bugün

türk silahlı kuvvetlerinde sayısı 26 bin 278 dir.
Olmak için başvurduğum sıfat/konum dur. Hakkımda ne hayırlı ise o olur umarım.
sülalemdeki 6 akrabam subaydır.
rütbeleri karışık olarak
-tuğgeneral(dayım)
-tabip üsteğmen(amcam)
-emekli astsubay k. başçavuş(dedemin kardeşi)
-emekli astsubay k. başçavuş(dedemin büyük abisi)
-albay(babaannemin dedesi) çok anısını dinlemiştim *
-paşa(yanılmıyorsam tuğgeneral babaannemin dayısının kuzeniydi çok överdi babaannem haliyle *
er oğlu erim gururluyum mutluyum canımız kanımız bu cennet vatana feda olsun...
%80'i belki daha fazlası bir başkasının hakkını yiyerek o konuma seçilmiştir.
Gel de şereften, onurdan bahset.
kimisi çok candan, kimisi azrailin vücut bulmuş hali insanlardır.

eğer candan olanından varsa, bana bir askeri bot göndermek de isterse mesaj kutumu tıklattırabilir. bir de dua falan okuruz işte *
özü moğolcadan gelmektedir ve anlamı aslında: yüksüz, çocuksuz hatta kısır anlamını taşıyormuş.
Olmak istediğimdir.
türkiyede pek değeri olmayan meslek. hadi olayım derseniz baştan bilgi, özel hayatınızı kerterler, her türlü fişlemeye maruz kalabilirsiniz, içeri falan atılabilirsiniz. vatan için can vermeyi göze aldığınıza dair and içmiş olmanız ve şaka maka ülkenin götünün güvenliğinden sorumlu olmanız günümüzde pek manidar birşey değil.
düşmanlarımız önce subayları öldürür.
-mustafa kemal atatürk
üstlerinin muvazzaf astlarına göre daha bi aşağılayıcı yaklaştıkları sözleşmeli olanları da mevcuttur.
(bkz: sözleşmeli subaylık)
Azerice "bekar" anlamına gelir.
(bkz: kadın subay)
bir ayağı bok çukurundayken diğeri bir baloya giriş yapar. 14 yaşında seçtiği mesleğin zorlukları bir bir omuzlarına çökerken gencecik yaşında insan sorumluluğunun ne demek olduğunu bilen kişidir subay. evet, dedikleri gibi rahatsızdır ülkenin gidişinden. ancak ezberlenmiş şekilde yönetime el koyamadığından değil; gençliğin boş bakışlarından rahatsızdır. hakkari'nin soğuk gecelerinde iki gram sera naylonunu askeriyle paylaşır. çok uzaklarda bıraktığı kız arkadaşıyla eşiyle paylaşamadığı battaniye gibi değildir o. çok farklı hisler vardır. üç kuruşluk insanların gözünün olduğu orduevlerine girememiştir bile. emeğin ne demek olduğunu bilir. anne babasının eğitmediği çocuğu kardeşi gibi sever. birşeyler öğretmiş olmanın verdiği mutlulukla gurur duyar. yaşıtlarının kampüslerde, sortie'de, sole mare'de ne haltlar yediğini bilirken bir köşede çilesini çeker. can ciğer kardeşinin şehit cenazesinin saatini öğrenir başka bir kardeşinden. gidemez bile son yolculuğuna uğurlamaya. ama botlarını boyatıyordur bir mehmetciğe. en güzel yerleri kapmış olan askeriyenin kaymağını yer. lojmanlarda bedavaya oturur. eşleri 2TL'ye saçlarını boyatır. çocuklarını askerler okuldan makam arabasıyla alır.
önce şerefini sonra hayatını düşünen, parayla satın alınamayan adamdır subay!
büyük çoğunluğu harp okullarından mezun olan, teğmen ile orgeneral arasındaki rütbelere haiz kişi.
çoğu halkı tepeden bakar.
silahlı kuvvetlerin yöneten ve hiyerarşik düzende en üst tabakada bulunan sınıfıdır. kimisine göre subaylar rahattır, ameli boyutta işlere pek karışmadıklarından astsubay ve uzmanlar tarafından tepki görebilirler ama durum öyle değildir, subay komutandır dolayısıyla astlarının yaptığı ve yapamadığı her şeyden sorumludur, en zor şeyi yapandır(karar veren ve sonuçlarına katlanan) zordur neticede subay olmak hele ki içinde bulunduğumuz durumda, ama subaylar türkiye için kıymetlidir.
teğmen olarak harb okulundan mezun olur. hiçbir sınav ve ya yeterlilik ve ya kritere tabi tutulmadan albay olur. böylece yetersiz birçok kişi albay rütbesi ile yönetim kademesindedir. çok değerli generallerin var olmasının yanında bu yetersizlerden bazıları da general olur, sırf iyi takla atabildikleri için. zeka kullanılmasını gerektirmeyen bir işte çalıştıkları için kendini yetiştiremeyenler emekli olunca sivil hayatta da kendilerini komutan zanneder ve emirlerini komşuya,pazarcıya, boyacı ve bankacıya vermeye çalışır. *
Harp okulunu bitirip teğmen olarak mezun edilen yeterli fizik ve akademiye sahip olan bireylerdir.
bütün cisimlerle,kişilerle ve durumlarla kavga edebilen insandır.
misal;

-bu masa niye burada?

-bu adamlar burada ne yapıyor?

-kim dedi?

-bu ağacı buraya kim dikti?

-bunun sorumlusu kim?

-yaptınız mı, ettiniz mi, biliyo musunuz?

-niye böyle yaptın?

-esas duruşunu düzelt.. vs...
asıl anlamı evlenmemiş/bekâr olan türkçe sözcük.

bir dönem devletlerin askerlere evlenme yasağı koymalarından dolayı günümüzdeki anlamına evrildiğini düşünüyorum.
ay'ın altında yaşayan insanlara denir. (sub-ay) * *
benim yaptığım iştir, ameleliktir.

not: kötüleme anlamlı değil, o da bir meslek...
(bkz: #9868039)
kelimenin kökü sü'den gelir
sü atlı demektir bayda insan anlamına gelir zaman içinde halkın arasına karışan bu kelime eriyip anlamını yitirmiştir.
hakkında bolca yanlış fikir edinilmiş meslek. özellikle türkiye şartlarında.

şimdi subayların güneydoğu'da orada burada soğukta nöbet tuttuğu, vatanı müdafaa ettiği filan yazılmış ancak atlanan bir nokta var. subay bunu sevabına değil işi olduğu için yapıyor. hiçbir subay görevini layıkıyla yapan bir polisten, bir savcıdan ya da bir öğretmenden daha şerefli değildir ya da daha fazla saygıya değer değildir. "vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır" sözü unutulmamalı. asker üniformasıyla kutsal bir şey yapılıyorsa onu da daha 20 yaşında gencecikken hiçbir maddi karşılığı ve gönüllülük esası da olmadan görev yapan askerler yapıyordur. kısa dönem ya da yedek subaylar da değil. erler yapıyor bu işi. eve o nöbet tutulan üs bölgelerindeki dikenli telleri de inşaat ustaları değil yine o mehmetçik taşıyor sırtında silahı ve mühimmatının üstüne.

konuyu dağıtmadan subay mevzusuna döneyim. bu adamlara peşinen kahraman sıfatı yakıştırmak ancak ordudan medet uman, asker yalakası insanların işidir. ele avuca gelir bir başarısını görsek herhalde biz de övgüyle bahsederdik. ama şöyle bir bakıyorum yakın geçmişe, heronların pkk'ya çok zarar verdiği için düşürülmesini isteyen subayların konuşmaları, askerin eline ceza diye pimi çekilmiş el bombasını veren şerefsiz teğmeni, şehit yakınlarını "vatan sağolsun"dan başka bir şey dersen diye tehdit edenleri, bu ülkenin bir gerçeği ve değeri olan başörtüsünü görünce bulunduğu mekanı bombardıman varmışcasına terk edenleri, başkomutanı davet ettiği halde ki bu teorik olarak emirdir davete icab etmeyip o sıkı sıkı sarıldıkları iç hizmet kanunu'na "emre itaatsizlikten" muhalefet ettikleri, yine iç hizmet kanununda tabur komutanı (binbaşı) rütbesinden aşağısı için posta tutamayacağı belirtildiği halde yüzbaşısından, üsteğmenine, teğmeninden, hatta astsubayına her biri bir askeri köle niyetine kullandığını hatırlıyorum. inanın askerlik mesleğine hayranım ama tsk'nın da bir realitesi var bunu görmezden gelemem. botunu askerine boyatan alçakları gördükten sonra ben bu adamların yaptığı iyi şeyleri artık savunamam.
beyin takımıdır. her işi yapmaz, yaptırır. organize eder, koordine eder, yönetir. işi budur. savaşmayı da bilir, sevişmeyi de * iş yapmayı fiziksel olarak algılayanların, yan gelip yattıkları yanılgısına kapıldıkları insanlardır.

bir çatışma esnasında kimin nerede, ne zaman, nasıl, ne yapacağını söyleyen subayın vurulduğunu düşünün. o birliğe ne olur?

bilinmesi gereken şudur; er beş barfiks çekiyorsa, bu adam on barfiks çeker. er g3 ile ateş etmeyi biliyorsa, bu adam g3, mg3, law, rpg 7, kannas, m16, kaleşnikof vs. silahla ateş etmeyi bilir. er sağa dön, sola dön, rahat, hazır ol biliyorsa, bu adam o komutların kitabını yazar. erin cebinde parası yoksa, bu adam çıkarır askerinin cebine para koyar. en düşük rütbelisinin emrinde en az yirmi adam vardır ve her birini öz kardeşi gibi sever bu adam.