bugün

ünlü italyan yönetmeninin korku üçlemesinin ilkidir. ikincisi "inferno" filmidir. üçüncü film ise hala çekilmemiştir. daria argento bu filminde ışığı çok iyi kullanmıştır.Renk,ışık ve dekorlar bir bütünlük teşkil etmekte ve süper bir atmosfer oluşturmaktadır. modern cadılık üzerine çekilen ilk korku-gerilim filmlerindendir.
filmde hakim olan kırmızı rengin kullanımı çok güzel ve estetik olsa da diğer renklerin ve ışığın kullanımı gayet aleladedir. esas üzerinde durulması gereken müzik ve sahne uyumudur.
an itibariyle, zapping yaprkene tv 8'de duraksayıp dumur olmama vesile olmuş film. şu an tv 8'De veriyorlar. ayrıca 1977 yapımı olup, belki de dario argento'nun en iyi filmi olmasa da, müzikleri, giriş ve de kapanış sekansıyla, her tür sinemaseveri etkileyebilmiş bir filmdir. ama goblin'in yapmış olduğu soundtrack unutulmaz.
karanlığın, güneş devredeykense gizemin yer yer baskın olduğu, dario argento' nun ustalık yapıtı.

--spoiler--
kız pencereden dışarı bakarken, iki gözle karşılaştı. karanlığın içinden bir çığlık koptu.
--spoiler--
--spoiler--
13-14 yaşındaki kızlar için bir bale okulunda geçer film.
Okulun müdiresi, aslında bir cadıdır. Tüm okul da,
bu cadının "operasyonları" için bir kamuflajdan ibarettir.
Filmin kahramanı olan genç kız (tam yetişkinliğe geçişin eşiğinde bir bakire)
birbiri ardında işlenen korkunç cinayetlerden "dışarı doğru"
kaçamayacağını anlayınca, kötülüğün merkezine gitmeye karar verir.
Psikanalitik metaforlarla arası pek iyi olan, muhtemelen bunları
bilinçli kullanan Argento, bu ilerleyişi bir spiral şeklinde kurar.
Genç kız spiral bir koridordan merkeze, cadının inine (rahme) doğru ilerler.
Oraya vardığında bulduğu, son derece yaşlı, kötü bir kadındır;
bir kocakarı, evrensel kötü anne, kendi geleceği, "öteki"si, gölgesi.
Onu öldürdüğünde "Karanlığın Kalbi" tüm gövdesini de yanına alarak yok olur.
Genç kız yanmakta olan okuldan çıkar ve yağmurda uzaklaşır.
Yüzündeki ifade bir yetişkin ifadesidir. Ergenlik ayinini geçmiş,
bir yetişkin olmuştur artık; öldürdüğü cadı (anne, gölge) gibi bir
kocakarı olma yolunda en önemli adımı atmıştır, üstelik her genç kız gibi
bu adımı kanla mühürlemiştir. Suspiria örneği,
bizi ortaçağ romansından modernist romana kadar hep
erkeğe ait bir uğraş gibi görünen "quest"in dişil yanıyla tanıştırır;
bunu yaparken de onun örtük anlamlarından birini ele verir:
Filmdeki genç kızın "quest"i kadın olmak, yetişkinliğe, doğurganlığa
adım atmaktır aslında. Bunu başarmak için ise,
kendindeki cadıyı (doğurgan olmayan kocakarıyı) öldürmek zorundadır.*
--spoiler--
(bkz: tenebra dentro)
Korku sinemasının babalarından biri olan Dario Argento'nun filmografisinden öne çıkan filmlerden birisi "Suspiria".

Film, harika bir başlangıç yaparak seyircinin tüm dikkatini ekrana vermesini sağlıyor fakat sonraki yarım saat biraz daha durağanlaşıyor. Neyse ki son 40 dakika. filmi başyapıt yapmaya yetiyor. Filmde kullanılan objeler, renk kullanımları, mekan tasarımları ve müzikler de muazzam. Argento'nun okulda oluşturduğu gotik ürkütücü atmosfer ise görülmeye değer. Özellikle ilginç sonuyla da seyirciyi hayretle büyülüyor. Ayrıca film -bildiğim kadarıyla- ses efektlerinin kullanıldığı ilk filmler arasında yer alıyor.

Film, beni çok korkutup, germese de filmi izlerken büyük keyif aldım. "Suspiria" bütün sinemaseverlerin seveceği türden bir yapım değil, bu yüzden herkese öneremeyeceğim. Fakat bence gerçek bir sinemaseverseniz kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
bu filmin son 12 dakikasından daha korkunç olan bir şey varsa; o da ilk 92 dakikasıdır mottosuna sahip film.
filmi tarafsız olarak eleştirmem gerekirse şu açıklamaları yapmak zorunda kalırım:

birinci olarak , filmin reklamı haddinden iyi yapılmış.. yani izlemeden önce gerçekten inanılmaz bir korku doyumuna ulaşacağımı düşündüm.. 12 dakikadan korkunç ilk 92 dakika , filmi o dönem izleyenlerin bir çoğunun kalp krizinden ölmesi , korku klasiği denmesi vs.. bunlar gerçekten bir korku filmi için iyi nitelikli eleştiriler ve bir izleyici için umut veren yorumlardı.. ve her duyan gibi büyük bir heyecanla filmi buldum.. hatta bu eleştiriler filmi izlemekte tereddüt ettirdi ,acaba çok mu korkunç diye düşündürttü ilk baş.. dediğim gibi abartı bir reklamı var..

ikincisi korku filmi izleyicisi farklı beklentilerde olabilir.. örneğin kimisi kan görmek ister , kimi ani hareketlerle irkilmek ister , kimisi ise tüm film boyunca gerilmiş şekilde oturmak ister.. filmi bu beklentilere göre değerlendirecek olursam:

film konu bakımından gerçekten eleştirme gereği bile duyamayacağım kadar sıradan hatta ne yazık ki basit ve uyduruk bir film.. konusu ile ne yazık ki korkutmayı bırakın , kahkalarla gülmeye sebep olabilecek bir yapım.. bu yüzden inanılmaz bir hayal kırıklığı yaratıyor ve izlediğiniz zamanın boşa geçtiğini düşündürttürüyor.. ve saydığım hiçbir korku filmi izleyicisi grubunu doyurabilecek ölçüde değil.. filmin tek güzel tarafı ise dekor ve havası.. olaylar ne kadar saçma ve komik gelişse de, oyuncular ne kadar sırıtsa da, dekor iyiydi.. yani bir korku filmi için iyi düşünülmüş bir hava yaratılmıştı.. fakat ne yazık ki dekorun düzgün olması yeterli değil bir izleyici için.. bu yüzden gereksiz bir film olduğunu belirtmek isterim..
yalnızca dekor, ses efekti ve müzikleri için izlenebilecek film. ayrıca filmi eleştirirken, yapım yılına dikkat etmek gerekir. "yayınlandığı tarihte izlesen altına sıçardın" derker adama.
hücresel tırstırma yaşatır...
technicolor ve giallo der, argento'lara baba-ogul te$ekkur eder ve bu filmin onculuk ettigi filmleri ara$tiradurunuz derim.

ev odeviniz de $u:
kac adet film suspiria'ya saygi duru$u yapar? hangileri?

sure ba$ladi.
soundtrackleri feci ürpertir.
bu filmi in the mouth of madness a benzetirim.son dakikalarina kadar gerim gerim geren ama sonunda yaratiklari-cadiyi gostermesiyle birlikte buyuyu bozan filmdir.
film müziklerine, kullanılan renklere hayran kaldığım bir baş yapıt. ne kadar basit olsa da konusu korkutabilme yetisine sahip film. bir kült.
1970'lerde yaptığı korku filmleriyle bu alanda yeni ve çok yetenekli bir tavır sergileyen italyan Sanatçısı Dario Argento'nun zaman içinde ayrı bir değer kazanan ve klasikleşen filmlerinden biri. Çok usta bir gerilim sanatçısı olan Dario Argento'nun renkleri kullanımı da çok başarılı. Özellikle ıssız bir meydandaki köpekli sahne etkileyici.

Amerikalı bir kız, italya'da kaydolduğu bir sanat okulunun cadılarca yönetilen bir korku ve kıyım merkezi olduğunu dehşetle öğrenir.

Yönetmen : Daria Argento
Senaryo : Dario Argento, Dario Nicoldi
Görüntü : Luciano Tovoli
Müzik : Dario Argento
Oyuncular : Jessica Harper, Alida Valli, Joan Bennett, Stefania Casini, Udo Kier

1976 italya yapımı, 97 dakika
1977 de cekilen Dario argento nun Inferno ve la terza madre ile birlikte le tre madri üçlemesinin vasat senaryolu ilk bölümüdür. En iyi korku filmleri arasında yer almasının sebebi filmde renkleri öne çıkaran teknikler ve o güne dek görülmemiş vahşet sahneleridir. Müzikler progressive rock grubu Goblin tarafından içi su dolu tenekelere kemiklerle vurularak, sık sık duyulan tiz çığlıklar ve nefeslerle salt enstrüman ürünü müziklerden daha başarılı olmuştur. Beni izlerken huzursuz eden parçaları goblin sette oyunculara çalmıs ve onların yüzündeki korkunun naylonlugunu en aza indirmiştir.
bu filmin kapagini gorup de filmi almak istedigimde mekandaki gorevli bana filmin kadinlara yonelik oldugunu soylemisti.ama neden bahsettigini anlamayarak buna ragmen filmi almistim ve oldukca da begenmistim.simdi anliyorum ki bu sozu eden kisi buyuk ihtimalle filmi izlememisti ve sadece kapagindan yola cikarak boyle bir soz etmisti.soz konusu kapak icin:
http://www.imdb.com/media/rm1229951744/tt0076786
eski bir film olmasına rağmen, akılda kalan, korkutan ve herşeyin teknolojiyle alakalı olmadığını kanıtlayan bir dario argento filmi.
-spoiler--
filmin ortalarında bulunan yatakhane sahnesiyle insanı huzursuz eden film.
-spoiler--
Galiba kendi zamanına göre muhteşem bir korku filmi ama şimdi izleyince pek bir halta benzemiyor tabi.
rahatsız edici ortamı, masum yüzlü suzy bannion rolündeki jessica harper' ın iyi oyunculuğu, mükemmel görüntü yönetimi ile renk müzik kadansları ve çekildiği dönem teknolojisine göre oldukça başarılı görsel efektleri ile suspiria korku-gerilim filmlerinin en büyüklerindendir. klasikleşmiş dikenli tel ve kırmızı fonlu uyku sahneleri sinema tarihinde önemlidir. gösterildiği tarihte hamilelerin izlemesinin tavsiye edilmediği ve sinema salonlarında sık sık bayılma olaylarının vuku bulduğu hatta yasaklanmasının gündeme geldiği rivayet edilir.
neyin çekildiğinin değil, nasıl çekildiğinin önemli olduğunu anlamamızı sağlayacak dario argento filmidir. metaforlardan anlamayan biri icin konusursak eger konu tatmin edici değil, hatta kimilerine göre komik de sayılabilir. oyunculuk da açıkçası doyurmuyor insanı. ancak müzikle sağlanan bütünlük ve nasıl kavramı burada devreye giriyor. müziklerle birlikte çok sinir bozucu sayılabilecek bir film.
okuldakilerle tanıştırılması falan, aklıma harry potterdan sahneler geldi izlerken. izlenilesi, gergin müzikli film.
her sahnesinde azda olsa kırmızı kullanılmıştır. oje gül vs...