bugün

entry'ler (172)

inci sözlük

alışılmış sözlük formatlarına benzemeyen, gördüğümüz sözlüklere bakınca sözlük değil lan bu dediğimiz*, özünde çok keyifli bir oluşum.

uzaktan takip ediyorum arada. hatta 2 gece önce tarihin arka odası adlı programa saldırıları esnasını dakika dakika takip edip, türk tv'lerine sahip olmamama rağmen internet üzerinden haber türk (idi galiba) izlediğim, gece 1:30'a kadar yazılanları okuyup, programı izlerken bana kahkahalar attırtan oluşum. savunamayacağım, ancak eleştiremeyeceğim bir oluşum. zira, hepimizin günlük yaşantısında, arkadaş arasında konuştuğu dilden konuşmaları, kısaca küfürlü mizah anlayışına hepimiz sahipken, eleştirmeyi yersiz buluyorum. ha öeh dedirtecek cinsten yaklaşımlarını da, eğlence anlayışları olarak görüp saygı duymamız gerektiğini; saygı duymuyorsak da takip etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

haklarında endişelendiğim tek şey (elbette onlar endişelenmiyorken bana bok yemek düşer) tv programları gibi medya saldırılarındaki, götümüze girebilir ya da sözlüğü yasal yönden zor durumda bırakabilir diye adlandırdığımız duruma çok düşmeleri ve bu durum sonrasında başlarına iş açabilitelerinin oluşu. facebook'ta recep bey'e hakaretten gencecik vatan evladının başına işler açıldığını gördükten sonra, ağzımızdan çıkan her şeye çok dikkat etmemiz gerektiğini görünce *, mizah dergilerindeki bir kareden, bir laftan cayır cayır tazminat alan insanlar varken * ... bu küfürlü tavırları çok eğlenceli olmasına rağmen içlerinden bir kaçına pahalıya patlayabileceğini düşünüyorum şahsen. yazık olur. okan bayülgen'e saldırılarında "dava açmayacağım" demesine rağmen (ki açıp açamama konusunu hukuksal olarak bilemiyorum) ilerdeki ufacık bir açıklarında hukuksal açıdan çok zor durumlar yaşayabileceklerini düşündünüyorum. cidden yazık olur.

edit: typo

12 haziran 2010 ingiltere abd maçı

ingiltere'nin coşup coşup çağlayacağını düşündüğüm maçtır. ingiltere'nin bunca zamanki kupa hasretine ve formda futbolcularının olması seyir zevki muhteşem bir maç olacak diye düşünüyorum.

12 haziran 2010 arjantin nijerya maçı

muhtemelen arjantin'in şov yapacağı maçtır.

12 haziran 2010 güney kore yunanistan maçı

yunanistan'nın nasıl avrupa şampiyonu olduğunu bana bir kez daha düşündürmüştür bu maç. 75. dakikadan sonra hareketlense de yunanistan, bir tane kaleyi bulan doğru düzgün şutları yoktu o ana kadar. ceza sahası içinde sırtı kaleye dönük oynayabilen herhangi bir bölgenin adamı olmadığını da gördük. ne forvet, ne orta saha oyuncusu, kaleye sırtı dönük oynayamıyor. orta saha ve defans oyuncularının en iyi yaptığı şey, adam biçmek, top şişirmek, kaleciye geri pas... öte yandan bir kore var ki ortada, akıllara zarar. öncelikle "ben" olgusu yok. ben öne çıkayım, hep top bende olsun, star olayım, milletin gözü üstümde olsun... diyen yok. top her zaman olması gereken insanda, bam güm uzaktan şutlar çoook nadir ve top en son olması gereken kişiye gidiyor... süper bi futbol anlayışı. son vuruşu yapan, pozisyon itibari ile yapması gereken kişi haricinde bireysel olayım kısaca bencil olayım diye düşünen yok. takım oyunu. ki böyle olunca seyir zevki muhteşem bir maçı bize izletti kore'liler. gerçekten de teşekkür ediyorum kendilerine.

ve bir çoklarımızın düşündüğü gibi, bu yunanistan dünya kupasındayken, türkiye'nin tv başından maçları izlemesi üzücü. hatta, cezayir, honduras, yeni zellanda, slovenya, sırbistan... gibi takımlar kupada yer alırken türkiye'nin olmaması gerçekten ayıp.

12 haziran 2010 güney kore yunanistan maçı

2-0 olmuştur an itibari ile.

edit: ji sung park'dan geldi gol.

sokakta vuvuzela çalarak yürümek

ülkemizde vuku bulduğunda, çalan kişinin kalan ömrünün 35 saniye olacağını düşündüğüm eylem hatta eylemsizlik. güney afrika'ya benzemez buralar. vatanımın sinirli evladı çalan zatın namahrem yerlerine zerk eder o vuvuzela'yı, ölümlerin en kötüsünü yaşatır.

12 haziran 2010 güney kore yunanistan maçı

turnuvanın 3. maçı. ve 3 maçtır hakem hataları öeh dedirtecek cinsten. kore'liler efendi gibi oynuyor o katı yunan savunmasına rağmen, ama hakem zart zurt düdük öttürüyor kore aleyhine. kore'nin bariz penaltısının verilmediği, az önce ceza sahası içinde hemen hemen kaleciyle karşı karşıya kalacak pozisyonda yunanlıya dokunmamasına rağmen hakemin düdük çaldığı maç. uefa'nın atayacağı hakemlere kafam girsin dedirtti resmen. düzgün bir hakemle kore'nin fark atabileceği karşılaşma olarak düşünürken an itibari ile karşı karşıya atamadı! yuh kazma!

kore'nin bağırta bağırta alacağını düşündüğüm maçtır ayrıca.

sevişirken sevgiliye aduket çekmek

yurdumun ergenlerinin fantezilerine örnektir. gemide izlemelerini tavsiye ederim kendilerine. ortamın; "daha fazla dayanamadım zart diye verdim ağzına" diye sevişme sanatlarında ustalaşmış eski nesillerin yerini, "olum sertleşmedi, bayağı canım sıkıldı aduket çektim" diyen ergen bebelere kaldığını görmek üzücü.

fenerbahçe taraftarı

futbolcu döven taraftarmış. teknik direktör döven taraftarmış. yok 2 dakika şampiyon olduğunu zanneden taraftarmış. yok oymuş yok buymuş...

en azından, stadında 18 yaşında gencecik bir taraftarını bıçaklayıp "öldürmeyen" taraftar.

en azından, avrupa maçları için gelmiş leeds united'ın taraftarlarını "öldürmeyen" taraftar.

en azından, x takımı taraftarı olup da her yıl, sivas'lı, denizli'li, bursa'lı... olmayan taraftar...

örneklerle uzuuuun uzuuunn anlatabileceğim taraftarlardır kendileri. ama gel gör ki, başkalarına anlatmak zordur. ellerinde 2 dakikalık bir koz vardır ve hep kullanırlar. onla avunurlar.

efenim gerçek taraftardır. takımı değil mi? söver de döver de. başkalarına ne? bizim içimizdeki sorundur. daum'u da döveriz, güiza'yı da sikertiriz. hiç mi orospu çocuğu x!!! diye küfretmedin maç izlerken? hiç mi "şunu elime verseler eşek sudan gelene kadar döverim" demedin? atma recep din kardeşiyiz!

üniversiteye başörtüsüyle zaten giriliyor

doğru bi yaklaşım. çok gördük, güzelce örtünüp, üstüne de peruk takıp koridorlarda kakara kikiri yapanı.

arapsız yaşayamayan türk

(bkz: iç şarabı sik arabı)

merhaba demeyen insan

yabancıdır. türkçe bilmiyordur. normal bir şey. kalkıp da elin ingiliz'i iş yerine geldiğinde "merhaba güzel ofisimin güzel insanları" diyorsa vardır bir terslik.

ya da yaşanılan ortamdaki kişiler samimiyse öğrenci evi gibi mesela, "naber lan yarraam" gibi daha fonksiyonel serzenişler merhaba'dan daha sıcak, daha samimi, daha içten... olduğundan kullanmıyor olabilir.

miroslav stoch

fenerbahçe spor kulübü'nün son yıllardaki en iyi transferlerinden biridir zannımca. tanıyor muyum? hayır. maçını seyrettim mi? uefa maçlarında twente'ye karşı oynadığımız maçlarda. onun haricinde ne adını duydum ne sanını. ama bakıyorum uefa sitesinde övgüler, chelsea fanlarının kızgınlığı, tarihinde ilk kez şampiyon olmuş twente'nin en önemli oyuncularından ve her şeyden önemlisi genç! 21 yaşında. dalından koparılmış, kütür kütür!

her daim var olan fenerbahçe'nin sol açık sorununa çözüm olabilecek bir futbolcu gibi görünüyor. sol açık olmasının ötesinde, fenerbahçe'nin artık böyle genç ve avrupa futbolundan futbolcuları transfer ettiğini görmek gözlerimi yaşartıyor. bu transfer politikasını izleyip, eskileri getir yenileri götür kampanyası misali bi revizyonla tutamaz kimse. bir de daum out kaliteli hoca in yapılırsa tadından yenmez.

bir fenerbahçeli...

edit: typo

hakemlerin düdük yerine vuvuzela çalması

içtenlikle sahaya inip, hakemin ağzını burnunu kırabilmeme vesile olabilecek bir durum bu. pekmezini akıtırım. acımam yeminle. fifa öyle bir karar almazsa, hakemlerin geleceği için iyi olur diye düşünüyorum.

bir dost...

vuvuzela

yarından itibaren dünya kupası stadlarında göreceğimiz, duyacağımız, kafamızı şişirecek sözde müzik aleti.

zorunlu edit: rötüş isteği.

fringe

s2e20 ile beni kendinden soğuttu açıkçası. hayatımda gördüğüm en saçma, en berbat, en gereksiz, en en en... kötü filler idi. yazık. fringe gibi bir yapıma yakışmadı.

30 yaş üstü bazı yazarların mal olması

çok sikko bir tespittir. bakıyorum çevremdeki arkadaşım olan yazarlara, tee 2003-2004 yıllarındaki entry'lerine, o entry'leri şimdiki yazdıklarıyla, yazabilecekleriyle kıyasladığımdaki aradaki olgunluk ve dolgunluk... tarif edilemez derecede. ben ki 27 yaşında 30'a merdiven dayamış kişi; 2 yıl öncesiyle şimdiki kafa yapıma, yazabiliteme bakıyorum... yok cidden bakıp kime anlatıcan bunu?

troll olayım, ilgi çekeyim, millet beni konuşsun düşüncesindeki yeni yetme sivilceli ergenlerin açabileceği türden bir başlık bir genelleme olmuş. al-kış.

10 yıldır zam almayan personel

çizgi roman karakteridir. olsa olsa bir çizgi romanda yaşıyordur diye düşünmeden edemiyorum çünkü.

terminator the sarah connor chronicles

--spoiler--

finali ile tamamıyla sıçmız fox rezaletidir.

son bölümlere geldiğimde, onların son bölüm olduğundan bir haber izliyordum. spoiler okumak hiç tarzım olmadığından bakmıyordum hakkındaki haberlere. ancak son bölümlerde riley'in ölümü, ardından charlie'nin ölümü en sonunda 21. bölümde Derek'in zart diye ölümü "noluyor lan" dedirtti bana. esas oğlan dediğin lap diye mi ölür yahu? vurulur, kan kaybeder, can çekişir, kesik kesik nefes alırken bir şeyler söylemeye çalışır ve en sonunda başı sağa ya da sola doğru düşer ve ölür. genelde gözleri açıktır ve bir diğer esas oğlan gelir gözlerini kapatır. eee öyle mi oldu? höt diye öldürdüler, sonrasında da iki saniye bilemedin beş saniye gösterdiler yüzünü, geldi geçti. bu mudur yahu bir kahramanın sonu? derek lan o! sonu öyle mi olmalıydı? tamamen rezillik.

toplan iki bölüm ile son buldu birde. yahu biz iki sezondur izliyoruz, iki sezon bize hiç bir şey vermedin zaten. "akışına kurban!" diyerek izledik. "olayların gelişimi" yahu deyip kendimizi kandırdık. ama ne oldu? iki sezon seyredip, iki bölüm ile final yaptın. yahu iki bölüm daha ekle, uzat sakız gibi son konuları olayları adam gibi bitir küfür yerine "adamlar yapmış" diyelim. ama gördüğünüz üzere adamlar sıçmış diyoruz. ve ayrıca hani kardeşim bu terminator 2 ile 3 arasında olan bölümler idi? john terminator 3'te gelecekte miydi ben mi yanlış hatırlıyorum? (cidden hatırlamıyorum ondan soruyorum) adamı aldınız geleceğe gönderdiniz ve kimse tanımıyor. hatta babası da amcası da orda. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? evet daha terminator salvationu seyretmedim. cevapların bir bölümü orda olabilir. ancak kafam girsin öyle cevaplara tabi eğer varsa.

terminator gibi bir efsanenin içine sıçtın fox, seni asla affetmeyeceğim!

--spoiler--

vh1

cumartesi günkü the best of the 90's programında, #3: U2 - one, #2 nirvana - smells like teen spirit, #1 R.E.M - losing my religion iken; az önce biten tekrarında, #4 U2, #3 nirvana olarak değişmiş ve #2 numara olarak Spice Girls karşıma çıkıp beni şaşkınlık içerisinde bırakmış; "beckham para mı yedirdi acep" diye kafamda bir soru işaretine sebep olmuş müzik kanalıdır an itibari ile.

kalitesinden şüphe duymadığım bir müzik kanalı iken, şu durum karşısında gözümde kral tvden pek farkı kalmamıştır.

(bkz: sen de mi brütüs)?!