bugün

entry'ler (257)

kernel amadeus

hep aklımda olan yazar. adam gibi adam. verdiği kararlar kesindir, bir adım atsa dönmez geri, bilirim. neredesin ey güzel insan, neredesin?

yoğurt suyu

tam bir kalsiyum deposu. siz siz olun yoğurt sulanmış diye suyunu dökmeyin, ayran yapıp için. çok faydalı.

doğduğu gün bebekleri tuzlamak

cahilliğin daniskasıdır. tıpkı eli kolu düzgün olsun da tek, bebek çok fazla hareket etmesin ve rahat uyusun diye kundakladıkları gibi bir cehalet göstergesi daha. kalça çıkıklığı dediğimiz ve erken teşhis konulmadığı takdirde ileride topallayarak yürümeye mahkum bırakılan bebeklerden bihaber bu insanlar. seni ben beyaz bir kefene sıkı sıkı sarıp da sabaha kadar uyutsam hoşuna gider miydi ya? ama yok o bebe daha bilmez ki bir şeyi? diyen mallar çok işte. tuzlamak da öyle, bebeğin vücudunu tuz ile ovuyorlar bir de. vernix caseosa denilen bebeği tüm dış etkenlere karşı ( hastalıklar da dahil) koruyan maddeyi kese yapmak misali yok ediyorlar. ya o cilt zaten tazecik ve hassas bir cilt. çamaşır mı ovuyorsun sanki gerizekalı? bunların topunu bağlayıp vereceksin ateşe, yoksa kökleri kurumaz. günahsız bebekler çeker cezasını işte böyle.

engelli bir çocuk sahibi olmaktansa kürtaj olmak

*hakkında epey bir şey söylenmiş olan konu. kimisi yerden yere vurmuş, kimisi kınamış, kimisi övünmüş vesaire vesaire işte. birisi de çıkıp olayın aslını astarını araştırıp da konuşmamış. efenim bizler mesleğimiz gereği çocukların gelişimlerini takip eden diğer yandan da onların ve ebeveynlerinin eğitimleriyle ilgilinen kişileriz. hal böyle olunca doğum kontrol yöntemlerinden tutun da çocuğu döllenmenin olduğu ilk dakikalardan itibaren alıp ergenliğin son aşamasına (21 yaş) getiriyoruz. başı boş bırakmıyoruz merak etmeyin.
"
amniyosentez diye bir usül var bilir misiniz bilmiyorum. "gebeliğin ilk aylarında annenin onay vermesiyle birlikte amniyon sıvısından bir miktar şırınga ile çekme. sonrasında bu sıvıyı inceleyip bebekte zeka geriliği, herhangi bir kromozom bozukluğu var mıdır, yok mudur anlayabilme ve anneye geri dönüt verebilme." işlemlerinden oluşur. anne eğer engelli bir bebek dünyaya getirmeyi istiyorsa eğer yoluna devam eder ama yok ben bu bebeği istemiyorum diyorsa eğer gebelik sonlandırılır. zaten bir sonraki gebelikte de engelli bebek dünyaya getirme riski yüksektir.

şimdi, bu bilgiler ışığında şunları söyleyebilirim. etiği, vicdanı, merhameti bir kenara bırakın ve mantıklı düşünün lütfen. bir anne düşünün bebeğinin olmasını çok istiyor ve hali vakti yerinde. onu her türlü kabul etmeye hazır (ki hiçbir anne buna hazır değildir. inkar etme dönemini yaşar her biri). bebeğinin engelli doğacağını öğrendiği vakit yıkılıyor ama bir süre sonra bu bebeği dünyaya getireceği konusunda kararını veriyor. doğum yapıyor ve bu farklı yavruya adıyor kendisini. eşi ve ailesi de anlayışlı, eğitim seviyesi yüksek, parası pulu var dediğim gibi.

diğer yandan şu tabloya bakın bir de; her gün yüzlerce hastam geliyor böyle. kadın küçük bir köyde yaşıyor. ayağına giydiği çarık paçaraya dönmüş. konuştuğun dilden anlamıyor. doğum nedir, korunma teknikleri nelerdir, çocuk nedir? çocuk neden dünyaya getirilir?...her şeyden bihaber. etrafındaki her şey bir hayal. devlet hastanesine getirilmek onun için bir lüks. altı çocuklu bir kadın bu. çocuklarındna ikisi de engelli, altıncısından da şüphe duymuş doktorlar bana yönlendirmişler. evet, sonuç yine engelli. kocan senin neyin? amcamın oğlu. kaç yaşında evlendin? 15. kaç düşük yaptın? dört. peki sonuç bu, bu çocuğu doğurmak istiyor musun? ben istemiyorum ama beyim olsun diyor. allah verir onun da rızkını diyor. neyle geçiniyorsunuz peki? iki ineğimiz var süt, yumurta satıyoruz. ırgatlık yapıyoruz tarlada. ya çocukların okuyorlar mı? hayır hiçbiri okumuyor, büyük kız 12 yaşındayken verdik ablamın oğluna. sevmişler birbirlerini. diğerleri küçük daha. hasta olanları evden çıkarmıyorum bile...

siz olsanız ne yapardınız? bu kadın parmağını basıp onayladı gebeliğini sonlandırmamız için. haklı mıydı? evet sonuna kadar haklıydı. onu yeniden gebe kalmaması için uyardık. teknikleri anlattık. eğitim seminerleri verdik onun gibi olanlara. bir can ya bu? bakamayacaksan eğer, onun hayatını mahvetmeye hakkın yok senin. bir cahillik edip gebe kalmışsın ama bunun günahını ona yüklemeye hakkın yok. şehirlerde onunla bununla yatıp kalkan her ay kürtaj masasına yatıp da keyfine göre çocuk aldıran kadınlardan daha temizler. daha paklar. merhametinize tüküreyim sizin. sizler ki sağlıklı bir insanın en ufak kusuruyla dalga geçip alay konusu eden kıçı havada olan ahlaksız insanlarsınız. tuvalette sıçtığınız kendi bokunuzdan tiksinen iğrenç ötesi insanlarsınız. en ufak bir şey için birbirinizin kalbini kıran insanlarsınız. bir engelli çocuğa sahip olmak nedir, onunla ilgilenmek, ona yepyeni bir hayat kurmak nedir bilemezsiniz anladınız mı? o yüzden sakın öyle merhametten felan bahsetmeyin bana. kalbiniz acımasızlıktan taş kesilmiş sizin. kürdün yağı çok olunca çüküne daşşağına sürermiş derler, sizler de öyle bol şatafatlı hayatlar içinde can çekişiyorsunuz. nerden bilebilirsiniz ki engelli çocuğa sahip bir annenin bir babanın iç dünyalarını?

elbetteki bilemezsiniz. o yüzden boş konuşmayın. herkes kendi tercihini yapmak konusunda serbest. o çocuğu dünyaya getirip getirmeme konusu da ona kalmış. susun artık!

sarı saçlı mavi gözlü güzel vücutlu çirkin kız

aklı kıt olan kızdır. akıldır insanları güzelleştiren.

dolmuşta ineceğini söyleme şekilleri

bundan on yıl önceydi, abartmıyorum. almanya'dan gelen yiğenimle eve dönüyoruz bir gün. özlemiş memleketini garibim. gün boyu deli gibi alışveriş yaptık, hava kararınca da panik olduk tabii.ellerimizde büyük büyük poşetlerle zor attık kendimizi dolmuşa. e kız alışmış oradaki medeniyete buradaki usulü ne bilsin diye düşünürken ben, annem bana dört yaşımda iken dolmuşu nasıl durduracağımı öğretmişti. o yüzden bırak ben söyleyeyim dedi. yüzüm güldü, peki dedim. ineceğimiz yere yaklaşınca olay aynen şöyle gerçekleşti;

- ( avazı çıktığı kadar bağırarak) şişşt şoför amca ,sağda bir yerde duracakk var!!! dolmuşun içindekiler olayın şaşkınlığıyla birlikte yaşadıkları üç saniyelik bir şokun ardından bastılar kahkahayı. o an gözlerim buğulandı sanki, şuh kahkahalar beynimde uğultuya döndü adeta. bize doğru dönen ve pis pis sırıtan, kahkahalar atan insanları görünce kıpkırmızı oldum. ergen idik o zamanlar nihayetinde. hata ,kusur olmamalıydı. pardon bile demeden indik elimizdeki yüklerle. dolmuş şoförü artık arkamızdan nasıl güldüyse; dolmuşun motoru bir dk sonra çalıştı ancak. aptal yiğenim bir de "noldu ya, niye herkes güldü. ne dedim ki ben şimdi?" diye sormaz mı bir de? la havle çektim içimden. dişlerimi sıkarak yürü dedim sadece, yürü rezil olduk.

ne okuyorsun

"üç kulhu bir elham, ardına da nazar değmesin diye felak ve nas surelerini okuyorum." şeklinde cevap verilebilecek cümle. zira yaşını başını almış insanları ölüm korkusu pençesine düşürmüştür zaten. afferin, afferin. oku tabi, maşallah! tepkisini almanız çok yüksek. tecrübeyle sabit! *

fenerbahçe ile eğlenmesini bilen insan

her defasında döt olmayı da öğrenecek olan insandır. mal ortada anacığım. şimdi eğri oturup doğru konuşalım. başarının tek adı fenerbahçe! hem bir fenerbahçeli olarak en gözde lafımızı söylüyorum; biz adımızı bir maçla duyurmadık ki bir maçla kaybedelim yavrum! hadi siz eğlenin öyle kendi halinizde bakayım. *

almanyada öğrenci olmak

almanya'da verilen temel eğitimden sonra türkiye'de eğitimini tamamlamaya karar verdiğin vakit , öylesine hazırlandığın yös sınavından 100 üzerinden 40 alıp "hukuk" okuyabilmektir. türkiye'de doğup gelişen öğrenciler gerizekalılar, almanya'da büyüyüp gelişen türk öğrenciler ise doğuştan şanslılar anasını satayım. sen odtü'ye girecem diye kıçını yırt bir yerin patlasın, öteki kuş beyniyle gelsin dereceye girsin. allahtan reva mı bu lan?

ay siyaset konuşmayın yaa

siyasetten hiç anlamayan kuş beyinli hemcinslerimin cümlesi olabilir. o gün gündemde ne varsa sol frameye bomba gibi düşer mutlaka, sen bunu bilmiyorsan git atla en yakın köprüden. hem dedikodu yapıp, onun bunun ne giydiğini, ne sürüp sürüştürdüğünü merak edeceğinize azıcık bunları da okuyun, öğrenin. deniz baykal istifa etti bak, ahan da on dk geçmeden yalan olum ne istifası, geri döndü dediler. jet hızıyla çalışıyor sözlük. maşalllah, maşallah! *

ilk buluşmada gereksiz espriler yapmak

karşı tarafın sizi yanlış tanımasına neden olan eylemdir. hele ki espri yeteneği olmayan ciddi biriyseniz "ulan nerden çıktı karşıma bu salak, nerden buldum ben bu manyağı!" diye içinizden söylenir durursunuz. güleceğiniz gelmez de zaten yine de formalite icabı tebessüm edersiniz. içinizden küfredip bir an evvel gitmek için bahane düşünürsünüz.

annelerin bebekleri severken kullandığı sözler

sözlüğe hiçbir faydası olmayan sözcüklerdir.agucuk gugucuk, enem enem , minim minim, ayy cucuş cucuş, minciş minciş, fhdfsdfsghkljdlkşi! bu ne lan?

yolculuk yaparken uludağ sözlüğü açamamak

utanma sebebi. kitap açar gibi site açıyorum vesselam.bilirsiniz işte, otobüslerde wireless sistemi sayesinde artık net'in keyfini de rahatlıkla çıkarabiliyorsunuz. facebook dahil istediğiniz siteye ulaşabiliyorsunuz. tek bir site hariç; http://www.uludağsozluk.com! bu da sıradan bir site işte, ne var bunda değil mi? geçen gün her zaman olduğu gibi ankara'dan görev yaptığım memlekete doğru yol alıyordum. sol framedeki başlıkları merak edip bir bakayım dedim. tıkladım açtım siteyi. okumaya başladım sonra, belden aşağı başlıklar da dahil her ne kadar tıklayıp bizzat bakmasam bile sol framede her zamanki yerlerini almışlardı. on onbeş dk sonra ağrıyan belimi doğrultmak için hafif kıpırdadım ve muavinden su istemek için arkamı döndüm. bir de ne göreyim, arkamda oturan gözlüklü inek tipli bir adam benim laptobun ekranına kilitlenmiş adeta. fırat gibi bakıyor yeminle. ben dönünce geri çekildi tabii hemen. o an hemen önüme dönüp içimden dedim ki iyiki "ben" butonuna tıklamadım. halim ne olurdu diye korktum, sonra birden bire utanma duygusu bastırıverdi. "ne terbiyesiz bir sözlükte yazıyor kıza bak ulan!" şeklinde de düşünmüş olabilir diye. koltukta eriyip aşağı doğru kaydım. o saniye kapattım siteyi. bir daha da tövbe ettim açmamaya.

mini etekli ve çok seksi kadının tecavüze uğraması

normaldir. hatta kaçınılmazdır diyeceğim ama her miniliye hakaret etmeyelim şimdi. mini etek giyip de seksiliğini ön planda tutanın aklı da o yoldadır zaten merak etmeyin. " bir karış etek giyiyorum, kırıtarak yürüyorum, saçımı başımı sallıyorum ama kalbim temiz benim kalbim! diyen sözde iyi niyetlilerden ne beklenir ki? "bizim kız bizden korkar, başını örter kıçını açar." misali dandiklik işte!

tanga giymiş din kültürü öğretmeni

sıradan bir öğretmendir. şimdi burada din kisvesi altından bu öğretmen her kim ise karalayacağımı düşündünüz değil mi lan? ama yanıldınız. neden? çünkü sen o öğretmenin dötüne odaklanıp da iç çamaşırının renginin, kumaşının analizini yaptıysan eğer senden günahkarı yoktur zaten. islamiyet ne diyor eline beline diline sahip ol, ben de ekleyeyim gözüne de sahip ol abazan herif. ister tanga giyer, ister kot giyer sanane. ne öğretmenler gördük biz allah allah deyip de etek dahi gördüğünde yallah yallah diyen.geçin bunları!

yanından kız geçince türkü çığıran abazan

kendi kendine eğlenen garibandır. yazık lan, söylesin size ne? yanından geçen kıza ne? kedi ciğer hesabı bu, başka bir şey değil.

bakımsız kızlar tedavülden kalksın

taşakları çerçi eşşeği gibi kokan pislik herifler de ortadan kalksın mümkünse sloganının karşılığı. bakımsızlık bunun yanında masum kalır olum, siz önce kendinizi temiz tutun lan.

enseste izin veren peygamber

olmayan peygamberdir çünkü yoktur. olmayan bir şey yoktur yani.kıçından uyduran cahiller bunu anlayabilirler mi bilmiyorum ama bu böyledir. ister kabul edin ister etmeyin. ama bilip bilmeden ortalığı da kirletmeyin.

ot gibi yaşamak

en iyi yaşam biçimidir. ot gibi geldin, ot gibi gidiyorsun diyenlere bile aldırmamaktır. kendini çok bilgili zanneden kötü kokan çiçeklerin içinde boğulmaktansa dağda bayırda her baharda yeşeren çimen olurum daha iyi lan. ne demişler cahillik mutluluktur!

hayatın seks üzerine kurulu olduğu gerçeği

yadsınamaz ama bertaraf edilebilir gerçek. candy hanım bu ne ilişki, bu ne çelişki? bilemiyorum efenim. insanları çirkinleştiren o iğrenç eylem olmasaydı eğer şu an ben de olmayacakdım sen de o da! ben, sen o evet. hepimiz aynı işlem sonucu türedik, gözlerimizi açtık dünyaya. bu olayın merkeziyle ilgili evet, peki çelişki bunun neresinde? dürüstlükte, gerçek sevgide, altın gibi bir kalpte, iyi niyette, insanları hayatı sevmekte, çirkinlikleri görmezlikten gelmekte, kalp kırmamakta...vs. vs.

ucu bucağı olmayan okyanus misali ordan oraya savrulup da hayatın gerçeğidir seks demek aptallık olur. zira mutluluk tek başına yetmiyor. mutlaka birileriyle paylaşmak gerek. annen baban kardeşin, akrabaların olmasa üç beş günlük sevgili diye koluna taktığın adamdan yahut kadından sana ne hayır gelir? hasta yatağında bir yudum çorbaya muhtaçken seks geliyor mu aklına? yoksa sıcak bir elin, sabahlara kadar başını beklemekten gözleri kapanan ömür yoldaşınının özlemini mi hayal ediyorsun?

hayır hayatın gerçeği olan ve insanların kötüye kullandıkları seks denilen illet bertaraf edilebilir. bir inci dizesi düşün, belkide yüzüncü incide gerçeği bulacaksın. mutluluğu sorma, orasını kimse bilemez. her şeyin bir sırası var...