bugün

oturma odası olan evlerde sadece ev halkının çoğunluğuyla açılamayan oda.
çocuklara daima yasaktır girmek.aman toz olur,aman birşey kırılır diye.derken misafir gelir ve fırsat bu fırsat odanın her yeri iyice bir keşfedilir...
Dünyanın neresinde vardır böyle birşey çok merak ederim. Düşünün evinizin en güzel yerini, en temiz yerini, en büyük bölümünü misafirleriniz için ayırıyorsunuz. Türk milleti gibi bir milletin ne eşi ne benzeri vardır. Türk insanının büyüklüğünü görmek için misafir odalarımıza bakmamız bile yeterlidir.
bizim evde olmayan şeydir. gelen misafiri direk salona koyarız, otur canım deriz, hayır yani- bize gelecek misafir de öyle ' haniymiş, misafir odam' tribi atacak kişi değildir.
evin, her an biri gelir endişesiyle tüm zamanlarda temiz tutulan en mis odasıdır... adeta müze gibidir...
en kokoş koltukların, vitrinlerin, koltuk kılıflarının bulunduğu odadır... ayrıca, kllanılmadığı zamanlarda, koltukların üstü beyaz bir çarşafla örtülür...
(bkz: salon)
hemen hemen her evde bulunmasına rağmen misafir tarafından pek tercih edilmeyen odadır.
televizyon yokur. fazla büyük olur.rahatsız eşyalar mobilyalarla doludur.yayılmaya elverişli değildir.sıkıcıdır.
halk arasında salon denilir.süslenir,püslenir ve misafir beklenir.
temizliğe ayrı bir önem verilen, bayramlar ve özel günler dışında kullanılmayan ama evin en büyük odası olan yerdir.
yani ortalama olarak konuşursak, Türk insanı yıllarca, 110 metrekarelik ev alıp bunun 30-35 metrekaresini ritüel uğruna heba ederek, 75-80 metrekarelik evlerde yaşamıştır..
bu odalar müzedir efenim. içinde pek yaşanmaz. misafir olmadığı zamanlar kirlenmesin, toz kalkmasın diyerekten odanın kapısı kapalı tutulur. evde küçük çocuk çoluk varsa, odanın kapısı kilitlenir. odaya girildiği anda oda parfumu alıskanlığı yoksa ev sahibinin , eski mobilya ve havasızlık kokusunun birleşmesinden oluşan o tatlı koku farkedilir.saçmalıktır. misafir odası kavramını kınıyorumdur. onun yerine orası oturma odası olsundur. oturma odasıda cocuklardan birnin odası olsundur ve yahut bir çalışma odası, kütüphne ve benzeri olsundur .... evdeki odaları maximum derecede kullanışlı hale getirmeliyizdir.***
kendi evinde pasaportla girdiğin oda .öyle kolay vize vermezdi anneler hem
bir sosyal aktivite olarak misafir ağırlayan ailelerin çok önem verdikleri odadır. halbuki dünya güzeldir, çiçek böcek, güneştir.
ben yiyemiyorum sen ye benzeri bi durumdur. en güzel, en pahalı eşyalar oradadır. ama sen sahibi olarak kullanamazsın. 40 yılda bir gelen misafir kullanır. gösterişe düşkün millet olmamızın en güzel örneğidir.
bir de nedendir bilinmez annem tarafından sık sık ziyaret edilen, eski resimlerin talan edildiği kurtarılmış alandır bizzat. muhteviyatı hala sırdır zanlimca.
evimizin kullanılmayan değişmez odası.
çocukken top oynamak suretiyle içindeki envai çeşit biblo ve saksıyı kırmamla birlikte bana annemin uçan terliklerini hatırlatan büyülü oda.
bazı evlerde, halâ kullanılan odadır. misafir gelip, çay ve kırıntı döksün diye, ter içinde temizliği yapılır. o odaya, çocuklar adım atamaz. çatır çatır kira ödedikleri veya binbir zorlukla aldıkları evlerinde, kendilerine bir odayı yasaklarlar. bırakın bunları. uzanın o odadaki koltuğa, alın çerezinizi, kendiniz kirletin. kapı çalarsa da açmayın.
öğrenci evlerinde pek olmayan odadır nitekim gelen misafir de genelde bizdendir... *
saçmalıktır evin en ferah en güzel odası alınır kilit vurulur neymiş kırk yılda bir misafir gelecek.*
benim odamdır efendim. ne hikmetse gelen her misafir benim odama yerleştirilir. bahaneleri de "sen nasıl olsa eve gelmiyorsun, gelsende gecenin bir yarısı geliyorsun." başka zaman eve gelmediğimde bana 2 gün trip yapan anam, misafir gelince bir anda sen nasıl olsa gelmiyorsun diyiveriyor hemen. hayır ben böyle olacağını biliyordum. sırf bu yüzden tek kişilik yatak istedim ama annem ustaca bir manevrayla çift kişilik yatağı dayadı odaya ben ne olduğunu anlamadan.
çocukken her fırsatta kendimizi içine atmaya çalıştığımız oda- salon.
duvardan duvara kocaman ve bir sürü gözü olan vitrin olmazsa olmazıydı.
dantelden vitrin peçeteleri de öyle.. gösterişli bir koltuk takımı ve zigon sepaları da kesin olurdu.
amaç kullanımdan çok gösteriş yapmak ve kendini zengin göstermekti tabi.
sadece misafir geldiğine açılır, o da çay içilir yemek faslı olmazdı. en uzun süre kalma imkanı annenin altın gününde olurdu.
en ilginci de evin en büyük salonu veya odasının seçilmesiydi! ev ahalisi genelde yandaki küçük odaya atılan 2 çekyat ve tv den ibaret odada geçirirdi hayatını.
ve bu; türklere mahsus geleneği hala yaşatan öyle çok kişi var ki.. *
çocukluk döneminde eve gelen misafir dışında sürekli kilitli kapılar ardında duran odadır.
bazı evlerde kışları ayrı bir oda yazları ise oturma odası ile birleştirilebilen bir odadır. arada camlı kapılar bulunur. kışın ısıyı oturma odasında tutmak için kapatılır.* yazın ise ortamı ferahlatmak adına ortadaki kapılar kaldırılır. *
evin kuzey kutbudur. soba kullanilan evlerde bu oda hic kullanilmadigindan kapisi hep kapalidir,misafirlige gittiginiz anda kapisi acilir buyur edilirsiniz, belli belirsiz birde naftalinimsi bir koku gelir danteller, bufe icinde suslu puslu ciciler, bardaklar, bufe uzerinde uzeri dantelli birde semaver bulunur, ev sahibinin evlilik resmide vardir semaverin yakinlarinda bi yerde butun bunlari incelerken ayak parmaklarindan yukari dogru donmaya basladiginizi hissedersiniz, disler trampet calar, omzunuza acilen bi hirka getirilir, yurdum insaninin misafir perverligidir butun bu guzelliklerin size sunulmasi.