bugün

herkes kaybeder, ama çok azımız tekrar ayağa kalkıp kazanan tarafa geçeriz.herkes yerden kalkamaz, zaten herkesin yerden kalkmasını istemezler. b
birçoğumuz bu mücadelede kendimizi kaybetmişizdir. yetmemiş onurumuz gururumuzu para uğruna satmıştır. belki de aşk uğruna yitirmişizdir. ama mücadele sonunda ne kadar çok şey kaybetmişsek o kadar çok eğlenmişizdir veya zevk almışızdır. kaybetmezsek hiçbir şeyin değeri anlaşılmaz, zevkine varılamaz. *
sıçma sağlığımı kaybettiğim dönemi en büyük kaybım olarak hatırlıyorum.
kaybettiklerimiz karşısında kazandıklarımızdır.ne kadar çok şeyimizi kaybedersek, gözden çıkarır görmezden gelirsek o kadar şey kazanmış olacağımız ironik durumdur.
bir çentik gibidir.
kimi ruha atılır.
kimi yüzde çizgi olur.
kimiyse saçta beyaz teller.
insanlara güven kaybedilir.
yalnız kalınır.
sevgiye, aşka olan inanç uçar gider.
yine yalnız kalınır ve üstüne bir de mutsuzluk eklenir.
derler ya; ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin diye...
gitmek kendimiz için kolay da ya geride kalanlar...
üstümüz başımız çamur içinde yaşamaya devam ederiz.
mücadele edip, ayakta kaldıkça çocuksu saflığımızı kaybederiz aslında.
daha neyi kaybederiz ?
belki de merhametimizi, allah muhafaza çok sert geldiyse hayat bilenip intikam alayım derken insanlığımızı...
en kötüsü bu derken yaşama umudunu kaybettin mi işte o vakit noktayı koydun demektir.
Onurumuz.. Gururumuz... Hiç mi olmadı yapmadığımız bir şey uğruna aşağılandığımız... Ve küçük şeyler için dostlarımızı üzdüğümüz? Kaybettiğimiz sadece kendimiz...
(bkz: hayat)
(bkz: insanlığımız)
saflığımız.
(bkz: farkında olmadan kendimiz)
kaybının farkedilmesi zaman alanlardır. en büyük kayıplardan biri dürüstlüktür. uzaktaki insanlardan başlanarak kişinin kendine kadar uzanan dürüst olamama problemi. kimi kayıplar sinir hücreleri gibidir onarılamaz. benimsenmesi esnasında katacağı yeni bir "iyi"* yoktur, sadece fobi vardır. düş mahkemesinde savcısız oturmaya sürükler.
hayallerimiz.
elif dedim türküsün dinlerken sol frame de bu başlığı görünce evet benimde bu başlığa yazacak şeylerim var dedim. yaşam mücadelesi sırasında aslında o mücadeleye başlamadan önceki bizi kaybediyoruz en başta. sonra değerlerimiz, değer verdiklerimiz unutuluveriyor yavaş yavaş. sevdiklerimizi hangi özelliklerinden dolayı sevdiğimizi, nefret ettiğimiz insanlardan ne sebeple nefret ettiğimizi dahi unutuveriyoruz. ve saflığımız o insancıllığımız bir daha asla gelmiyor. keşke hiç büyümeseydim diyoruz bazen, bazense keşke başka kararlar verip başka bir hayat yaşıyor olsaydım diyoruz. ama hepsi bir dilekten öteye geçmiyor. sonra gün geliyor türlü vesilelerle aklımıza geliyor kaybettiklerimiz. nasıl geri kazanabilirimin derdine düşünüyoruz. ama maalesef oda fayda etmiyor.
(bkz: babanın ölmesi)
menfaatler çevresinde dönen, apartman komşularının birbirini tanımadığı bir coğradyada, hiç kuşkusuz bu kategoriye girecek ilk örnekler arasında değerler başı çekmektedir.
her insan kendisinin efendisidir. ancak aşırı kontrol sevdası benliği geride bırakarak başka ruhlardan parçalar yutmaya sürükler insanı. karşılıklı saygı ve özel alan sahipliğinden önce egoyu tatmin eden genişlik sağlanır. günümüz toplumunda, hayatta kalmak ve hayatı devam ettirmek için, yaralamayan ve öldürmeyen her davranış meşru olarak kabul edilir. kimse ruhta açan yarayı umursamaz.
güven sadece ankaragücünün sağ kanadında oynayan istikrarlı bir futbolcu olarak kaldı insanların aklında. arkadaşlıklar, dostluklar, ilişkiler, seks ve evlilik hep çıkarlara katkı sağlaması ve yakın çevreden insanları kapsamasıyla kurulur oldu.
biz aslında çok şey kaybettik. ama hayatta kaldığımız ve kalıplaşmış terimlerce sarıldığımız sürece bu umrumuzda olmuyor.
bazen eş, bazen dost bazen anne baba.

bazende hayyallerimiz.