bugün

yönetmenligini bernardo bertolucci'nin yaptigi, basrollerinde marlon brando ve maria schneider'in oynadigi klasikler arasinda sayilan 1972 yilinda cekilmis film. marlon brando'nun the godfather filminden hemen sonra rol aldigi ve sergiledigi inanilmaz degisimle nicin gelmis gecmis en büyük oyunculardan biri oldugunu kanitlayan bir filmdir.
(bkz: paris te son tango)
(bkz: your happiness is my happy-penis)*
o meşhur apartman dairesinde, birbirlerine geçmişlerini anlatmaya başlarlar bir ara. marlon brando'nun anlattığı geçmiş kendi özgeçmişidir. çünkü sahne doğaçlamadır. aynı geçmişe marlon brando biyografisinde rastlanır. yine marlon brando'nun ölü karısıyla konuştuğu sahnenin de doğaçlama olma ihtimali yüksek.

(bkz: marlon brando dan oyunculuk dersleri)
sinema tarihinin en iyi üç filminden biridir.diğer ikisini bilmiyorum.
gölge oyunları ve renkler, renkler, renkler...
aşk, tutku, dans, şehvet ve renkler, renkler, renkler...

son bir tango yapalım öyle git gideceksen diyor, tebrik ediyorum. tebrik?
marlon brandao'nun godfathera ithafen en iyi oynadığını söylediği filmdir. ki gerçekten de muhteşem bir filmdir. aşkla, sinemayla, yeni nesille ve tangoyla alay etmiştir bertolucci. bize oturup sizin anladığınız aşk bu ki ben bu aşktan anlamam, sizin anladığınız tango bu ve siz gençler sinemadan bir bok anlamıyorsunuz demiştir. görsel bir ziyafettir.
izlenmesi ve bir kez daha izlenmesi farz olan filmlerden.
bitti...
yeniden başlar...

ah be marlon amca oyunculuğun karşısında mest olmamak elde mi?
marlon brando nun oyunculuk konusunda çılgın attığı 1972 yapım bir şahaser. konu çok özgün, oyunculuklar mükemmel, hisler eşsiz. acaba tango ismi nerden gelmektedir diye beklenilir filmin sonuna kadar, keşke güzelinden bir tango yapılsaydı diye düşünülür ama özgünlüğü de buradadır sanırım filmin.

ah maria schneider'de ne korkusuz oynamış, adeta taptırıyor kendisine. fransızca aksanı fazla dişi yapıyor bu bayanı. klasikler arasında işte.
--spoiler--
kız aşık olduğum kişi sensin dedikten sonra, marlon amca kıza tırnaklarını kesmesini ve anüsüne sokmasını ister. burda iyi ve kötü gün muhabbetine çok güzel göndermeler yapar aslında, anlamasını bilene.
benzer bir şekilde de meşhur tereyağ sahnesi ile de bir nevi kıza çektirir aynı acıyı. bir nevi bertolucci haykırmasıdır bu sahneler. 68 kuşağı bir Fransız güzeli ile eski model bir Amerika'lı tutkusu yani.

bu filmi takriben the dreamers gelir. benzer özgürlükler vardır. insana en yakışanından.

(bkz: çıplaklık)
--spoiler--
ne hoştur marlon brando'nun yüzü her türlü ışıkta.
--spoiler--
kendini paul'ün yanında çocuk gibi hisseden jeanne, paul onu terk ettikten sonra sözde erkek arkadaşıyla kendi mutluluk yuvasını paylaşmak ister. oysa erkek arkadaşı evi büyük bulur, bir yetişkin gibi davranmak gerektiğini ima eder ama bunu istemediğini de başka bir ev bakmak isteyerek gösterir. jeanne için biri çok çocukken öbürü çok yetişkindir.
--spoiler--
marlon brando nun sadece film için 20 kilo aldığı ve makyajla yaşlandırıldığı,enfes oyunculuğuyla alıp götürdüğü konu bakımından da birçok filmden iyi olan film.
marlon brando'nun canlandırdığı Paul karakteri bildiğimiz ıssız adamın ağa babasıdır. paul sayesinde kızarmış köy ekmeğinde tecrübe ettiğimiz tereyağının bir faydasını daha öğrenmişizdir. nesiller boyu aktarılacak bir tecrübe olmuştur. şahsen bir mecmuada okuduğum gres yağı tecrübesi daha sağlam bir kurguya sahip olsa da tereyağı da gres yağından sonraki ilk sırayı almıştır nezdimde.

bir de kıçını parmaklattırma durumu var ki delikanlıyı bozar. bizim ıssız adam bile çok katıdır bu konuda mesela. örf adet denilen bir şey var hacı abi. neyse ne. bu filmi yere göğe sığdıramayanlar da var işte. öyle bir film.
italya, Singapur, Yeni Zelenda, Portekiz ve Güney Kore'de yıllarca yasaklanan film .
marlon reyiz'in balkon sahnesindeki melankolik bakışı için bile o gıcık fransız sinemacı karaktere katlanılıp izlenebilecek film.
tam bir porno. anlaşılamayan sanattır.
1972 tarihli bernardo bertolucci şaheseri... başyapıt...
Askla, evlilikle, gunumuz modern dunya anlayisinin vicik vicik bize sundugu pembe kalpli balonlariyla dalgasini gecen, gecerken de dunyanin en iyi filmini bize sunan anarsist bir basyapit. Tango sahnesini arada kendim de tekrarlamak istiyorum.
"Her zaman biri daha çok sever."

görsel
marlon reyiz, sahne çekme ayağına cıvırın amını bir güzel parmaklamış. hem de parmağını tereyağına bulayarak. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46353265
Karısının ölümü ile bir buhrana saplanıp kalmış andropozda ki bir adam ile doyumsuz genç bir kadının sapkın ilişkisi anlatılmakta. izlemeyenler için ifade etmem gerekirse; Paris'te Son Tango deyince izlemiş olanların aklına sadece "anal seks için kullanılan tereyağı" gelmesinden ötürü, ne kadar sapkın bir film olduğunu anlarsınız.
Bu filmi film yapan kuşkusuz Marlon Brandonun performansı olduğu da bir gerçek. Mesela köprü sahnesinde uzun uzun kameraya bakıp sadece mimikleri ile duygusal durumunu ifade etmesi sinema tarihinin en güzel sahnelerinden biridir kanımca.