Housekeeping departmanını yıldıran eylem.
Çal kardeşim koymuş oraya senin için götür kullanmadığını. Hatta özellikle isteyen var veriyorlar zaten. insan olan böyle yapar.

Şimdi hayvan olanların yaptığını anlatıyorum. Otellerde aksi belirtilmemişse her gün odalarda bu tür temizlik malzemesi yenilenir temizlik yapılır. Hayvanlar arıyor gr'yi bizim odada şampuan yok, o yok, bu yok yenilenmemiş diye şikayette bulunuyor. Her odadan sorumlu bir katçı vardır, zavallı ekmeğinin peşinde bir kadın, kabak bunlara patlıyor. Bir oldu, iki oldu, üç derken bir gr ve kat şefi çıktılar odaya(bu suç aslında) çantalarını peçete, şampuan, sabunla doldurmuşlar. Allah belanızı versin. Türklerin gözünü seveyim, kaprisini seveyim. Bu nedir? Burası da beş yıldızlı, parayla olmuyor demek ki.
Aile büyüklerinin ''al al sabunları al'' sözü üzerine gerçekleştirilen davranıştır.
yazları antalya, muğla gibi turistik şehirlerdeki otellerde komilik yaptığımda başıma gelen rutin olay.
belli bir kültürün insanının daha bir havalı hali.

(bkz: düğün salonundan kaşık yürütmek)
'Öl daha iyi lan!' dediğim olaydır.
büyük bir illüzyon ustalığı gerektiren iştir.
en son kaldığım otelden (adını vermicem) ayaklı masa lambası çaldım.
(bkz: rus olmak)
kleptomani başlangıcı..
sabun ve şampuan zaten bize sunulan hizmetler içine dahil olduğundan bunlardan farklı olarak ortak olan eşyaları çalmak daha zevklidir.mesela canım pahalı otellerde bardaklar bile bir güzeldir mesela hatıra olur diye bir tane hatta çift olsun diye iki tane almak insanın otel yaşamına tuhaf bir aksiyon katar.
'parasını veriyorum her şey hakkım' zihniyetinde olan insanların tıpkı kapanış saati sekiz olan bir mağazaya sekize beş kala girip kapanış saatinde çıkmaması; 'amann ben müşteri değil miyim, alış veriş yapıcam o kadar, para kazandırıcam' demesindeki küstahlığın, saygısızlığın, bencilliğin ve de en önemlisi verilenden daha fazlasını karşılık olarak beklemenin otel odalarındaki tecellisidir.
yapılmaması gereken bir harekettir. haram maldır, el uzatılmaz.
otelden herhangi bir eşya çalmaktır. çılgın şarkıcı avril lavinge nin yastık çalma hastalığı var otelden. zevklidir.
hilton oteller zinciri havlu ve bornozların üzerindeki hilton işlemsini kaldırdığı otellerinde çalınma oranının %300(üçyüz) oranında azaldığını tespit etmiştir. bundan kelli artık hilton otellerindeki suitler, kral dairesi, balayı suiti, open roof vs. gibi odalar hariç oteldeki odaların bir çoğundaki havlu ve bornozlar işlemesizdir.
amerikalılara göre ilk üç; havlu, bornoz ve sabundur. sonrasında şampuan ve yastık(oha) gelmekte. otellerin ücretlerinin neden böyle kol gibi olduğunun nedenidir ayrıca.

"hayır arkadaşım çalmayacağım bir şey, şunu 30 ytl yapsak" diyemezsiniz, adam nereden bilecek seni.
çoğu kez "bu sabunu bana ayırmışlar, ister burda kullanırım ister evde" mantığıyla yapıldığı görülmüştür. bu da gayet masumdur kanımca, nasılsa o müşteriye özel bir şeydir. ama olayı abartıp çarşaf, yastık, havlu, bardak vs. yürütenleri anlamak güçtür, nihayetinde insan düşünmelidir "bu çarşafta/yastıkta acaba daha önce kimler yatmıştır? bu bardaktan daha önce kaç kişi içmiştir?". bu tür insanlar uçakta yemekle birlikte verilen çatal, bıçak, kaşıkları da çantalarına sokarlar, "evde lazım olur" diyerekten.
ilk başta, otelden, havlu, bardak, kalem, kültablası, açacak gibi ufak eşyalar yürütmekle başlar. Bu tip ufak eşyalar bir süre sonra hırsızımızı kesmez, otelden yatak, Televizyon, mini bar, Klozet çalmakla devam eder. En son aşamada animatör, bel boy, temizlikci bayan çalmakla hırsızımız zirveye ulaşır. Hatta Otelin binasını çalmaya teşebbüs edenlere bile rastlanmıştır. Bizim bir arkadaş plajı çalmıştı mesela komple.
büyük otellerde otele girerken nakit de ödeseniz garanti için kredi kartı numaranız alınır. bir de otele giriş formu imzalatılır. bur formların en altında bit kadar yazıyla "ödeme yapmadığım takdirde kredi kartımdan iliğimi kemiğimi kurutun" yazar, altını da imzalarız.
otelde yürüttüğünüz şey sabun falan değil de, havlu vb bir eşyaysa dışardan sıfırına vereceğinizin 2-3 katını kredi kartınızdan hüp diye çekerler. ellerine sağlık.
illa hatıra lazımsa inin bara, "bu küllük kırılınca noluyo?" diyin, "bir şey olmuyor" denirse kırıldı farzetmelerini isteyin. hiçkimse alma demiyor, emin olun.
öğrenci kişisidir.
zira medikodan baharat almayı düşünmüştür çünkü evde baharat kalmamıştır cepte de para.
yemeklerin tadı da baharatsız olmazdır.
aytu specialden de şiş porsiyondaki pideyi çantaya koyar evine getirir.
yiyememiştir ama para da ödemiştir.
hatta gittiği her yerden çantaya bir tomar peçete koyamktadır.**
kibritlerinden dikiş setlerinden almak bende de adettendir.

tanıma gelirsek; içinizi rahatlatır, aynı zamanda bir hatıradır. o kibrit yanamaz olana kadar saklanır zira, sonrada kürdan yapılır *
bu tip insanlar yeni bir alt kültürün parçasıdır. filmler ve diziler de artık klişedir efendim.
zannımca tv kumandasının da yürütüldüğü görülen, ülkemizde gelenek halini almış uygulama...

'' o kadar para veriyorum, bi de şunları da aliyim de, param çöpe gitmesin'' düşüncesinin ham meyvasıdır.
bir çeşit hastalıktır. abartıp otelin müdürünü çalan kişiler bile görülmüştür.
rus milletinin en sevdiği şeylerden biridir.
friends dizisindeki ross karakterinin otel olan her sahnede sıklıkla vurgulanan hareketi.otel imkanlarını son noktasına kadar kullanma çizgisinin zorlanmasının kötü sonucu.