bugün

Türkiye cumhuriyeti devletinde yaşayan her gencin, bir dönem dahil olduğu összede kuşaklar kervanının içinde bulunduğu psikolojik süreç ve sıkıntıların sebep ve nedenlerini çözümleme çalışmasıdır.

irdeleme isteğinde olduğum bu soru ve türevlerinin temsil ettikleri sorunsalın derinliği, her ne kadar çok olsa da, en nihayetinde bir yerden başlamak lazımdı.

yüreğim yanıyor dostlar. çünkü o kadar yükleniliyor ki bu öss dönemindeki kardeşlerimize, ne yapacaklarını şaşırıyor onlarda doğal olarak. ileride sahip olacakları uzmanlıkla, uzaktan yakından alakası olmayacak ne kadar bilgi varsa, zihinleri onlarla doldurulduğu yetmezmiş gibi her taraftan hayata dair taban tabana zıt bilgi yüklemesi yapıldıktan sonra, bunları doğru yer ve zamanda kullanmaları bekleniyor zavallılardan. halbuki kişiliğini oturtma aşamasında olan kardeşlerimizin, aklını allak bullak etmekten başka bir işe yaramıyor bu yapılanlar.
yaşamlarını ikiye bölen ne idüğü belirsiz* öss öyle bir girmiştir ki hayatlarına, öncesi ve sonrası gibi bir algı oluşmuştur beyinlerinde. O kadar hayatlarını etkilemiştir ki bu sınav, yanlış bilinçlendirme yüzünden, sanki köşeyi döndüklerinde ülke gerçeklerinden uzak, refah bir hayat onları bekliyor kanaati uyanmaktadır zihinlerinde. istedikleri hayata kavuşmak için önlerinde ki tek engel gördükleri bu sınav kalkarsa her şey günlük güneşlik olacakmış gibi düşünen bir nesilden bahsediyoruz. ondandır ki Erdal Demirkıran'ın lise öğrencilerine yönelttiği 'başbakan olursanız, yapacağınız ilk şey nedir?' gibi bir soru karşısında %95'e yakın büyük bir çoğunluk 'össyi kaldırmak' diye cevap vermiştir.
Öss gibi sancılı bu dönemde, genç bireylerin sırtına yüklenen ve taşıyamayacağı kadar fazla olan yük yetmezmiş gibi, teselli etme ve teşvik mahiyetinde atılan yalanlar, asıl yanlışa sürükleyendir kanaatimce.
mesela sen başla gerisi gelir palavrası vardır ki, bu dönemdeki yurdum öğrencilerinin canhıraş öss hazırlıkları sürerken, çoğunluğunu üniversiteyle alakası olmayanların oluşturduğu eş dostun, üniversiteye girince çekilen çilelerin son bulacağı yönündeki bıkkınlık veren söylemlerinin başında yer alan büyük yalanlardan bi tanesidir.
sanki orada hiç ders yapılmıyormuş gibi fikirleri, genç bünyelerin aklına sokmalarından kaynaklanan bu yanlış algı, ne yazık ki kardeşlerimizin üniversiteye kapak attıktan sonra, gerçeği tecrübe ederek öğrenmesine kadar geçen süreçte, hayatlarını mahvetmesine yetmiştir çoğu kez.
bu travmatik dönemin sonunda ailenin kafasında ki sınır olan 'üniversite'li olma çizgisini geçen bireyden ne beklenebilir ki. o zamana kadar süregelen baskıların verdiği yılgınlık, üniversiteyi kazandıkları andan itibaren, kendilerinden istenileni yapmanın verdiği rahatlığa dönüşüyor. Buda rehavete kapılıp yolun başında oldukları gerçeğinden uzaklaşmalarına sebep oluyor haliyle. sahip oldukları özgürlükleri kötüye kullanmaktaki düşüncesizliklerinin dışavurumu olarak, doğrusuyla yanlışıyla benim hayatım diyerekten almaya başladıkları yanlış kararlar ve verilen emeklerin fütursuzca heba edilmesi de bu yüzdendir. ne olup bittiğini anlayana kadar transkriptin utandıracak hal almasını, canlı örnekleriyle gördük çoğu kez.
kaş yapayım derken göz çıkaran halkımızın büyüttüğü âmâ nesillerin, kendilerini bulana kadar geçip giden telafisiz yıllarının ardından, neyin ne olduğunu anlayıp, bilince vardıkları anda; çoğu şeyi yapmak için çok geç olduğunu idrak etmeleri, mutsuz ve kendine inanmayan, yapabileceklerinin farkında olmayan bir jenerasyon haline dönüşmüş olduklarını da farketmelerini beraberinde getiriyor. Gençliğin içinde olduğu bu durum bizleri şaşırtmamalı ya da üzmemeli. Ne verdin ki ne istiyorsun diye sorarlar adama.
hepimizin düştüğü bu yanlışlara, gelecek nesillerin düşmemesi için yapılacak o kadar çok şey var ki, nereden başlanılacağı bilinmediğinden hiç başlanmıyor belki de.
düşüncesiz danranışlara yol açan hissiyat ve fikirleri aşılayan, bilgisi olmadığı konuda fikir sahibi olan yurdum insanıyla; karar mercî olup görevlerini yapmak yerine, etliye sütlüye karışmayan politikalar izleyen, ülkemizi emanet ettiğimiz çok yoğun ve meşgul(!) yöneticilerimize ince bir sitem mahiyetinde aslında yazdıklarım. idrakı, davranış değişikliğine yol açmayacak aşikar bir gerçek olsa da...
(bkz: değişmesi bir ömür sürer acımasız gerçekler)