktan bıktım usandım açıkçası efendiler.

Hadım vs envayi çeşit caydırıcı cezanın bir etkisi olmayacak devam edecek bu olaylar. Toplumumuzun bu konuda eğitime ihtiyacı var.

Haberlerde gördüğümüz, yakalanan vakalar kadar bir o kadar da yakalanmayanlar var. Hala devam edenler var. Çeşit çeşit tehditlerle sindirilmiş, razı edilmiş kadınlar var.

Ve bu yazıda bir çözüm önerisi sunmayacağım sonunda böyle yani amına kodumun memleketi. Damacana, ördek siken adamlardan bahsediyoruz. Erkeklik organını banka sıkıştırıp itfaiye çağıran ibnelerle aynı yolda yürüyoruz.

kız arkadaşımı, kız kardeşimi, annemi, arkadaşlarımı onların kendilerini korumaları dışında bir de ben korumak için önlem almak zorunda kalıyorsam en azından bunu düşünüyorsam bu ülkenin hiçbir yolu, hiçbir sokağı güvenli değildir arkadaş.

Şimdi bi de şey olcak. Olayın ardından ben dahil hepimiz gaza geldik sayıyoz sövüyoz etkinlik başlatıyoz sosyal medyayı sallıyoz falan da 3 gün sonra herşey normale dönecek. Öyle olmasaydı özgecanı kestiler yaktılar amk onda normale dönmezdi hayat.

Neyse ya, sinirlendim vaktinizi aldım.

sevgiliniz tecavüze uğrasa ne yaparsınız

Düşünmeye bile gerek yok. Sahip çıkarım tabiki. Elin it oğlu it puştu yüzünden kızın ne suçu günahı var. iki kat ilgi gösteririm şefkat gösteririm. Kendini daha iyi nasıl hissedecekse öyle davranmaya çalışırım. Bir kadının yaşayabileceği en kötü olaydır tecavuz.

Ayrica Bu konularda büyük konuşmayın isterseniz. Sürüyle it dolu bir memlekette Yarın bi gün kariniza kiziniza ne olacağı hiç belli olmaz.

evlilik

adı edanur...

siyah gözlü, güler yüzlü 1, 65 boylarında, omzuna kadar gelen şelale gibi saçları ile güzel bir kız edanur.

edanur yaşar'a deli gibi aşık. aslında bu benim değil onların hikayesi. birbirini deli gibi seven iki aşığın hikayesi. yaşar edanur'a eda der. edam...

yaşar'la geçtiğimiz yaz evlendiler. bu evlilik müessesesine güle oynaya girdiler. yaşar hemen yan dairemizde oturuyor. aslında yaşar anne ve babası ile kalıyordu ama eda ile evleneceği için babası memlekete taşındı. evi de komple yaşar'a verdiler. yaşar da davullu zurnalı düğün yaparak müstakbel karısı eda'yı evine aldı. düğünleri o kadar güzeldi ki yaşar davulun üstüne çıkıp güm güm diye eğilip tokmak bile vurdu.

salon ışıl ışıldı...

baya içti genç damat. zaten bu onun düğünüydü. çılgınlar gibi eğleniyorlardı.

hoş, ne zaman alem yapsak yaşar zaten sürekli eda'dan bahsederdi. askerlik gibi şafak sayardı evlilik için. 45 gün kaldı, 28 kaldı, 9 kaldı... ve yarın evleniyorum beyler dedi.

evlendiler işte. salon hakikatten ışıl ışıldı...

gözlerinin içine baka baka dans edip halay çektiler. halay başı olsun diye yaşar'a ışıl ışıl parlayan mendil bile verdiler.
elim yaşarın omzunda, ekrem'in eli benim omzumda terleyene kadar tepindik düğünde.

her yer ışıl ışıldı... inanılmaz güzeldi salon...

gün onların günüydü. orkestra bile hemencecik dağılmasın diye para sıkıştırdık elamanlara. gece 12'lere kadar müzik hiç susmadı. yaşlı tayfa gitti ama gençler kopmaya devam ettik.

disko topu ışıklar saçıyordu. daha önce söyledim mi bilmiyorum ama gerçekten ışıl ışıldı her yer.

ve daha da fazla aşıkları bekletmeyelim deyip usul usul biz de vodkamızı çekip voltamızı aldık.

çorbacı falan derken gittik ekrem ile eve.

yan dairede yaşarlar var. geri zekalı anne ve babası da evde. yani kapı önündeki ayakkabılardan tanıyor insan onları işte. ses geliyor içeriden. sohbet ediyorlar. gerdek gecesinin daha ilk gününden kaynana golünü atıyor. hemi böyle rövaşata atıyor. tam 90

gelin nasıl sinir oluyordur kim bilir. artvin'li bunlar. o saatte otobüs yokmuş memlekete.

neyse işte sabah olunca bunlar vedalaşıp memlekete doğru yola çıkıyor. saat 11 civarı. günlerden pazar. biz de ekrem'le işe gitmediğimizden duyuyoruz bunları. yaşar'ın anne ve babası binadan komple çıkınca kıyamet kopuyor.

- yaa ne kadar düşüncesiz bi anne baban var yaa.
- bana niye kızıyorsun eda. ne yapsaydım kovsa mıydım?
- balayına da götürmediniz, kendi evimi bile zehir ettiniz bana zehir.
- eda ağlama... edaa. edaaaaa...

daha 1. gün...
ilk gözyaşı...
edanur ağlıyor...

ve günler günleri kovalıyor. her hafta muhakkak kavga sesi. susmuyorlar hiç. aslında çıkarmaları gereken tek ses ''ohşşş uvvv'' olması gerekirken '' lanet olsun sana, ahhh, offf, şerefsiz... '' oluyor. yaşar bunalımda... eda da arada bir annesine gidiyor. belki bir daha dönmemek için gidiyor ama dönüyor işte. yaşar da sıkıldıkça bizim kapıyı çalıyor. açıyorum kapıyı, yaşarın surat bir karış. elinde bi kara poşet bira '' içelim mi? '' diyor.

kendimce nasihatler veriyorum. siz aşıktınız neden böyle oldunuz? sen de artık bırak şu içkiyi evlisin artık gibisinden yaşar'a kızıyorum. kusura bakma kardeş ama sizi mutlu görene kadar bir daha seninle bu evde içmeyeceğim yaşar diyorum. ekrem de hemfikir.

çünkü içip içip edayı dövmeye başlıyor. neden suçlu biz olalım ki?

sevgiliyken üstlerine titreyen bu iki çift şimdi birbirlerine tahammül dahi edemiyorlar. zaten bir beraberlikte tahammülsüzlük varsa o iş bitmiş demektir. bu saatten sonra yaşar ağzıyla kuş tutsa '' neden kanadını kırdın '' olur. tahammülsüzlük demek '' bu iş artık bitti, boşuna uğraşma '' demektir. onların da her şeyi bitiyor...saygı, sevgi, tutku hiçbir şey yok...

edanur hep ağlıyor...

geçtiğimiz aralık ayında haddimiz olmadan ekrem ile kapılarını çalıp kavgalarını durdurduk. yaşar kızdı bize. '' abi girin içeri kendi işinize bakın siz '' dedi. edanur da halının tam ortasına oturmuş saçlarını yolarak ağlıyordu...

ne ekrem, ne de ben bir daha konuşmadık yaşarla.
yaşar artık eski yaşar değil.

her akşam içen, içtiği zaman eda'yı döven, bağıra çağıra konuşan serseri tipli biri olup çıkıyor yaşar. bina merdivenlerinde rastlasak dahi yüzüne bile bakmıyoruz artık...

daha geçen hafta yine kavga etti bunlar.

ama bu sefer ki çok farklı.

'' imdattttttttttttt' diye ağlaya ağlaya çığlık atıyor eda. tv'de beşiktaşın maçını seyrediyoruz. güzel bir gün.

imdaatttt diyor eda. o öyle bağırırken susarlar belki diye düşünüyoruz.

'' imdatttttttt, yalvarırım yardım edinnnnnnnnnnnnnnn ''

bu mudur lan evlilik diyoruz.

'' beni öldürüyorrrrrrrrrrrr ''

tak kapı çalıyor o an. açıyoruz kapıyı alt komşumuz rukiye teyze ve mustafa abi, onun yanında diğer komşumuz cemile abla var. yaşar'la kimse konuşmadığı için bizden yardım istiyorlar. '' sen muhatapsın, çal kapıyı, kötü şeyler oluyor '' diyorlar. gerçekten de bu sefer farklı gibi olay. edanur'un sesi soluğu kesiliyor birden.

ne oluyor acaba içeride?

yaşar'ların kapıyı çalmaya meyl ederken kapı zili sesleri geliyor içeriden. '' kim o?'' diye megafona basıyor yaşar. ''açın kapıyı polis'' diye cevap geliyor aşağıdan. eda polisi aramış. gelen polis. yaşar mecbur bina kapısını açıyor ve polis de yukarıya çıkıyor.

bizi kapıda gören polis '' neler oluyor burada? '' diye soruyor. öyle sorarken yaşar da kendi kapısını açıyor. ayakta zor duruyor yaşar. gözleri kan çanağı olmuş sarhoş bir şekilde kapıya yaslanıyor. noldu diyor. aralanan kapıdan eda'yı görüyoruz. eda her zamanki gibi halının yine tam ortasına oturmuş sessizce ağlıyor. yalnız bu sefer saçlarını değil karnını tutarak ağlıyor. kıvrana kıvrana ağlayıp bize doğru bakıyor. noldu diyor halen yaşar. nolduu?

bu ne acı bi tablo!

evliliği kim böyle hayal ederdi ki? kim böyle olmasını ister? sevgiliyken elele harika pozlar veren, seni seviyorum diyen bu iki çift şimdi ''öl-geber'' diye yalvarıyor.

eda'yı kanlar içinde gören polis hemen ambulansı arıyor.

ah ulan evlilik! öğreniyoruz sonradan her şeyi. eda hamileymiş ve yaşar edaya tekme atarken çocuğunu düşürmüş.

kendi çocuğunu öldürüyor yaşar. bir tekmeyle bitiriyor her şeyi.

birbirini deli gibi sevip evlenen çoğu çiftler gibi bunlar da beceremiyor.

zaten eş seçmek kitap seçmeye benzemez mi? iyi tasarlanmış bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir, ancak içeriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur .

bunlar da sonunu getiremiyor. biri polis otosuna, biri de ambulansa binerek evden gidiyorlar. bu sefer salon değil sokaklar ışıl ışıl...

her yer gerçekten ışıl ışıl.

*
evliliğiniz karanlıklar içinde olsa bile birbirinize bakan gözlerinizdeki o ışık asla sönmesin. o gözler parladığı sürece üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir şey olamaz.

mutlu kalın!

216 gündür beni sever mi acaba diye beklemek

her gün, her saat, her dakika, ümitvar olmak. bekledim lan sözlük, bekledim, bekledim her şeyimi hiçe sayarcasına, her şeyi unuturcasına. bazen bu beklentilerimi bile unuttum. söz konusu sadece onun kendini iyi hissetmesiydi. sonra yine hatırladım, ha sevecek ha sevecek, bugün, yarın, haftaya, önümüzdeki aya...sadece beklemedim, özledim, sevdim, içime ektim. bekledim beklemek nasıl bir zulümse hiç umrumda olmadı, kirpiklerimi bile oynatmadım. her ihtimalde acabaları yaşayarak bekledim. öyle bir beklemisim ki, yiğenlerim konuşmayı sökmüş, anneannem bir gece yarısı ölmüş, arkadaşım ankara dan temelli dönmüş, zaman durmuş. ben durmamışım. öyle acayip bekledim ki bir dağ başında, boş bir otobüs durağında hırpalanmış asfalt gibi olmuş yüreğim. bekledim lan senin beni 1 gün bile sevebilmen umuduyla, beklemeyenlere koşacağını bilmeden, beklemeyenlere beklemeksizin değer vereceğini hiç ama hiç aklıma bile getirmeyerek. yine duramadım. ben yine yeniden bekledim, yüreğim rengarenk uçurtmaydı, senin renksiz tellerine düşse bile bekledim, rüzgara kollarımı kaldırmadan ve geleceğini umut ederek...

216 gün, saat, dakika, asır bekledim, ben her yeri ve en çok da gelmeyisinin yanında duran acabalarımı ateşe verdim, sen hangi cehennemdeydin ki böyle gelmedin, gelemedin?

sözlük yazarlarının itirafları

Buraya sinir olduğum yazarlar listesini itiraf edeceğim

*en başta türkçe rap dinleyenlerin zeka düzeyine laf edenler akabinde ah canım benim sol yanım benim kalitesindeki insanların partilerine gidenlere,

*kendisini saçma sapan başlıklarla gündeme getirenlere mesela oleyy regl oldum sanki genç kızlığa girerken ilk adet gününü kankilerine anlatır gibi,

*ateistim deyip günlük hayatta oruçlu olanlar evet böyle yazarlar gerçekten var,

*ayağını, bacağını, kolunu, saçını buraya atanlara sanki çok özel organlar hepimizde var abartmayalım,

*deveciden özenip "evet o beklediğiniz yakışıklı evet o genç kızların sevgilisi kusura bakmayın bu tür hareketleri yalnızca deveci yapar,

*siyaset üzerinden prim yapanlar sevmediğin partiye nefretini az ileride kus abicim,

*genelleme yapanlar atıyorum trabzonda cinayet oluyo "amaaan trabzon milleti işte ölüyü mezardan alır" diyenler genelleme yapmaya ne meraksınız,

*özelden muhabbet az ilerlediğinde whatsapp line kike geçelim diyenler vermeyince de çirkinleşenler,

*her entry sonuna başka yazardan özenip evet diyenler bırak sahibinde kalsın özentiliğin trollüğün alemi mi var?

*Sürekli cinsel içerikli başlık açanlar,

*bacılı, hacılı, birden çok isimli nickleri olanlar,

*Zekiyim diye ortada dolaşanlar,

*kendi nicklerini kendileri gündeme getirenler,

*sözlükte aşk yaşayıp burada reklam yapanlar gidin ilişkinizi başka yerde yaşayın burası yeri hiç değil,

*ve son olarak bu başlıkta bile trollük yapanlar.

sözlük yazarlarının itirafları

* küçükken her meyvenin sebzenin baş harfini o meyvenin vitamini sanıyordum. Havuç h vitamini mesela. Hiyar da h vitamini. Şeklen benziyorlar diye kafamda senaryo bile kurmuştum.

* ilkokul 1. sınıfta sınıf fotoğrafının çekileceği gün okula gidememiştim hasta olduğum için.. fotoğrafı aldıktan sonra hoşlandığım kızın yanına cin ali tarzında kendimi çizip okla ismimi yazmıştım.

* ilkokul 2 de sevdiğim kızın yakalığının aynısını aldırmıştım kendime. 1 gün giydim, sonra dalga konusu oldum. sevdiğim kızı güldürme işini yanlış anlamışım.

* çok bunaldığım zamanlar yalnız kalmaya çalışıyorum. Ev arkadaşlarımı evden uzaklastirip bağıra çağıra şarkı söylüyorum.

* lise yıllarımın bir bölümü çevremdeki insanlara stratovarius un forever şarkısını beğendirmeye çalışmakla geçti.

* elimde bir sihirli değnek olsa o değnekle annem yün çırpardı.

* küçükken yıldızları çok seyrederdim. babam bizim oğlan astronot olacak diye dalga geçermiş benle. ben de astronot olacağım sanıyordum bir zamanlar.

* bir gün babamla köydeyken yıldızları seyrediyoruz. damdaki kanepede uzanmışız beraber. babama yıldızları soruyorum tek tek gösteriyor. sonra diyor ki aslında bu yıldızlardan bazıları yok. kulağımı yere kadar çekse de inandıramaz o yıldızların olmadığına beni. ama diyor ki, bak mesele şu en parlağı belki de yıllar önce söndü. çok uzakta olduğu için ışığı bize ancak ulaşabiliyor. o zamanlar her nasılsa bunu anlayıp üzülüyorum.. ilk hayal kırıklıklarımdandır.

* ders çalışmamak için 10 saat yokuş yukarı koşabilirim.

* abartma gibi bir huyum vardır. *
* sevdim mi sapina kadar severim. O sap içime kacar genelde.

* şöyle geriye doğru baktığımda görüyorum ki * güzel gülüşlü kadınları sevmişim hep. ben bir gülümsemenin peşine düştüm çoğu kez..

* insanlar hakkında kendi kafamda muhakeme yapmam, yapanı da sevmem.

* klasik müziği alarm yapip uykumu daha derinlestirdiğim olmuştur.

* hiçbir zaman midye dolma yiyemeyecegimi düşünürüm.

* şu sıralar çok acayip rüyalar görüyorum.. anlatsam yuh dersiniz.

* küçükken salçalı ekmek sürmüştüm bir kez kendime. normalde hep annem sürerdi. tattığım an anladım ki anneler salçalı ekmeğe bile sevgisini katıyor. --acı biber salçasıymış--

* rafaello isimli çikolata için yazın almanyaya gideceğim. --yabancı dil ikinci plan--

* futbolu çok sevmeme karşın soguttular, taraftari medyasi baskanlari vs.

* şu sıralar djarum black icsem mi içmesem mi diye düşünmekteyim. Tadına bakip çıkacağım.

* dışarı çıkıp saatlerce amaçsız yürümeyi severim. Aksam 9 dan sonra ama.

* gözlerim küçük. 6-7 sene evvel lens takarken cok zorlanirdim.

* yolda olmayi cok severim. Az yakan araba lazim ama.

* hayat hiç umduğum gibi gitmedi.

* ben de hiç umulan gibi olmadım.

* benden ne umduklarini da tam olarak bilemedim aslında.

* iyi bir insan ol. Hayattaki tek amacım.

* ve son olarak iyi bir insan olamadığımi düşünüyorum.

erkeklerden kızlara tavsiyeler

sevgiliniz oluyor ve onu değiştirmeye çalışıyorsunuz ve o adamlar da sizi çok sevdiği için huyunuzdan gidiyor ama zaman geçince yarattığınız bu adamdan sıkılmaya başlıyorsunuz ve ilişki parçalanıyor. aslında parçalanan sizin kendi ellerinizle yaptığınız bu eserinizdir.

unutmayın; akılsız kadınlar kocalarını köle yaparlar ve kölenin karısı olurlar, akıllı kadınlar ise kocalarını kral yaparlar ve kraliçe olurlar.
siz kraliçe olun.