bugün

türkiye' de dine yakın olanların irticacı, milliyetçilerin faşist, solcuların komunist olarak nitelendirilmesiyle 21. yy' da hala soğuk savaş dönemini atlamadığımızın göstergesi olarak oluşan durumdur. adı geçen kesimlerden eğer rahatsızlık duyuluyor ve bunların bu ülke içinde varolduğu biliniyorsa, bu memleketi kim yönetecek diye düşünmekten kendimizi alı koyamaz ve demokrasinin önüne duvarı kendi ellerimizle öreriz.
(bkz: siyasi signagi niye turkiye vermesin)
sorunun adı demokrasi olamaz çünkü böyle bir kavrama sahip değiliz.
turkiye'de olmayan sorundur. zira demokrasi sorunu, düzgün isleyen demokrasiyle karsilastirildigi zaman görünüre çikar ama bizin demokrasimiz bize özgüdür ve karsilastirabilecegin bir dengi yoktur. unutmayin ki konustuklari için kafasi kesilen hacivat ve karagöz'ün ve cellatlarinin torunlariyiz.
(bkz: demokrasi kapitalizmin aldatmacasidir)
seçim barajıyla alakası olan, bu nedenle her fikrin mecliste temsil edilememesine yol açan önemli sorundur..
işte türkiye nin demokrasi sorunu, işte türkiye'nin demokratları;

(bkz: demokratik türkiye)
(bkz: demokratik türkiye partisi)

terörizmi temsil edenlerin demokrasi kılıfına sığındığı bir ülkede ne kadar özgürlükçü olabilirsiniz?

dahası var, buyrun güzel türkiyemizden bir demet daha demokrasiye inanmış insan;

(bkz: recep tayyip erdoğan)
(bkz: demokrasi bir araçtır)

türkiye'nin sorunu demokrasi değil, demokrat olduğunu iddia edenlerin bu ülkenin karşısındaki en büyük iki tehdidi irticayı ve bölücülüğü oluşturuyor olmaları. bunların karşısında ise doğal olarak kemalist, vatansever, milliyetçi, laikler statükocu ve bağnaz olmakla suçlanıyor.
çok büyük bir ehemmiyetteki bkz,
(#1768811)

(bkz: ordu tabi ki darbe yapabilir/#711270)
(bkz: ordu tabi ki darbe yapabilir/#726329)
aşılabilir ve varlığı inkar edilemez bir sorun. demokrasi halkın yöneten olduğunu savunuyorken, türkiye'de halktan seçilenlerin yönetmeyi becerememesi söz konusudur. bu da yönetimsel bir sorundur.

atatürkümüz'ün bizlere layık görerek şereflendirmesi üzerine, minnet borcumuzu dahi ödeyememiş, kendi hakimiyetimizi reddetmişiz. halktan sivrilen temsilciler hayal dünyasına dalmış, çıkar oyunlarıyla kumanda ettiğini zannetmiştir günümüze dek ki, sorunlarımızı çözümsüz hale getirmiştir.

ulu önderin erken ölümü sonrasında, türkiye'nin yeni atılan temelinin harcı kurumadan tekmelenmeye, aradan bir iki taş çalınmaya başlanmıştır zaten. yazıktır bunca emeğe, yapmayınız, denmemiştir belki de. cehalet yenilgiyle yüzleşememiş... demokrasi kavratılamamış bu yüzden. zihinleri tutsak eden tek gücün din olduğu günlerden çıkılamamış... kavrayamadığımız demokrasiyi de geleneğe indirgeyememişiz.

oysa yaşam şekli olmalıydı demokrasimiz... ne yani kurtulamaz mıyız bu vahim durumdan? yaklaşık bir asır önce düşünülenler ve yapılanlar, günümüz şartlarında imkansız mıdır? bir zerre de olsa kapmadık mı atatürkümüz'den? yazık mı oldu yani harcanan emeklere, dökülen kanlara, verilen canlara?

(bkz: bireysel demokratikleşme)
"egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" gibi içi ve anlamı boşaltılarak kullanıldığından oluşmuş sorundur.

ahmet kaya'nın "kürdüz ölene kadar" diye şarkı yapmaya hakkı vardır, ve o sivri dilli halk adamıdır, halk ozanıdır.

Ama bir Türk, "türk'üz ölene kadar" diye bir şarkı yapsa, en ala "faşist"'tir, "kafatasçı"dır. işte Budur bizim demokrasi...

yılmaz güney'in ,film çekimi için gittiği yumurtalıkta savcıyı, karısına laf ettiği için boğuşma esnasında ateş alan silahı ile yanlışlıkla iki gözünün ortasından vurmasını "bende olsam ben de vururdum" diye savunmaktır demokrasi. Çünkü o bir halk adamıdır, emekçidir.

Aynısını bir ülkücü yaptığında sormayın gitsin. işte budur bizim demokrasi.

Abdullah çatlı'nın emriyle bahçelievlerde katledilen gençler haketmişlerdir öyle canice katledilmeyi. Çünkü onlar anarşisttir. Komunisttir.

Ve "sen"sindir "ben milliyetçiyim" diyerek sağlayacak adaleti. Budur işte bizim demokrasi.

Sadece bizim demokraside vardır, "demokrasi" diye ağlayarak parti ve kişileri şakşaklayıp, kanına dokunduğunda asker gelsinde düzeltsin diye ağlamak.

Demokrasi ve özgürlük büyük gelir bizim millete, kendisine dokunmadıkça yılan, ezmez başını.

sokakta binlerce kapkaç, cinayet, ahlaksızlık almış başını gitmişken, ilk işidir hükümetin düzeltmek anayasayı, daha özgür kılmak için başbakan ve insanını...

sivildir artık anayasa ama Türk Ceza Kanunu duruyordur öylece yanında. Bu işte demokrasi dedikleri...

hapisten yeni çıkarsın ve vurursun sana yan baktı diye adamı... Mahkeme sonuçlanıncaya kadar serbestsindir gezersin sokaklarda.

Veya acımadan kesersin adamın kafasını, gömersin ormanlık alana, mahkemede bir "pişmanım" lafına cezan hafifler...

Senin yakınının başına gelmedikçe "demokrasi, demokrasi" diyerek aval aval dolanıyorsundur sen ortada.

bir yakının başına gelince de "asın bu adamı, bu nasıl adalet" dersin...
hıçkıraraktan...

işte budur bizim demokrasi...

Önce ben...
(bkz: demokrasimiz hala demo tadında)
--spoiler--
eğer demokrasi, etnik gruplar ve siyasi partiler için amaç değil , araç ise çatışmanın doğal unsurları yaratılmış demektir. zinde güçlere ve derin develete gün doğacaktır.
eğer çokkültürlülüğü, yani farklı olanın farklılığını içimize sindirirsek , demokrasi kurulacaktır. demokrasi bir amaç ise farklılığı yönetmeyi öğrenmek zorundayız. tersine demokrasiyi bir araç olarak görüyorsanız,bu duurmda , farklılığınızı demokrasiyi yıkmak için bir araç olarak kullanmak sizin gizli gündeminiz demektir.
esas görev, hükümet makamını işgal eden siyasilere düşüyor. onlar, yapılan eleştirileri kabullenmek yerine sürekli hakaret olarak algılar ve ülkenin aydınını , medya mensubunu mahkeme kapılarında kuyruğa dizerse, demokrasi çengelde kokutulan et parçasına dönecektir.
--spoiler--

erol mütercimler.
akıl oyunu.
demokrasi sorunu mu vardır bilmem ancak allah aşkına biri şu demokrasiyi bana açıklasın!.. neyin peşinden koşuyoruz?
nasıl bir tatlıdır bu demokrasi? avrupa birliği'nden devşirilebilecek bir şey midir?

lütfen birisi çıksın ve kafamın karışıklığını gidersin. sandık mı ola bu demokrasi? yoksa halkın kendi emeğine, kendi değerlerine sahip çıkması, yani örgütlü toplum mu? yukarıdan gelen direktifleri harfiyen uygulayamayı düstur edinmiş cemaat yapılanmalrında karakterinin temellerini atmış olanlara demokrat deniyor, bush ırak'a demokrasi getiriyor!.. 600.000 ölü, bir o kadar da kayıp insan... kusura bakmayın ama ortaya konan bu rol modeller beni demokrasiden, demokratlıktan tiksindiriyor.

bazı siyasilerimiz ağzında sakız, diyorlar ki demokrasisi gelişmiş ülkeler zengin, petrolu olan ülkeler değil. demokrasisi kökleşmiş ülkeler zengin, yeraltı kaynakları olan ülkeler değil. ve hep batı medeniyeti örnek gösteriliyor. bu durum gözümüze gözümüze birşey sokuyor... batı toplumu, avrupa, bu medeniyeti, zenginliği neyin üzerine inşaa etti? o yeraltı kaynakları olan ülkeleri sömürerek, petrol için savaşlar başlatarak, milyonlarca masum, mazlum insanının kanının üstüne bina etti bu demokrasi denen osuruktan icatlarını. emperyalizm için barışın tanımı savaşa hazırlık evresidir. insanlar bu boktan emellerinize bulanmış barışınızı istemiyor, gerçekten huzur istiyorlar. şimdi insanlığın en kutsal değerleri, insanların en temel hakları sadece bu beyaz adamalar için var, ortadoğu halkları için yok. ve bunun adı da demokrasi!.. ağzımıza şeker verip, bizi arkadan düzen sistemin adıdır benim için bugün bu adamların demokrasi dedikleri. yakında o şekerden de olacağız ya neyse...

insanlık, ahlak, kutsal değerler, demokrasi hepsi pisliğe bulaştırıldı. emperyalizm, sömürü için uygulanan yayılmacı politikalar, sapla samanı ayırt etmemizi günden güne daha zor hale getiriyor. neye inanacağımızı şaşırdık. kim demokrat, kim muhafazakar, kim müslüman, kim solcu, kim milliyetçi, kim anti-emperyalist? ortalık toz duman.

allah sonumuzu hayır etsin...
yoktur. türkiye'de sahte demokratların atatürkçü olamama sorunu vardır.
güncel Önemli Başlıklar