bugün

bir şeye inanmak inanç ise bir şeyin olamadığına inanmakta pek ala bir inançtır.
onun şöyle olduğu demekte bir inançtır.
allah'ın olduğuna inanılır ama allah'ın olmadığı düşünülür. inanmak için ortada bi şeyin olması gerekir inanmamak içinse bi düşünce gerekir.
bir şeyin 'olduğunu' ya da 'olmadığını' bilemezsin.. sadece varsayabilirsin, çıkarımda bulunabilirsin, inanabilirsin.. bütün mesele de 'olmak ya da olmamak' değil mi zaten..
yaratanın olmadığına inanmanın bir inanç değil 'kabullenmek' olmasıdır.

var olup olmama şansının %50 olduğu bir ortamda inanmak değil kabullenmek vardır.

ya var olduğunu kabul edip hayatınızı ona göre şekillendirirsiniz, ya da olmadığını varsayıp bunu kabul ederek yaşarsınız.

(bkz: deizm/#19525257)
bir şeyin olmadığına inanılmaz bunu bilirsiniz.

inanç kavramı bir türkçe sözlük yardımıyla çözecektir aklınızda var olan saçmalıkları.

dünya'nın uydusu ay'ın yanında bir audi yoktur diyorum ve şimdi bu benim inancım mı oluyor yoksa beyin süzgecinden geçmiş fikrim mi ?

(bkz: öyle başlığa böyle cevap)
doğru bir önermedir aslında. bir teist ben tanrının varlığına inanıyorum der; ateist ben olmadığına inanıyorum. aslında değişen yalnız inanmanın nesnesidir. tanrının varlığını veya yokluğunu kanıtlayamayacağımıza göre (bkz: immanuel kant) ortada yine sadece rasyonel kalıplar vardır. aslında ateizmde bulmamız gereken şeyi nietzche'de bulabiliriz. aslında olması gereken inanç meselesi otorite algısıdır. insanların kendilerinde bir şeye inanmak, onu otorite kabul etmek reflekslerinden kurtulmaları gerekir.
yani sonuç olarak tanrıya inanmaya veya inanmamaya gerek yoktur. tanrı var da olabilir ama bu benim sorunum değil. zaten varsa da benim böyle düşüneceğimi bilerek beni yarattı. işin aslı insanın kendi varoluşuna duyduğu yükümlülüktür.

ayrıca serbest çağrışım:
(bkz: tanrı yoksa her şey mübahtır)
inançla iman arasında ki farkı bilmemekten ileri gelen tespit ve gizli soru önerisidir.
- he lan he ataizlerde aslında müslüman. *
gayet de doğru bir tespittir. yaratanın olmadığına inanmakla olduğuna inanmamak aynı şeydir. çünkü yaratanın olması ile olmaması arasında bir üçüncü ihtimal yoktur. yaratan ya vardır ya yoktur. bu yüzden de var olduğuna inanmamak demek, var olmadığına inanmak demektir.

biraz daha açalım isterseniz. örneğin "ben galatasarayın kesin olarak şampiyon olacağına inanmıyorum" dediğiniz zaman bu "ben galatasarayın kesin olarak şampiyon olmayacağına inanıyorum" demekle aynı değildir. çünkü burada "galatasarayın kesin şampiyon olması", "galatasarayın belki şampiyon olması" ve "galatasarayın kesinlikle şampiyon olmaması" olmak üzere evrensel kümede üç tane eleman bulunmakta, yani üç ihtimal bulunmaktadır. ama "galatasarayın şampiyon olamayacağına inanıyorum" demekle "şampiyon olacağına inanmıyorum" demek arasında hiç bir fark yoktur. çünkü evrensel kümede iki eleman, yani iki ihtimal bulunmaktadır. şampiyon olur, ya da olmaz.

o yüzden "sene olmuş 20xx hala anlamıyolar yeaaa" diye konuşmadan önce düşünmek, tartmak lazım.

hele hele, "inanmıyorum, biliyorum" dediğiniz zaman akıllı vatandaş olmuyorsunuz sadece komik oluyorsunuz. onu da söyleyeyim.

birisi çıksa dese ki "mor bir karga gördüm". bunun doğru olmadığını bilmek için yeryüzündeki bütün kargaları tek tek görmeniz gerekir. kaldı ki bu da yetmeyebilir. zibilyon da bir ihtimal bile olsa, yeryüzünün dışarısında yaşayan bir karga olabilir bu. ya da arkadaşınız gerçekten görmüştür bu kuşu, ama hemen ardından bir vahşi hayvana yem olmuştur mesela. bunu bilemezsiniz kesin olarak. dolayısıyla karşınızdaki insana "ben senin mor bir karga görmediğini kesin olarak biliyorum" demezsiniz. "sana inanmıyorum" dersiniz.

Allahın varlığına inanırsın ya da inanmazsın. beni ilgilendirmez. ancak şurası kesin ki yaratıcının olmadığına inanmak (ya da olduğuna inanmamak da diyebiliriz, aynı şey) kesinlikle bir inançtır. yani evet, orada da kesin olarak bilmeniz mümkün değil. bilinemezcilik ise bambaşka bir şey. bunu ateizmle karıştırmamak gerekir.

zaten bu yüzden de ateizm modern dünya dinidir. yani modern dünya deyince bir tarafı kalkmasın birilerinin, açıklayacağım. aydınlanma çağından itibaren vatikanın insanlara öğretmiş olduğu dünya bir anda yıkılıverdi. çünkü onlar insanlara, yeryüzü ile ilgili lazım olabilecek tüm bilgileri bildiklerini, insanların artık öğrenecek yeni şeylerinin olmadığını öğretmişlerdi. halbuki bugün bizler, o dönemdeki papazların, din adamlarının bu düşüncelerine arka tarafımızla gülüyoruz. işte ondan sonraki süreçte dine olan ilgi azalırken bilime duyulan hayranlık arttı. yani başka bir deyişle insanlar dine değil, bilime inanmaya başladılar ki bu süreç aslında bilimsel metodolojiye tamamiyle aykırıdır. çünkü bilim "inanılacak" bir şey değildir ve dinin, inançların alternatifi değildir.

bunu bizim ateistlerimizde de görebilirsiniz aslında. konuştuğunuz zaman bir çoğu size kuranda savaşı teşvik eden veya kendisinin öyle yorumladığı ayetlerden dem vurur. "1400 yıl önce söylenenlere nasıl inanırsın" der. en olmadı "sene olmuş 2013..." şeklinde başlayan cümleler kurar. bu insanların aklı ve bilimi rehber edindiği falan yoktur. sadece bulundukları toplumun dinine olan tepkilerini ifade etme biçimleridir ateizm. yani bu bakımdan modern olmayan bir inançtır ateizm. ama modern dünyanın meydana getirdiği bir dindir. bir bakıma anti-konformist bir harekettir.
Doğrudur. Bir şeye inanmamaya inanmaktır Çünkü bu.