bugün
- ayça tilki9
- cumaya gidenlerin çok azalması21
- bik bik'in balona binmesi34
- vatandaşlık farkı alan otel19
- anın görüntüsü18
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim14
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar14
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan11
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı24
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş8
entry'ler (123)
Beyler ekşi'den geliyorum sırf bu başlık için:
Alın götünüze girsin bütün bu Kürt ressamlar.
https://www.facebook.com/...ART-Plastic-365028984269/
Tanım: 8 yıl sonra entry girmeme sebep olmuş başlık.
Alın götünüze girsin bütün bu Kürt ressamlar.
https://www.facebook.com/...ART-Plastic-365028984269/
Tanım: 8 yıl sonra entry girmeme sebep olmuş başlık.
her şeye sahip olmak için, büyümek isteyen çocukların büyüyünce söyleyebileceği bir söz. bir başkasına bağlı sorumsuz bir hayatı düşlemek gibi, gereksiz bir istek.
bir şükrü erbaş şiiri.
Yıldızların ülkesi var mıdır Edip
Dicle aktığı toprakları seçer mi?
Kasrik boğazı'ndan esen kanlı zemheri
Yalnız Kasrik'te mi üşütür insanı?
Herkes türküsünü elbet kendi sesiyle söyler
insanın dili boynuna kement olur mu?
Öldürmeğe ekinlerden başlayan adamlar
Eşiklere nasıl bir zulümle gelirler?
Kimsenin kalmadığı darmadağın köylerde
'Önce Vatan' yazısı bir hüzün değil midir?
Yıldızların ülkesi var mıdır Edip
Dicle aktığı toprakları seçer mi?
Kasrik boğazı'ndan esen kanlı zemheri
Yalnız Kasrik'te mi üşütür insanı?
Herkes türküsünü elbet kendi sesiyle söyler
insanın dili boynuna kement olur mu?
Öldürmeğe ekinlerden başlayan adamlar
Eşiklere nasıl bir zulümle gelirler?
Kimsenin kalmadığı darmadağın köylerde
'Önce Vatan' yazısı bir hüzün değil midir?
türkçe de kullanılınca tiksindiren. ama bazı dillerde* ise kullanımı zorunlu olan harflerdir.
Torî mahlasıyla bilinen 'apê Torî' (tori amca), gerçek ismi Mehmet Kemal ışık, kürt yazar ve araştırmacı.
Türkçe-Kürtçe bir sözlük de hazırlayan ışık, Tarihselden Güncele Kürt Gerçeği, Kürtlerin ilkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ Tarihi gibi pek çok araştırmaya imza atmıştı.
Dün sabaha karşı(18.10.2010) tedavi gördüğü istanbul Vatan Hastanesi'nde vefat etti.
Türkçe-Kürtçe bir sözlük de hazırlayan ışık, Tarihselden Güncele Kürt Gerçeği, Kürtlerin ilkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ Tarihi gibi pek çok araştırmaya imza atmıştı.
Dün sabaha karşı(18.10.2010) tedavi gördüğü istanbul Vatan Hastanesi'nde vefat etti.
(bkz: mehmet kemal ışık)
bir (bkz: pablo neruda) şiiri, çeviri: ismail aksoy
Yayılmış toprak gibi
bir kadehte bütün bu aşk, yıldızlı
ve dikenli sana verdiğim
aşk, fakat gittin
küçük ayaklarla, kirli topuklarla
ateşte ve söndürdün onu.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
ikircikli değildim kavgada.
Hayata doğru yürümeyi bırakmadım,
barışa doğru, herkese ekmek için,
fakat kaldırdım seni kollarımda
ve mıhladım seni öpüşlerime,
ve baktım sana hiçbir insan gözünün
sana bir daha bakmayacağı gibi.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
Ölçümü almamıştın o zaman,
ve senin için kanı, buğdayı,
suyu seçen adamı, karıştırdın
eteğine düşen o küçük böcekle.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
Uzaklardan geriye dönüp
sana bakacağımı bekleme, iyice belle
seni terk ettiğimi, gezintiye çık
ihanet edilmiş fotoğrafımla,
yürümeyi sürdüreceğim ben,
geniş yollar açacağım karanlığa doğru,
yumuşatacağım toprağı,
gelenlere dağıtacağım yıldızları.
Yolda kal.
Gece geldi sana.
Şafakta yeniden
görüşürüz belki.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
('Kaptanın Dizeleri'nden, 1952)
Yayılmış toprak gibi
bir kadehte bütün bu aşk, yıldızlı
ve dikenli sana verdiğim
aşk, fakat gittin
küçük ayaklarla, kirli topuklarla
ateşte ve söndürdün onu.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
ikircikli değildim kavgada.
Hayata doğru yürümeyi bırakmadım,
barışa doğru, herkese ekmek için,
fakat kaldırdım seni kollarımda
ve mıhladım seni öpüşlerime,
ve baktım sana hiçbir insan gözünün
sana bir daha bakmayacağı gibi.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
Ölçümü almamıştın o zaman,
ve senin için kanı, buğdayı,
suyu seçen adamı, karıştırdın
eteğine düşen o küçük böcekle.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
Uzaklardan geriye dönüp
sana bakacağımı bekleme, iyice belle
seni terk ettiğimi, gezintiye çık
ihanet edilmiş fotoğrafımla,
yürümeyi sürdüreceğim ben,
geniş yollar açacağım karanlığa doğru,
yumuşatacağım toprağı,
gelenlere dağıtacağım yıldızları.
Yolda kal.
Gece geldi sana.
Şafakta yeniden
görüşürüz belki.
Ah, büyük aşk, küçük sevgili!
('Kaptanın Dizeleri'nden, 1952)
'En insani davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir'*
sözünü hatırlatan başlık.
sözünü hatırlatan başlık.
47. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde iki Ödül alan Film..
Jüri Özel Ödülü + Behlül Dal Özel Ödülü...
Jüri Özel Ödülü + Behlül Dal Özel Ödülü...
16 ekim 2010 tarihiyle, 'merhaba ama kime?' isimli köşe yazısıyla, radikal gazetesinde yazmaya başlayacak olan, değerli insan.
'Bu köşede, selamı alınan, merhabası verilen insanların arzuhalini okuyacaksınız.
Herkese selamun aleyküm, sadece insan kadri bilenlere merhaba!'
yazının tümü:
http://www.radikal.com.tr...10.2010&CategoryID=98
'Bu köşede, selamı alınan, merhabası verilen insanların arzuhalini okuyacaksınız.
Herkese selamun aleyküm, sadece insan kadri bilenlere merhaba!'
yazının tümü:
http://www.radikal.com.tr...10.2010&CategoryID=98
Berf, 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi kısa film ödülünü alan film.
Bu yıl 47'ncisi düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülünü alan Nur Sürer, ödülünü taş atan çocuklara adadığını belirtti.
'Ödülümü şu anda aslında okulda olmaları gerekirken taş attıkları ve pankart açtıkları için cezaevinde olan çocuklara adamak istiyorum' dedi.
'Ödülümü şu anda aslında okulda olmaları gerekirken taş attıkları ve pankart açtıkları için cezaevinde olan çocuklara adamak istiyorum' dedi.
'Ruhum Onlara Başkaldırmam Gerektiğini Söylemişti'
Akıl almaz yalanlarla oluşturulan rejimin yeni gerçekleri, sıkıyönetim uygulamalarının ilk kurbanı olan doğduğum yörelerdeki ilk kurbanını da çok bilinçli biçimde seçti; dil, söz ve anlatı.
Tüm o geniş nüfusun içinde sadece üç beş memurun ve subayın konuştuğu Türkçe, resmi dil ilan edildi, Kürtçe yasaklandı, daha sonraları bölgedeki görevlerine ilişkin anılarını yazan müfettişlerin anlattığı gibi, insanların
Kürtçe konuşmaması için askere, jandarmaya, polise, bekçiye, gizli muhabir ve ajanlara ilaveten, bir de kamu hayatının her yanını gözetleyen kontrol memurları tayin edildi, Kürtçeden başka dil bilmeyen ve bu dille konuşmak zorunda olan insanlar bu memurlar tarafından tespit edildiğinde, onlardan her
Kürtçe bir söz için, dönemin parasıyla yüklü bir miktar olan beş kuruş ceza kesildi, bir dizelik kâğıt parçası, bir dua, duvara işlenmiş bir sözcük,
mezar taşına yazılmış bir laf da dâhil olmak üzere Kürtçe yazılmış her şey yasaklandı, yakıldı, yok edildi,
‘Vatandaş Türkçe konuş!’ gibi herkesi kışlanın neferi olarak gören fermanlarla kampanyalar açıldı, resmi tarih tezleri, ansiklopedi, ders kitapları ve sözlüklerde
Kürtler ve dilleri 'çoğu dillerini değiştirmiş Türklerden ibaret, bozuk bir farsça konuşan kimseler,' diye tanımlandı ve direnişlerin kırılmasından sonra da hayatın her alanını kapsayacak biçimde, zorla uygulanan şiddetli topyekûn bir asimilasyon siyasetine başlandı.
Rejim, dünyadaki öteki örneklerden de biliyordu; yalana dair yeni bir gerçeği yerleştirmenin tek yolu, var olan dili, sözü ve anlatıyı yok etmekti.
Yeni bir dil, kültür, edebiyat, tarih ve hafıza yaratabilmek için Osmanlıların kullandığı Arapça alfabeyi değiştiren, yeni bir Türkçe için Osmanlıcayı yok eden, toplumun geleceği için önemli olan o kültür mirasıyla tüm ilişkileri koparan, yeni bir dil-kültür-edebiyat-tarih bilinci yaratmak için resmi dil, kültür, edebiyat tarih kurumları oluşturan, bu kurumların kongrelerinde,mübalağayla, dünyadaki birçok şeyin Türk ve Türkçeden doğduğunu iddia edecek kadar abartılı tezler üretilmesini teşvik eden rejim, bir başka dil, kültür, edebiyat, tarih ve hafızanın yok edilmesi için de aynı çılgınlıkla her şeyi yaptı.
Askeri başkaldırıları, halktaki memnuniyetsizliği, yaygın pasif direnişi kırmanın daha kolay olduğunu ancak tüm bunların kaynağı olan dil, söz ve anlatının, bireysel öykünün, iyi edebiyatın bir güç olarak yeşerebileceği her yere, her şeye saldırdı ve yok etmek için her şeyi yaptı.
Gözlerimi dünyaya açtığımda ve toplumla, hayatla ilişki kurmaya başladığımda kendimi bu ortamda buldum işte.
Mehmed Uzun, Ruhun Gökkuşağı, ithaki Yayınları, sf. 171-172.
Akıl almaz yalanlarla oluşturulan rejimin yeni gerçekleri, sıkıyönetim uygulamalarının ilk kurbanı olan doğduğum yörelerdeki ilk kurbanını da çok bilinçli biçimde seçti; dil, söz ve anlatı.
Tüm o geniş nüfusun içinde sadece üç beş memurun ve subayın konuştuğu Türkçe, resmi dil ilan edildi, Kürtçe yasaklandı, daha sonraları bölgedeki görevlerine ilişkin anılarını yazan müfettişlerin anlattığı gibi, insanların
Kürtçe konuşmaması için askere, jandarmaya, polise, bekçiye, gizli muhabir ve ajanlara ilaveten, bir de kamu hayatının her yanını gözetleyen kontrol memurları tayin edildi, Kürtçeden başka dil bilmeyen ve bu dille konuşmak zorunda olan insanlar bu memurlar tarafından tespit edildiğinde, onlardan her
Kürtçe bir söz için, dönemin parasıyla yüklü bir miktar olan beş kuruş ceza kesildi, bir dizelik kâğıt parçası, bir dua, duvara işlenmiş bir sözcük,
mezar taşına yazılmış bir laf da dâhil olmak üzere Kürtçe yazılmış her şey yasaklandı, yakıldı, yok edildi,
‘Vatandaş Türkçe konuş!’ gibi herkesi kışlanın neferi olarak gören fermanlarla kampanyalar açıldı, resmi tarih tezleri, ansiklopedi, ders kitapları ve sözlüklerde
Kürtler ve dilleri 'çoğu dillerini değiştirmiş Türklerden ibaret, bozuk bir farsça konuşan kimseler,' diye tanımlandı ve direnişlerin kırılmasından sonra da hayatın her alanını kapsayacak biçimde, zorla uygulanan şiddetli topyekûn bir asimilasyon siyasetine başlandı.
Rejim, dünyadaki öteki örneklerden de biliyordu; yalana dair yeni bir gerçeği yerleştirmenin tek yolu, var olan dili, sözü ve anlatıyı yok etmekti.
Yeni bir dil, kültür, edebiyat, tarih ve hafıza yaratabilmek için Osmanlıların kullandığı Arapça alfabeyi değiştiren, yeni bir Türkçe için Osmanlıcayı yok eden, toplumun geleceği için önemli olan o kültür mirasıyla tüm ilişkileri koparan, yeni bir dil-kültür-edebiyat-tarih bilinci yaratmak için resmi dil, kültür, edebiyat tarih kurumları oluşturan, bu kurumların kongrelerinde,mübalağayla, dünyadaki birçok şeyin Türk ve Türkçeden doğduğunu iddia edecek kadar abartılı tezler üretilmesini teşvik eden rejim, bir başka dil, kültür, edebiyat, tarih ve hafızanın yok edilmesi için de aynı çılgınlıkla her şeyi yaptı.
Askeri başkaldırıları, halktaki memnuniyetsizliği, yaygın pasif direnişi kırmanın daha kolay olduğunu ancak tüm bunların kaynağı olan dil, söz ve anlatının, bireysel öykünün, iyi edebiyatın bir güç olarak yeşerebileceği her yere, her şeye saldırdı ve yok etmek için her şeyi yaptı.
Gözlerimi dünyaya açtığımda ve toplumla, hayatla ilişki kurmaya başladığımda kendimi bu ortamda buldum işte.
Mehmed Uzun, Ruhun Gökkuşağı, ithaki Yayınları, sf. 171-172.
meb'in, hastalığından dolayı işten attığı bir öğretmen, kutsal mesleğin, kutsal çalışanından sadece biri!
Bir kurumda aynı işi yapanların ve aynı derecedeki görevlilerin farklı şartlara tabii tutulması hukuk açısından suçtur. fakat bunu uygulayan her nasıl oluyorsa devletin kendi kurumuysa bu suç kapsamından çıkıyor, Elif öğretmen bu haksızlıklara uğrayan binlerce sözleşmeli öğretmenden biri!
Meb'de bir sözleşmeli öğretmen 30 günden fazla rapor alamaz, Elif öğretmen hastalığından dolayı 40 gün rapor alınca işinden oldu!
Elif Öğretmen ile ilgili haber:
http://www.milliyet.com.t....2010/1298816/default.htm
iş Kanunu
Eşit davranma ilkesi
MADDE 5. - iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.
işveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.
işveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.
Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.
işçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.
Fakat belirtmek gerekir ki eşitlik ilkesi sadece cinsiyet ayrımcılığı bakımından ele alınmamış farklı sözleşme tipleriyle çalışan işçilerin sosyal haklarında eşitsizlik yaratılmaması hedeflenmiştir. Fakat bu eşitsizlik "ücret" unsurunu kapsamamaktadır.
Bir kurumda aynı işi yapanların ve aynı derecedeki görevlilerin farklı şartlara tabii tutulması hukuk açısından suçtur. fakat bunu uygulayan her nasıl oluyorsa devletin kendi kurumuysa bu suç kapsamından çıkıyor, Elif öğretmen bu haksızlıklara uğrayan binlerce sözleşmeli öğretmenden biri!
Meb'de bir sözleşmeli öğretmen 30 günden fazla rapor alamaz, Elif öğretmen hastalığından dolayı 40 gün rapor alınca işinden oldu!
Elif Öğretmen ile ilgili haber:
http://www.milliyet.com.t....2010/1298816/default.htm
iş Kanunu
Eşit davranma ilkesi
MADDE 5. - iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.
işveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.
işveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.
Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.
işçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.
Fakat belirtmek gerekir ki eşitlik ilkesi sadece cinsiyet ayrımcılığı bakımından ele alınmamış farklı sözleşme tipleriyle çalışan işçilerin sosyal haklarında eşitsizlik yaratılmaması hedeflenmiştir. Fakat bu eşitsizlik "ücret" unsurunu kapsamamaktadır.
''dünya, her şeyi, kendi zamanı, kendi duyguları, kendi durumlarıyla ölçüp biçen insanlarla doluydu ve o insanlara bir şeyler öğretmek gerçekten zordu''
murathan mungan, kadından kentler, metis, sf. 19
murathan mungan, kadından kentler, metis, sf. 19
oral Çalışlar'ın bugünkü köşe yazısının başlığı.
yazının son bölümü:
(...)
Kürtçe eğitimin 'Milli Eğitim' sistemi içinde nasıl yer alacağı konusu, bence, sürecin ikinci aşamasını oluşturan bir konu olarak görülmeli.
Devlet anadilin öğretilmesini bir hak olarak kabul ederse, bu hakkın nasıl kullanılacağını tartışmak için sağlıklı bir ortam oluşur.
Milli eğitim sistemi içinde Kürtçeye bir yer verilmesi,
Türkiye'de birden fazla resmi dil olması anlamına da, 'bölünmenin ilk adımı' anlamına da gelmez. Önemli olan, Kürtçenin eğitim sistemi içinde nasıl yer alacağıdır.
Başbakanın son açıklamalarının içerdiği ana mesaj eğer 'gitsinler kendileri öğrensinler, biz eğitim sistemi içine asla bunu sokmayız' ise bu,
sorunun çözümüne katkıda bulunmaktan uzak bir mesajdır.
Kürtlerin Kürtçenin yaşayan bir dil olmasını sağlamak yönündeki istekleri son derece doğal. Bu hakkın verilmesini engellemek uğruna bir
25 yıl daha savaşmayı savunmak ise ne akla ne mantığa ne vicdana ne de insanlığın ortak değerlerine sığmayan bir yaklaşımdır.
Biz nasıl kendi anadilimizi dünyanın her yerinde korumak için çaba sarf ediyor, mücadele ediyorsak, kardeşlerimizin yani Kürtlerin de anadillerini yaşatmaları, geliştirmeleri için elimizden geleni yapmamız, bir insanlık görevidir.
Kardeş, kardeşin dilini desteklemeli, kardeşliğin harcı sağlam temellere oturmalı...
yazının tamamı için : :http://www.radikal.com.tr...09.2010&CategoryID=98
yazının son bölümü:
(...)
Kürtçe eğitimin 'Milli Eğitim' sistemi içinde nasıl yer alacağı konusu, bence, sürecin ikinci aşamasını oluşturan bir konu olarak görülmeli.
Devlet anadilin öğretilmesini bir hak olarak kabul ederse, bu hakkın nasıl kullanılacağını tartışmak için sağlıklı bir ortam oluşur.
Milli eğitim sistemi içinde Kürtçeye bir yer verilmesi,
Türkiye'de birden fazla resmi dil olması anlamına da, 'bölünmenin ilk adımı' anlamına da gelmez. Önemli olan, Kürtçenin eğitim sistemi içinde nasıl yer alacağıdır.
Başbakanın son açıklamalarının içerdiği ana mesaj eğer 'gitsinler kendileri öğrensinler, biz eğitim sistemi içine asla bunu sokmayız' ise bu,
sorunun çözümüne katkıda bulunmaktan uzak bir mesajdır.
Kürtlerin Kürtçenin yaşayan bir dil olmasını sağlamak yönündeki istekleri son derece doğal. Bu hakkın verilmesini engellemek uğruna bir
25 yıl daha savaşmayı savunmak ise ne akla ne mantığa ne vicdana ne de insanlığın ortak değerlerine sığmayan bir yaklaşımdır.
Biz nasıl kendi anadilimizi dünyanın her yerinde korumak için çaba sarf ediyor, mücadele ediyorsak, kardeşlerimizin yani Kürtlerin de anadillerini yaşatmaları, geliştirmeleri için elimizden geleni yapmamız, bir insanlık görevidir.
Kardeş, kardeşin dilini desteklemeli, kardeşliğin harcı sağlam temellere oturmalı...
yazının tamamı için : :http://www.radikal.com.tr...09.2010&CategoryID=98