bugün

hollywood klişelerine fazlasıyla alışmış olan kimselerce pek yadırganmış filmdir. ilk kez stephen king uyarlaması bir filmi izlerken stephen king romanı okuyorkenki hisleri yaşadım. çaresizliği ve insanın karnını ağrıtan rahatsız edici korkuyu yaşadım. filmi eleştiren arkadaşlara söyleyeceğim şey: zaten 'korku' tek bir renge sahip değildir, bu rengin tonları da vardır. filmin sonu ise tam 'korkunun kralı'na yakışır bir sondu.
klişe olmayan bir finale sahip film. karanlık bir ortamda veya gece izlenmesi tavsiye edilir.
dünyaya en büyük zararı insan verir temalı, başarılı film.
saçma salak finali de olmasa on numara film. genel itibariyle dünyaya en büyük zararı insan verir teması çok yukarıdan bakmak olur. daha mikro ölçekte bakarsak, belirli bir kontrol hacmindeki bir grup insanın birbirlerinin yasamlarını nasıl tehdit ettikleri ve zamana baglı olarak insanların fanatik ölçülerde inanış gösterdikleri din gibi olguların ya da bu tarz şeylere gönül verenlerin etkili hitabet yetenegi olan bir yonetici tarafından yonlendirildiginde nasıl kötü sonuclara gebe oldugunu çok küçük boyutlarda inceleyerek goz onune seren güzel bir film.
aslına bakılırsa o pekçok kimsenin beğenmediği sonla akıllarımıza yerleşmiş ve o 5 kişinin marketten ayrıldığı sahnede çalmaya başlayan müzikle içimizi yakmış başarılı film. (ayrıca o sahte mesihin öldüğü sahnede ne kadar rahatladığımı anlatamam.)
an itibariyle atv'de yayınlanan iyi film.
2 Kocaman saat kaybı.
5-6 kişi daha sonunun çok kötü olduğunu söylemezse oscar vericeklermiş. öyle bi film.
--spoiler--
sonunun acayip şekilde içime oturduğu film. ulan her film iyi sonla bitmesin diye eleştri yapıyoruz da kötü olunca da böyle içe oturuyor insanın. 3 kere izledim bu filmi her seferinde sonunda içimde bir ağırlık.
--spoiler--
sonunu izlerken
-yuhh! ben olsam kahrolurdum diyeceğiniz film.
içinde, ıssız bir adada mahsur kalıp, hayatta kalabilmek için kendi vücudundan parçalar kesip yiyen sahtekarın önde gideni bir cerrahın muhteşem hikayesinin bulunduğu "skeleton crew" adlı kitabın en uzun hikayesi olan "sis"in sinemaya uyarlanmış versiyonu.

--spoiler--

sonu, sik kadar bir odada beraber izlediğimiz arkadaşlarımı ve beni neredeyse ağlatacak olan film ayrıca. ulan, yatsana askerlerin ayağına "öldürün amına koyim beni" desene.

--spoiler--
akşam akşam tüm sinir sisteminin mına koyan filmdir. ulan yapmayın şöyle güzel filmler işte. off ki of. hadi yaptın olum, öyle bi final yapmak zorunda mıydın? hadi gel şimdi kendine gelebilirsen! hele ki final müziği...
tabi ki stephen king ağabeyimizdir tüm bunların sebebi. zira film onun kitabından uyarlamadır ama kitabı okumadığımız için de övgüler doğal olarak filme gitmiştir.

edit: imla.
--spoiler--
o kaltak karı alnının çatına mermiyi yiyince nasıl rahatladığımı anlatamam. neyse, sonunda adamın yaptığı mantıklıydı çünkü, bir akşam markette uyumadan önce çocuk ona ne demişti hatırlayın:
"don't let them eat me dad, promise me..."
--spoiler--
--spoiler--

o adam intihar etmezse ben de birsey bilmiyorum.

--spoiler--
--spoiler--
yer yer anlamsız efektleri ve hızlı geçilmiş havası veren son sahnesi olmasa kült sayılabilecek bi film.
--spoiler--

bildiğiniz üzere fanatizmin boyutları filmde güzel irdelenmiş. özünde şiddet bulunan insan doğasının, ne olduğu bilinmeyen doğa üstü bir olay karşısında savunmasız kalması, mantığın saf dışı kalması irdelenmekte. meczubun teki olarak görülen bayan carmody zehirli sözlerinin etkisiyle topluluğu alaşağı etmekte.

the host of seraphimin etkisiyle vurucu olmuş sonu. yer yer kara kule göndermeleri gözümüzden kaçmadı.(ilk sahnede gösterilen roland resmi ve gül, bayan carmodynin hizmetindeyim demesi yaratıklardan birine)

kısaca film iyi. etkileyici olmak işlevini fazlasıyla yerine getiriyor. sadece konunun nedeninin ele alınmaması, senaryonun havada kalmasında etkili oluyor. bunun yanısıra marketten kurtulabilen seküler grubun çok çabuk pes etmesi ve malum infazdan sonra sisin hemen çözülmesi eksiler arasında. ama dediğim gibi filmi fazlasıyla beğendim.
--spoiler--
son sahnesiyle adama koyan film. he bir de filmin başında çocukları için ölümü göze alıp dışarı çıkan kadını filmin sonunda çocuklarına sarılırken buluyoruz.
--spoiler--
kitapla farklı biten filmin sonu yinede ''bi git kardeşim ya'' detirtebilecek şekildedir ve mark isham' ın muhteşem sound track müzigi de dinlenmeye muhtaçtır.
Stephen King uyarlaması, kasabaya musallat olan yaratıklardan çok insanların köşeye sıkıştıklarında nasıl da insanlıktan çıkabileceklerini gayet açık bir şekilde anlatmış güzel film.

"Dini ve siyaseti neden yarattık sanıyorsunuz?"
--spoiler--
filmin felsefesi aslında şu replikte gizli

- tanrım, david,
- biz modern bir toplumuz.
* elbette, makineler çalıştığı,
ve 911'i arayabildiğin sürece.
ama bunları ellerinden alır,
insanları karanlıkta bırakırsan,
ödlerini koparırsan,
kural falan tanımazlar.
o zaman ne kadar ilkel olabileceklerini görürsün. *
ayrıca şu bilimkurgu kısmında kitabı okuyan arkadaşlar belki daha ayrıntılı bilgi sahibidirler fakat şimdi hangi yazar yazdı hatırlamıyorum bende aynı onun gibi düşünüyorum hatta filmin ortasındada filmin sonunu tahmin ederken olası final tahminimdi. yaratıkların, hormonları ile oynanmış hayvanlar olmasından bahsediyorum, fakat dış dünya cehennem mehennem biraz cıvık kaçmış böyle ciddi bir filme.

filmin bir ilginçliğide aşırı dinciliği eleştirip bir yandanda dini savunmasıydı. şöyleki filmde manyak karının dediği herşey oldu, ayrıca kadının dibine gelen sineğin onu ısırmaması ve final sahnesindede kaçanların yine hiç kımıldamayıp oldukları yerde kalsalar kurtulacakları gerçeğini öğrendikten sonra film dine bir savunma çekiyor. fakat çocuğu kesin, kurban vermeliyiz gibi replikler ve kadının sırf kitabı okumuş dindar diye kendini diğer insanlardan üstün görmesi ve ortalığı karıştırması aşırı dinciliğe karşı güzel bir eleştiri. ben eksik yerleri olsada bu filmi tuttum.
--spoiler--
sonunda dumur olunası film.
(bkz: ağzı açık kalmak)
King ustayı en iyi anlayan yönetmen olduğunu düşündüğüm Frank Darabont'un 2007 yapımı filmi..Hikayeyi bir yere oturtamayan izleyicilerin Dark Tower serisini okumaları ve bu hikayeyi o serinin bir yan hikayesi gibi düşünmeleri tavsiye olunur.
--spoiler--
Filmin girişinde Roland'ı görmek güzel bi sürprizdi..
--spoiler--
gayet güzel bir filmdi kanımca ancak sonu için yönetmene ağır küfür edebilirsiniz.
güzel film. insanların en çok korkutulduğu ve korktuğu dönemlerde artar korku filmleri. the mist de bu dönemin filmlerinden. umarım bir gün insanevladı dönüp de kendi türüne çektirdiklerine bakıp utanacak kadar uygarlaşır.

bu film bütün "şöyle yapmazsan böyle olur" diyenler için gelsin.
dışarısı ile iletişim imkanı kalmayan bir süpermarkette mahsur kalmış bir grup insanın nihayetinde nasıl zıvadan çıkabileceğini, vahşileşip ilkel bir yaratık olabileceğini çok güzel anlatan film. böyle şeyler gerçekten olur mu bilemem ama korku-gerilim filmi kıtlığı çektiğimiz bir dönemde bana ilaç gibi geldi. hemen ardından bi çay koyup dead silence'ı izledim. *
--spoiler--
4 kurşunumuz var ve biz 5 kişiyiz
--spoiler--
tanım: son sahnesiyle izleyiciyi ters köşeye yatıran film.