bugün

entry'ler (400)

iş çok gençler beğenmiyor

tanım:bir cümle/tespit.

o kadar uzun uzun yazabilecek şeyler var ki içimde bu konuyla ilgili. bu sebeple girdim haddinden fazla uzun olursa şimdiden özür diliyorum.

ülkenin hala her şeye rağmen ele gelir, az çok iş bulur bölümlerinden birinden mezunum. ve kendi işimi yapacak kadar şanslıyım. ama çevremdekiler bu kadar şanslı olamadı. hepinizin bildiği ve benim de bizzat tanık olduğum örneklerle açıklayacağım durumu. başlayalım.

bir kişi düşünün ki fen lisesi mezunu olsun. onu 15 sene önce tanımış insanlar bugün bile lafı geçtiğinde karakterinden önce ne derece zeki olduğundan bahsetsin. o girdiği güne lanet ettiği üniversite sınavından aldığı puanla diş hekimliği gibi görece "iş garanti" bölümleri tercih edebilecekken idealist davranıp şu üniversitenin şu mühendisliği bölümünü istiyorum diyerek istediği üniversitenin istediği bölümüne yerleşsin. dandik bir üniversite dandik bir bölüm demiyorum bakın. ülkenin önde gelen üniversitelerinden birinde iyi bir mühendislik. bölümde sorunlar yaşamasına rağmen ite kaka bir şekilde bitirsin ve bittiğinde iş aramaya başlasın. 2 yıl boyunca her gün çaldığı tüm kapılar yüzüne kapansın. donanım olarak ondan çok daha alt seviyedeki insanlar onun bunun desteği ile hiç ihtiyaç olmamasına rağmen çeşitli işlere yerleştirilsin. ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeni ile zaten kötü olan istihdam olasılığı böylece tamamen sıfırlansın. bu kişinin psikolojisi bozulsun. kendisini kaybetsin. başka biri olsun çıksın. mesleğiyle alakasız işlere başvursun. idealistliğin bir boka yaramadığını, bu ülkede idealist, zeki ve çalışkan olmanın kendisine sadece zulüm olduğunu zor yoldan öğrenmiş olsun. ben değilim ama bu sürece bizzat şahidim. benim hayat arkadaşım bu kişi. 9 yıldır elini tuttuğum insan. dün itibari ile 17 yıllık eğitim hayatının tamamen hikaye olduğunu farkedip zincir marketlerden birinde kasiyer/depo görevlisi/raf düzenlemeci olarak işe girdi. kendisi de yapacağı işin tam olarak ne olduğunu bilmediği için bu şekilde nitelendiriyor.

ikinci kişimiz de en yakın arkadaşlarımdan biri. marmara üniversitesinden 2 adet mühendislik diplomasına sahip. 1 buçuk yıl iş aradı. bakın 1 buçuk yıl. çok şükür ki o şanslıydı. şuan iki diplomada da yazan değil ama yine de bölümüyle alakalı bir işi yapabiliyor. biraz mecburiyetten tabi. zira iş yok; olanların da istediği sen değilsin.

üçüncü kişimiz de kötü gün dostlarımdan. mimar kendisi. 3 dil biliyor anadili gibi. çat pat anlaştıkları da hariç. burada iş olmayacağını, dayısız bulduğu işin finansal kölelik olduğunu anladığında çekti gitti. italya'da şuan. keyfi yerinde. kıymet ve takdir görüyor.

dördüncü kişimiz de bir avukat. stajını yaptıktan sonra kendini alanında geliştirmek istedi ama durum malum. duramam burada dedi. başvurabildiği tüm yerlere başvurdu. belçika'da staj yapıyor şimdi o da. burada meslek sahibi olmaktansa orada stajyer olarak hayatına devam edip kendi tabiriyle "nefes alabilmek ve neler olacağını görmeyi" tercih etti.

örnekleri çoğaltabilirim. kaldı ki sadece ben yaşamıyorum bunları. hepimiz yaşıyoruz hepimiz görüyoruz. içimin ne kadar yandığını tarif edemiyorum. iş çok ya hani. hani gençler beğenmiyor ya. doğru iş çok. ama hayatının 17 yılını eğitime vermiş insanlar da bırakın da o işleri beğenmesin. bir gün kalburüstü bir mesleği olacağına inanan insanlar bırakın da okumasa da yapabileceği bir mesleği seçmek istemesin. yani bırakın da biz yitip giden yıllarımıza bir zahmet acıyabilelim. buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. ne diyeyim.

500 trilyon verseler annenizi döver misiniz

Soruyu direk anneme yönelttim tabi döverim dedi. bu durumda ben de tabi döverim. sonra da iki gün ağlarım annem beni döver.

ömür dediğin

trt haberde yayınlanan harika program. şu anda da yayınlanmakta. canımı yakıyor, içim acıyor, gözlerim doluyor her izlediğimde. şimdi de merkep demeye utanan "...afedersiniz merkeple giderdik" diyen bir dede var. bu kadar ince bu kadar naif insanlarımız vardı işte bizim. bizi bu hale getirenler utansın. biz utanalım bu güzel insanların karşısında.

insan olmasaydın ne olmak isterdin

mezarlık. sessiz, kimsesiz ama bir o kadar da kalabalık.

whatsapp

önce ömür boyu kullanım verip şimdi de geri alan uygulama. kalbim kırıldı. burada da üzgün smiley.

yazarların hüngür hüngür ağladığı filmler

sert mizaçlı, normal hayatta kolay kolay ağlamayan biri olmama rağmen bütün türdeki dizi ve filmlerde ağlayabilirim. yeter ki biraz etkileneyim. sahnenin duygusal olmasına da gerek yok. demek ki ben de böyle yansıtabiliyorum duygularımı dedim kabullendim.

necati ve saykolar

geç farkettiğim güzide gruptur. bir dünyanın en güzel en benim kızı derler mesela. işte o kadar. var olun.

özlemek

çok garip bir durumdur özlemek. durum?

yanınızda olsa geçecektir aslında her şey, bu kalp ağrısı bile. sıkıca sarılacak, kafanızı sıcacık kollarının arasına gömecek, asla çıkarmayacaksınız mesela. bir de en tatlısından bir öpücük konduracaksınız yanaklarına. asla bırakmayacak gibi sarılacaksınız. ama yanınızda olsa işte...

ah çok özledim, çok özledik. ama daha ölemedik...

kardeş

candır hakikaten. anne babamın ölümünü düşünüp kabul edebilirken kardeşleriminkini düşününce gözlerim doluyor. böyle bir durumda deliririm heralde. çok mu iyi anlaşıyoruz? hayır. çok mu güzel her şey? hayır. hatta bazen boğmak bile istiyorum. ama yine de o iki zibidi olmadan ben tam olamam biliyorum.

bak mesela şimdi mesaj atıyor okulda hoşlandığı çocuğu anlatıyor. kalkıp okuduğu şehre gidip ağzını burnunu kırmak istiyorum ama ona gülücükler atıyorum. niye? biliyorum ki kızsam kalbi kırılacak. e kıyamam ki.

yazarların cüzdanındaki en değerli şey

maddi olanı banka kartı. manevi olanlar ise bir kolye ve bir yüzük.

bursa

canım şehir, her şeyim şehir.

tam durağa geçtim oturuyordum ki 6/f'yi gördüm. otobüse koşup durdurdum. binmemle şoförün kahkahası bir oldu. demek ki neymiş canım durakta oturmadan otobüse bakacakmışız dedi. ilerdeki duraktan bir kadın da otobüsü kaçırıyordu, böyle karanlık olunca durakları göremeyebiliriz telefonun ışığını sallayın aklınızda bulunsun dedi gülümsedi. oldukça genç olmama rağmen bir kız buyurun ilerde ineceğim siz oturun dedi. otobüsten sesleniyorum. ya bana hep iyisi denk geliyor ya da bu şehrin insanları çok güzel.

çocukken okunan en müthiş kitaplar

james ve dev şeftali. ne oldu sahi benim kitabım?

türk kızlarının hesap ödememesi

burada olayı iki taraflı ele almak gerek. türk erkeğinde "ben kadına hesap ödetmem, höt ben kimim burda, ben varken sana düşmez..." vs.gibi bir durum mevcut. bazı adamlar bunu normal erkek erkeğe çıkınca da yapıyorlar. öncelikle kıza hesap ödetmeyerek erkek olmuyorsunuz. yani mantığı anlayamıyorum. çok mu zenginsiniz? adam öğrenci "ben varken senin para ödemen olmaz" diyor. ay sonunu zor getirecek ama diyor. kıza parayı yedirip ayın ortasında babasını arayan çok erkek gördük. yazık gerek yok ki. gerçi zengin olsa da ben bu durumu saçma buluyorum.

kızlara zaten bir şey diyemiyorum. tamam erkek böyle istiyor olabilir ama çoğu içinden ya bak kaç lira gitti diyor yani. kendi ağızlarıyla söylüyorlar bunu. haklı da adam. kendine erkek arkadaş mı arıyorsun sponsor mu?

başlarda yaşanıyor bu sorun. ama konuşup anlaşınca erkek de alışıyor duruma merak etmeyin. sinemayı biri öder yemeği öbürü öder ne bileyim herkes yediğini öder, bir gün biri bir gün öbürü öder. bir sürü yolu var bunun. ödeyince ölmüyorsunuz merak etmeyin.

ha sonuç: ben bu şekil düşünürüm, şu bayan şu sekil düşünür. böyle gelmiş böyle gider. kafa değişmeli ama bir tek can çıkıyor huy çıkmıyor işte.

eski sevgilisi olmayan insan

mutlu insandır. çok sevdiği bir sokaktan geçerken eski sevgilisi gelmeyecektir aklına ya da dinlediği her şarkıda anıları canlanmayacak, durduk yere garip hisler içine girmeyecektir.

belki de yeni aşkını eskitmemiştir üstteki yazar arkadaşın dediği gibi. işte o insan da benim. ilk aşkımla beraberim uzun uzun yıllardır. yine dünyaya gelsem yine onu sever yine onunla olurum. beraber büyüdük ve umarım beraber yaşlanırız.

üniversiteye yeni başlayacaklara tavsiyeler

öncelikle erkeklere sesleniyorum. bakın adam olun. saf ama kendini zeki sanan kızlarla uğraşmayın. arkalarında onları deli gibi merak eden bir aile bırakacaklar ama ne kadar sevildiklerinin farkında değiller. kazandım deyip götü kalkacak böyle saç savura savura gezecek. oğlum öbür dünyada iki elim yakanızda olur. yapmayın. efendi efendi oturun. ya da ne yaptığının farkında olan kızlara yanaşın.

kızlar siz de ağır olun. korkmayın kimse evde kalmaz. öyle önünüze geleni kolunuza takınca güzel ya da çekici değil kaba tabirle ilgi orosp.su gibi görünüyorsunuz. başta güzel gelse de bu hoş bir şey değil. karakteriniz olsun.

şimdi de ulusa sesleniş yapayım. üniversite muhtemelen en güzel ve rahat zamanlarınızı geçireceğiniz dönem. kıymetini bilin. sağlam arkadaşlıklar edinin. herkese güvenmeyin. çünkü o ilk tekmenin acısı unutulmaz. ama büyümeye de öyle başlarsınız.

artık ailenize yakın bile olsanız yalnızsınız. kendi kendinizi koruyun. benim kardeşim de gidecek bu yıl. o kendini korumazsa ben 600 km öteden nasıl koruyabilirim?

bakın bu koruma işinin bir uzantısı da güven ve karakter. kendine güvenen sağlam karakterli bir birey olun bunun için uğraşın. ne okuduğunuz önemli değil. önemli olan kendinize ne kattığınız ve karakterinizi nasıl şekillendirdiğiniz. iyi insanlar olun. en çok buna ihtiyacımız var. ortalık kendini bilmez p.ştlarla dolu.

aman okulda şunu yapın bunu yapmayın demeyeceğim. önceden de bir entry girmiştim bu başlığa. orda yazdım sanırım bilmiyorum, androidden giriyorum bulamam da valla. zaten herkes yazmış buraya onları okuyun. zilin çalmadığını ilk ders, hocalarla yüz göz olamayacağınızı da ikinci derste öğrenirsiniz zaten.

az önce kardeşime anlattım şimdi burada yazıyorum. o dinlemedi belki siz dinlersiniz. farkında olmasanız da çok kıymetlisiniz. ne olur bu en güzel zamanları boşa harcamayın. gülün eğlenin ama bir yandan da sürekli gelişim ve değişim içinde olun. uğraşın araştırın. sürekli öğrenme isteğiyle yaşayın. ve heyecanınızı kaybetmeyin. unutmayın bu yıllar bitiyor. elinizde biriktirdiğiniz anılar ve hayat boyu sizinle olacak mesleğiniz kalacak. öpüyorum gözlerinizden. yolunuz açık olsun.

kardeş

kıymeti uzaktayken anlaşılandır. iki tane küçük kardeşim var. lise son ve üniversite öğrencisi iki deve. saçlarının teline zarar gelsin dünyayı yakarım. haberiniz olsun.

yazarların okulda aldığı en düşük not

lisede matematikten 9 aldım. en düşük notum oydu heralde. üniversite 2deyken de 30 almıştım. hakettim ama. aynı sınava ertesi gün girsem 30 da alamazdım. pişman değilim.

erkekleri çekici yapan detaylar

dışardan bakınca:

uyumlu ve sade giyim
yeşil göz
orantılı vücut ( zayıf, uzun, kısa, şişman değil sadece orantılı)

tanıyınca:

zeka
ağırbaşlılık
orantılı vücut.

yazar nicklerinden öğrenim durumu tahmini yapmak

varla yok arasi: felsefe 1.sınıf

üniversite üçüncü sınıf

yaşamayan nasıl bilsin
alt tarafı ders desin
allah kimseye vermesin
3.sınıf acısı.