bugün

lise çoktan bitmiştir artık hoca ve öğrenci arasında mesafe vardır. daha seçkin, saygın insan görünümü verirler bizlere kendileri de öyle hissederler. ne gerek var ki? hepimiz insanız. kendi öz benliğini doğallığını kaybetmeyi geç, kaybetse bile bunu günlük yaşantısına yansıtmayan kaç tane hocamız vardır ki. ayrıca akademik ünvanları yükseldikçe bu daha da belirginleşmekte, daha rahat bir şekilde tespit edilmektedir. bilmem yanlış bir tespit midir.
özellikle hocalığa ilk adım atan asistanlardaki kibir anlatılmaz yaşanır kesinlikle. burunları kaf dağında gezmeler, konuşmalar.

sokrates'in meşhur lafını unutmamak lazım.

(bkz: bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir)
öğrencisi hakkında tez yazıldığı haberini alınca ilk söylediği şey neden ki? olan insanlardır.
doktor ünvanı taşıyanları en manyaklarıdır, dikkat etmek gerekir.
saç baş dağınık,gözler şiş ama tüm bunlara rağmen bilim adamı edasında dolaşabilmek adına vucündaki her bir kası tek tek itinayla kasan ben biliyorum havasındaki karmaşık insanlardır. bir gün bakarsınız sizinle güler, oynar, şakalaşır, yiyip içerler; başka bir gün selamınızı almadan yanınızdan geçerler. not kaygısıyla bir de hoca bana tatktı abicim taktı triplerine girmemek adına bu insanlarla cok fazla zıtlaşmamak yerinde olacaktır.gerçi kavun karpuz misali bu insanların iyisi de çıkar kötüsü de. yine de öğretmenlik mesleğinin kutsallığından, emek ve bilgilerinin çokluğundan dolayı hepsine saygı duymak lazımdır.
dışarıda karizma karizma dolaşıp, sınıfta öğrencilerine şokella diyenleri de mevcuttur. bu durumun bizim kimya dersini 3. kez almamızla alakası yok tabi.
"inisiyatif" kelimesinin tüyleri diken diken edici hale getirmesine sebep olan insanlardır.
her sene vize final sonrası insanı öss'ye hazırlandığı günlere götürenlerdir, kişi tarafından onların inisiyatifinde olduğu düşünüldükçe.**
bazıları kral yada kraliçe lakabını hak eder bazıları ne o... çocuğu lakabını kişiden kişiye değişir.
liseden çıkmış bünyeye genede fazlaca abanmayan ama yeri geldiğinde sınırı da gayet güzel çizen, pek bişe bilmese de artistliğini bozdurmayan küçük nesnelerdir...

yada en azından benim üniversitemde böyle...
fatih terim+jose mourinho egosuna sahip kişilerdir.

özellikle kadın hocalarda bu egoya + olarak fatmagül'ün yengesi gıcıklığı eklenmektedir.
başına buyruk olmayı sanki bir sözleşme imzalamış gibi yerine getirirler. üstelik yaptıkları artistlikler de cabasıdır bu şahsiyetlerin. egonun kralıyla yaşarlar.

tabii bu varlıkların iyi türleri de mevcuttur ancak bir elin parmaklarını geçmezler.
panyolonlarını göbeklerinin üst taraflarına kadar çeken ve ders anlatırken sanki tanrı parçacığı bulacakmış gibi ciddiyet takınan ve bir gram not vermeyen proflar. öğretim görevlileride ayır bir tim. yalakalık lazım.
mna kodumun piçleri yaz okulu için öğrenci s.kerler bunlar varya öyle böyle değil.
gözümde kalifiye bir şantiye şefinden daha aşağı seviyede olan insanlardır. tembeldirler. ellerinde bulunan ve üzerine örümceklerin yuva kurmaya başladığı notları 20 sene boyunca anlatırlar dururlar. sonra da başarı türküsü söylerler hep bir ağızdan. bak valla bu gece ağzım çok bozuk bi başlarsam yarım saat sövücem en az. en iyisi susayım ben!

edit: valla arkadaş ben hiçbir üniversite hocasından 1kn'un kaç kg olduğunu öğrenemedim ama şantiye şefim çok güzel bir şekilde kafama kazıdı. sonra da gelip sınavlarda çeviri yapın derler. bunu da bir düşünün derim.
genelde profesördür, en fazla doçent. yardımcı doçent olan hocaları -öğretim görevlilerinden bahsetmiyorum bile- zekası biraz fazla işleyen bir öğrenci sınıfın ortasında rezil edebilir. tecrübeyle sabittir.
içinde en ufak şefkat kırıntıları dahi barındırmayan insandır. öğrencinin ne durumda olduğu eğer o dersten kalırsa başına ne geleceği o hocayı asla ilgilendirmemektedir. sürekli ben dersimi anlatırım giderim havasındadır. sonra birçoğu ben kemalistim ata'mın yolundan gitmekteyim diye nutuk atmaktadır. be insafsızlar sizler değilmisiniz gelecek nesilin muhtaç olduğu insanlar. bir kez olsun öğrencilerinize insan gibi yaklaştınız mı? onları sadece maaş uğruna harcanan zaman olarak görmekten ne zaman vazgeçeksiniz. evet vazgeçmeyeceksiniz bizlerde sizin yerinize burada bilemem ne partisine hergün saydırarak kendimizi tatmin edicez böyle geçinip gidicez. peki öyle olsun.
egolarını tatmin etmek için 50-60 aralığında not veren hocalardır.
bir çoğunun öğrencinin dilinden anlamadığını düşündüğüm hocalardır. zat-ı muhterem profesör diye kendisine ibadet edeceğimizimi düşünüyor bilemiyorum ama tavan yapmış egoları vardır. kendilerine saygım vardır ama sonsuzda değildir. bir kaç dersine gitmedin diye seni milletin ortasında aşağılamaya kalkar, lafı yiyincede dersten geçirmemekle tehdit eder. tabi bu ne yazıkki üniversite seviyesine gelmiş ama hala lisedeki mantıkla yalakalık yaparak ders geçmeye çalışan öğrencilerden de kaynaklanmıyor değil. afedersiniz ama bu zat-ı muhteremler öğrencinin suratına tükürse buna bile ses çıkarmayacaklar. üniversiteyi sadece ders geçmek olarak gördükleri için ,kendisine yapılan her haksızlığı mübah olarak kabullenen bu tipler , belki okul hayatını yüksek bir not ortalamasıyla sonlandıracak ancak ileride ki iş hayatına seviyece kendinden üstün olan kişiler tarafından ezilmeyi bilinç altına yerleştirmiş olarak başlayacaklardır.
öğretim görevlilerinin sınıfta kendisini kampüsün müdürü gibi hisetme durumu.
eziktirler. hele o proflara yağ yapan yavşak araştırma görevlileri yok mu. gidin kendi başınıza sivrilin be. aaa. ona buna yağ yapıp bir yerlere gelinmez.
bazıları çok ilginçtir.
mesela endokrinolojik hastalıklar komitesinde bir hoca dersin başında ''bu dersten soru sormayacağım isteyen çıksın.'' demişti. meslek öğrenmenin dönem geçmekten daha önemli olduğunu o ders anlamıştım.
profesörse geçirmez.
Çevremde gördüğüm kadarıyla yüksek lisans ya da not gibi türlü nedenlerle kendilerine yanaşan,yalakalık yapan öğrenci tiplerine baş üstünde tutarlar destek verirler.Bu tiplere taviz vermeyen hocalarımızı tenzih ediyoruz orası ayrı tabi.

Zamanında bu model bir kaç şahısla girdiğim muhabbet şudur:

-Arkadaşlar bu hafta sonu üds var malum,başarılar dilerim.
+Üds mi? Bizim işimiz olmaz öyle şeylerle,sen gireceksin galiba kolay gelsin.

Yani neye güveniyosun,kim var arkanda arkadaşım! * *
Kafasina gore not veren eğitimciler.
birkaç tanesi hariç geneliyle geçinemediğim eğitimci grubudur.