bugün

entry'ler (9)

jean baudrillard

kusursuz cinayet adlı kitabında nihilist duruşunu ve simulasyon kavramını sağlamlaştıran postmodern filozof. şu herkes yakıştırılan postmodern/postmodernist sıfatları en güzel bu adamda duruyor be abi. felsefe eğitimi almış, ömrünü felsefeye adamış ve yeni dünya düzeni filozoflarından olmuştur. izmir'e de gelmiştir, ne yazık ki göremedim.

kadikoy moda da icki icen genclerin dovulmesi

üniversitelerde türbana karşı çıkanları üzgünüm ki haklı çıkaran olaydır.

evet bireysel düşünce ve inanç özgürlüğü taraftarıyız ve evet bu doğrultuda insanlar gerekli gördükleri dini ve ideolojik sembolleri üzerlerinde taşıyabilmeliler. ama ne yazık ki verilen bu hak bireysel özgürlük için değil, gruplaşmak ve onlar gibi düşünmeyenleri yok etmek için kullanılıyor. "buraların hakimi benim" kavgasına giriliyor, benden olmayan dışlanır, gerekirse dayak yer. bu olay da en basit örneği. elbette o çocukları dövenlerin çok eğitimli olduğunu veya bunu bilinçli olarak yaptıklarını savunmuyorum ama toplumun çoğunluğunu oluşturan kesimin de bu eğitimsiz tabakadan geldiği hatırlatılmalı. yani, tekrar ediyorum ne yazık ki, daha çok dini özgürlük demek, daha çok gruplaşma, daha çok ye sev ya terk etçilik ve dindar olmayan kesimin daha çok toplum dışına itilmesi demek. öncelikle bunların olmayacağı garintilenmeli ki ve daha da mühimi rejim sıkıntısı çekilmemeli ki, olması gereken dini özgürlükler tanınabilsin. ve böyle olaylar da daha fazla olmasın.

barack obama

siyahlığı, müslüman olduğu söylentileri ve ermeni soykırımına karşı takındığı tutum bir yana başkan olması durumunda dünya barışı ve huzurunu bugünden daha iyi duruma getireceğine inandığım birleşik devletler başkan adayı.

bu iddiayı demokrat partinin dış politikadaki genel tutumu ve obama'nın tüm seçim kampanyası boyunca verdiği demeçlerle desteklemek mümkün. rusya yavaş yavaş ben burdayım demeye başlamışken, enerji dünya çapında artık gerçekten büyük bir sorunken, yükselen çin milliyetçiliği ve kapitalizmini de göz önünde bulundurursak gerçek şu ki barışçıl politika gütmeye söz vermiş bir başkan, muhafazakar milliyetçi kesimden çok daha sevimli gözüküyor, biz büyük fillerin arasında kalmış küçük ülkelerin vatandaşları için. üstelik ırak hakkındaki planları da uzun vadede işimize yarayacak gibi duruyor. sürekli karmaşa halindeki bir ırak yerine oturmuş yer tutmuş bir komşu bize de iyi gelir.

ayrıca, ne kadar artık her yerde bas bas bağırıldığı için kulak aşinalığı oluştuysa da, birleşik devletler gibi ırkçılığın beşiği bir ülkede siyahi bir başkan seçilmesi devrim çapında çok çok büyük bir olay. ve bir mevzuuda ayrımcılığın kırılması demek, sıra diğer mevzuulara da gelecek demek gibime geliyor. yavaş yavaş ırk, din, cinsiyet ve seksüel tercih ayrımları birleşik devletlerde sonlanırsa şuan dünyanın merkezi olduğu için tüm çağı etkilemesi beklenendir. tabii bunlar baya uzun vadeli hayaller.

netice olarak, obama elbette ki birleşik devletlerin güttüğü deli kapitalist ve sömürgeci düzeni değiştirmeyecek ve onun üzerinden yürüyecektir ama cumhuriyetçi partinin adayı kadar vahşi ve saldırgan bir tutum sergilemeyecektir. dolayısıyla, günümüz koşullarında obama kötünün iyisi olarak başkan olması beklenen haline geliyor.

peter bjorn and john

amsterdam gibi bir şahesere imza atmış indieciler. solistlerinin sesi ninni gibi geliyor.

bana soz ver

orjinal adı promise me this olan, bir emir kusturica filmi nedir diye sorulsa cevaben izlettirelecek filmdir. müziğiyle de coşan coşturandır ayrıca, akdeniz kültüründen çokça etkilenmiş.

sungur savran

bu ayki mesele'de sol liberalizm, ulusal solculuk ve postmarksizm'le ilgili ayrıntılı demeç vermiş radikal iki yazarı. güçlü bir marksist olduğu su götürmez bir gerçek ancak ne yazık ki şuanda siyasetle uğraşanların ve tartışmaya çağırdığı yazarların marksizm üzerinden bir noktaya varamayacak durumda olduklarını ve hem siyaset hem de basın düzlemine marksizm'in iki beden bol geldiğini kabul etmiyor, büyük özverilerle uğraşıyor. çabasını takdir ediyoruz o ayrı.

13 eylul 2008 emek ve demokrasi mitingi

gericilik ve piyasacılık karşıtı hareket odağının artık izmir olduğunu gösteren miting. tkp'nin de baya çalıştığı mitingdir ayrıca, hayırlısı diyoruz. bir diğer soru işareti de 12 eylül darbesine karşı toplanacak kalabalığın ergenekon için ufuk uras yanlısı biçimde darbeciler yargılansın sloganı atıp atmayacağıdır. heyecanlı günler bizi bekler.

toren giysileri

bejan matur şiiri. tanrı görmesin harflerimi kitabına isim veren şiirdir ayrıca.

Çürümüş donuk kalbinde bu toprakların
Gözleri gördüm.
Herkes sesiyle vardı
Ve duruşuyla gövdesinin.
Bir insanı en iyi sevişirken tanırız.
Kalbimizi birlikte çürütürken.
Ağırlaşan gövdemiz
Gece uyandırır.
Mezar gibidir avlulu evler.
Çocukluk bir uykudur. Uzun sürer.
Ve dokunmak için bir arzu
Bir arzu sürükler bizi ölüme.
Ben kendimi sınadım her gövdede
Ben kendimi bıraktım her şehirde
içime aldım göğünü ülkelerin
Ve boşluğunu görünce kalbimin
Gitmeli dedim.

Çürümüş tören giysileri içinde
Askıda salınan kökler.
Biz denize düşürsek de ateşi
O hep yanar.
Issızlık bahşeder karanlığa. Yanar.
Tarih bir yanılgı olabilir diyor şair
insan bir yanılgıdır diyor tanrı.
Çok sonra
Bu toprakların kalbi kadar
Çürümüş bir sonrada
insan bir yanılgıdır diyor tanrı.
Ve düzeltmek için varım
Ama geciktim.

Ölü kızıl suyun dalgası
Gece yürünen yol
Ve yolcuların dağıldığı zavallı yeryüzü
Salınan beyaz kefenler
Tören giysileri.
Ve bir koşu için gerekli tek şey
Atın yelesidir.
Aslolan,
Şimdi ve burada
Çürüyüp kaldık.

Tanrı görmesin harflerimi
insan bir hata diyor durmadan
Ve hatasını düzeltmek için
Acı veriyor
Sadece acı.

tanrı görmesin harflerimi

ailecek hayran olduğumuz kadın şairlerden bejan matur'un ikinci kitabı. sanılanın aksine tanrı görmesin harflerimi bir şiirin ismi değil bir dizedir ve tören giysileri'nin içinde yer tutmaktadır. bejan bu kitabında tanrı, allah ve islam temasını sık dokumuş, öyle veya böyle okuyucusunu yine kendinden geçirmiştir.