bugün

entry'ler (32)

kürtlerin her şeyi devletten beklemesi

"ya kimden bekleyeceklerdi?" sorusuyla yanıtlanabilir. doğunun en büyük üç ilinden biri olan diyarbakır ın arka sokaklarının yollarının toprak olduğu, işsizlik oranının yüzde 60 * olarak açıklandığı, insanların açlık,cahillik ve terör üçgeninde yönlerini kaybetmeden hayatlarını idame etmelerinin zorluğu düşünülürse, yöre insanından duyulması hiç de şaşırtıcı gelmeyen istektir.

küba

amerikanın nefret etmesine rağmen, kapitalizmin insanın kanını emen zihniyetini insanlarına uygulatmamış, okur yazarlık oranını tüm ülke sathına yaymış ve yetiştirdiği yüksek düzeydeki doktorları ezilmiş ve cahil bırakılmış diğer latin amerika ülkelerine yollayarak düzenin bencil sistemine karşı kollektivist yaklaşımla herkese fayda sağlayan, başka ülkelerin boyunduruğu altında olmamış,onlara ülkesini peşkeş çekmemiş günümüzün ender ülkelerinden.

protestocu tekel iscilerine polis mudahelesi

sivas katliamı öncesi polis müdahele etse dağılabilecek olan gruba gerekeni yapmayan polisin, her türlü faşist eylemlere sağduyuyla yaklaşan polisin, gözümün önünde yaşanan olay da olduğu gibi,hiçbir eylem dahi yapmayan sadece bir anma gerçekleştiren insanlara saldıran faşistleri koruyan ve anma gerçekleştirenlere çeşitli hakaretlerle saldıran polisin alışık olduğumuz davranışı.

çingene

başka dünyanın insanları..

mızıka

sivas'ta diri diri yanan can'lardan asaf koçak'ın, orada kendinden küçük canları biraz olsun neşelendirebilmek için çaldığı, yakılmadan önce madımak'tan çıkan son ezgilerin kaynağı, melankolik enstrüman.

animal farm

stalin dönemi sscb sine oldukça gerçekçi ve radikal eleştiriler getiren -george orwell'ın da trokçkist olduğu düşünülünce yadırganamayacak bir olgudur- önemli bir eser.

sivas 93

şunu o kadar içten söyleyebilirim ki, muhteşem bir oyun.. izlerken vücudunuzdaki tüm organlar ve tüyler ayakta, emin olun. ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi yaşatılan vahşet, yapılan katliam. müziklerle o kadar uyumlu ki, oyuncular o kadar içindeki oyunun "gelin canlar bir olalım" edasıyla birleşiyorsunuz sanki oyunla. izlenesi, bir daha izlenesi, .... diye giden ; her izlediğimde tekrar aynı duyguları hissedebileceğim yegane oyun.

üç dünya teorisi

çin halk cumhuriyetinin dış politikasına yön vermiş, mao nun oluşturduğu teoridir. şöyle ki, bu teoriye göre dünya üç ayrı kesime ayrılmaktadır. a.b.d. ve sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği birinci dünyayı; avrupa nın sanayileşmiş ülkeleriyle (doğu avrupa nın sosyalist ülkeleri dahil) japonya, kanada ve avustralya gibi sanayileşmiş ülkeler (yani açıkca birinci dünya ülkelerinden birinin ekonomik, siyasal ya da kültürel olarak egemenliğinde olan) ikinci dünyayı; asya, afrika ve latin ameraka ülkeleriyle dünyadaki diğer sanayileşmekte olan ülkeleri (yani kısaca ezilen halklar) ise üçüncü dünyayı oluşturmaktadır. birinci dünyayı oluşturan devletler dünya hegamonyası için yarışan emperyalist ülkelerdir. üçüncü dünya ülkeleri emperyalist sömürüye maruz kalan ve baskı altında olan, siyasal açıdan bağımsız olsa bile ekonomik olarak emperyalizme bağımlı ülkelerdir. bu iki dünya altında kalan ülkelerse, çeşitli ölçülerde birinci dünya devletlerinden birinin denetim altındadır ve aynı zamanda üçüncü dünya ile de ilişkileri mevcuttur.

turkiye de karl marx dusmanligi

şu hikayeyle açıklamak da mümkün olan başlık. polis, bir gün sol görüşlü öğrencilerin ikametgahına baskın yapar.kapının hemen karşısındaki duvarda da karl marx ın devasa bir posteri bulunmaktadır. polis, öğrencileri götürürken onlara "ulan şöyle nur yüzlü dedeniz var, uğraştığınız şeylere bakın bea!" yani bence temel konu cahillik. bir insana düşman olmak için önce neler dediğini, neler anlattığını bilmek gerekir diye düşünüyorum. fakat ülkemizde "gomünüs ula bu, Allah'sız, vatan haini...." şeklinde duyulanlarla, işte iki satır ne yazdığını okumadan "ermeni bu,vatan haini.. türklüğü kirli kanlı olmakla suçluyo" gibi kulaktan dolma ve yarım yamalak bilgilerle insanların yargılandığı ve katledildiği bir ülke de yabancı da değiliz bunlara.

mustafa suphi

can güvenliklerinin tehlikede olmasından ötürü, 1921 in 28 ocağını 29 ocağa bağlayan gece trabzondan baküye gitmek için on üç arkadaşı ve eşiyle birlikte denize açıldılar. fakat baküye dönmemeleri için, ankaradan habersiz gerçekleştirilmesi muhtemel olmayan bir plan yapıldı ve enver paşanın adamı olarak bilinen trabzon kayıkçılar kahyası yahya ve adamları tarafından, sürmene açıklarında bıçaklanarak on üç arkadaşıyla birlikte öldürüldü.

nineteen eighty four

temel kurgusunu, "savaş barıştır; özgürlük köleliktir; bilgisizlik kuvvettir." sloganlarından alan ve "big brother is watching you" sloganında ima edilen olgunun, günümüzde gerçekleştiğine inanılan roman.

kürt e kız vermemek

ırkçı, halkların kardeş olması idealinden zerre kadar haberi olmayan, her kürdü pkk li, pkk destekçisi ya da gizli pkk sempatizanı zanneden zihniyetlere göre olağan davranış biçimi.

geneleve giden türk genci

metin akpınarın, aşkolsun kabaresinde örneklendirdiği türk gencidir.

macahel

on sekiz köyün bulunduğu bir vadidir. sınırlar resmi olarak belirlenirken 1921deki referandum sonucunda, köylerin altısı türkiye tarafında, on ikisi karşı tarafta (o zamanki Sovyetler Birliğinde) kalmış. macahelde yaşayanlar için o güne kadar şehre inmek, batuma gitmekle eş anlamlıymış. macahelli bir yaşlının dediği gibi: "biz şehir olarak batumu bilirdik, bizi borçkaya bağlamışlar. borçkaya gidecek yol yok. Yolu geçtim, borçka nedir; onu bilen yok. sınır boylarında yaşanan tüm sıkıntılar burada da yaşanmış uzunca süre. sınır, kardeşleri, akrabaları, arkadaşları birbirinden ayırmakla kalmamış; orada yaşayanların hayatlarında o güne dek görmedikleri garip yasakları da getirmiş beraberinde. sınırın öbür tarafında herhangi bir yeri parmakla göstermek suç sayıldığından oralara gönül gözüyle bakmayı öğrenmişler, yükseklerden geçen uçağa:" kardeşime selam götür, olur mu?" diye seslenmişler. karşı tarlada çalışan akrabasına haber ulaştırmak isteyen macahel sakini, yanık türkülerde bulmuş çareyi; öyle havaya söyler gibi sanki. adrese teslim türkülere yanıt da karşıdan türküyle gelmiş doğal olarak. günümüz şartlarında, hem kültürlerini hem de türkülerini kutsal sayarak korumaları da bunca yaşadıklarından sonra başka türlü olmazdı zaten dediğim ,saygı duyduğum ve orda yaşamaya özendiğim coğrafya.

neyzen tevfik

dudağında yangın varmış dediler,
ta ezelden yayan koşarak geldim.
alev yanaklara sarmış dediler,
sevda seli oldum; taşarak geldim.

kapılmışım ak oduna bir kere,
katlanırım her bir cefaya, cevre
uğraya uğraya devirden devre
bütün kainatı aşarak geldim.

yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
ben gönlümü sana verdim götürü.
sana meftun olduğumdan ötürü
sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.

bozlak

muharrem ertaş, neşet ertaş, nida tüfekçi gibi hocaların dilinde efsaneleşen; barağın kardeşi olan uzun hava türüdür. (bkz: barak)

marksizm

pratikte uygulanamayışını, soğuk savaş döneminde sürekli tedbir üzere olmak ile açıklayabileceğimiz*; bizzat lenin'in, devrim sonrasında dinin vicdani olduğunu söylediği ve sonrasında dini mekanların serbestçe yapılmasına olanak tanınan ideoloji.

abdurrahman tarıkçı

bir zamanlar, ankarada fikrim barda cuma akşamları çıkan -bu günlerin müdavimi olduğumuz-; trt nin bergüzar, katre gibi programlarında çalan ve söyleyen, sesine ve duruşuna hasta olduğum sanatçı, abimiz.

tim burton

stop-motion tekniğiyle çekilen, içine bolca da gotik öğeler yerleştirilmiş the nightmare before christmas, corpse bride ve james and giant peach ile beni kendisine hayran bırakan; genç yaşta çekmiş olmasına rağmen kısa filmleri frankwennie ve viktor ile "bu nası bi hayalgücüdür arkadaş" dediğim, çocukluğumda izlediğim ve bilinçaltımda kalan bettlejuice ile dehasını gösteren ve anlattıklarımdan kendisine hayran olduğumu anladığım prodüktör, senarist, yönetmen.

tam bağımsız türkiye

ekim 1968'de süleyman egenin de dediği gibi:" bizim savaşımız, proletaryanın milli burjuvaziye ve kapitalizme karşı yürüttüğü sosyalist devrim; emperyalizme ve feodalizme karşı bağımzılık ve demokrasi savaşımıdır. Ülkemizi emperyalizmin ve işbirlikçilerinin sömürüsünden ve baskısından kurtararak tam bağımsız; ağalığın sömürüsünden ve baskısından ve her türlü feodal ilişkilerden kurtararak tam demokratik bir ülke kurma savaşımıdır."
güneşli güzel günlere..