bugün

entry'ler (1211)

sol şeritte giderken arkadan sellektör yapılması

eğer sol şerit kapatan ama yavaş giden tiplerdenseniz, normal olandır. fakat siz halihazırda yeterli bir hızda gidiyorsanız, arkanızdan selektör yapan kişi içinde oturduğu markası önemsiz tenekeye çok fazla güveniyordur. istediği kadar güvenli falan olsun sonuçta demir yığını ve o hızlarda olabilecek kazaların sonuçlarını tam olarak öngörmek pek mümkün de değil. birkaç dakika için kendimizi de, başkalarını da tehlikeye atmayalım. *

unisex isimler yasaklansın

olması gerekendir. sürekli cinsiyet belirtmekten bıktım.

ismim ümit. ilk tanıştığım insanlar "ailen erkek mi bekliyormuş ehe ehe" diye giriyorlar söze. bir de "ümit erkek ismi değil mi yeaa"cılar var.

liseden arkadaşım babasına "bu gece ümit'lerde kalabilir miyim" dedi diye neredeyse dayak yiyecekti. durumu öğrenince durdu adam.

geçenlerde bir bankanın müşteri hizmetlerinden aradılar diyalog şu;

m.h : ümit bey ile mi görüşüyorum?

ben : ümit hanım olacak o, kadınım ben.

m.h : pardon ümit bey, özür dilerim.

babama bir keresinde neden adımı ümit koydunuz, dedim. dua et ahmet koymadık, dedi.

ismimi değiştirmek istesem de, insanın kendine isim koyması çok zormuş be. bulamıyorum yeni isim kendime.

kedi

hayvanlar aleminin, başına buyruk olmasıyla nam salmış üyeleri.

iki tane kedi sahiplendim. büyüğü 4 aylık, adı nejdet. küçüğü 1.5 aylık, adı behzat. büyük olan darbe almış, uzun süre tedavi gördüğü halde kırılan ayağı iyileşmedi ve topallıyor. küçük olanı donmak üzereyken ve inanılmaz bir iç paraziti varken bulduk. şu an çok iyi ama tam bir şam şeytanı.

4 aylık nejdet, hayatımda gördüğüm en olgun hayvan. küçükle muhattap olmuyor fakat zarar da vermiyor. küçük behzat, nejdet'in her şeyini taklit ediyor. kendi kum kabı dururken gidiyor nejdet'le aynı anda aynı kum kabına tuvaletini yapıyor. yine aynı anda nejdet'in kabından yemek yiyor. bu sabah baktım ki, nejdet topallayarak yürüyor diye behzat da öyle yürümeye başlamış. * panikle ayaklarına falan baktım bir şeyi yok, hususi yapıyor. nejdet ise bu durumlara hiç kızmıyor.

en çok üzüldüğüm şey ise nejdet'in gece gördüğü kabuslar. başına neler geldiyse, rüya görüyor sonra sıçrayıp ağlamaya başlıyor ve benim yanında olduğumu anlayana kadar sakinleşmiyor. ben ilk defa bir kedinin böyle ağladığını gördüm. bir de topallaması beni çok üzüyor hiç kıyamıyorum. gördüğüm en sakin, en sevecen hatta hiç eğitmediğimiz halde izin almadan hiçbir şey yapmayan kedisi o.

umarım ilerde ayağını kullanabilmeye başlar ve şam şeytanı behzat'la bol bol oyun oynarlar...

baba

eksikliği hissedilendir.

hani kına gecesinde kızları ağlatırlar ya, benim kına gecemde beni ağlatamayınca babamı çağırdılar. görür görmez ağlamaya başladım. kimseye söylemedim ama bunca yıl bana varlığını hissettirmemene ağladım baba. beni sevmediğini düşündürdüğün her ana ağladım. bitti gitti işte, yıllardır bir kere takdirini alamadım senin. baba-kız olamadık biz hiç. şimdi evliyim, uzak bir şehirdeyim, çok sık göremeyeceksin beni.

insanlar beni ezdi baba, hepsinden önce sen öğrettin bu duyguyu bana. debelendim durdum ama çıkamadım içinden o duygunun. ben sana hep çok düşkündüm, kendin gibi soğuk yaptın beni, kardeşlerime, anneme bile sevgimi belli edemez oldum. son zamanlarda bana bir nebze farklı ve iyi davranmaya başladın ama benim için bir şey ifade etmedi. çünkü biz baba-kız olamayız artık. benim için o devir bitti.

kazıya kazıya yaşadım bu hayatı ve ezilen bir insandan, görece güçlü bir kadına dönüştüm. ama hala eksikliğin içimde ve sanırım hep orada kalacak.

yine de seni çok seviyorum ve çoktan affettim. allah sana uzun ömürler versin.

sözlük yazarlarının itirafları

ölmek istiyorum. henüz arkamda bırakacaklarımın çekeceği acıyı düşünebilecek kadar aklım başımda olduğu için bunu yapmıyorum.

zamanında bir entry girmiştim, bir acınız varsa onu o anda yaşayın diye. kendim yapamadım bunu. o anda yaşamadım bir acı olduğunda. hep gülmeye devam ettim hala da gülüyorum, ama sanki içim yosun tutmuş gibi. kurtulamıyorum düşüncelerden. ölebilsem kurtulurum gibi geliyor ama o da dibini görmediğin suya atlamak gibi. uyuyamıyorum geceleri çünkü etraf çok sessiz, düşünüyorum hep...

sevgili dostlarım, hayat hepimizin canını öyle ya da böyle yakar. canınız yandığında gülmeyin, ağlayın bağırın ama atın o zehiri içinizden. sonradan benim gibi uyuyamaz, düşünür durursunuz.

yazarların benzetildiği ünlüler

çok var ama o kadar alakasız tipler ki, ortak bir yön bulamıyorum.

kaşlarımı aldırmayınca mahmut tuncer'e benzetiyorum ben şahsımı.

moruk allah varsa afrikadaki cocuklar neden aç

derin konudur.

allah kısmını kenara koyarsak (bu tarz konuların kısa argümanlarla çözülemeyeceğini düşünüyorum), insan eliyle olmuş bir şey bu bence, yukarıda bir yazar çok güzel açıklamış. bazısı boka püsüre saçma sapan paralar dökerken, bazısı aç kalıyor işte. gelir dengesizliği. kimisi çok tok ama gözü doymaz, kimisi aç, kimisi de bizim gibi iste; bazen tok bazen aç.

insanın özgür iradesi varken, işi allah'a ve ya her neye inanıyorsak ona bırakmak ancak insanın yapabileceği bir saçmalık.

afrika'ya senin benim gibilerin gücü yetmez ama dostum, orada yanlışınız var bence. en fazla bir sürü insana yetmeyecek kendimizce bağışlar yaparız ve ya şu pırlanta takılar gibi sömürü nesnelerinden uzak dururuz falan. esas olay o über zengin orospu çocuklarında, çözüm için önce onların gözünün doyması lazım.

sosyal medya primcileri

hayvansever takılanları illet olan tipler.

gerçek hayvanseverler vardır bir de "facebook hayvanseverleri". hepimiz tanıyoruz onları aslında, şekilci piçler. saçma sapan her konuda duyar kasarlar. geçen bir tanesi hayvana "hayvan" dediğim için kavga etmeye çalıştı benimle. "can" diyecekmişim. ulan ben de biliyorum onların can olduğunu ama aynı zamanda tür olarak onlar "hayvan". bunu deyince hayvansever olmuyor muyuz yani? ne dediğin önemli değil işin özeti, ben birçok "hayvan"ı açlıktan, soğuktan, ölümden kurtardım, kurtarmaya da devam ediyorum. yapmam gereken bu zaten, lütuf değil yani. hiçbirine de "can" falan diye hitap etmedim. bunun gibi bir ton sey işte. sahte duyarcı ruh hastaları ya!

yine sinirliyim.

kadınların zeki şakacı yakışıklı erkek istemesi

çok da önemli olmayandır.

çok klişe ama, sevin birbirinizi ya... sevdiğiniz insanda özellik aramayın. çok saçma ilişkilerin içine düşersiniz. ne bileyim baktığınızda "dünyanın en güzel erkegi/kadını şu an tam karşımda" demelisiniz, öyle yürekten öyle yalın. sevdiğiniz insanın öyle pek bir kriteri olmuyor gençler, sadece seviyorsunuz sebepsizce. en zeki, en yakışıklı, en komik o oluveriyor bir anda sizin için. fazla romantik düşünmüyorum, gerçekten birini öylesine, sebepsizce, teslim olarak seven anlar dediklerimi. gerisi fasa fiso.

6 yaşındaki çocuğu parçalamaya çalışan rottweiler

"kedi köpek duyar tayfası" geldi.

iki köpeğim, iki kedim var. kediler yavru daha fakat köpeklerim elimde büyüdü. iki köpeğimi de oldukça barışcıl yetiştirdiğim halde, onlarla gezerken yanımızdan insan ve ya hayvan geçmesi durumunda tasmalarını iyice kısaltmak suretiyle olabildiğince uzak geçmelerini sağlıyorum. en ufak yanlışlarında ceza alacaklarını bildikleri için en azından şu ana kadar ters bir hareket görmedim kopeklerimden, ama bir köpek sahibi olarak biliyorum ki hayvanların algıları bizden farklı her ne kadar dost olsak da. o yüzden ben önlemini alıyorum baştan. yıllardır köpeklerle iç içe olmama rağmen ben cesaret edemezdim rotweiller gibi güçlü bir köpeği yetiştirmeye, ya hakkıyla yetiştiremezsem, ya birine zarar verirse diye.

iş köpekte değil sahipte anlayacağınız. nice rot ve pitbullar gördük bebeklerle falan oynayan.

küçük yavruya gelince, hayatı boyunca atlatamayacak belki de. annem senelerce köpekten korktu deliler gibi , çünkü çocukken köpek saldırmış. şimdi şimdi benim köpeklerime alışıyor.

köpeğin sahibi olacak piç cezalandırılmalı...

hayır diyen şerefsizleri işten atmazsam namerdim

insan olamamışın sözleri. siz fetullah'ı yalarken bile bizler buraya yazdık ne mal olduğunu. bizden fetöcü çıkmaz. çözüm süreci ayağına silah depolatırken siz, biz bangır bangır yapmayın dedik. ha, biz derken gerçekten vatansever olanlarımızı, gerçekleri en başından görenlerimizi söylüyorum. biz halkız, onumuze iki seçenek koyulmuş, istediğimizi seçeriz size ne lan ? size mi soracağız "hocaefendi"ci, "sayın öcalan"cı tayfa ? her türlü bataksınız, üzülüyorum sizlere...

direksiyonu iki eliyle çeviren erkek

cogunlugu pamuk gibi direksiyonu olan arabalara binip, burada hava atmaya çalışan yazarları göstermiş başlıktır. başka bir yazar arkadaş da demiş, vereceksin bunların altına 95 model j9'u, sonra oturup şenliği izleyeceksin.

ayrıca emniyet kemeri takmamak da dahil, şoförlükte hiçbir artistlik, sizin ve diğer insanların canından kıymetli değildir.

küçükken sanılan şeyler

büyüyünce ümit besen olacağımı sanıyordum.
dozerlere kepçeli araba diyordum ve annem birgün kepçeli arabaların çocukları yediğini söylemişti, hala fobidir bende, yanlarından bile geçemem.
annemlerin düğününe gittiğimi sanıyordum.
evde hep yalnızdım, anneleri evde olan çocukların özel ve zeki çocuklar olduklarını, o yüzden onlara daha iyi bakıldığını sanıyordum...

fahriye evcen li koton reklamı

fahriye evcen'e bir haller gelmiş reklamdır. baya güzelleşmiş, zayıflamış sanki, yüzü de daha güzel duruyor eskiye göre. ayrıca evet, cover'ın sahibi kim merak ettirmektedir.

burası türkiye dedirten olaylar

ali ağaoğlu gibi insanların hala konuşabiliyor, iş yapabiliyor olması.

(bkz: ortanca hanım)

ya annen ya ben diyen kız

annenin tercih edilmesiyle göt olacak kızdır.

araç park ederken radyonun sesini kısmak

daha fazla odaklanmak için yapilan harekettir. kaybolduğunu anlayınca müziğin sesini kısmak gibi birşey işte. ben ve etrafimdaki birçok kişi bunu yapsa da, çok deneyimli şoförlerin bazıları yapmamaktadır. deneyim derken 20+ yıldan bahsediyorum.

insanların mantıklı düşünemediği anlar

aldatırken yakalandığı anlardır, net. eski sevgilimin bir sürü kız arkadaşı vardı, sorun etmiyordum. sadece bir tanesine kafayı acayip takmıştım, kızla olan arkadaşlıklarının masumiyetine nedense inanasım gelmiyordu. ama elimde bir gerekçe de yoktu. bir gün sevgilimin telefonuna whatsapp'tan mesaj geldi, ben yanındayım, açtı sonra yüzünün rengi değişti, normalde telefonuna hiç dokunmadığım halde milisaniyelik bir hareketle telefonu elinden aldım. hissetmiştim çünkü. baktım mesajda diyor ki ''ramazan pidesi gittiyse geleyim mi aşkım seni çok özledim'', o kızdan gelmiş, ismi, profil resmi herşeyi görünüyor. sonraki diyalog :

ramazan pidesi : bu nedir ya ?

eski sevgili : kuzenim akif yazmış bebeğim, ben onu pınar diye kaydetmişim. akif bana aşkım der de...

ramazan pidesi : ??!!

en son ben giderken kapı eşiğine bağdaş kurmuş ağlıyordu. *

edit : imla

köylü babamın atatürk sevgisi midemi bulandırıyor

tipik troll başlığı.

ha, troll değilse bile eziklikten ölecek yazar başlığı. bir kere cümlenin başındaki ''köylü'' kelimesi bile içten içe ne kadar ezik olduğunu gösteriyor. 15 yaşına kadar ekmeğini yediğin ''köylü'' babanın tırnağı olabilir misin ? hayır. ki ben 15 yaşından sonra o adamın ekmeğini yemediğine inanmıyorum, hatta halihazırda 15 yaşını geçtiğine bile inanmıyorum.

herkes açsa bu kadar araba kimin

zamanında bolca sormuş olduğum sorudur. şu an kapıda benim de bir tane var fakat sigara alacak param yok gençler.

arabamın hikayesi şudur : işe girerken sağlık raporunda yazdığı halde, basit bir hastalık yüzünden daha sonraları işten çıkarıldım. hikayenin o kısmı ağır ibnelik içerdiği için şu an detaya girmiyorum, fakat işimi etkilemeyen bir hastalık olduğunu da belirtmek isterim. herneyse, şehir dışında okuyorum, okul saatine uyan iş bulmak neredeyse imkansız, olanlar da doğru dürüst para vermiyor, ailemden destek almıyorum falan filan. ben de pazarcılık yapmaya başladım, giyinip süslenip pazarda çorap-çamaşır satıyorum. bunun için de araba almam gerekti, öğrenim kredimi bağlayıp aldım arabayı. bu arada öğrenim kredisinin yurt aidatını bile ucu ucuna karşıladığını belirtmek isterim.

skoda felicia'm var bir tane şu an, kentkarta para atmak yerine arabaya lpg atıyorum falan. yani işin özü, araba zengin işi değil, fakirlikten alan da var demek ki benim gibi. *
böyle anlatınca da çok saçma geldi lan, uzun uzun anlattım bir de utanmadan...