bugün

varoluşçu felsefeye örnek teşkil eden dostoyevski yapıtıdır.
dostoyevski'nin kendi iç dünyasında derin bir gezintiye çıktığı başyapıt.
dostoyevski'nin amiyane tabirle bir tane manyakoğlumanyağı anlattığı romanımsı güzel kitabıdır..
Dostoyevski'yi ve yapıtlarını anlamak için çok önemli olmakla birlikte, bi de yüxexes dergisinin ''bir rockçının kütüphanesinde olması gereken 100 kitap'' isimli anketinde de 1. olmuştur.
varoluşçulukla pek de ilgili olmadığını kabul ettiğimiz dostoyevski'nin varoluşçu düşünceyi destekleyen yapıtıdır.
bu ay istanbul devlet tiyatroları tarafından sahnelenecek olan dostoyevski yapıtıdır.
çağdaşları tarafından anlaşılamayan, ama nietzsche tarafından bir vahiy olarak görülen bu eser, kendi kimlik arayışı içerisinde bocalayan, anlaşılamaz, çelişkilerler dolu bir benliğin gizemini acımasız bir biçimde açığa çıkarması bakımından önem taşır.
çelişkiler ve anlatılamaz duyguların dışa vurumlarını içeren bir dostoyevski başyapıtı.
7-25 Kasım tarihleri arası aziz nesin sahnesinde gösterilecek oyun.
http://www.devtiyatro.gov...web/bolgeler/istanbul.htm
(bkz: yeraltı edebiyatı)
bireyi düşünmeye sürükleyen, güzel bir eser.
burdan fay hattı geçiyo.. stop.
dostoyevski'nin en can alıcı ve hafızamda en yer edinici eserlerinden biridir. ben de nefis kesitler sunmak, buraya kitaptan harika alıntılar yazmak isterdim. ama yeraltından notlar, kim bilir hangi dosta, kaçıncı zamanda, uzaklığını unuttuğum bir gezegende verilmiş, geri de alınamamış, iyi ki de öyle olunmuş, eksik bir kitap olarak yerini doldurmaya çalışmayacağım, nadide bir eserdir naçizane kitaplığımda. ve yüzyıllarca insanlar bakacak bu adama, nasıl baktılarsa kıskandıkları bir yazara: "fyodor mihailovic dostoyevski".
(bkz: zapiski iz podpolya)
''iki kere iki iki dördün mukemmeligine inanirim, ama en cok övülmeye deger bir şey varsa, oda iki kere ikinin beş etmesidir'' gibi insanin kafaSiNi allak bullak eden, uyumsuz ama tutarlı dusuncelere malik dostoyevskinin sahaseri olan bir eserdir.
(bkz: ben hasta bir adamim)
acıda hazların en tatlısı saklıdır gibi muhteşem anlatımlara sahip, devlet tiyatrosunda payidar tüfekçioğlu nun muhteşem oyunuyla sergilenen bir dostoyevski klasiği.
"bütün diğer romanlardan sonra yazmak istediğim bir itiraf roman vardı.. bu roman benim için öyle değerli ki, öyle bütünleşmiş ki.. onu baş yapıtım yapmak istiyorum" diyor dostoyevski kardeşine gönderdiği mektuplarda bu kitabı için.

oyunun devlet tiyatolarında sergilenen gösterimi gayet başarılıydı. * payidar tüfekçioğlu nun ellerden öper, tüm yeraltı insanlarına da selam ederim buralardan. *

--spoiler--

bırakmıyorlar bırakmıyorlar iyi olalım.

--spoiler--*
halen devlet tiyatroları aziz nesin sahnesinde oynanmakta olan kaliteli eserdir.
payidar tüfekçioğlunun başarılı oyunculuğu ve oyun bittikten sonra gözlerini balkona dikmesiyle, kendimi zorla ayağa kalkıp alkışlamak zorunda hissettiğim oyundur.
eserin en çarpıcı sahneerinden bii 2 kere 2 nin sorgulandığı sahnedir;

"iki kere iki dört cekilmez bir şey. iki kere iki dört, bana sorarsanız küstahlıktır. iki kere iki dört, ellerini bögrüne dayayarak yolumuzu kesen, sağa sola tükrük sacan bir külhanbeyinin ta kendisidir. iki kere iki dördün yetkinliğine inanırım, ama en cok övülmeye deger bir şey varsa, o da iki kere ikinin beş etmesidir."
--spoiler--

her insanın öyle anıları vardır ki bunları sadece dostlarına anlatabilir. bazıları ise dostlara bile anlatılmaz ancak kendinize açabilirsiniz. ama öyle anılar vardır ki insan kendi kendine bile çıtlatmaktan çekinir, her saygın kişide bunlardan bol miktarda vardır. hatta şöyle söyleyebiliriz, bir adam ne kadar saygıderğerse o kadar çok sırrı vardır.

--spoiler-- *
dostoyevski'nin hacim olarak küçük fakat içeriği ile büyük başarılara imza atmış kült eseri. dostoyevski'nin insan psikolojisini yansıtmada ne denli usta olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. zira bir insan kendi ifadesini ancak bu kadar başarıyla alabilir.
dostoyevski'nin en sarsıcı romanı kanımca. kendinize bakış açınız bir süre eskisi gibi olmaz ve toparlamak uzun sürer...mükemmel ötesi.
devlet tiyatrolarının hakkını vererek oynadığını düşündüğüm başyapıttır. alkışlar payidar tüfekçioğlu'na. ayrıca dekor da enteresan idi.
fyodor mihailoviç dostoyevski nin kendi sesini ve dünyasını ilk defa keşfettiği çok özel bir romandır. ayrıntıları içinde saklı cümlelerle halen insanların içinde bulunduğu duyguları yansıtmakta.
giriş paragrafı;

"bu notlar da, bunların yazarıda besbelli hayal ürünüdür. bununla birlikte, toplumumuzun durumunu, yapısını göz önüne alacak olursak, bu notların yazarı gibi kişilerin aramızda bulunmasının yalnızca mümkün değil, aynı zamanda zorunlu olduğunu kabul ederiz. benim bütün istediğim, pek yakın bir zaman öncesinin tiplerinden birini herkesin gözü önüne daha açık sermektir. bu tip, henüz tükenmemiş kuşağın bir temsilcisidir. "yeraltı" adını verdiğimiz bölümde bu kişi kendisini, düşüncelerini açıklamakta; sanki bununla toplumumuzda niçin bulunduğunu, bulunmasının neden kaçınılmaz olduğunu söylemek istemektedir. ikinci bölüm ise bu kişinin yaşamındaki birkaç olayı anlatan gerçek anılardır."
fyodor mihailoviç dostoyevski
"birini sevdikten sonra mutlu olmadan da yaşayabilirsin... yaşam acılarıyla ve kederleriyle de güzeldir..."