bugün

ugur yucelin yonettigi ilk filmdir. sarsar adami!

-ben istanbullu cevher. hayalet cevher. hayatim makinalarla gecti trikotajda calistim tornada calistim simdi de elimizde makina burda calisiyoruz. askerden donunce cicekci dukkani acicam mis gibi kokucak hayat.

-goremeli seytan ridvan. futbolcuyuk esasinda fenerbahceli seytan ridvan var ya oga benzetiler beni. askerden sora denizlispora transfer olacam. ondan sora fenerbahce olur mu? olur. kismet. HAYIR YANI BIZIM DE KENDIMIZE GORE HAYALLERIMIZ VAR.!
türk sinemasının yüz aklarından olan harika bir uğur yücel filmi. kenan imirzalıoğlu ve olgun şimşek oyunculuk dersi vermişlerdir bu filmde.
özellikle ilk bölümü insanı derinden etkileyen, güzel türk filmlerinden biri.rıdvan'dan bi replik.
(bkz: hepinizin suratına sıçıyım)

rıdvan ve sevdiği kız.

--spoiler--
-nörüyon
-nörüyüm.
-anan nörüyor.
-nöörsün.
-baban nörüyor.
-nöörsün
--spoiler--
ismi ile Arasında bağlantı kuramadığım mükemmel film.
çok fazla konuyu profesyonelce irdeleyen türkiye gerçeği bir film.
2004 yapımı türk psikolojik-dram filmi.
--spoiler--
öncelikle geçen gün oturup bu film hakkında 2 sayfa yazı yazdım fakat zirzop yeğenim pencereyi örtünce yazı da kayboldu. işin komiği saat bu gece saat 1 suları oturdum bir daha yazmaya başladım ve orda da filmin beni çok etkilediğini ve öyle ki 2 gün sonra bile oturtup bir daha yorum yaptırdğını yazıyordum, 20 dakikalık bir süreden sonra yine uzunca bir yazı neşretmiştim fakat demin yaptığım bir hata ile o yazı da kayboldu mnısikim. touch pad allah seni top etsin emi. bu üçüncü yazı girişimim umarım bu kez olur.

öncelikle bu film uzun süredir arşivimdeydi, artık dvd'nin kapağı tozlanmıştı.. aslında biliyordum güzel bir film olduğunu fakat bir türlü yeltenemiyordum çünkü dram filmlerinden pek bir etkilenen bir bünyem var. ne yaparsam yapayım zihnimi kurcalıyor bu filmler, moralimi bozuyor. demagojinin dibine vurulduğunu bilsem de etkileniyorum arkadaş ne yapayım. biliyorum çoğu gerçek hikayeler değil, senarist aklına ne gelirse yazıyor, gerçeklik sıfırın altında eksi on iki derece ama vicdanım işte dayanamıyor. bundandır ki bu tarz filmlerden uzak duruyordum ancak artık tak etmişti. zira başrollerde olgun şimşek ve kenan imirzalioğlu gibi iki sevdiğim aktör vardı, yönetmen ve senarist koltuğunda ise uğur yücel gibi kaliteli bir adam oturuyordu. bu trio resmen beni tahrik etti ve nihayetinde yaklaşık 3 buçuk yıllık hasret sona erdi, play tuşunu dürtükledim. ve bu andan itibaren benim için süprizler başladı, bunlardan ilki oyuncu kadrosuydu. ben zaten başrollerle yetinsem de erkan can, engin günaydın, settar tanrıöğen, teoman kumbaracıbaşı ve ahmet mümtaz taylan hiç de fena olmadı. yani sadece figüran beklerken bunların çıkması karşıma pek bir şükela oldu.

filmin başında ilk dikkatimi çeken çekim tekniği oldu. uğur yücel 2004 dijital şartlarının üstünde bir teknik kullanmış ve bu teknikle seyirciyi etkilemeyi ve hikayenin içine sokmayı başarmış. şahsen nevşehir'in soğuğunu neredeyse hissettim, beyoğlunda dolaşırken o kasvetli hava beni de etkiledi. film bu yönden oldukça başarılıydı.

filme geçmek gerekirse film ana iki hikayeden oluşuyor ve ikisi de birbirinden üzücü.ilk hikayeden başlamak gerekirse, bu hikaye rıdvan'ın* hikayesi. rıdvan askerde gazi oluyor ve ondan sonra bütün hayatı temelden sarsılıyor ve sonunda çıkış olarak intihar kapısını görüyor. ilk başta insan diyor "arkadaş tamam gazi oldun, psikolojin bozuldu ama bu kadar da abartma yahu.." fakat rıdvan'ın hikayesinin tamamı öğrenildiğinde "vay anasını, tüh lan" demekten kendini alamıyor.

bu hikayede dikkati çeken bir diğer unsur ise her daim komedi unsurun ağır bastığı rollerde karşımıza çıkan engin günaydın'ın yavşak bir rolde oynaması. kendisi arkadaşını sırtından bıcaklayıp sevgilisini kaçırıyor. boşuna dememişler arkadaş ayağı göt ayağı diye. rolün hakkını vermiş engin günaydın. erkan can da bu hikayenin ufak da olsa bir parçası. repliği az olmasına rağmen o da hakkını vermiş aldığı ücretin. bu hikayede en çok ilgimi çeken ise rıdvan'ın annesini oynayan teyzemiz. öyle bir oynamış ki bam telimi bir saniyeliğine bile durmadı sürekli sızladı içim. sürekli oğlunun peşinde koşturuyor film boyunca, gazi olmasına üzülmüş ama yaşadığı için şükrediyor. oğlunun aldığı her nefesi o da alıyor sanki. filmdeki repliği 3-4 cümleden fazla değil ama mimikleriyle öldürüyor insanı. acıyıp, üzülmemek elde değil. sonradan okuyup öğrendim ki bu teyzemiz hayatında sinemaya bile gitmemiş, oyunculuk eğitimi almamış. gönlünden geçtiği gibi oynamış. binlerce kez helal olsundur. bu hikaye öyle gerçekçidir ki hemen inanırsın. rıdvan ana haber bültenine çıkmış ve sevgilisi tarafından gazi olduğu için terkedilen adamdır.
--
rıdvan'ın annesi onu aramaya çıktığında yolda bulduğu protez bacağı eline alır ve uzaklardan tek el silah sesi duyulur ve işte o anda kadının ifadesi öyle bir değişir ki göz pınarlarınızı zorlarsınız ama nafile dökülür yaşlar istemsiz..
karlar tek tek çarpar teyzemizin suratına ve o anlar oğlunun ebediyete gittiğini..
--
diğer hikaye ise en az rıdvan'ınki kadar dramatiktir fakat daha alengillidir. bu hikayenin kahramanı rıdvan'ın askerlik arkadaşı ve birlikte gazi düştüğü hayalet cevher'in* hikayesidir. cevher sert ve mert bir delikanlıdır ancak pis işlere bulaşmıştır. uyuşturucuya sarmış ve tefecinin biriyle çalışmaktadır. tefeciyi de settar tanrıöğen oynamıştır ki kendisini hep mert adam tipleriyle görmeye alışığızdır. cevher her şeye rağmen hayal kurar ve gazi büfe'yi açarak hayallerini gerçekleştirecekken o meşhur 99 depremi oluvermiştir ve hayalleriyle birlikte amcasını da alır götürür. babası ise enkaz altından zor çıkar. fakat cevher yeni süprizlere gebedir. yunanistan'dan hiç tanımadığı abisi ve üvey annesi gelir. üvey annesi rum olduğu için istanbul'dan kovulmuştur.burada senaryo bize azınlık olmanın halet-i ruhiyesini yansıtmıştır. fakat cevher için asıl sorun ağabeyi değildir sorun ağabeyinin homoseksüel olmasıdır. yediremez kendine bunu, hatta bir ara "buna mı abi dicem lan?! buna dense dense abla denir " şeklinde bir repliği vardır. burada her mahalle delikanlısının yaşayabileceği bir travma hali başarıyla aktarılmıştır beyaz perdeye.

fakat senaryo o kadar kalitelidir ki filmin sonunda başta diyaloga bile girmediği ağabeyi için cinayet işeyip hapse boylar cevher. bu arada bir bar sahnesi vardır ki o da bir hayli enteresandır, gay ağabeyi ruj sürüp cevher'i dudağından öper ve cevher şok!

ve filmin finali, demin de bahsettiğim gibi ikinci hikayenin finali de en az birinci kadar serttir. fakat asıl final son sahnedeki repliklerdir.
--
-ben rıdvan, şeytan rıdvan.. topçuyum, beni fenerli rıdvana benzetiyorlar, terhis olunca denizlispora transfer olucam.. fener mi ? kısmet..
-askerlik bitince çiçekçi dükkanı açacağım, çiçek gibi kokacak hayatım..(cevher)
--
filmin müzeikleriyle ilgi yok efendim şöyle güzeldi böyle muhteşemdi, fevkaladeydi dmeyeceğim.. tek bir şey söyleyip bitireceğim : erkan oğur..
he bir de tabiki finalde chopin'in e minör prelude'sini erkan abimizden dinleme fırsatını yakalıyoruz.

en nihayetinde 2004 yılında altın portakal festivalinde aldığı ödülleri yazıp bitireceğim entryimi.

altin portakal ödülleri

en iyi film: yazı tura (uğur yücel)

en iyi yönetmen: uğur yücel (yazı tura)

en iyi senaryo : uğur yücel (yazı tura)

en iyi erkek oyuncu: olgun şimşek (yazı tura)

en iyi yardımcı erkek oyuncu: bahri beyat (yazı tura)

en iyi yardımcı kadın oyuncu: eli mango (yazı tura)

makyaj ve saç: sevinç uçar (yazı tura)

miksaj: burak topalakçı (yazı tura)

kurgu: uğur yücel-valdis oskardottir (yazı tura)

film müziği: erkan oğur (yazı tura)
--spoiler-----
türkiye'de seyirciler tarafından hakettiği saygıyı görmemiş mükemmel bir film. filmde oynayan bütün oyuncular buna figüranlar da dahil hepsi harika oynamış. kenan imirzalıoğlu ve olgun şimşek döktürürerek filmin izlenilebilirliğini arttırmıştır. özellikle kenan imirzalıoğlu kısa saçı ve kirli sakalı ile oynadığı role cuk diye oturmuştur. avrupa yakasındaki yılışık burhan altıntop ile akıllara kazınan engin günaydın ve erkan can da kenan ve olgun şimşek'e ayak uydurup ortaya sinema şöleni çıkarmışlar.
yazı tura'nın başka bir artısı ise öteki türk filmlerinin aksine sonu gayet güzel ve duygulandırıcı şekilde bitiyor. filmde rıdvan'ın annesini oynayan teyze ise filmi bitirene kadar beni ağlatmıştır. o nasıl mimikler öyle ...teyze sanki kırk yıllık oyuncu gibiydi.
beni en çok etkileyen türk filmlerinden biri. güneydoğuda askerlik sonrası yaşanan güneydoğu sendromunun çarpıcı bir şekilde anlatımı. tavsiye ederim.
son 6 senedir izlemek istediğim ve kismet şimdiye olmuş film, konu açık ve net ama bir konuda kafası karışıyor insanın rıdvanın vurduğu kız yani lisedeki sevgilisi gerçektende öldümü
--spoiler--
engin günaydın: çok sallıyor bu rıdvan
erkan can : lan o vurdum dediği kızda hala yaşıyor
--spoiler--
*
filme söylenecek tek bir kelime varsa oda:

(bkz: mükemmel)
güneydoğu'da birlikte askerlik yapan biri nevşehirli (olgun şimşek aka şeytan rıdvan), diğeri istanbullu (kenan imirzalıoğlu aka hayalet cevher) iki adamın askerden sonraki hayatlarını anlatan, çekim teknikleri yüzünden gözlerimin anasını avradını siken film.

yaklaşık 3 senedir ha izledim ha izleyeceğim diye diye anca bugün izledim. bu film nasıl olmuş da beğenilmiş, nasıl olmuş da göklere çıkarılmış anlayabilmek mümkün değil.

olgun şimşek ve bahri beyat'ın oyunculuğu ile seda akman'ın memeleri dışında filmde beğendiğim hiçbir şey yok. aksine eleştirilecek zilyon tane şey var.

filmin her karesinden klişe akması mı istersiniz, kenan imirzalıoğlu'nun zorlama oyunculuğunu mu istersiniz, türkçe konuşan yunanlı ağzının başarısızca sergilenmesi mi istersiniz, iki hikayenin tümdengelimsel bir şekilde işlenip birbirine bağlanmamasını mı istersiniz? işte bunların hepsi filmde var. ve filmde ülkenin sorunları içinde değinilmeyen bir tek benim basurum kalmış. hatta üşenmedim, değinilen sorunların bir listesini de çıkardım. buyrun bakın:
--spoiler--
- uyuşturucu (esrar, kokain)
- pkk sorunu
- türk-yunan sorunu
- eşcinsellik
- homofobi
- kız kaçırma
- en yakın arkadaştan kazık yeme
- gazilik
- sakatlık (protez bacak, sağırlık)
- askerlik sonrası kafayı yeme sendromu
- alkolizm
- deprem
- parçalanmış aile
- eski sevgili
- intihar
- gayrimeşru seks
- taşradaki zor yaşam şartları
- fuhuş
- cinayet
- gerçekleştirilemeyen futbolcu olma hayali
- gerçekleştirilemeyen büfe açma hayali
- istanbul'un kirli yüzü
--spoiler--
bu ne lan? yuuh anasını satayım, 97 dakikada işlenen konulara bak. uğur yücel'e böyle kalitesiz bir film çektiği için teessüflerimi sunuyorum.
erkan oğur abimizin müziklerini yaptığı iyi filmlerden.
(bkz: tekbir)
müzikleriyle büyüleyen film. ellerine sağlık erkan oğur..
kullanmiş olduğu kamera yönteminin amerika da bile bilinmediğini söyleyen uğur yücel ' in türk sinemasına katmiş olduğu baş yapıt. çelişkiler ve bu çelişkilerin insanların umrunda olmaması, araçların amaçlar ile kariştirildiği ülkenin siyasi gündemine çat diye tokat atabilen, oyuncu, senaryo , yönetmen herşeyiyle mükemmel bir uğur yücel başyapıtı.
Uğur Yücel'in yazıp yönettiği ilk filmi. 2004 yılında gösterime çıkan filmin basın toplantısında gazeteciler Uğur Yücel'e sorarlar:
"-Uğur Bey; filminizde iki arkadaşın askerde Gazi olmaları, depremi yaşamaları, ailelerinin dramları...bu kadar olumsuzluğun üstüste gelmesi fazla kurgusal değil mi?"
Uğur Yücel cevaplar:
"-Bu bir kurgu değildir, biz bunu 1999 yılında yaşadık! Askerde Gazi olup da döndüklerinde depremi yaşayanlar, aileleri parçalananlar, sevdikleri kızı kaybedenler...bunların hepsi kurgusal olarak bir araya getirilmedi. Yaşandığı için filme aldık."

--spoiler--
Söylenenleri kabaca yazdım. Tam olarak bunlar söylenmemiş olabilir; fakat ana fikir budur. Uğur Yücel'in affına sığınıyorum.
--spoiler--
türk sinema tarihinin en güzel filmlerinden biri. beğendiğim her türk filmi için böyle diyorum ama hakikaten süper bir film. öylesine bi’ seyredeyim dedim ve daha önce seyretmediğim için kendime küfrettim. gerizekalı aptal şey dedim kendime.

olm süper film lan. tam bir psikoloji filmi.
turk filmlerinin en kalitelilerinden.
harika bir film şiddetle tavsiye edilir!
laik kesim daha ziyade tura demeyi tercih ederken, şakirt ve dinci kesim yazı demeyi yeğler.
benim gibi bir yazı bir tura diyenlerin ne olduğunu merak ettirir.
--spoiler--
Bir madeni parayı havaya attığınızda yazı ve tura gelme ihtimalleri eşit değildir. Tura tarafındaki resim, yazı tarafına göre biraz daha fazla ağırlık yarattığı için, altta kalma ihtimali daha yüksektir. Bu durumda tura gelme ihtimali yaklaşık olarak %49,5 olarak hesaplanmıştır.
--spoiler--
- nörüyon kız?
-heç. nörüyüm.
-annen nörüyo?
-nörsün.
-baban nörüyo?
-nörsün.

bu diyalogdan sonra filmi sevmemek olmazdı.
kenan imirzalıoğlu'nun final sahnesinde ki oyunculuğu odunu bile dile getirip ağlatır.

--spoiler--
-kelepçe yok ! kelepçe yok !
gaziyim lan ben.
kulağımı verdim bu vatan için.
gaziyim been ! !
--spoiler--
olgun şimşek için tapılır.
uğur yücel 'in hakkını verdiği bir film.
son derece iyi bir iş çıkarmıştır. çekim tekniklerine falan takılmadan bir film yapılmış fakat içerisine binbir toplumsal argüman katılmıştır. ortaya bir karışık durumu oluşmuştur film de. türkiye'nin güzide bir resmidir bu haliyle. izlenilmeyi vurucu kareleri ve tespitleriyle fazlaca hak etmektedir. olgun şimşek oyunculuk dersi verirken kenan da pek altta kalmamıştır.
bizim de hayallerimiz var diyen şeytan rıdvan bu ülkenin içinde yok olup gitmek zorunda kalan hayalleri düşündürmüştür. bozulan psikolojiler, değişen çevreler... yitip giden umutlar, hayatlar...
10 üzerinden 8!
edit: hala izlemeyenler varsa bu gerçekçi olduğu kadar etkileyici ve karamsar türkiye resmine bi el atsınlar.
filmin hem yazısına, hem turasına ayrı ayrı ödül verilmesi gerekir.