bugün

Aylar öncesinden:
deliler gibi sevdiğin...onunla..karşılıklı yataklarda..uyumak... Sabah aynı anda..suratlarda aptal bir tebessüm...kısık gözler...dağınık saçlarla uyanmak...öğle yemeklerini beraber yemek..akşam yemeklerini de... Yemekten sonra içilen..sıcacık çaylarda..yan yana oturmak...büyülü anlardı...ve
sanırım az kaldı...

Aylar sonrasında: ve işte yine gitti... Odası, yastığı, yatağı boş kaldı... Ardından sıcaklığını da beraberinde bıraktığı, posta kutusuna sıkışmış bilekliği yaraladı... Beklemeye değerdi... Pembe bir köpük değildi asla... O her zaman güneşim olacak... Asla sönmeyecek...
entry girmekten çok oylama yapıyorum sözlük. hislerime tercüman olan, beğendiğim entrylere basıyorum hemen artı oyu. beğenmediklerime de eksi elbette. fakat prim yapmasınlar diye trollere eksi oy vermeyeceğim desem de dayanamıyorum sözlük. basıyorum eksiyi.
metallica vs gibi grupları sevmeyen insanlar olabilir diyorum ancak rock, metal vs sevmeyip de kötülüyenleri görünce sinir oluyorum.

kendisi sevmiyor ya pislik atacak. size ne arkadaşım yani giydiğim tshirtlerden ateist, satanist damgaları bile yedim. artık inat ettim takıyorum kulaklığımı gidiyorum, istediğimi de giyiyorum.
Bugün her zamankinden 2 saat erken uyandım. Plan şuydu, okula gidip balkan fizik kongresinde yapacağım sunumun provasını yapmak. Hızlıca bir kahvaltı ettim.

Önce ki akşam babamla aramızda geçen konuşma; (+ babam, -ben)
+Yarın sabah su söyle.
-Ben evde olmayacağım, kardeşim söyler.
+Kız çocuğu o, sen söyle 5 dakikaya gelir hemen. (Kız çocukları tek başına su söyleyemiyormuş.)

Tekrar bu sabah;
Kahvaltıdan sonra suyu söyledim. Evden çıkmak için suyun gelmesini bekliyorum. (50 dakikada geldi.) Sucuya söylene söylene evden çıktım, onun yüzünden geç kalmaya başlamıştım bile. Bir sigara yakıp içe içe metrobüse yürüdüm. Tam 8 dakika sürdü. Sonra "This is spartaaa!!" ve "hülouuoğğğğ" nidaları atan insanların eşliğinde, metrobüste gözüme çarpan çeyrek metre karelik alana attım kendimi. Gözlüklerimin üzerine düşen ve altından gözüme giren gereğinden fazla uzamış kahküllerimi büyük bir ustalıkla sadece kafa oynatma hareketleri ile düzelttim.

Yaklaşık 30-35 dakikalık cehennemin fragmanı olabilecek bir metrobüs yolculuğundan sonra, metrobüs durdu. 5 dakika olmuştu ve hareket etmiyordu. Dışarı baktım, önde 10 tane metrobüs birikmiş, yüzlerce insan yürüyor. Bomba ihbarı yapılmış, metrobüsler zeytinburnundan öteye hareket edemiyor. indim, bende kalabalığın arsına karıştım. Öğlen güneşinin sıcağı altında, içimden ettiğim ve bazen dışarı taşan küfürler eşliğinde tramvaya doğru yürüdüm. Oradan, metrobüsten daha da dolu gelen bir tramvaya +100 kişi eklendi. Plastik bir kabın içinde sıkıştırılmış sandiviç misali neredeyse homojenleşerek laleliye kadar gittim. Kendimi tramvaydan atar atmaz derin bir nefes aldım. T-shirt'üm sırılsıklam olmuş, saçlarımdan ter akıyor. Hızlı adımlarla okula girdim. Giriş değişmiş, eskiden sadece kart gösterirdik görevliye, şimdi makineye okutuyormuşuz. Makineyi analiz ettim biraz, sonra gerekli yere kartı tuttum, birazda yanda ki hademe amcanın el işareti yardımıyla.

Aynanın karşısında kısa bir çeki düzen verme faslından sonra sunumdan hocam ile(Doktora öğrencisi oluyor kendileri, lisansınıda yükseğinide doktorasınıda aynı ünide yapıyor.) akşam mailleşirken konuştuğumuz; "veri analizi odasında olurum. 1 den sonra gel, 4:30 a kadar oradayım." sözleri kulaklarımda yankınlandı. Hemen oraya gittim. Odaya girince 5 kafa bana çevrildi, tam hocayla göz göze geldik ki başka bir hoca(tahminen profesör falan, bodrumda düzenlenecek kongreden sorumlu herhalde) benim sunumumdan sorumlu hocayı gel bana yardım et diye çağırdı. Benim hoca boş dururmu, yapıştırdı hemen cevabı.(Bana)

+Ömer sen burada otur, ben gelirim.
-Tamam hocam, bahçedeyim ben.

5'e kadar okul bahçesinde takıldım, sigara, çay falan. Sonra hocadan telefon geldi, ben çıkıyorum diye. Yanına gittim hemen odadan çıkmadan.(Odaya geri dönmüş, eşyalarını topluyor.)

-Ama hocam, 1,5 saat yol geldim ben sırf bu prova için.
+Servise yetişmem lazım ama kusura bakma. (Burada + hoca oluyor.)
-Hocam tramvayla gidersiniz.(Yeni evlendi hanım efendi, evi bağcılarda.)
+Ama tek vesayit olmuyor o, aktarma rerörörö
-Bende eskiden güngörende oturuyordum. Ücretsiz otobüs koymuşlar güngören ile bağcılar arasına. (Normalde lalelideni, bağcılara doğrudan tramvayla gidiliyor ama çalışma var diye güngörenden itibaren tramvay gitmiyor, otobüs kalkıyor sürekli.)
+Ama otobüs 8 de bitiyormuş.(Kendini acındıran, halinden anlamamı bekleyen bir eda ile. Bu arada saat daha 5, sunuma provamız en fazla 30 dakika sürecek, rahat rahat yetişir hani.)
+Kusura bakma ömer.
-Peki hocam.

Ve hoca servise yetişmek üzere gider. Ben toplamda 3 saat yol(Baya ızdıraplı bir yol.) gidip geldiğimle ve 1-2 saat okulda beklediğimle kalırım. Halbu ki, tramvay ile evine dönebilirdi, belki biraz daha uzun sürecek olsa da. Buradan yardımsever hocama teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca kongrenin sitesine yeni gönderdiğim özeti değilde, 4 ay önce gönderdiğim hatalı özeti koyup, kitapçıklara onun basılmasına sebebiyet verdiği ve bu zamana kadar çalışmamda bana yaptığı üstün başarılı yardımlardan ötürü!(1 cümle bile yardımcı olmadı, ne fikir verdi, ne arayıp sordu aylarca.) çok çok teşekkürlerimi sunarım.
-kuş gibiyim. fakat kanatlarım yok.
-sigarayı günde 2 pakete çıkardım. elimden gelse, ekmeğin arasına azık ederim.
-daha geçen gün, yaklaşık 2 ay önce, elimde kendimi asacağım iple dolaştım evimde. o ipi tavana geçirebileceğim bir ilmek bulamadım. mimari, ölmemek için tasarlanmış.
-elim ayağım tutmuyor bugünlerde. sanki iç organlarım boşaltılmış. bir süs hayvanı gibiyim.
-insanların bu kadar çok sevgi açlığı çekerken, sevgisizliği tercih etmesi zoruma gidiyor.
-hayat için yaşlı bir dostum orospu demişti. tanrı ise pezevenk olsa gerek..
-annemi özleyemiyorum.
-babamı da.
-zaman akıp geçiyor. ve ben hala önümden akıp geçen zamanla elimi yüzümü yıkayamıyorum.
-içim acıyor her dem.
-kan kusuyorum artık. tadı güzel..
-hayatımın öyle bir noktasına geldiğime inanıyorum ki, ötesi yok.
-çıplakken ruhum arınıyor.
-bu aralar sürekşli başım ağrıyor.. özellikle de geceleri.
-gökyüzümü çaldılar..
-ordu mensubuyum bu aralar. savaş çıksa ne yaparım, bilmiyorum..
-ana caddelerde çırılçıplak koşmak istiyorum..
-tanrı beni yanlış anladı.
-kısa saçlarımla, yelesi kesilmiş bir aygır gibi hissediyorum kendimi.
-sabahtan beri yataktan çıkmadım. ruhum bir yatalak artık..
-çocukluğumda hep bugünlerin hayalini kurardım. çocukluğum bitti. bugünler ise iki yüzü keskin bir bıçak gibi. tutamıyorum..
-gitmek istiyorum. sadece gitmek. fakat biliyorum.. insanlar her yerde..
-insansız bir varoluş arzuluyorum.. ya da varoluşsuz bir insan. farketmiyor..
-zaman denen kapana kısıldım kaldım..
-dua etmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki. tanrı'dan ümidi kesmiş olmalıyım..
-bir kadın düşlüyorum hep. beni kavgalarımdan çekip alacak. kısa saçlı kafamı göğsüne bastırıp. her deliliğimi yaşamama bağlayacak. dengesizliklerimden keyif alacak bir kadın.. güzel kokacak. teni mezarım olacak bir kadın. gamzesi olacak.. dudakları güzel.. öleceğim onda. nefesim kesilecek. kalbim duracak. topuklarını okşayacağım. sırtını öpeceğim. ellerini koklayacağım. parmaklarını öpüp, emeceğim..
bir kadın sadece. bu kadar çok dişi varken evrende, benim istediğim, arzuladığım, sadece bir kadın. arınmış olacak tüm insani hırs ve bencilliklerden. annemden daha onurlu olacak. kız kardeşimden daha gururlu. konu bne olduğumda, yok sayacak her şeyi. gerekirse kendini. bir kadın sadece.. derdimin dermanı o çünkü. ruhumun ilacı o.. ben onun ruhuna ve tenine girdiğimde, orada kalacağım. bir daha incinmeyecek ruhum. kırılmayacak kemiklerim.. etlerim dökülmeyecek.. gözlerim açılmayacak sonuna kadar. yumacağım.. ve öylece kalacağım. o'nda..
-zaman benim. geleceğe düşüyorum.
-bir fırsatlar ülkesinin başbakanıyım sanki.. nemalanan gidiyor..
-ayrılıkları sevmiyorum. yine de insanı özüne döndürüyor. bencilliğine. pisliğine..
-bomboşum..
-ölsem, kanım akmaz.
-sıkışıp kaldım.. ya da sığışıp.. bilmiyorum.
-inancım yok artık.. tanrı bile ona sunduğum hakkı kaybetti.
-neden her hayal kırıklığımda tanrıya kızıyorum, bilmiyorum.. her şeyin planlayıcısı o olduğundan olsa gerek.
-ya tanrı yoksa? kaldıramam bu yokluğu.. umarım vardır.
-cennetten kovulmadım ben.. cehennemden kapı dışarı edilmiş olabilirim ama.
-uçmak istiyorum.. midem kalka kalka hem de. sadece uçmak..
-insanın bir evi olmalı.. soğuk kışlalarda aklım geçen en net düşüncelerden biris buydu. insanın bir evi olmalı. o evde de bir hayatı. yani kadını..
-adrenalin bağımlısı aptallar gibiyim. tek farkla. ben hayat bağımlısıyım.
-yazacak o kadar çok şey var ki. yetişemiyorum düşüncelerime.
-yağmurdan nefret ediyorum artık. mutsuzluğumun ve yalnızlığımın fonu olduğundan olsa gerek..
-kendimi öldürmekten korkuyorum.
-bu kadar çok yaşamayı isterken, nedir bu ölüm sevdam. bilmiyorum.. benim cehennemim de bu olsa gerek.
-"başkaları cehennemdir" demiş üstad. yanılıyor. başkaları kabir azabıdır.. diş ağrısıdır. doğum sancısı... cehennem ne ki!
-izafiyet teorisini, askerken bulmuş olmalı aynştayn abi..
-bir gün tüm kitaplarımı ve dvdlerimi yakacağım.. belki kendimi de.. bilmiyorum..
-artık, yazdığım bir yazıyı dahi geri dönüp düzenlemek istemiyorum.. bu kadar özeni ve ince düşünceyi hakeden kim?
-salaşım.. hiç olmadığım kadar hem de..
-kedinin oynayıp da karman çorman ettiği bir yumağım.. lütfen ucumu bul.. ve sök beni!!
-ayaklarım yere basmıyor artık.. çok mutlu olduğumdan değil.. ayaklarımı bileklerinden kestiğimden..
-hayat, ben geğirdikçe genzime kaçıyor...
-bazı anlarda, vahşi bir hayvan gibi oluyorum.. lütfen uyutun beni. morfinle değil. masalla. ya da masal gibi bir sevişle.. sevişmeyle..
-gözlerim kan çanağı.. buyurun içelim..
-hayatımın galası bitti.. şimdi siktirip gider misiniz lütfen!!..
kendimi tam anlamıyla dipte hissediyorum. bomboşum, içim çürümüş. mevsimi geçmiş meyve gibiyim tatsızım.

dün şans eseri bu seneki puanlara denk geldim, eğer tercih yapsaydım istediğim bölümü istediğim şehirdeki üni.den kazanıyormuşum. moralim çok bozuldu. dershanede dersi dinleyemedim çünkü aklım hep başka bir yerdeydi. toplasan on beş dakika dinlemişimdir.

eve dönerken birden aklıma esti kendimi yola attım. karşıdan kamyon geliyormuş. trafik ışıklarından biraz ilerdeyim, çarpsa asfalta yapışırım koca kamyon. yürüyorum ama, kamyon geliyor ben yürüyorum. hiç korkmadım, baktım öyle sonra devam ettim. eğer kırmızı ışık yanmasaydı ben bugün ölmüştüm. düşündüm, ben şimdi niye böyle bir şey yaptım ki diye. o kırmızı ışığın yanması benim için bir mesaj niteliğindeydi. demek ki, yaşamam gerekiyor dedim. arkamda teyzeler var yolda yürürken arkamdaki teyzelerin ''cık cık''lamalarını duydum. banaydı bu...
Bugün girmem gereken bir sınavı siktir edip akşama kadar dolaştım annemler öğrendiğinde ne olacak bilinmez.
çay kaşığı bulamadığım için kahve içiyorum bunu da çatalla karıştırdım. öte yandan canım çay istiyordu. neden böyle bir şey yaptım ? içinden çıkamıyorum. yemin ederim ki çok saçma.
itiraf ediyorum -hem de bu kalıbı kullanaraktan- aptalım galiba. yapacak bir şey yok.
avukat adayı mıyım bilmiyorum ama kesinlikle vicdanı yüksek konuşan bi insanım. bugün hacze gittik. eski avlulu ahsap bir ev. kadin acti kapiyi neden geldiğimizi biliyor gibiydi. içeri buyur etti zaten kolu komşu camlarda. kadının kucağında 1 bucuk yaşlarinda bir bebek ama dünya tatlısı. adı yiğitmiş. bir de abisi var yiğit bebeğin. abi dediğime bakma 6 yaşında adı arda. mavi üç tekerlekli bisikletine biniyordu biz avluda konusurken. borcunu ödeyemeyeceğini söylemesine gerek yoktu. evin kapısını açtı bi buzdolabım bide televizyonum var alın dedi. eşi gectigimiz yıl kaza gecirmis, yeni calismaya başlamış, pazarcıymış. biz evin kapı ağzında konusurken yandaki odadan bi teyze seslendi bana. girdim iceri oturacak koltuk yok. komsular bi divan vermis sadece. teyzem yerde oturuyor, iki abla da yazmalara oya yapıyordu. belli satıp para kazanacaklar. yigit geldi sarıldı dizime icini çeke çeke ağlıyor. ardaya da dedim yaşın gelmiş seneye gidersin okula, yüzünü eğdi çocuk. sanıyorum ki gidemeyecek. icra müdürü yere oturup tutanağa evde Haczedilecek mal olmadığını yazdı. çıktık kapıdan hayırlı işler dilediler. ablam bu işin hayır neresinde diyemedim. simdi yiğit büyüdüğünde bunları yasamamış sayabilecek mi sanmıyorum. insanlığımı çıkarken o esikte bırakmadım sözlük hala benimle. ve ben insanca yasamayan insanların elinden tutmadığımız için insanlıklarımızdan utanıyorum.
merve diye bi kiz vardi. bu kiz biraz safti. en basit espirilere bile gulen facebookta kendi fotograflarini begenen bos kizlardandi.
neyse bi gun merveyle konusurken merve cok sacma bi sey soyledi ve ben patlayarak guldum. zaten nezle oldugumdan surekli akan burnumdan yesil bir sivi daha dogrusu sumuk asagiya dogru akti. hemen duruma mudahele ettim merveye rezil olmanin igrencligini yasiyorum. kacip gitsem mi diye dusunuyorum o derece utaniyorum ama bi baktim merve hicbir sey olmamis gibi sanki o an hic yasanmamis gibi guluyor konusmaya devam ediyordu. ulan o an merve yi alnindan opmek istedim sozluk boyle saf bi kiz nasil da bu kadar anlayisli davranabiliyordu? oyle samimi ve dogaldi ki benim icin adeta karsimda baska biri oturmaktaydi. gozlerimin icine bakarak konusarak bana "hepimizin basina gelebilir siktir et" mesaji veriyordu.
insanlar hakkinda yallar icinde olusup beynimize yerlesen dusunceler bir anda ucup gidebiliyor.
bugün, hayatımda belki de ilk defa kendimden nefret ettim.
bugün, hayatımda belki de ilk defa bu denli üzülmeyi hak ettim.
bugün yaşamış ve yaşatmış olduklarımdan, hayatımda hiçbir şeye olmadığım kadar pişmanım.
bugün, en içten özürlerimi diliyorum;
ve bugün, hayatımda en büyük istekle; affedilmeyi bekliyorum...
yine bir telefon geldi yine gecemin içine sıçtı. ya amk olmaz böyle şey bir insan nasıl bir insanın hayatının amına koyar 2 dk da ?!
teskere olsam alınmam daha da bi şey demiyom.

edit: uyarı geldi teskere değil tezkere diye, şuan sarhoşum ve onun adı artık teskere! tes-ke-re.
edit 2: şuan tabii ki tezkere.
bugün 30 ağustos!

evet arkadaşlar...

düşmanların recm edilerek denize döküldüğü gün!

tanrım ne şanlı bir gün...

91 yıl sonra bugüne bakalım,

1922'de götlerine tekmeyle kovulan düşman bugün el pençe diva halde içeri davet edilmiş.

dillerinin ucundaki tek kelimeye bakar olmuşuz. emirleri anında yerine getirebilmek için...

91 yıl öncesinden ne kadar geriyiz farkında mısınız?

ne kadar gurursuzuz, onursuzuz, vurdumduymazız, umursamazız...

ne kadar vatanseveriz peki? bir zerre bile etmez.

30 ağustos ruhu kayboldu. kaybolalı çok oluyor gerçi...

birileri kendinden ümidi kesip, yöneticilere ümit bağladığında kaybettik o ruhu.

bilmedikleri şey ise, savaş çıktığında o yöneticilerin anında yok olacağı ve bu ülkenin yine halka kalacağıdır.

savunan, o hapislerde süründürülen askerler olacak... direniş için sokağa dökülen çocuklar olacak... gerçek vatanseverler olacak...

tek üzücü şey, titretip kendine getirecek olay bir felakettir.

o felaket başa gelmeden uyanmanız dileği ile...

yyyy.
çok seksiyim.
insanlar Bir Adamın Bütün Hayatının Bir Tek Kitapla Değişebileceğinin Farkında Değiller.
yakın dostum hakkari şemdinli ye yedek subay olarak gidecek...

gurur duyuyorum onunla yürü be kardeşim!

not: iyi temennilerinizi esirgemeyin sayın yazarlar.
dört oyla info oylamada 8. sırada olabiliyorsam vay sözlüğün haline!

bu sözlüğün hep vardı oylama problemi ama bu kadar değil. eskiden altıncı nesil bir yazardım ben burada. haliyle 2009 dan beri biliyorum sözlüğün durumunu. foruma döndüğü zamanlar oldu, trollerin gırla gittiği zamanlar oldu, ayarcıların cirit attığı, oylamanın boka gittiği, uzun entryler oylanmıyor ühühü diye ağlayan yazarların olduğu, online yazar sayısının en fazla 350 olduğu zamanlar oldu.

850 aşkın yazar var bu ne oylama kıtlığı ?

sonra niye sözlüğün kalitesi düştü. düşer tabi amk! *
Ben bunu sana yazıyorum senin haberin yok. Olmaz da zaten.
Seninle karşılıklı sigara içmeyi özledim. ikimizin kulağında kulaklık, farklı müzikler dinlemeyi özledim. Kim bilebilir ki belki de aynı müzikleri dinlerdik. Müzik dinlerken sigaranla dertleşmeni özledim ben. Acaba sende benim gibi hayatı, yaşamayı sorguladın mı?
Şimdi ışıkların kapalı, perdelerin sönük. Neredesin ki?
Pencerelerimiz karşı karşıyken biz çok uzağız gizemli.
Sen bilmesende biz çok dertleştik, çok şey paylaştık.
iyi uykular saklı gölgem. iyi uykular yabancı.
sabah Edirneye gezmeye gideceğiz inşallah değer.
2 sene önce tam bu dakikalardı. telefondaki kişiye 'yarın ramazan bayramı, zafer bayramı ve hayatından çıkışıma dair kutlayacağın 3. bir bayram' demiştim. zaman çabuk geçiyor.
sözlük yazarlarının umuma arzetmeyi göze aldığı kişisel hissiyatıdır.
2 tane entry'm işte budur üstat olarak eklenmiş. kim eklemiş bakamıyomuşuz dedi moderatör abiler.
bugün dubalara yakın yerde yüzerken altımda sersem sersem bir yüzen balık gördüm. lan dedim bi yakalamaya çalışayım bakalım ne olacak. daldım bunun peşine. bu dibe gittikçe ben de gittim. ulan öyle kaptırmışım ki kendimi kulaklarımın ağrısıyla kendime geldim. beynim patlayacak gibiydi amk. yüzeye çıkana kadar boğulacaktım la.

neyse aradan yaklaşık 8 saat geçmesine rağmen hala kulaklarım ağrıyor. bazen çok salaklaşıyorum mınaki.
mna koyim şifreli yayına geçtik yine. sevgilimin dediklerinden bi bok anlamıyorum. kesin birşeyler yaptım, imâlı bir ses tonu seziyorum. yabancı atasözlerini türkçeye çevirmesin kimse mk anlamıyoruz.