bugün

23 temmuz 2007 itibariyle şu an iktidar partiye oy veren %47'lik dilim dışındaki vatandaşların kafasındaki yegane soru. kesin birşey varki, kendini atatürk'çü, sağcı, solcu vs sayan birçok partinin kökten bir değişim geçirmesi gerektiği böylece belli olmuştur. mazot'u 1 ytl'ye indirmek, öss'yi kaldırmak, fındığı 2ytl yapmak, her emekliye maaş bağlamak yetmiyormuş demek ki..
ülkeyi ona buna peşkeş çeken,seçim öncesi kameralı telefon dağıtıp oylarının resmini çektirip türkiye halkının gözünü boyayan,şehitlerimize "kelle", apoya "sayın" diyen önderle "türkiye nereye gidebilir ki" cümlesini akıllara düşüren an itibarıyle yaşadığımız ve maalesef uzun süre yaşayacağımız durum.
yazık...
-erdener nereye gidiyor bu gençlik?
+sağdan devam et.
19. yüzyıl osmanlı'sına doğru gitmektedir şeklinde cevaplanacak soru cümlesidir...

osmanlı, borç sarmalına ancak 100 yıl dayanabilmiştir ve bölünmüştür... misak-ı milli'nin küçük bir kısmı hariç ele geçirilmiş ve çağdaş bir devlet kurulmuştur... büyük toprak kaybı gerçekleşmiştir...

türkiye 2002 yılında 221 milyar -79 yılda borçlanılan miktar- dolar borçlu iken, kişi başına düşen borç miktarı 3500 dolar iken, bugün 408 milyar dolar -4,5 yılda borçlanılan miktar 187 milyar dolar- olan borç ve kişi başına düşen 5500 dolar olan borç...

türkiye bir 200 milyar dolar daha -ki, 350-400 milyar dolar olması çok muhtemeldir bu miktarın- borçlanmaya gücü yoktur... osmanlıya uygulanan ekonomik baskı ve dağıtma süreci, aynı sistemle uygulanmaktadır...

100 yıl sonraki nesillerimiz, yeni bir kurtuluş savaşı verebilir...
türkiye üzerine kafa yoran insanların sık sık sorduğu soru cümlesi.

türkiye onyıllardır devam eden devletçi yapıdan kurtulup, demokrasiye geçiş yapıyor. güçlerini kaybetmekten korkan devletçi geleneğin öncüleri, imtiyazlı statülerini kaybetmek üzere oldukları için "devlet elden gidiyor" yaygarası yapıyorlar. aslında devlet bir yere gitmiyor, sadece onlar imtiyazlı statülerini yitiriyorlar. hayırlı olsun.
tek sabit fikrin "ben" olduğu bir anlayışla, benim istediğim olmadı o zaman cehennemin dibine kadar yolun var sözünü söyleyenlerce nereye gitmesini istedikleri malum. bu memlekete sahip çıkmayı şartlara bağlayanlara ise söylenecek söz yok. şartsız kayıtsız hakimiyete inananlar için ise çıktık açık alınla diyoruz. bölünmeden daha ileri yürüyüş için önce "ben" merkezli anlayıştan kurtulmalı, sahibi olduğumuz bu memleketi sevmeliyiz.
"gitmiyor be , ittiriyoruz ama yine de gitmiyor" diye cevaplandirabilecegimiz sorudur.
meşhur bir hikaye vardı yabancı bir temsilci bizim temsilciye sorar. dünyanın en güçlü en büyük ülkesi hangisidir diye.
bizim yetkili cevaplar tabiki de osmanlı. yabancı şaşırır. nasıl yani der.

bizim temsilci cevabı yapıştırır.

"vallahi siz dıştan biz içten yıkmaya çalışıyoruz ama hala ayakta".

not:uğraşın bakalım yıkabilecekmisiniz.
türkiye kürsüden inip eve gidiyor başka da bişey yok.
(bkz: bok yolu)
komşuya kadar gidecek * ama döner mi bilinmez!
gerçekleştirilen özelleştirmeler ve bunlardan sağlanan sıcak para girdileri ile sabitlenmeye çalışılan ekonomi, yakın zamanda gerçekleşecek sarsıntının sessizliğine işaret ediyor gibi. stratejik kamu kurumlarının sermayeye devri, üstelik yabancı odaklı şirketlerin söz sahibi olmasıyla, imf benzeri karar mekanizmalarının ülke yönetimindeki etkinliklerinin artması ne denli tehlikeli bir oyun oynandığının somut sonuçlarıdır. bununla birlikte emekçinin alım gücünün düşmesi, enflasyon hesaplamalarında kullanılan tüketim mallarının büyük çoğunluğunun lüks tüktim metaları olması neticesinde işçi sınıfının yok sayılması vahametin kimi bazı örnekleridir.

ülkenin içinde bulunduğu durum, bankadan kredi alan bireyin borcunu ödeyememesi ve her geçen gün büyüyen faiz borçları neticesinde, elinde avcunda ne varsa satmasına benziyor. korkarım bu da yetmeyecek ve benlikler satılacak gibi. yeni batı mandası türkiye! * *
irtica mı emperyalizm mi daha tehlikeli sorusunu sormaktan vazgeçip ikisinin de aynı derecede tehlikeli olduğunu anladığı gün gideceği yönün tersine son sürat gidiyor.
(bkz: türkiye gitmiyor)
(bkz: bir adim ileri iki adim geri)
Yaşadığı ülkenin mevcut durumundan endişe duyan bünyenin soru cümlesi.

Böylesine dezenformasyon uygulayan bir medyaya sahip bir ülke heryere gider.

Bir haber sitesinde AKP Genel Başkan yardımcısı dengir mir mehmet fırat'ın anayasada türban ve dokunulmazlıkları yalanladığı yolunda bir haber okudum az önce. Adam demiş ki "türban ile ilgili bir madde anayasada olmaz." iyi de zaten olmamalıdır, anayasa kılık kıyafet yönetmeliği midir? Ama amaç başka, amaç bağcıyı dövmek... Böyle bir haberin yapılış amacı altında çok büyük art niyet ararım ben.
- yiyecek sebze almak için evdeki tencereyi satan adam nereye gidiyorsa oraya gidiyor.
(bkz: turgut nereden koşuyor)*
memleketin üstüne çöreklenmiş aydın bir medya patronunun istediği yöne...
siz hala otobüste namaz ile uğraşın...
dünya üzerindeki kara parçalarının hala hareket ettiği göz önüne alınırsa, avrupa nereye gidiyorsa (!) biz da oraya sürükleniyoruz diye cevaplanabilecek sorudur.
özelleştirmelerden sonra oluşan durumdan esnaf ve vatandaşın hükümetin yapmaya çalıştığı durumun kısaca özetlenmiş hali...

(bkz: bataklık)
levhalar üzerindeki kıtaların hareketi doğrultusunda doğuya.
(bkz: dibe doğru gidiş)
Türkiye sabit. Gidense değerlerimiz..
bırakın türkiye'yi bu gençlik nereye gidiyor asıl? bugün on kasım ey uludağ yazarları. siz bu ülkenin yegane insanını bir gün olsun anmaktan acizsiniz. bırakın artık şu abazanlıklı, amlı götlü başlıkları. iğreniyorum sizlerden adeta. bir gün olsun saygı duyun ya. bir gün olsun mantıklı başlıkları getirin gündeme. atasına milletine sahip çıkan gençliğin sesini duyurun, ne olur sanki? atatürk'ü anmak sadece saygı duruşunda durmayla olmaz. onun açtığı yolda tam teşekküllü ilerlemeyle, onun yaptıklarına her alanda saygı duymayla olur. göstermelik işlerle ben atatürkçüyüm diyemezsiniz siz. yazıklar olsun hepinize!