bugün

yusuf hayaloğlu şiiridir.

Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk.
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim kanıyor,
Olmasaydı sonumuz böyle.

Biri saksımızı çiğneyip gitti
Biri duvarları yıktı
Camları kırdı
Fırtına gelip aramıza serildi
Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi
Bizi yaraladı
Biri şarabımızı döktü
Soğanımızı çaldı
Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu
Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı... Olmasaydı sonumuz böyle

Gözüm yaşarıyor
Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Dağlarda çoban ateşiydik
Dolanarak mavzer yatağında
Ceylanın pınara inişiydik
Göğsüm daralıyor,
Yüreğim kanıyor,
Olmasaydı sonumuz böyle.

Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
Aynı çıtırtıyla uyanan birer serçe
Hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında
Birer çiğ damlasıydık
Bahar sabahında gül yaprağında
Dedim ya;
Hiç yoktan susturuldu şarkımız
Yüreğim kanıyor yüreğim kanıyor
Bitmeseydi... Bitmeseydi bizim öykümüz böyle

Göğsüm daralıyor
Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle.

acıtır...
ahmet kaya nın yüreğim kanıyor adlı parcasında gecen, yalınlığı ve etkileyiciliği ile adeta hafızalara kazınmış sözlerdir . öyle ki pek cok ahmet kaya fanı bile sarkının adını olmasaydi sonumuz boyle zanneder.

(bkz: yüreğim kanıyor)
(bkz: yak bi sigara)
kocaman bir ah'tır.
Vefat haberini aldığımız gün sınıf tahtasına kocaman harflerle yazdığımız cümle.
koskocaman bir ''keşke''dir.
Göğsüm daralıyor
Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle.

yusuf hayaloğlu yazmış, ahmet kaya okumuştur.
yüreğim kanıyor isimli şiir-şarkıda geçen ve iç burkan cümle. fakat şarkı ne alakaysa "keşke" ye yönlendirilmiş.
Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk
Gözüm yaşarıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

olmasaydı sonumuz böyle...
(bkz: böyle mi olacaktı)
Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk
Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Biri saksımızı çiğneyip gitti
Biri duvarları yıktı, camları kırdı
Fırtına gelip aramıza serildi..
Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi, bizi yaraladı..
Biri şarabımızı döktü, soğanımızı çaldı,
Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu!
Dedim ya, ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Dağlarda çoban ateşiydik
Dolanarak mavzer yatağına
Ceylanın pınara inişiydik
Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
Aynı çıtırtıyla ürperen bir serçe
Hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında
Birer çiğ damlasıydık
Bahar sabahında, gül yaprağında..
Dedim ya, hiç yoktan susturuldu şarkımız
Yüreğim kanıyor, ciğerim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle
yapcak bir şey yok.
ahmet kaya'nın 1987'de çıkardığı yorgun demokrat, ersen ve dadaşlar'ın 1992'de çıkardığı pasa gonlun bilir ve yavuz bingöl'ün 2002'de çıkardığı belki yine gelirsin albümlerinde "yüreğim kanıyor" olarak söylediği yusuf hayaloğlu şiiri.
Ahmet kaya'nın şarkıya çevirdiği yusuf hayaloğlu şiiridir.iki yorumda birbirinden güzeldir.

sakin göllerin kuğusuyduk,
salınarak suyun yanağında.
ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
sonumuzun adım-adım
yaklaştığını görürdük...

yarılan ekmeğin buğusuyduk;
paylaşılan zeytin tanesinin,
yüzümüze saldıran yağmur avanesinin.
biz hep üşüyen burnumuzu
avucumuzda hohlayarak yürürdük.

hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
hiçbir aykırı yanımız,
hiçbir yalanımız...
gözüm yaşarıyor,
yüreğim kanıyor...
olmasaydı sonumuz böyle!..

biri, saksımızı çiğneyip gitti.
biri, duvarları yıktı,
camları kırdı.
fırtına gelip aramıza serildi.
biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri
her şeyi kötüledi,
bizi yaraladı...

biri şarabımızı döktü,
soğanımızı çaldı.
biri, hiç yoktan vurdu,
kafeste garip kuşumuzu!
ciğerim yanıyor,
yüreğim kanıyor...
solmasaydı gülümüz böyle!.

dağlarda çoban ateşiydik,
sarmalayarak acı bir sevda masalını
ve hıçkırarak
hırçın rüzgârların kavalını...
namlunun, bağrımıza
sinsice sokulduğunu bilirdik...

ceylanın pınara inişiydik,
vedalaşan birkaç damla gözyaşının;
tenine kan bulaşan
o masum çakıl taşının...
oysa biz dualarımızda hep
birbirimizden daha önce
ölmeyi dilerdik...

bazı sorumluluklarımız vardı,
hayata ilişkin.
bazı basit sorularımız,
anlaşılır bazı sorunlarımız...
göğsüm daralıyor,
yüreğim kanıyor...
incinmeseydi gençliğimiz böyle...

birer yolcuyduk,
aynı ormanda kaybolmuş.
aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.
hep aynı kaderde buluşurduk
sevmeye tutuklu gibi...

birer tomurcuktuk hayatın kollarında.
birer çiğ damlasıydık,
bahar sabahında,
gül yaprağında...
dedim ya,
hiç yoktan susturuldu şarkımız!
yüreğim kanıyor,
yüreğim kanıyor...
bitmeseydi öykümüz böyle!.
an itibariyle kurduğum cümledir.
- olmasaydı sonumuz böyle.
- nasıl olmasını isterdin ? baştan alalım.
derin bir parçada derin bir nidadır.
yukardan aşağıya bastım lan artıyı alın tepe tepe kullanın.

yusuf hayal oğlunun yazdığı rüya gibi sözler beni benden alır dinlememe lazım. *
ahhh ulan'dır
ahmet kayanın okuduğu, her dinleyişte iç burkan parça.
hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
hiçbir aykırı yanımız,
hiçbir yalanımız...
gözüm yaşarıyor,
yüreğim kanıyor...
olmasaydı sonumuz böyle!..

insanın içine işleyen her defasında aynı tadı veren şarkıdır.
her gözyaşında aklımdan geçendir...
keşkedir, acıdır, can yakar...
ahmet kaya'nın üzen şarkısıdır. hakikaten keşke sonun böyle olmasaydı.
olmasaydı sonumuz böyle dedikten sonra dinlenilmemesi gereken parça.
vücuda gelip ayaklanır. sonra dinleyeni siker. ciddi anlamda siker. ama ses çıkartamazsın. işte öyle bir şey bu.
olmazdık şimdi böyle.
gece gece hüzünlendiren parça. olmasaydı... olmasaydı sonumuz böyle.