eğer haksız yere yenildiyse o tokat, kişinin acılar içinde kıvranmasına neden olur. acıyı veren hocanın attığı sikko tokadı değildir, eylemin sınıfın ortasında, hoşlanılan kızın tam önündeki sırada gerçekleşmesidir. tabi hakettiyse ellerinize sağlık hocacım. *
sınıftaki yakın arkadaşların size bakıp kıs kıs güldüğünü görmek işin en boktan yanlarından biridir.
(bkz: ne gülüyosunuz lan ibneler)
daha kötüsü için:
(bkz: istiklal marşından önce okulun gözü önünde dayak yemek)
1990'larda kalmıştır. şimdi öğrencinin kulak memesini ellesen çıngar çıkıyor. bu da tabi ister istemez yanlış zamanda öğrenci olmuşuz önermesini beraberinde getiriyor.

(bkz: biz bunları cep telefonlarımızda çektik)

ve dahası için;

(bkz: soruşturma)
çok eskilerde kalan ve hep orada kalması gerekendir.

orta birde sınav kağıdına adımı yazmayı unutmam neticesinde 1.90 boyunda raket elli mübarek hocadan yediğim tokattır. bir de ders adam gibi ders olsaydı gam yemiycem de derse bakar mısın? tarım dersi. allah belanı vermesin hoca senin. bu yaşıma geldim hala aklıma geldikçe kulaklarını çınlatırım. hediyem olsun o çınlamalar.
Öğrencinin yaptığı tüm saygısızlıkları, yediği haltları unutarak; bir eliyle kulak memesini kavrayan ve diğer eliyle de vurmak için hazırlanan öğretmenine; gayet edepli ve efendi bir dille; "Hocam ayıp olmuyor mu arkadaşların önünde?" dedirten andır. *
en acı durumdur bir öğrenci için . lise olsun ortaokul olsun farketmez her türlü koyar o dayağı sınıfın önünde yemek . bir süre gündemde olur er kişi yediği dayak yüzünden dalga geçenlere birşey de denemez , hani bir iki dayak atma girişimi olabilir elbette ama bunun da bir yere kadar sınırı vardır .
en kötü olanı da hoşlanılan bir kız varsa onun gözünden düşmektir kendi içimizde . gurur kırılmıştır bir kere ne o sana bir daha bakar ne de sen gider yanaşırsın yanına .

(bkz: hayata dair iç burkan detaylar)
Utanç vericidir. Ama en utanç verici değil.
(bkz: sınıfın önünde öğrenciden dayak yemek)
eğer lisenin ilk günlerinde yenen dayaksa,öğrencinin liseden soğumasına neden olacak olaydır.
zipciktır kendisi. hatırlıyorum da, lapa lapa kar yağıyordu. öğlen tatili olmuştu ve kar tutmuştu. ama o kadar geç bir saatte yağıp birden tutmuştu ki, okullar tatil edilememişti.* biz de sokağa çıkıp hemen oynamak istiyorduk haliyle. ama yasak. bir iki arkadaşımız gizlice kaçtı okuldan sokağa. dışardan sınıflara kar topu atıyorlar, biz de onların kartoplarını onlara geri atıyoruz böyle aptal ama çocıkça bir oyun. birden sınıfta sessizlik hissettim, bir döndüm, müdür bana bakıyor. müdürün karşısında ezildim büzüldüm. bir elinin tersiyle bir düzüyle yüzüme vurmaya başladı adam. sanırım 3 ya da 4 kere vurmuştu öyle. arkasını döndü gitti sonra pezevek herif. ama öyle bir durum ki daha annem babam bile vurmamış bana. ben de yanlış bir şey yaptığımı düşündüm, kimselere söyleyemedim. şimdi olsa, attırırdım bile adamı okuldan. lanet olsun o tokatlar öyle bir oturmuş ki içime, affedemedim o pezevengi hala.
ilkokul yıllarında, beni dövmeyi hobi edinmiş müdürüm tarafından her gün tekrar tekrar yaşadığım olaydır. ha öğretmene bi kere acıdı hocam desem bi daha dövmeyecekti ama ipneliğine acımadı diyordum. acımadı dedikçe vuruyordu. vurdukça acımadı derdim. ilkokul bitene kadar dayağa bağımlılık kazandım amk.
(bkz: yazarların çocukluk travmaları)
öğretmenin arabası varsa, kopartacıya gideceğini gösterir.
hiç yaşamadığım durumdur, bir kere elime cetvel yedim o da sıra dayağıydı zaten. kaynatmadığım ders, inat etmediğim konu kalmazdı fakat yinede çok severdi beni öğretmenlerim ben konuşmaya başlayınca onlarda bırakırlardı dersi benimle muhabbet ederdi diğer arkadaşlar araya kaynamaya çalışırlardı arada ama pek başarılı olamazlardı, çok güzel yıllardı be özlüyorum yani... yalnız herkesin önünde dayak yiyen arkadaşlarıma çok üzülürdüm, çok gurur kırıcı bi durum olsa gerek...
Son derece gurur kirici bir durumdur. Benim de neredeyse herkes gibi bir anim mevcut. Ortaokul, fen dersindeyiz. Yavsagin onde gideni bir fen hocasi, sacina ak dusmus bir serefsiz zirtapoz. Neyse dersteyiz onumuzde de su matematikcilerin hep "sizin defteriniz kareli" diyerek hatirlattigi defterlerden var. Bir grafik ciziyoruz ve ben noktayi koyulmasi gereken yerden 1 birim asagisina koymusum. Evet, ne buyuk bir ahlaksizlik dimi ? ben aslinda fen dersini ultra seven bir ogrenciydim mutlu mutlu grafigi cizerken hoca geldi bana oyle bir tokat atti ki sanirsin agzima kurek yedim. Hic bisey anlamadim dayagi salla anlamiyordum ki niye dayak yedigimi. Ikinci tokat geldi ama ne tokat beynim sarsildi feristahim sasti. Sonra aldi kalemi noktayi 1 birim yukari cizdi ya... Icim ne yandi dayaktan degil bu kadar ucuz biseyden dayak yemekten. Dersi sevmeyi birakmadim nedense ama o hocayi her gordugumde sol tarafimdaki melegin kalemi takir takir isliyor. Burdan ananiza saygilar hocam.
çok acı bir tecrübeyle yaşadığımdır.

anadolunun bir ilçesinde genel lisede, lise 2. sınıftayım. övünmek gibi olmasın başarılı da bir öğrenciyim o zamana kadar ne bir ders kaynatma

olsun , hocaya saygısızlık olsun görülmemiştir benden. zaten yurtta yatılı kalıyorum bütün hayatım okula git okuldan gel etüde gir yemek

ye bunlardan ibaret. neyse efendim konuya gelelim. günlerden bir gün edebi metinler dersinden sınavdayız. sınavdaki sorulardan birisi aynen şu

1) halk edebiyatındaki sagunun divan edebiyatındaki karşılığı nedir bir örnekle açıklayınız ?

ben sorunun cevabını biliyorum ama artık o gün kafam mı karışık uykusuz muyum neyim elimi kaldırdım, söz istedim hocadan söyle evladım dedi.

1. soruda mersiyeye mi örnek vereceğiz saguya mı ? dedim. hoca şaşırmış bir vaziyette yüzüme dik dik bakarak ne dedin sen bir daha söyle! dedi.

benim kafa nasıl gitmişse soruyu aynı ciddiyetle ve birazda şaşkınlıkla tekrar sordum. hoca bu sefer aşırı kızmış bir şekilde yanına çağırdı ama

ben olan bitenden habersiz yanına gittim. hoca tekrar sor! demesiyle ben tekrar sordum. sorum biter bitmez hoca beni bir tokatlamaya başladı ama

nasıl tokatlıyor düşmana vurulmaz öyle, ben bir yandan kendimi savunmaya çalışıyorum bir yandan hala düşünüyorum ben bu herife ne yaptım? derken

aklım başıma geldi ve yaptığım hatayı anladım. hoca yoruluncaya kadar dövdü beni, acıdan değil ama utanç ve gururdan kendimi yeyip bitiriyorum hoca

savunma yazdırdı ve sınıftan attı. ben okulun bahçesinde beyninden vurulmuş gibi dolaşıyorum yürüdüğümü ne yaptığımı hissedemiyorum okulun

köşesinde bir taşın üstüne oturdum ve hıçkırıklara boğuldum ben hayatımda öyle şiddetli ağladığımı hiç hatırlamıyorum hıçkıra hıçkıra salya sümük

gururum kırılmış kendimi haksızlığa uğramış hissediyorum, derken beni çok seven bir öğretmen gördü, yanına çağırdı olanları anlattım. neden öyle

yapmış? falan deyip beni teselli etmeye çalıştı. sonra tuttu beni öğretmenin yanına götürdü. öğretmenle falan konuştu, öğretmen benden özür diledi.

bnemimde zaten gariban bir yatılı öğrenci olarak kabul etmekten başka çarem yoktu. öğretmen beni başka sınıfla tekrar sınava soktu ama ben hala

kendimde değildim. protesto amaçlı tek bir kelime yazmadan, sınav süresinin bitmesini bekledim ve boş kağıdı verdim. sınavlar açıklandığında 90

almıştım. büyük ihtimalle hoca kendini affettirmek için böyle bir davranışta bulundu. bende böyle bir şeyden şu ana kadar kimseye bahsetmedim. o

öğretmene olan nefretim ve kinim geçen 10 yılın ardından bir gram bile azalmadı