bugün

Vakt-i zamanında çok çekmiş gariban nesildir.

Efendim,

Paşa torunu olduğum ve devlet-i aliyye'ye olan sevgim herkesin malumu.

Babam beyefendiler birinci Dünya harbinde ceng iderüken gafil bir anzak süngüsü ile bizleri gariban validemle bir başımıza koyunca paşa dedem bize sahip çıktı. Harp sonrası okuyup adam olmanın önemi arttığı için paşa dedem hemen elimden tuttu, fesimizi takıp hep beraber mektepin yolunu tuttuk.

Mektepte bizi güler yüzlü, iri penisi olduğuna emin olduğum bir bey karşıladı.

A: adam
P: paşa dedem

A: çok büyük adam ya, çok büyük adam devletlimiz.
P: büyüktür eminim de öyle zannederim ki hanedana bir haksızlık söz konusudur.
A: aman efendim sesinizi alçaltınız! Kellemiz gitsin istersiniz?

içindeki isyankarı hiç bastıramadı paşa dedem. Sonradan takrir-i sükun kanunu ile yargılanmamıza da o sebep olacaktı zaten. Ahh ah sevgili yazarlar, o mahkeme koridorlarında sırtımsa cübbem kafamda fesim neler çektim bir ben bilirim. Ama onu sonra anlatalım.

Neyse efendim. Bu görevli bize bir kitap listesi verdi bunları alın diye. Tuhaf tuhaf isimler vardı listede. Matematik, geometri falan gibi. Ancak gözlerim bir türlü cebir'i, hendese'yi bulamıyordu. "Denize Vahdettin ve Kazım Karabekir düşse denizi nasıl kurtarırsınız" gibisinden dönemin ilk kişisel gelişim kitapları dahi vardı listese.

Paşa dedemle hemen bir kırtasiye bulup verdik adama listeyi.

-500 kaime...
+ağır ol efendi, o nasıl fiyattır öyle? Vicdan da mı yok sende?
-300 kaime...
+hah şöyle yola gel anadın mı
-600 kaime...
+bre deyyus, bre mel'un sen pazarlık yapmayı ne zannedersin?!
-paşam tek tek kitapların fiyatlarını sayıyorum bir sonunu dinleyemediniz ki.

Paşa dedem birden fesine mukayyet olamaz olmuştu. "Evlerinize ateşler salsın, yuvalarınızı bozsun, ocağınızı söndürsün!" Diyerek hızla beni kolumdan tutup "yürü bre d3xter, sana okumak haram!" Deyip kırtasiyeden çıktık. Hemen bir anektod daha aktarayım. Yolda giderken şeyh sait amca'ya rastladık. O da yeğeninin elinden tutmuş kırtasiyeye gidiyordu. Çok sevecen adamdır aslında ama kırtasiyede fiyatları duyunca isyan mı çıkarmış nolmuş, bir daha haber alamadık.

O gün paşa dedem beni bir takke atölyesinde işe başlattı. Fethullah isminde her daim güler yüzlü olan bir amcayla takke üretip satmaya başladık. Dedemle de araları pek iyiydi.

-ilim irfan hep bende de takan kim bre d3x. Tası tarağı toplayıp gidecem yeni dünyaya, belki anlayan çıkar.
+siz daha iyi bilirsiniz Fethullah amca.
Fakir oldugumuz icin benim icin pek de efsane olmayan zamanlardi. Rte'nin kaldirmasi iyi oldu kimse bu duruma dusmuyor.
rte'nin verdigi kitapların yetersiz olduğunu, haricen dünya kadar yardımcı kitabın yine kırtasiyeden alındığını bilmeyenlerin ortaya çıktığı konu.
geçen sene 1. sınıfa giden cocugum için, 70tl ilk dönem, 38 tl ikinci dönem kitap parası verdim. sordum, "hani bedavaydı kitaplar"diye, " o kitaplara uydurursak mufredati, ikinci sınıfta ancak okumayı söker çocuklar" dedi öğretmen ve okul müdürü.

edit: öğretmen, farklı yayınevlerinden çıkmış alternatifler sunarak seçimi bize bıraktı. nemalanma dedikodusu olmasın diye de, satın almayı bize bıraktı. devletin verdigi kitapta az-çok buyuk-kucuk olan yerde, yardımcı kitapla çocuklar kesirli sayılara giriş yaptı. fark bu kadar açık. biz de mal değiliz çok şükür. incelemeyi kıyaslamayı biliyoruz.
Neyseki 3. sinifa gectigimde bitmis olan durum. hele kirtasiyelerde kitap biterdi bekle dur. arkadaslarindan geri kalirdin falan. Bos konusmaya gerek yok bi Allah razi olsun demek o kadarda zor degil.
hiçbir yabanci dil hocasinin bu beleş verilen kitaplari kullandığını görmedim, o verilen kitaplar bir kenara atılır, hoca oxfordun falan kitabini aldirir. lan mağdem öyle yapçan dilekçe yaz isteme devletten kitap mitap, yazik o kadar kapaği açilmadan çöpe giden kitaba.
okulun kapılarına kitap listeleri asılırdı, gidip oradan kitap ismini yazar ismini not eder kırtasiyeden birebir aynısını alırdık. ne günlerdi, yeniler bilmez.
başlığı okuduğunda ve tüm eğitim hayatı boyunca böyle yapmış biri olarak yaşlandığını hisseden kişi. bir kitabı bulmak için kitapçı kitapçı gezen, aynı kitabın her kırtasiyede farklı fiyatlarıyla muhatap olan ve bulamadığı kitap yüzünden öğretmenlerinden azar işiten nesildir.
ust siniftan bir akraba yada arkadasla yaz sonu anlasilir ondan kitaplar ondan alinirdi ama bazi uyuz hocalar sirf ibneligine kitabin icerigi ayni olsa bile yeni baskisini ister kendine kufur ettirirdi.
haconın ıstediği kitabı almak ıcın cok arar cok yorulurduk tabı benım zamanımda lıra vardı. kıtapları bulurduk fıyat tı pahalı olurdu arardık yınede alırdık hey gidi günler.
benim dahil olmadığım nesil. kitap listesini pedere verip atarimin başına geçerdim.
Bir almanca kitabını bulamamıştık. istanbuldan getirtmiştik. Güç bela tanıdıktan dilenmiştik, O zamanlar böyle kargo bolluğu da yok tabi, 2hafta geriden gelmiştim.

Anadolu lisesi bir tek gramer kitabı için 20 sene önce 50milyon bayılıyordu millet hiç unutmam.

Şimdi bedava. Neymiş bu kitaba bakarsak 2senede öğrenemezmiş okumayı. Koyunlar da yer bunu, koşturur. Öğretmen ne boka yarıyorsa, tabi öğretmenin, okulun hatta kırtasiyenin nemalanacak alanına gasebettiler haklı bir eğilim.
Liseli kardeslerimizin hatirlayamayacagi olayda bahsi gecen efsane nesildir, ne yazik ki diger eski anilar gibi guzel hatirlanmaz o gunler, benim maddi sikintim yoktu ama bircok arkadasimin sene ortasina kadar kitap alamadigini hatirlarim.
Bir arkadaşımın, hakkaten arkadaşımın maddi durumu bizlere göre o zaman çok iyiydi. Gel gelelim babası aşırı cimri bir adamdı, tutumlu değil.
Arkadaşım kırtasiyeden kitapları alırken üzerinde atıyorum 7 lira yazan etiketin üzerine kendi yaZdığı 11 lira etiketini yapıştırır kendi tabiri ile babasını söğüşlerdi. 15 yıl olacak nerdeyse.

Arkadaş: şu an evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, zimmete para geçirme suçlarından ceZaevinde.

Aşırı cimri baba: devletin kitapları bedava vermeye başladığını duyunca 15 yıl aradan sonra bir çocuk daha yaptı.

Kırtasiyeci : ödev çıktısı alınır yazmış cama napsın.

Sarı bıyık : gerçek kesite saygısından oynamadı başka yerde.

Perihan savaş : severim kendisini.
Veliler ile kötü niyetli kırtasiyecilerin kavga dövüş alışveriş yaptığı dönemin çocuklarıdır.
Aynı okulda okuyor olmamıza rağmen bir sene önce ablamın kullandığı kitapları kullanamadan liseyi bitirdim. Bırakın onu sınıf sınıfı bile farkediyordu yazar, yayınevi, ve baskı sayısı. Bu uygulamalardan bir çok okul müdürünün ev araba falan aldığını düşünüyorum tüm kötü niyetimle. Elimde yazan bilgilere rağmen yanlış kitap veren kırtasiyecinin daha sayfası çevrilmemiş kitabı satılan mal geri alınmaz diyrek almadığı çok olmuştur. işte bu gibi sebeplerle ve maddi imkansızlıklardan liseyi bitirene kadar kitaplarımın tamamı eksiksiz bir şekilde hiç olmamıştı. Şimdi sıralarında hazır kitaplarıyla bekleyen nesli duydukça çok pis kıskanıyorum.
herkesi kendi gibi görenlerin öğretmen yardımcı kitaplardan nemalaniyor diyerek katıldığı tartışma.

milli egitimin verdigi mufredati uygulayan kaç öğretmen var? varsa bu nekadar iyi bişey? yardımcı kitap kullanmadan meb'in mufredatina göre 1. sınıfı bitiren bir çocuk, dakikada 35-40 kelime okuyabiliyorken, yardımcı kitap ve farklı müfredat ile okuyan çocuk dakikada 55-65 kelime okuyabiliyor.
2. sınıfa geçen cocugum var. bizzat tanığım anlattığım olaylara. sırf hükümeti övmek için boş beleş konuşuyor bazıları. ya hu, son 12 yıldır kaç kere tecavüz edildi eğitim sistemine. hâlâ daha oturmuş değil. adamlar bütün okulların imamhatipleştirilmesini tartışıyorken, hâlâ bunların eğitim sistemini savunmak, çocuklara, gençliğe ihanettir.

devlet vermesin demiyorum, verecekse adam gibi versin.
Eski neslin akp'ye oy verirken yenilerin solcu takılmasının sebebidir. Kara gün mü gördü sanki bunlar? Eksilemeye yeltenen kardeşim, ben zaten Sütçü'yüm amk bana koymaz da sen bir helal olsun diyebilirsen senin için rahatlar.
(bkz: kilo ile defter)
(bkz: aa bu benim lan)

bir de sıra beklerdik, eksik kitaplar için, "şu gün gelecek, bu gün gelecek" geyikleri dönerdi. helak olurduk kırtasiye kapılarında.
Hey gidi hey elde kitap listesiyle babayla gidilirdi kırtasiyeye. başlardık defterleriyle birlikte almaya en ucuzu da ince müzik kitaplarıydı. Ama eve geldiğimde o kitapları döktüğümde de hevesli hevesli incelediğim kitaptı kendisi o zamandan belliymiş anlamalıymışımm.. neyse bu kırtasiyelerinde adı genelde "öğretmen kırtasiye" olurdu. O zamanlar kırtasiyesinin ismini öğretmen yapmayanlara ruhsat mı vermiyorlardı ne. Bir okulun çevresinde en az bir tane öğretmen kırstasiye olmamışsa o okul hep eksik kalmıştır.
Kırtasiyelerin d&r daha fazla iş yaptığı dönemlerdi. o günler de geçti.
her kitap her kırtasiyede bulunmazdı. kitap aramak, kuyruk beklemek güzeldi.
Efsane rezillik gormus nesildir. Kusura bakmayin rezilliktir. Bir de oven olmus durumu guzeldi falan nesi guzel amk. Kirtasiyeden alip domalmak guzelse gene git domal kirtasiyeciye.
Biz dil bölümündeydik. Öyle kırtasiyede bulunmazdı cambridge kitapları. Üst sınıftakilerin ikinci el kitaplarını alırdık her sene.

Hele ki çalışkan biriyse ayvayı yerdik. Tüm alıştırmaları yapılmış, her köşesine Yazılmış Kuşe kağıdı sayfalarını sene başı sile sile parmaklarımız aşınırdı.
Fakirlik dönemiydi ve kitap, defter pahalıydı. Kiymetliydi belki sırf o yüzden. Biz büyüdük ve kirlendi dünya.
keşke gene öyle olsaydıda kitaplar kaliteli olsaydı.
tamam şimdi bedava ama içi boş bakıyorum okul kitaplarına 2 tane çocuk konusuyor düşunce balonu yapmışlar ulan ygs-lys de çıkanlarla alakası yok.

okul kitapları bildiğin hiyake kitabı olmuş.

ama ygs-lys de boru gibi soruyolar.