bugün

bursa terminalinde mevcut olan adamdır, bursa'ya gelip giden çoğu insanı bezdiren ruh hastasıdır, yanına gelir, çayı döker, bardağı eline verir sonra parasını ister, yok ben içmicem deyince diretir, sizi yıldıramazsa hadi benden olsun der, alırsınız, bu defada bedava olunca nasıl alıyon diye laf sokar, müsibet gibidir.
bütün terminallerde bulunan çaycıdır genelde. çayı berbattır.
izmir terminalinde de aynısının daha azmışı bulunmaktadır. yarım saat önce gittiğine pişman ederler insanı. kola ile sandviç yersin adam gelir çay içiyor musun der, hayır dersin olsun boşver kolayı sen çay iç der. harbi manyaktır bunlar, içmediğin çayın parasını isterler, bardağı önüne bırakıp para ister. ulen içecek olsam isterim nedir bu zorlama. bir de çay sabahtan beri demlene demlene kafayı sıyırmıştır.
bursa terminalde bol bol bulunurlar. hele bir de sigara yaktığınızı görürlerse ya kardeşim çaysız gitmez bu meret diye daha da çok diretirler. istemiyorum dersin anlamazlar. koşarak uzaklaşsan bir başka çaycının ağına düşersin. kurtuluş yok efendim bunlardan.
(bkz: terminalde nike ları boyatırken aç karna çay içmek)
öyle çaycılarla karşılaşmadım; ama karşılaşırsam o çaycının sonu iyi olmayacağından eminim.
başlığı açan arkadaşıma sevgiler ileterek bir intro oluşturdum ve konuya girdim, yar çaycı can çaycı dedim kendimce, seninle göz göze gelmem içimde müthiş, durdurulamaz, vıcık bi çay isteği olduğu anlamına gelmezki. üniversite yolunda önümdeki en büyük engelsin, bırak beni finalime gireyim, alttan dersimi alayım.
bursa terminalinde karşılaştığım yılışık insan. Midem bulandığını ve hiçbir şey içmek istemediğimi söylememe rağmen bardağa çay doldurup elime tutuşturmaya çalışan, ekmek parası peşinde diye kalbini pek de kırmak istemediğim ama sabrımı taşırma noktasına gelince "içmicem be adam, sen ne biçim tüccarsın, bu mu tüccar ahlakı!" şeklinde sosyal mesaj verdiren ve yolculuğun kalan kısmında otobüste efsane olmama ve istanbul'a kadar birçok yolcuyla bu konu üzerine konuşmama neden olan kişi.
evet evet. bursa teminalinde benimde basıma gelmiş olaydır. gözleri şaşı 35 40 yaşlarında siyah tenli bi dayı yanıma sinsice sokuldu ve;
-çay ister misin?
+yok eyvallah saol
-iç ya bak çok güzel
+yok amca saol param yok zaten
-''yaa para isteyen mi oldu senden al iç'' dedi
ve verdi elime çayı. içene kadarda başımda bekledi. salak salak bişiler anlattı durdu.
+saol amca eyvallah ben otobuse biniyorum.
-tamam bozukluğun varsa ver at 3 5 bişiler.
+valla bozukluğum yok.
-ver sen ben bozarım
+ne kadar?
-1 milyon yaa
bardağın yarısını kadar dolu olan çaya bir milyon verdikten sonra anladım büyük şehirde yaşamak ne demek.ve her memlekete gidişimde o adam yanıma geldi ve herzaman aynı numarayı yaptı bana. tabi bünyem o bağışıklığı kaptığı için bir daha yemedim aynı numarayı.
adana terminali'ndeki görülmeye değerdir. otobüsün tam kapısının karşısında durur ve yol sersemi otobüsten inen yolcunun yürüme hareketinin doğallığında oluşturduğu kol salınımına çay bardağını tutuverir. nasıl bir zamanlamadır ki o elinizde çay bardağını ilk farkettiğinizde çaycıyı iki adım geçmişsinizdir bile. şeker mi? merak etmeyin ince belli çay bardağında iki şeker atılmış ve çay da ılımıştır zaten. şekersiz içiyorsanız öylesine bi iki yudum çekersiniz karıştırmadan.
otobüsten inerken o sırada yolculardan birinin "lan aşağıda bir çaycı var gelene çayı tutturuveriyor" cümlesini duymama rağmen yedim zokayı. otobüsten inen kadın çocuk demeden hepimizin eline verdi.
"niyetliyim" gibi kısacık bir kelimeyle kat'i surette aşılacak sorun. ikiletmeyip ikiliyorlar.

not: ben gündüzleri yola çıkıyorum. akşam otogara gidecekler düşünsün.

(bkz: şimdi onlar düşünsün)
(bkz: adana otogarı) elini versen kolunu kaptırırsın.
aynı zamanda herkesle hemşeri olan çaycıdır.
izmir terminalinde de sıkça rastlanılır.
guiness rekorlar kitabına en çok reddedilme rekorunu kırmış olarak girmeye aday insan.
aynen benim de bursa terminalinde rastladığım gerzek çaycıdır.
sene 2000 olsa gerek. hava 35 derece sıcak. son finalden çıkmışım, yaz tatiline eve dönüyorum. otobüsü kaçırmayayım diye kan ter içinde terminale gelmişim.
bu dangalak yanıma oturup çayı doldurdu bardağa. buyur dedi. istemedim. ısrar etti, hava sıcak dedim. çay harareti alır dedi, o zaman sen iç dedim.
kalktı gitti pezevenk.
bunların yastık,kek,poğaça,dergi,aspirin vede kulak tıkacı satan modellerindende şehir terminallerinde bolca rastlamak mümkündür.
en son 2 ay önceki yolculuğumda bana kulak tıkacı satmak için 15dk peşimde koşan adamın tıkacı münasip bir yerine monteledikten sonra son bulmuş azaptır.
-yok abi sevmiyorum çay
+nasıl sevilmez lan hiç içmedin mi sabahları.
-..
+al hadi para istemez
-abi ben mi istedim senden çayı. niye para istemez diye bağırıyosun.
+al olum sevaba girelim.
-günahtan çık önce pis kapitalist.
molalarda otobüsten inmememe neden olan çaycıdır.özellikle adana otogarında abi şirketten deyip sonradan 5 lira iteleyeni hiç unutmayacağım.seni bulacağım oğlum.
ankara aştide sakız satmaya çalışan adam kadar sinir bozucu değildir eminim. hayır kardeşim istemiyorum sakız çiğnemek falan. bi de miğde bulantısına iyi gelir diyo öküz. adam mı sikiyon lan sen göt. denyo. dingil. pis.
2002 yılında bursa terminalinde muhatap olduğum, doğulu adamdır kendisi. pis bıyıklarını ve "iç iç koyum da bir çay iç" deyişini asla unutmam. sonra içmediğim çayı termosuna geri dökmüşlüğü vardır ki önce beni üzmüş sonra midemi bulandırmıştır.
bursa terminalinde babalı kızlı bu misyonu üstlenmiş ve almayanlara debisi yüksek hakaretlerle karşılık veren mahluklardır.

-çay verim mi abi?
+istemiyorum
-selpak?
+(ters ters atılan bakış)
-inşallah ölürsün, gidemezsin, allah belanı versin!
adana terminalinde de görülen adamdır. uzak durulması gerekir. sanki ısmarlıyormuş gibi çay verir, sonra da normalden iki kat pahalı biçimde parasını ister.
Zorla çay satmaya çalışan çaycının ortağı,
elinde terliği yanınıza gelerek
"boyiyim mi abi, gıcır gıcır olur, beğenmezsen para verme" diyenlerdir.
sevilmeyen isimdir. herkes bursa terminalinden bahsetmiş ve aynı kişi musallat olmuş. ben de o tek gözü görmeyen adamdan bahsedeceğim. sene 2006. çaycı ağır ağır avını(müşterisi) ararken. bir anda göz göze gelinir olaylar gelişir:

- çay vereyim mi?
+ hayır.
- çay içer misin?
+ istemiyorum, teşekkürler.
- yeni demlendi. bir tane iç.
+ içmeyeceğim.
- neden içmiyorsun bir tane iç. bak koyuyorum bir tane.
+ istemiyorum koyma.
- öğrenci misin?
+ evet.
- öğrenci çay içer. bak dolduruyorum.
+ param yok içemem.
- senden para isteyen mi oldu ? bak dolduruyorum bir tane. (elinde köpük bardak ve termos)
+ verme işte. param yok.
- senden para isteyen yok. koydum bir tane.
+ verme yahu içmeyeceğim.
- kaç şeker?
+ iki. (o zaman çayı şekerli içerdim.)
- al hadi iç buyur (çayı verir elimize)
birkaç saniye sessizlik.
- buralı mısın?
+ değilim. (buralı olsam seni tanımaz mıydım?)
- memleket neresi?
+ sivas.
- yolun uzun.
+ evet.
- ne okuyorsun?
+ maliye (salladım bölümü)
- iyi güzel.
yine sessizlik...
- sen at bir şeyler.
+ neyi ?
- çayın parası diyorum, at üç beş bir şey.
+ demin bedava diyordun.
- yok mu bozukluk? 1 lira falan?
+ kağıt para var bozulmaz. gerisi hep demir.
- ne kadar var?
+ 45 kuruş var.(hatta o zaman kelimenin başında yeni ifadesi var)
- yok mu başka bozukluk?
+ hepsi bu kadar
- iyi bakalım ver.
+ al abi.
- iyi yolculuklar der ve var mı çay içen diye yeni müşterisini arar. Allem etti kallem etti, çay içmeyecek adamdan parayı aldı gitti. bazı insanlar üniversitede boşuna işletme okuyor. haa tabi ki ben insaniyetlik ettim adama küfrü basıp rest çekmedim. bir daha bana çay satabildi mi? hayır. böyle satıcılığı olanın bir kere şansı olurdu, onda da satışı tamamladı. çoğu yakaladıkları zaten bir daha ya onu görmeyecek ya da gerçekten görmezlikten gelecekti.