sürekli geçmişten gelen, ya da bugün yaşadığımız acıları, üzüntüleri hatırlatacak şeyler yaşamak durumudur.
bazısı bu hataya düştüğünü anlamadan aynı yaranın üzerine limon bile sıkmaya başlar.
attila ilhan'ın bir romanı
tuzruhu basmaya kıyasla daha iyi olan basma şekli.
kendi götünü yara sanan kedinin bi iki hafta tuvalete çıkamamasına neden olan olay...
ilginç bir sadistlik örneğidir. Hele bir de bu tuzu salyongozun üstüne döküp erimesini izlemek vardır ki, o daha ilginç bir enstantanedir.
geçmişe yönelik, bir çok yaşanan, acı veren ,insanı üzen hadiseleri gündeme getirip, hatırlandığın da tekrar yaşanmışcasına aynı duyguları yaşamak. tuz yarayı sızlatır, hatıralar ağlatır.
(bkz: yaraya tütün basmak)

(bkz: sigarayı bıraktıktan sonraki davranış bozuklukları) *
bazen iyi gelebilen durum.arada kanırtmak lazım.
attila ilhan ın bir romanıdır. kore savaşına gönüllü katılıp gazi olan, ardından 27 mayıs cuntasında etkin rol oynayan bir subayın hayatı etrafında o dönemki türkiye yi anlatır. kurtlar sofrası romanında anlattığı gazeteci ümid i daha esaslı tanıtır.
(bkz: bir obsesifin hayatındaki zorluklar)
manevi olarak eskilerin can yakmasıdır. ama aslında yaraya tuz basa basa o yaranın kapandığını da görmek mümkündür. tabi ki acı çekilecek o an, ama bir bakmışsın o yaradan eser yok.
yarayı daha çabuk geçireceği söylenince bizzat denenmiştir, deyimleşmesi kadar vardır dayanılmaz bir acı verir.
(bkz: yaralara tuz)
siyasi rant peşindeki basit siyasetçilerin, sonuçlarına aldırmadan ve "geçmişle yüzleşmek"
adı altında toplumsal düzeyde uygulamaya çalıştıkları sorumsuzca iştir.
okyanustunuz bulut olmak istediniz.
Yok artık daha neler.
ingilizcesi: To add salt to the wound.
bir deyim.
her ne kadar acı verse de büyük oranda mikrobun bulaşmasını engeller ve kanamayı biraz daha hızlı durdurur. tabi bu ufak tefek kesikler için etkili.
ingilizce ve Türkçede birebir aynı olan deyim: Rub salt into the wound-yaraya tuz basmak. Yarada enfeksiyonu engellediğine inanıldığı için tuz sürülürmüş. işe yaramış demek ki deyim yapmışlar.