bugün

sözlük şaka maka bayadır telefonuma sadece bonus ve vakıfbank tan mesaj geliyor onlarda her gün hemen hemen aynı saatlerde atıyor mesajı. mesaj gelmemesinden yana dertli miyim? hayır arayan zaten arıyor ama o ikiside gelmesin lan artık yeter sıkıldım yahu, bankadan soğuttunuz lan beni...
sözlüğe girerken yüklediğim san'atsal fotoğrafımı gördüm. yüklemek için o kadar çok uğraşmıştım ki, gördüğümde hiç heyecanlanmadım. (hemen pes et! hıh!)
yoruldum sözlük..çok yoruldum..
not: bişey diyemiyorum bunu bile eksiliyosunuz..teşekkür ederim..
abimle konuşmadığım için yiğenimi göremiyorum ama onu çok çok özlüyorum.
yeryüzünde gelmiş geçmiş en kötü tabu oynayan insanım. tabu kelimeleri kullansamda anlatamıyorum kelimeyi o derece.
buralarda yeniyim, sizden çok utanıyorum.
itiraf etmeliyim ki zall, 40. entryin kutlu olsun hediyeni beğenmedim.
bütün ......,
.. olan türk kızları,
.. olan türk erkekleri şeklinde olan başlıkları sevmiyorum.
itiraf ediyorum: insan, gözyaşlarını öptüğü birini asla unutamazmış.
Dominostan bir kere sipariş verdiğim pizza geç gelmişti ve hemen üstüne yattıp pizzayı bedavaya getirmiştim.Sonra da çok pişman olmuştum o asgari ücretli kuryeden alıyorlarmış parasını.
(bkz: küçük sırlar/#8758134)
Bu entryimi okuyup okuyup üzülüyorum sözlük, çocuğum gibi artık. Biraz bıraksanız yem falan vereceğim, alıp ninni söyleyeceğim, öyle yani.
sözlük sözlük sıkıntıdan ölücemmmmmmmmmmmmmmmmmmmm.
edit ve büdüt: ispikçilik yapayım sözlük: killing loneliness de sıkıntıdan ölmek üzereymiş.
sevgili sevgilim,
her nedense bugün sana seslenmek istedim, hangi suretle ya da ne olarak karşıma çıkacaksın bilmiyorum...
her sabah sana gözümü açıyorum, her okşadığım çocuk saçında senin şefkatli gülümseyişin var, belki de bu yüzdendir seni bir türlü yakalayamayışım...
vapurun turnikelerinden tam da kapılar kapanırken geçen bir hayat yolcusu olarak hep sana geç kalıyorum sanki...
''şiişşştttttttttttt küçük bey, sevgili sevgiliniz az önce burdan geçti''
hangi rengimsin benim, çok sevdiğim siyahım mı, odamın beyazı mı...
kimsin ve nerdesin sevgilim?
hiç kimseye demediğim tek bir kelimeyi sende kullanabilmek adına, saklanıyorum...
seni bi yakalasam, ayık olduğumuz herhangi bir anda, aynı paraya uzansak ve tek bakışla işte işte buldummmm telaşıyla yoğrulsak...
ne mi yapıyorum
sevgili sevgilim, eve geldim, şarap içiyorum ve bugün olanları gözden geçiriyorum...
yüzümü yıkarken çenemin altında ve kulağıma doğru olan kısımlarda köpükleri unutuyorum.
çenemin altını yıkamayı unutuyorum daha doğrusu.
bugün çizgi film izledim evde kimse yokken. yok yok gerçek çizgi film. cartoon network'te ama itiraf bu değil. evde kimse yokken uzanıp kanallar arasında gezinirken birden karşıma cartoon network çıktı. 10 saniyede sardı beni çizgi film. büyülendim resmen. ama salonun balkona açılan sürgülü büyük kapısı sonuna kadar açıktı ve karşı apartmandan bakınca koltuğa tüm çıplaklığı ve seksiliğiyle uzanmış bir ben görünüyordum. neyse kalktım tül perdeyi çektim. ama rüzgardan uçuşmaya başladı. koltuğun arkasına sıkıştırdım. neyse, baktım çizgi filşm bitti reklamlar başladı odama gelip sözlüğe gireyim dedim. kalktım, perdeyi koltuğun arkasına sıkıştırdığımı unutarak çekip açmaya çalıştım. lan! yırtıldı perde. annemin babama dünya para verdirterek binbir güçlükle aldırdığı o perdeyi tırttım böyle boylamasına. bir pelerin ve bir tuvalet paspası çıkabilecek büyüklükte bir kısmı asıl perdeden ayrı olarak sallanıyor öyle. hemen korku kapladı bünyeyi. nasıl açıklarım bunu? ne diyecem evdekilere? "elim çarptı valla anne." demez mi kadıncağız "tırmık senin elin piç kurusu?!" deyu? der. onun için her şeyi eski haline getirdim. annem kardeşimle beraber eve geldi. hemen kardeşimi kapıdan alıp salona getirdim. perdeye dürüm gibi sardım ve mutfağa koştum. annnem kardeşimi yırtık perdenin yanıbaşında görünce aklına onun yaptığı geldi ve kardeşime kızdı. bana değil. ohh. hani çişini çok uzun bi süre tutarsın da, artık tuvalete ulaşamayacağını anlayıp altına bırakıverirsin ya? ne? olmadı mı bu sana hiç? neyse, işte öyle rahatladım. ama yazık kardeşim yedi kıçına şaplakları. anne, ege, özür dilerim :(
bir iki adam bulup patronumu dövdürecem.
karışık pizza filminde vardı sanırım; kapıma gelen siparişçiyle evde içmek isterdim. maksat eğlence. ama silahlar falan çıkmasın sonra, içelim, lak lak edelim. olsa keşke.
üvey sevgilerden nefret ettim bugün.
geçen ay paralel sokağıma taşındım sözlük. ama hala eski alışkanlıkla ilk önce eski evin oraya gidiyorum, sonra dank ediyor kafama, devam edip yeni eve geliyorum. ne zaman alışacağım acaba? *
dün gece bir sivrisineği sıkıştırdım köşeye ama vuramadım. benim kanımı taşıyordu artık. baba dedi, sarıldım ağladım...
kendimi yakıyorum içimdekilerde yansın diye,
ama şimdi içimdekiler yakıyor ruhumu kendileri yansın diye.
aşırı dengesiz ve maymun iştahlıyım sözlük. ve ne mutlu bana.
bir microsoft ürününü register ederken sign in sayfası geldiği zaman hotmail hesabımı yazıp sign in olmak çok hoşuma gidiyor. sanki "ülen bak sen de hotmail hesabı almışsın, aferin aferiiin" diceklermiş gibi geliyor.
http://www.youtube.com/watch?v=a2KfxAi1u4E&NR=1&feature=fvwp
itiraf ediyorum arkadaşım evde mi diye aradığım için pişmanım.