entry'ler (123)

ünlü kürt ressamlar

Beyler ekşi'den geliyorum sırf bu başlık için:

Alın götünüze girsin bütün bu Kürt ressamlar.

https://www.facebook.com/...ART-Plastic-365028984269/

Tanım: 8 yıl sonra entry girmeme sebep olmuş başlık.

keşke çocuk olsam

her şeye sahip olmak için, büyümek isteyen çocukların büyüyünce söyleyebileceği bir söz. bir başkasına bağlı sorumsuz bir hayatı düşlemek gibi, gereksiz bir istek.

edip e yanıtı bilinen sorular

bir şükrü erbaş şiiri.

Yıldızların ülkesi var mıdır Edip
Dicle aktığı toprakları seçer mi?

Kasrik boğazı'ndan esen kanlı zemheri
Yalnız Kasrik'te mi üşütür insanı?

Herkes türküsünü elbet kendi sesiyle söyler
insanın dili boynuna kement olur mu?

Öldürmeğe ekinlerden başlayan adamlar
Eşiklere nasıl bir zulümle gelirler?

Kimsenin kalmadığı darmadağın köylerde
'Önce Vatan' yazısı bir hüzün değil midir?

eleştiri ile hakareti ayıramayan yazar

sloganvari yazılar yazan yazarlar grubudur.

içindeki 'piçi' sözlük avlusuna bırakmaya meyillidir. *

w ve q harflerine duyulan saçma gereksinim

türkçe de kullanılınca tiksindiren. ama bazı dillerde* ise kullanımı zorunlu olan harflerdir.

evindar

doğru yazılışı evîndar* olan ve kürtçe'nin kurmancî şivesinde, aşık anlamına gelen kelime.

gelmiş geçmiş en iyi türkçe dizeler

'yalnız ona yar demiştik
onda bir şey var demiştik'

Sabahattin Ali

mehmet kemal ışık

Torî mahlasıyla bilinen 'apê Torî' (tori amca), gerçek ismi Mehmet Kemal ışık, kürt yazar ve araştırmacı.

Türkçe-Kürtçe bir sözlük de hazırlayan ışık, Tarihselden Güncele Kürt Gerçeği, Kürtlerin ilkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ Tarihi gibi pek çok araştırmaya imza atmıştı.

Dün sabaha karşı(18.10.2010) tedavi gördüğü istanbul Vatan Hastanesi'nde vefat etti.

tori

(bkz: mehmet kemal ışık)

unutuş

bir (bkz: pablo neruda) şiiri, çeviri: ismail aksoy

Yayılmış toprak gibi
bir kadehte bütün bu aşk, yıldızlı
ve dikenli sana verdiğim
aşk, fakat gittin
küçük ayaklarla, kirli topuklarla
ateşte ve söndürdün onu.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!

ikircikli değildim kavgada.
Hayata doğru yürümeyi bırakmadım,
barışa doğru, herkese ekmek için,
fakat kaldırdım seni kollarımda
ve mıhladım seni öpüşlerime,
ve baktım sana hiçbir insan gözünün
sana bir daha bakmayacağı gibi.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!

Ölçümü almamıştın o zaman,
ve senin için kanı, buğdayı,
suyu seçen adamı, karıştırdın
eteğine düşen o küçük böcekle.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!

Uzaklardan geriye dönüp
sana bakacağımı bekleme, iyice belle
seni terk ettiğimi, gezintiye çık
ihanet edilmiş fotoğrafımla,
yürümeyi sürdüreceğim ben,
geniş yollar açacağım karanlığa doğru,
yumuşatacağım toprağı,
gelenlere dağıtacağım yıldızları.

Yolda kal.
Gece geldi sana.
Şafakta yeniden
görüşürüz belki.

Ah, büyük aşk, küçük sevgili!

('Kaptanın Dizeleri'nden, 1952)

müziksiz kalmak

1. dinlenilebilecek herhangi bir müziğin olmayışı. *
2. kişinin kendini hiçbir müzikte bulamaması. hiçbir müziği dinleyememe durumu.*

insanların zayıflıklarıyla dalga geçen insanlar

'En insani davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir'*
sözünü hatırlatan başlık.

press

47. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde iki Ödül alan Film..

Jüri Özel Ödülü + Behlül Dal Özel Ödülü...

sırrı süreyya önder

16 ekim 2010 tarihiyle, 'merhaba ama kime?' isimli köşe yazısıyla, radikal gazetesinde yazmaya başlayacak olan, değerli insan.

'Bu köşede, selamı alınan, merhabası verilen insanların arzuhalini okuyacaksınız.
Herkese selamun aleyküm, sadece insan kadri bilenlere merhaba!'

yazının tümü:
http://www.radikal.com.tr...10.2010&CategoryID=98

berf

Berf, 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi kısa film ödülünü alan film.

nur sürer

Bu yıl 47'ncisi düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülünü alan Nur Sürer, ödülünü taş atan çocuklara adadığını belirtti.

'Ödülümü şu anda aslında okulda olmaları gerekirken taş attıkları ve pankart açtıkları için cezaevinde olan çocuklara adamak istiyorum' dedi.

mehmed uzun

'Ruhum Onlara Başkaldırmam Gerektiğini Söylemişti'

Akıl almaz yalanlarla oluşturulan rejimin yeni gerçekleri, sıkıyönetim uygulamalarının ilk kurbanı olan doğduğum yörelerdeki ilk kurbanını da çok bilinçli biçimde seçti; dil, söz ve anlatı.

Tüm o geniş nüfusun içinde sadece üç beş memurun ve subayın konuştuğu Türkçe, resmi dil ilan edildi, Kürtçe yasaklandı, daha sonraları bölgedeki görevlerine ilişkin anılarını yazan müfettişlerin anlattığı gibi, insanların
Kürtçe konuşmaması için askere, jandarmaya, polise, bekçiye, gizli muhabir ve ajanlara ilaveten, bir de kamu hayatının her yanını gözetleyen kontrol memurları tayin edildi, Kürtçeden başka dil bilmeyen ve bu dille konuşmak zorunda olan insanlar bu memurlar tarafından tespit edildiğinde, onlardan her
Kürtçe bir söz için, dönemin parasıyla yüklü bir miktar olan beş kuruş ceza kesildi, bir dizelik kâğıt parçası, bir dua, duvara işlenmiş bir sözcük,
mezar taşına yazılmış bir laf da dâhil olmak üzere Kürtçe yazılmış her şey yasaklandı, yakıldı, yok edildi,
‘Vatandaş Türkçe konuş!’ gibi herkesi kışlanın neferi olarak gören fermanlarla kampanyalar açıldı, resmi tarih tezleri, ansiklopedi, ders kitapları ve sözlüklerde
Kürtler ve dilleri 'çoğu dillerini değiştirmiş Türklerden ibaret, bozuk bir farsça konuşan kimseler,' diye tanımlandı ve direnişlerin kırılmasından sonra da hayatın her alanını kapsayacak biçimde, zorla uygulanan şiddetli topyekûn bir asimilasyon siyasetine başlandı.

Rejim, dünyadaki öteki örneklerden de biliyordu; yalana dair yeni bir gerçeği yerleştirmenin tek yolu, var olan dili, sözü ve anlatıyı yok etmekti.

Yeni bir dil, kültür, edebiyat, tarih ve hafıza yaratabilmek için Osmanlıların kullandığı Arapça alfabeyi değiştiren, yeni bir Türkçe için Osmanlıcayı yok eden, toplumun geleceği için önemli olan o kültür mirasıyla tüm ilişkileri koparan, yeni bir dil-kültür-edebiyat-tarih bilinci yaratmak için resmi dil, kültür, edebiyat tarih kurumları oluşturan, bu kurumların kongrelerinde,mübalağayla, dünyadaki birçok şeyin Türk ve Türkçeden doğduğunu iddia edecek kadar abartılı tezler üretilmesini teşvik eden rejim, bir başka dil, kültür, edebiyat, tarih ve hafızanın yok edilmesi için de aynı çılgınlıkla her şeyi yaptı.

Askeri başkaldırıları, halktaki memnuniyetsizliği, yaygın pasif direnişi kırmanın daha kolay olduğunu ancak tüm bunların kaynağı olan dil, söz ve anlatının, bireysel öykünün, iyi edebiyatın bir güç olarak yeşerebileceği her yere, her şeye saldırdı ve yok etmek için her şeyi yaptı.

Gözlerimi dünyaya açtığımda ve toplumla, hayatla ilişki kurmaya başladığımda kendimi bu ortamda buldum işte.

Mehmed Uzun, Ruhun Gökkuşağı, ithaki Yayınları, sf. 171-172.

elif aybaç

meb'in, hastalığından dolayı işten attığı bir öğretmen, kutsal mesleğin, kutsal çalışanından sadece biri!

Bir kurumda aynı işi yapanların ve aynı derecedeki görevlilerin farklı şartlara tabii tutulması hukuk açısından suçtur. fakat bunu uygulayan her nasıl oluyorsa devletin kendi kurumuysa bu suç kapsamından çıkıyor, Elif öğretmen bu haksızlıklara uğrayan binlerce sözleşmeli öğretmenden biri!

Meb'de bir sözleşmeli öğretmen 30 günden fazla rapor alamaz, Elif öğretmen hastalığından dolayı 40 gün rapor alınca işinden oldu!

Elif Öğretmen ile ilgili haber:

http://www.milliyet.com.t....2010/1298816/default.htm

iş Kanunu

Eşit davranma ilkesi

MADDE 5. - iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.

işveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.

işveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.

Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.

işçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.

Fakat belirtmek gerekir ki eşitlik ilkesi sadece cinsiyet ayrımcılığı bakımından ele alınmamış farklı sözleşme tipleriyle çalışan işçilerin sosyal haklarında eşitsizlik yaratılmaması hedeflenmiştir. Fakat bu eşitsizlik "ücret" unsurunu kapsamamaktadır.

kadından kentler

''dünya, her şeyi, kendi zamanı, kendi duyguları, kendi durumlarıyla ölçüp biçen insanlarla doluydu ve o insanlara bir şeyler öğretmek gerçekten zordu''

murathan mungan, kadından kentler, metis, sf. 19

kürt sorununun özü kürtçe

oral Çalışlar'ın bugünkü köşe yazısının başlığı.
yazının son bölümü:

(...)

Kürtçe eğitimin 'Milli Eğitim' sistemi içinde nasıl yer alacağı konusu, bence, sürecin ikinci aşamasını oluşturan bir konu olarak görülmeli.

Devlet anadilin öğretilmesini bir hak olarak kabul ederse, bu hakkın nasıl kullanılacağını tartışmak için sağlıklı bir ortam oluşur.

Milli eğitim sistemi içinde Kürtçeye bir yer verilmesi,
Türkiye'de birden fazla resmi dil olması anlamına da, 'bölünmenin ilk adımı' anlamına da gelmez. Önemli olan, Kürtçenin eğitim sistemi içinde nasıl yer alacağıdır.

Başbakanın son açıklamalarının içerdiği ana mesaj eğer 'gitsinler kendileri öğrensinler, biz eğitim sistemi içine asla bunu sokmayız' ise bu,

sorunun çözümüne katkıda bulunmaktan uzak bir mesajdır.

Kürtlerin Kürtçenin yaşayan bir dil olmasını sağlamak yönündeki istekleri son derece doğal. Bu hakkın verilmesini engellemek uğruna bir

25 yıl daha savaşmayı savunmak ise ne akla ne mantığa ne vicdana ne de insanlığın ortak değerlerine sığmayan bir yaklaşımdır.

Biz nasıl kendi anadilimizi dünyanın her yerinde korumak için çaba sarf ediyor, mücadele ediyorsak, kardeşlerimizin yani Kürtlerin de anadillerini yaşatmaları, geliştirmeleri için elimizden geleni yapmamız, bir insanlık görevidir.

Kardeş, kardeşin dilini desteklemeli, kardeşliğin harcı sağlam temellere oturmalı...

yazının tamamı için : :http://www.radikal.com.tr...09.2010&CategoryID=98