bugün

1963 yapımı, Alfred Hitchcock tarafından çekilen tarihteki en önemli korku filmlerinden birisidir. başrollerinde tippi hedren, rod taylor, ve Jessica Tandy oynamıştır.
filmde görülen bodega köyünün okulu bugünde ayaktadır.
filmin en ilginç yanlarından birisi hiç müzik kullanılmamış olmasıdır. filmin en başındaki sahnelerden birinde Hitchcock görülmektedir.
ne zombiler ne etfaı kan gölüne çeviren katiller barındırmasa da saf ve temiz bir gerilim filmidir.çok etkilendiğimi hatırlıyorum .
(bkz: the byrds)
izledikten sonra irili ufaklı tüm kuşlardan sizi tırstıran efsane yönetmenin efsane filmi.
Tanrının ikinci kez bakışı

Hitchcock'un başyapıtlarından ve sinema tarihinde dikkate değer bir yeri olan bir filmdir ''birds''. film daphne du marier'in(rebecca nın yazarı) ''birds'' isimli kısa öyküsünden esinlenmiş olup, bu filmi kafasında oluşturmasında diğerbazı filmlerinde olduğu gibi bir gazete haberi de etkili olmuştur. bununla birlikte Evan Hunter bu kısa hikayeyi sinemaya uyarlamıştır.

Teknik açıdan oldukça zor bir film olmakla birlikte, bazı sahnelerde o zaman açısından bakıldığında oldukça ileri sistemler kullanılmıştır. o zamanalarda yer alan özellikle seyahat sahnelerinde-arka planlar için- ''blue screen'' teknolojisi kullanılmıştır. bu da ''sodium travelling matte shot process'' olarak adlandırılır. (özellikle hareketli sahnelerde ön plan ve arka planı birleştirmeye yarayan bir teknik diyebiliriz). bu sahneye güzel bir örnek ise çocukların okuldan çıktıktan sonra kasabaya doğru koşmalarıdır ki, aslında orada kuş da yoktur başka bişey de.. zaten görüntüler de biraz sırıtır.

filmde başroller tipi hedren ve rod taylor tarafından oynanmıştır. ikisi de göründüğü kadarıyla bu filmde oldukça başarılıdır. bunun yanında ilk sahnelerde ve sonraki bir çok sahelerde olduğu gibi fake martı kullanılmıştır. özellikle ilk melanie'ye saldırılan sahnede kullanılan martı böyledir. Fake martı yeterli olmamış ki hemterbiyedilmiş hem de terbiyesiz martı kullanılmıştır. Lydia rolünü ise jessica tandy canlandırmıştır ki bana kalırsa filmdeki en başarılı karakter budur, diğer başrol oynayanlardan ziyade.

ayrıntı ve teknik yönden ziyade konuya girildiğinde ise aşamalı bir ilerleyiş görülür, sonra özellikle hiçkok ve genellikle birçok yönetmenin filminde görüldüğü gibi sıradan insanların içersine düştükleri zor durumları ve bunun üzierne düşünmeye başlamaları ile şekillenir. kulşarın temsil ettikleri bir anlam çokluğu vardır bu filmde, tahmin edilemezlik ve kaos. çünkü ne zaman saldıracakları belli olmadığı gibi, insanları da bir kaos burgacına sokar ki bir açıdan da insanların ne kadar da gelişmiş olsalar bir noktada doğaya boyun eğdiklerini anlatır. bunun yanında tipik hitchcock filmlerinde rastlanan olaylar sıkça görünür, önceki filmlerde insanları cinayete(The rear window, ya da masumiyete(i confess)e ya da bir kadının kaybolmadığına(the lady vanishes) inanmak zorkken bu filmde de kuşların insanlara olan davranışları hatta bazı kuşbilimciler tarafından sağlanan mantıklı açıklamalarla geçiştirmeye çalışılır. ama kuşarın saldırması bunları püskürtmeye yetecektir. bununla birlikte, insan doğasına yapılan bu atıf hemen hemen tüm filmlerinde(the thirty nine steps'de sütçüyü kandırma sahnesi) vardır ve hitchcock filmlerinin krakteristik yanını temsil eder.

bunula birlikte, konu babında, diğer filmlerinde çok kolay da rastlamayacağımız belirli farklılıklar da gördüm, aslında film bana göre çok ilginç noktada durur evlilik tipik bir hitchcock konusu olması yanında anneye olan bağlılık ya da ana oğul-sevilen kadın arasındaki ilişki de deşilir bu filmde. ama tipik bir oedipus vakasından daha fazlasıdır bana göre. ama kasotan kurtulunduğunda, bu ilişkiler de iyileşmeye yüz tutacaktır.

yine de belirli noktalarda değinilmiştir, özellikle çok klasik bir konu olan ''lanetli insan tiplemesi magazin basınının dilinepelesenk olmuş ve romayı yakmışta gelmiş bir sarışın bombanın şehirde çocuklarından dolayı ne dediğini bilmeyen bir kadın tarafından suçlanışı bunu konualır, ha bir de her boka ''bu dünyanın sonu gemiş'' diyen felaket tellal ve goygoycularını saymazsak. bunları aslına bakarsanız çok güzel yansıtmış hitchcock.

filmde en dikkat çekici-korkunç demeyelim, zaman açısındna belki öyleydi ama zamanla korku filmi tekniğinin beş para etmez yönetmenlerce seyircinin seçiciliğini folloş etmesinden dolayı belki de-sahne yem satan adamın gözlerinin kuşlar tarafınca oyulduğu ve lydia tarafından ölü bulunduğu sahnedir. bu sahnedeki üç basamaklı çekim halinde yaklaştırmalar bize lydia'nın gözünde aktarılmıştır ve bu çekim de oldukça karakteristiktir.

filmde kuşların neden saldırdığı açıklanmamıştır. çünü açıklansaydı bunun bir bilim kurgu olaağı düşünülmüş ve bunun yerine insanların tartıştığı bir sahne konulmuştur. sadece eğilimlerin ve önyargıların belirlediği fikirlerden ziyade ortaya pek bişey çıkmamıştır. Benim açımdan belki de filmdeki en önemli çekimlerden birisi(son sahnedeki kargaları ve onların dizilişini göstren çekimi kendim saklıyorum bu arada) de kasabada yangın çıktıktan sonraki yapılan çekimdir ki genelde ''subjektif teknik''i kullanan hitchcock bu noktada objektif bir teknik kullanmış ve bu dikey-kuşbakışı yapılan çekimdir ki bir çok insan bunu ''kuşbakışaçısı''ndan yorumlamış''tır ama Hitchcock buna ''tanrının bakış açısı'' demiştir. bu da oldukça objektiftir ki bence bir felaketi yansıtmanın en iyi araçlarındana birisidir bu tip adlandırma. bu çekim de bir tepenin üzerinden yapılmış olmakla birlikte oldukça zor bir çekimdir. mamafih bazı sahnelerde hitchcock özellikle insan gözünün yanılma özelliğini kullanmış sahte kuşlarla gerçek kuşları bir arada çekerek, hepsinin canlı olduğu hissini uyandırmıştır bu sahne tippi hedren, rod taylor ve küçük kızın eve girerken ki sahnesinde iki farklı cimnastik aletlerindeki kuşlardır ki sol taraftakiler hiç hareket etmezken sağ taraftakiler oldukça hareketlidir. burada bildiğimiz kadarıyla sol taraf en azıdan sağduyuyu temsil etmiyor. kandırıkçı Hitch amca. salt bu kandırıkçılılıklıklıklık'(kabul pek bir beckettvari oldu)ını bu sahnede kullanmamış olup, evden çıkış shanesinde de seyircinin gene gözünü yanıltıp tiridine bandırmış, rod taylor kapıyı açar gibi yapmış ama gerçekleşen ise sadece projektörün karakterler üzerne yansıtılmasıdır. fakat bunu anlamak zordur. daha doğrusu zor değil imkansızdır. bu tip kandırıkçı çekimleri peter bogdanovich hitchcock'a sorduğunda onu yanıtı şöyledir:

''Bogdanovich:wasn't there something you said to me about there was, you know, 300 trick shot? what was that?

Hitchcock :yes. there were 371 trick shots. ''

En son shanede ise bu noktada Hitchcock zirveye uaşır diyebiliriz son sahnedeki çekim de hitchcock'un en zorlandığı çekimdir. çünkü ön planda görülen kuşları hem önplanın üç kısmında hem de onun üstündeki bölümlerde kullanmıştır. bu da onu oldukça zorlamıştır. görsellik açısından da bütün kargaların, kuşların, kanatlı yaratıkların-melekler hariç-dizildiği ve güneşin bulutların ardından nanik nanik yaptığı sahne muhtelşemdir. hayatımda gördüğüm en güzel kamera çekimlerinden biriis diyebilirim.(Tarkovski nin bazı filmlerini sinema tarihinden çıkarırsak)

son sahnelere gelindiğinde özellikle kuşların melany'e odada saldırdığı sahnede ''fast editting'' denen bir sistem ile de bu sahne güzelce çekilmiş ve gerçekte olduğundan daha etkileyici şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. bu sahnede kullanılan kuşlar gerçektir, kadın başrol oyuncusu tippi heidren'e daha öncesinde ise mekanik kuşlar kullanılacağı söylenmiş ama daha sonra gerçek bildirildiğinde bir dudağı yere birdudağı göğe inmek süretiyle gulyabaniler diyarına gidip gidip gelmiş gibi telaşa düşmüştür.. tabi bu tarz pshyco'da ise zirvesine ulaşmıştır, katilin ünlü öldürme sahnesi buna örnektir.

filmi seyredenler görecektir ki son sahne aslında bu filme pek yakışmıyor daha doğrusu filmin konu bağlamında değerlendirildiğinde, beklenilen ile bekleyen pek aynı paralelde değil. ama film o noktada bana göre yarım bırakılmış gibi, çünkü senaryo da ve filmin karikatirüze edilmiş halinde senaryonun devamı var. aslında mükemmel ve imkansız çekimler yapılacakken, eminim ki Hitchcock bunu başarabilirdi, belki zaman açısından dolayı-çünü ay/lar sürüleceği tahmin edilmiş olmalı-insanları yeterince zora sokabilirdi. devamında düşünülen sahneler ise, kuşların telef ettiği bir şehir ve bunun devamında san fransisco ya doğru giden üç kişi var. daha doğrusu bu çekimler yapılsaydı,

''belki de tanrı ikinci kez bakacaktı'' ilk kez baktığı gibi..

ama sonucunda bir kere bakması bile yetti..

kaynaklar:

collection edition, commentary on hithcock, the birds

http://en.wikipedia.org/wiki/The_Birds_%28film%29
filmden çok ayrı yerde duran bir şarkı vardır aynı zamanda. peter hammill in 'fool's mate' albümünde yer alan. harika bir veda ve ayrılık şarkısıdır; ' kuşlar nereye uçacaklarını bimiyor dostlarım, aslında ben de' şeklinde nakaratlanan. dinlemeyiniz diye yazıldı bu entry, bir de de üstüne vedalaşmak çok zor geliyor çünkü. sözleri;

Spring came far too early this year:
May flowers blooming in February.
Should I be sad for the months,
or glad for the sky?
The birds don't know which way to sing and, my friends,
neither do I.
Two days ago, a girl I truly thought I loved
suddenly didn't seem to matter at all.
Should I sing sad farewell to things
I'm really glad I've left behind?
The birds don't know which way to sing and, my friends,
neither do I.
In another day, heavy snow will lie upon the ground,
and buds prematurely bloom shall fail;
And every creature living now, then will
surely die...
The birds don't know which way to sing and, my friends,
neither do I.
The birds don't know if it's time yet to fly,
and they don't know which way to go and, my friend,
neither do I.
Neither do I.
Neither do I.
Neither do I
turkce soz denemesinin notdolllab tarafindan yapildigi sarkidir.

kuslar
cok erken vardi bahar bu yil:
mayis cicekleri subatta acti.
aylara mi uzulmeli,
yoksa goklere mi sevinmeli?
kuslar bile ne sakiyacaklarini sasirdi, dostlar,
ben nereden bileyim.
iki gun once asik oldugum kiz,
sanki tum ilgiyi birden kesti.
gecmisteki guzelliklere huzunlu bir veda
sarkisi mi okumali simdi?
kuslar bile ne sakiyacaklarini sasirdi, dostlar,
ben nereden bileyim.
gun gelecek, kar ortusu kaplayacak buralari,
ve erken cikan tomurcuklar yitecek
su an yasayan tum canlilar
o gun elbet olecek...
kuslar bile ne sakiyacaklarini sasirdi, doslar,
ben nerden bileyim.
ucma vakti geldi mi, kuslar bile bilmiyor,
ve ne yone ucacaklarini sasirdilar, dostum,
ben nereden bileyim.
ben nereden bleyim.
ben nereden bileyim.
ben nereden bileyim.
herhangi bir müziği olmayan sadece insan, çevre ve kuş sesleriyle nasıl gerilim filmi yapılıra örnek bir sinema filmi.
ne halt yemeye yeniden çevrilmeye başlanıyor diye çemkirdiğimdir.

hollywood, bu senaryo sıkıntısını ne zaman aşacak merak ediyorum. yeniden çevrilecek ve tahminen 2009 un sonu veya 2010 un başında vizyona girecek efsane filmi, Martin Campbell yönetecek. campbell, kariyerinin zirvesine geçte olsa casino royal filmiyle ulaştı. onun dışında tırttır kendisi bana kalırsa...
velhasılı merakla beklenmeyen filmdir. naomi watts dedikoduları bile cazip hale getiremiyor. o derece...
çok tanınmış ve başarılı bir gerilim filmidir. özellikle kuşlar gibi genelde herkesin sevdiği ve korkmayı aklına bile getirmediği bir unsuru korku öğesi olarak kullanması orijinal ve enteresandır. alfred hitchcock tarafından yönetilmiştir. aynı zamanda bir nevi gelin-kaynana hikayesidir de.
küçükken izlediğimde bayağı etkilendiğim bir alfred hitchcock filmidir. bir de çok az hatırlamama rağmen bunların benzerleri vardı empire of the ants ve arılar diye. piranaları da unutmamak lazım tabi.
hitchcock filmi diye merak edip izlediğim gerilim filmi.

bir vertigo ya da rear window değildir ama insandaki kuş imgesinde ameliyat yaptırır.

sonuysa çok saçmadır. son bile değildir.
Yayinlandigi donem insanlarin kuslardan korkmasina neden olmus hitchcock filmidir.
Hatirlarim da, Ben de Cocukken izledigimde kuslardan tirsmama neden olmustu.
görsel

görsel
Sabah uyandığımda dün garip bi rüya gördüm diye düşünürken the birds izlemis olduğumu farkettim. Kargalara nefretim bi kat daha arttı.
alfred hitchcock bu filmi rebecca filminden yaklaşık olarak 23 sene sonra çıkartmış olmasına rağmen kendi tarzından vazgeçmeyip yapıp yapılabilecek en güzel korku filmlerinden birinin altına imzasını atmıştır.
"ya ben bu kuşların anasını sikeyim." dedirtebilen bir film.
Son sahnesindeki gerilimi canlı canlı yaşamak isteyen arkadaşları Kadıköy sahiline davet etmek istiyorum. Elinizde bir adet simitle, minibüs duraklarıyla elif Cafe arasındaki demirli bölmenin önünde dikilirseniz martılar kafanızın üstünde tur atmaya başlıyor. Baya baya göz göze geliyorsunuz sevgi pıtırcığı martılarla, elinizi havaya kaldırsanız simiti alıp giderler yani öyle hiddetli bakıyorlar. Bi de duyan geliyor heralde gittikçe sayıları artıyor höt* deseniz mınıza korlar valla.

izledikten sonra vapurun, martıların falan o kadar da romantik gelmemeye başladığı film.

Ek: Ayrıca sözlükte bu film işe ilgili bu kadar az entry olması ulusözlük'ün ayıbıdır. Hadi ben her haltı geç yapıyorum siz niye hala izlemediniz olum filmi? Zall bu işe bi çözüm bulalım, tüm yazarları toplayıp sinevizyonda birds izleyelim.*
görsel
1963 Yapımı Alfred Hitchcock filmi. Finali dışında gerildiğim sahne pek yoktu. Bana göre yönetmenin Psycho filmi daha iyidir.
tam bir kasaba filmidir.

kasabada yaşanan korkuyu müthiş anlatmaktadır.

ayrıca öğretmen rolündeki kadın da epey güzeldir.
alfred hitchcock'un kült gerilim filmlerindendir.
soyadını yazamadığım bir yönetmen tarafından yazılmış ve yönetilmiş, 1963 yapımı kült bir gerilim filmi.

zamanın en klas korku filmiydi bilenler bilir. bir nesil kuşlardan korkarak büyüdü.
1963 yapımı alfred hitchcock filmi.sadece martı ve kargalardan gerilim filmimi olur demeyin çünkü hitchcock filmi ise olur.kuzey kaliforniya da tatil yapan hitchcock gazete okurken kuşların insanlara saldırdğına dair bir haber okur ve the birds filmini yapmaya karar verir.oyuncu performansı gayet iyi özellikle yaşadıkları korkuyu çok iyi yansıtıyorlar.başrollerinde Tippi Hedren ve Rod Taylor oynuyor. dönemin en iyi filmleri arasında gösterilen film izlemeye değer.
alfred hitchok belki de tarihteki en iyi yönetmendir.
bu film 1963'te çekildi o dönemin şartlarına göre onca kuşu nasıl topladı o sahneler nasıl çekildi!
1963 yılını hayal ettim de kesinlikle büyük başarı..
izlediğim site: https://www.filmmodu.com/the-birds-altyazili-izle
imdb puanım: 9/10