bugün

fen bilgisi hocasının o günkü derste bahsettiği kuluçka makinasından esinlenerek;

boş bir omo kutusunun içerisine, buzdolabından alınan yumurtanın konması ve yanına da ısı kaynağı olarak mumun yakılarak, elbise dolabının içerisine konuşlandırılması ile gerçekleştirilmiş eylemdir.

sonuçlar;

- yumurtanın dışı mum alevinin isi ile kapkara, içi ise rafadan kıvamda olmuş,
- babanın yegane takım elbisesi kısmen yanmış, annenin ipek eteği büzüşmüş,
- bir canlının dünyaya getirilmesine vesile olmak gibi son derece insani amaçlar güden eylem sahibinin; kulakları baba tarafından sündürülmüştür.
- sokak lambalarının kendi kendine nasıl yandığını düşünüp durmak. sonra her bölgede merkezi bir şartelin olduğuna ve belli saatlerde o şartelleri harekete geçiren bir görevli olduğuna kendini inandırmak. yıllar sonra bu lambaların ışığa duyarlı olduğunu öğrenmek.
- telefonların 5 tuşundaki kabartmanın sırrını yılarca çözememek, saçma karşılanır diye kimseye soramamak.
6 yaşında olup bürümcül gömleği kırışmış sanıp gömleği çekyatın üzerine koyup ütü yapmaya çalışmak. ütüyü götürüp getiremediği için ütü yapmaktan sıkılıp gömleği ve ütüyü çekyatın üzerinde bırakıp çizgi film izlemeye dalıp çekyatında gömleğinde yanmasına sebep olmak.
yakılan mum söndürüldüğünde parmağı muma sokmak. (bunu hala yapıyorum)
kapının eşiğine oturup pipetle kolonya içmek. bardağa döküp hem de. fanta zannetmişim. iyi hatırlıyorum annem almaya çalıştığında "niye alıyon ya" diye bağırmıştım. o gün bu gündür ayyaşım.
bag evinde tos toprak içinde gezen civcivleri dusunen insan onları alır ve iyice çitileyerek bi guzel yıkar; sonra hastalanmasınlar (!) diye birer mandalla ipe asıp onları kurutmak; sonra unutup limon kuruları bulmak.
tenefuse calinicak diye cantayla cikmak baya bi salakca .
yaz tatili geldiğinde dedenin köyüne gidilir.dedenin köyünde ortalığı kolaçan ederken bir çift çizme bulunur.çizmeler de tam bear'ın ayağına göredir.bear yazın ortasında bir gün yolda giderken önüne bakmaz ve inek b * kunun üstüne basar.çıkan sesin hoşuna gitmesi üzerine b*k'un üzerinde zıplanır ve çizmeler de b*k olur.bunun farkına varan bear * annesinin ona fırça atacağını düşünerek azcık daha şu b *klarla oynamaya devam eder ve o sırada bear'ın şans yüzüne güler ve b*klarla oynadığı çeşmenin yanına yeni inekler ve onlarla beraber yeni kakaları gelir.çeşmenin yanına pusu kuran bear ineklerin kakasının üzerine bir sevinçle basar ki çizmelerin rengi kahverengiye dönüşür.bear bunun farkına varır ve çizmeleri komşunun bahçesine fırlatır ve kaçar.koşarken ayaklarına çakıl taşlarının batmasının dışındaki pek bir kötülüğü olmayan bu olay bear'a güzel bir anı olmuştur.
ampulü eduz hun'un bulduğunu sanmak. asıl gerçeği öğrendiğinde ise şok olmak.
camide ön sırada namaz kılan teyzenin etek altına başı sokup, dizlerine kadar uzanan paçalı külotunu* görüp kıkırdamak. tabii kimi zaman yanlışlıkla oluyordu, boğulucam sanıyordum.
apartmanın posta kutusundan birisine gelen kredi kartlarını almak, ''alışveriş yaparız lan.'' diye migros'a gitmek, ''nerden buldunuz bunları?'' sorusu ile kartları da bırakıp tüymek.
ninja olmak iddiasıyla pizzadan başka birşey yememek. peder kişisinin bu yaşa rağmen "senin pizzaların yüzünden bu hale geldik, para yok ibne herif" gibi azarlarına maruz kalmak.
güzel kokuyor, tadı da güzeldir diye sabun yemek.
göze oje, kolonya kaçırmak.
toprak yemek. çekiyor kardeşim o yaşta bile.
anne aynanın ve ya camın tozunu alırken arkaya saklanıp onu yansımadan izlemek ve onun seni görmediğini sanmak. gerçeği fizik dersinde düzlem aynalar konusunda öğrenilir:düzlem aynada senin görüş açında olan cisim seni görür. yan bakışırsınız arkadaş.
nadide ramazan ayının daha ilk gününde anneyi * kandırmaya çalışmaktır..

şöyle ki; anne akşam için muhteşem bir cevizli kek yapmıştır,kokusu taaa en dip odadan duyularaktan sizi mutfağa kadar getirmiş ve size şu ahlaksız teklifi yapmaya mecbur etmiştir: '' anne perdeleri, kapıları kapasak da şu kekin tadına baksak olmaz mı?bak hem kimse görmez, güneşliği de çekeriz..'' annenin cevabı tabiki de '' hayır..'' olmuştur.. * * *
yerde kurumaya mahkum, çatlamakta olan çamuru çikolata sanıp yemek. *
(bkz: yok artık)
kendinden 10 yaş büyük koca koca kadınlarla takılmak, playboy olucam derken gameboy olmak.
evde yalnız kalındığında kapıların arkasında biri vardır diye kapılara girişmek ,uçan tekme atmak.*
yazın amonyakla peridrolü tüy sarartmak için kollarına süren ebeveynine özenip, saçlarına sürmek ve odun sarısı saçlara kavuşmak *...
misafirlikte, konu konuyu açar ve teyzelerden biri; 'fikret hakan gay miş biliyor muydunuz?' lafının üzerine atlayan ben;'ama onun bıyıkları vaaar.'
ve bir kahkaha kopar tabi.
top oynanıyorsa sokaktan geçen kızlara yanlışlıkla oldu ayağına şut çekmek.
camlara yumarta atıp kaçmaktır.* *
salaklığın önde gidenidir bazen. küçükkken derlerdi ya bize ağzına acı biber sürerim senin. benim annem çok ciddiye almıştı bunu. mesela seni uyuz eden kardeşine ''salak'' demişsindir. salak ya yani bu kadar. küfür bile değil. biraz sonra anne gelir. ''şilte aç bakıyım ağzını o oynayan dişin nolmuş bakıyım'' der. şilte malağıda saf saf açar. amanın o da ne?.insan kendini bir an sıra gecesinde nemrudun kızı türküsünü söylerken bulur. tabi koşarak ağlaya ağlaya lavaboya gidilir. acı biberi hayatı boyunca gülerek hatırlar.
* sobalı evdeyken, kızgın sobanın üstüne plastik bir madde koyup erimesine beklemek. * yeni yumurtadan çıkmış civcivleri ''aaa bunun kanatlayı vaaay, bu uçabiliyy'' diyerek havaya fırlatıp yere düşene kadar izlemek. * 'ısırmaz belki' diyerek köpeğin yanına yaklaşmaya çalışmak. * bahçe sahibinin sopayla kovalayacağını bile bile ağaçlarına büyük bi zevkle dalmak.

ve en önemli ve rekor sayılabilecek salaklıklarımdan bi tanesi;
boncuklu tabancayı bilirsiniz. onun içine ev içinde canım sıkılınca boncuk koyar oraya buraya ateş ederdim ama bir gün en salakça olanını denedim. 'ne kadar acır acaba' diyerek tabancayı dizime dayayıp ateşledim. sonrasında bide ağlamam yok mu, izlenesi durum işte. * *
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar