bugün
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak8
- herkesle iyi geçinmek18
- sözlükte kendinize yakın hissettiğiniz kişiler11
- anın görüntüsü14
- jose mourinho30
- sarılma ihtiyacı13
- zalbert ramstein14
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız16
- kendini bir görsel ile anlat18
- meral akşener17
- bursa9
- gizli samyelin moderatör olması13
- kuresel ikinma'nın sevgilisi19
- dünyanın en güzel kızını tarif et17
- gideon reid morgan jj9
- icardi190555
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak15
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- xdearm9
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel22
- küresel ıkınma9
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu20
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi15
alnı açık dolaşmak isteyen her entelektüelin "okudum", demesi şartı getirilmiş kültür ikonu.
editör fetvası: "fuko okumadım" demek, büyük ayıp olaray görülür; bu sebeple okumamışsak bile, "okudum" "hatta hem okudum hem de yazdım" demek makbüldür, caizdir.
editör fetvası: "fuko okumadım" demek, büyük ayıp olaray görülür; bu sebeple okumamışsak bile, "okudum" "hatta hem okudum hem de yazdım" demek makbüldür, caizdir.
20. yüzyılın en büyük filozofudur diyebiliriz.* iktidar üzerine mükemmel çözümlemeler yapmıştır.
geçen günlerde okuduğum hapishanenin doğuşu kitabı beni çok etkiledi. disiplinin toplumlara nasıl enjekte edildiğini çok açık şekilde anlatmış.
geçen günlerde okuduğum hapishanenin doğuşu kitabı beni çok etkiledi. disiplinin toplumlara nasıl enjekte edildiğini çok açık şekilde anlatmış.
bugün ölüm yıldönümü olan aşmış fransız filozof.
bilgi, özne ve iktidar kavramlarına ilişkin çalışma yapanların mutlaka uğraması gereken bir duraktır foucault.
düşünürün seçme yazılarından oluşan bir başka eser de (bkz: büyük kapatılma)'dır.
(bkz: kelimeler ve şeyler)
ölü olduğunu düşündüğü için kendini asan bir adamın öyküsünü yazmış hem kel hem ağır insan. AIDS'ten ölmüştür.
gömüldü mü bilmiyorum ama gömüldüyse nereye gömüldüğünü fena merak etmekteyim.
gömüldü mü bilmiyorum ama gömüldüyse nereye gömüldüğünü fena merak etmekteyim.
postyapısalcı literatürün önde gelen isimlerindendir. deliliğin tarihi-cinsellik üzerine yoğun çalışmaları vardır. nietzsche nin görüşlerinden yoğun miktarda etkilenmiş olan foucault, las meninas tablosunu açıklayarak başladığı kelimeler ve şeyler adlı kitabıyla varlığını ispat ettirmiştir.
governmentality denilen bir kavramı yaratmış olan büyük düşünür, siyaset felsefesici. liberal ve neoliberal yönetim tarzlarının nasıl ortaya çıktığını ve bu yönetim tarzlarının insanları nasıl ve hangi taktikleri kullanarak uysallaştırdığını, disipline ettiğini eserlerinde göstermektedir. özellikle de bio-politics denilen nüfusların istatik bilimiyle kontrol edilmesi, zenginleşmek için daha çok insana ihtiyaç duyulması ve burada da ortaya insan bedenine bir önem atfedilmesi meselesinin ortaya çıkması vardır. yani foucault'ya göre liberalism ve daha sonra neoliberalism insanı tekrardan başka formlarda ve disiplinlerde üretmiştir. artık aslolan insanın yaşatılması çünkü çalıştırmak için çok fazla insana ihtiyaç vardır ve ne kadar çok insan olursa işgücüne ödenen para o kadar azalır.
foucault nazarımda marxist kuramın sınıf bilinci analizinden devrimci analize uzanan yapısını yerle yeksan etmiştir. marxistler ağır sanayi ve üretim koşullarında çalışan proleterler zaman içinde sömürüldükce sınıfsal bilinç ortaya çıkacağını ve bunun işçileri bir araya getirip direnişe ve daha sonra devrime varacağını söylemektedir. foucault ise "durun bakalım siz çok iyimsersiniz" der ve ekler "sistem size disipline edilmiş ve bu sisteme neden direnmemesi gerektiği öğretilmiş işçiyi yaratmıştır, kapital de bu işçiyi kullanmaktadır." der ki marxist söylem bu aşamada foucault tarafından yıkılmış olur.
foucault nazarımda marxist kuramın sınıf bilinci analizinden devrimci analize uzanan yapısını yerle yeksan etmiştir. marxistler ağır sanayi ve üretim koşullarında çalışan proleterler zaman içinde sömürüldükce sınıfsal bilinç ortaya çıkacağını ve bunun işçileri bir araya getirip direnişe ve daha sonra devrime varacağını söylemektedir. foucault ise "durun bakalım siz çok iyimsersiniz" der ve ekler "sistem size disipline edilmiş ve bu sisteme neden direnmemesi gerektiği öğretilmiş işçiyi yaratmıştır, kapital de bu işçiyi kullanmaktadır." der ki marxist söylem bu aşamada foucault tarafından yıkılmış olur.
'herkesin birbirine benzediği bir yer de hiç kimse yoktur.'' demiş büyük yazar.
http://www.youtube.com/watch?v=kawGakdNoT0&feature=related
Michel Foucault, Fransız düşünür ve tarihçi. Toplumların işleyişini sağlayan kavramlar ve kodlar, özellikle de bir toplumun kendi kendini tanımladığı, dışlama ilkesi üzerine araştırmalarıyla ünlüdür. Çağdaş dil araştırmaları ile toplumsal değişmenin tarihi arasında ilişki kurarak kapitalist toplumların işleyişine yeni bir eleştirel bakış açısıyla yaklaşmıştır.
Paris'teki Yüksek Öğretmen Okulu'ndan (École Normale Supérieure) 1948'de felsefe diploması alarak mezun oldu; 1950'de psikoloji, 1952'de psikopataloji diploması aldı. Deliliğin tarihi; üzerine çalışmasını doktora tezi olarak sunan Foucault, 1960-1968 yılları arasında Clermont-Ferrand Üniversitesi'nde felsefe dersleri verdi. 1968'de Vincennes Üniversitesi'nde felsefe profesörü oldu. 1970'de başlayan Collége de France'taki düşünce sistemleri tarihi profesörlüğünü yaşamının sonuna kadar sürdürdü. Yaşamı boyunca, Avrupa'da çeşitli toplumsal ve siyasal sorunlar çevresinde gelişen aydın hareketlerin içinde yer aldı.
Foucault, ilk çalışmalarında akıl hastalığı konusuna eğildi ve toplumda, akla aykırı; kavramının oluşmasını ele aldı. Toplumsal bir kurum olarak akıl hastanesinin gelişmesini inceleyerek , akıl hastası nitelemesinin, her toplumun kendisinden farklı olanı belirleme gereksiniminin bir sonucu olduğunu öne sürdü. Mallaide mentale et personalite (1954; Akıl Hastalığı ve Kişilik) ile Folie et deraison: Histoire de la folie a l'age classique (1961; Delilik ve Akla Aykırılık: Klasik Çağda Deliliğin Tarihi) bu dönemin ürünleriydi. Foucault, Folie et deraison'da, orta çağda ve 17-18. yüzyıllarda cüzzamın yol açtığı toplumdan dışlanmışlık konumunu inceledi. Freud ile önceki psikiyatri kuramları arasındaki ilişkiyi ele aldı.
Michel Foucault, Deliliğin Tarihi'nde, deliliğin gündelik yaşamın bir parçası sayıldığı, kaçıklarla çılgınların sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları Orta Çağdan, tehlikeli sayılmaya başladıkları, tımarhanelere kapatıldıkları, öteki insanlarla aralarına ilk kez duvarların çekildiği on sekizinci yüzyıla kadar, Batı'da deliliğin arkeolojisini irdeliyor.
Deliliğin fantastik dünyasında dolaşırken Foucault, aslında "deli"nin bize onun deli olduğuna karar veren, onu öyle konumlandıran genel toplumsal harita üzerinde işgal ettiği yer itibariyle yansıdığını gösteriyor. Her çağın kendi ütopyası içinde kendini arındırdığı, saflaştırdığı, idealleştirdiği tarihsel yolculukta, delinin bu arınma ayin ve oyunundaki yerini ve rolünü kavramamızı sağlıyor. Bu nedenle, Deliliğin Tarihi, aynı zamanda aklın tarihinin ana hatlarını da ortaya koyuyor: Akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabiliyor. Öyleyse delilik, toplum düzeninin varlığı için gerekli; çünkü bu düzen ancak kendi negatifinin aynasında kimlik bulabiliyor.
alıntı
Paris'teki Yüksek Öğretmen Okulu'ndan (École Normale Supérieure) 1948'de felsefe diploması alarak mezun oldu; 1950'de psikoloji, 1952'de psikopataloji diploması aldı. Deliliğin tarihi; üzerine çalışmasını doktora tezi olarak sunan Foucault, 1960-1968 yılları arasında Clermont-Ferrand Üniversitesi'nde felsefe dersleri verdi. 1968'de Vincennes Üniversitesi'nde felsefe profesörü oldu. 1970'de başlayan Collége de France'taki düşünce sistemleri tarihi profesörlüğünü yaşamının sonuna kadar sürdürdü. Yaşamı boyunca, Avrupa'da çeşitli toplumsal ve siyasal sorunlar çevresinde gelişen aydın hareketlerin içinde yer aldı.
Foucault, ilk çalışmalarında akıl hastalığı konusuna eğildi ve toplumda, akla aykırı; kavramının oluşmasını ele aldı. Toplumsal bir kurum olarak akıl hastanesinin gelişmesini inceleyerek , akıl hastası nitelemesinin, her toplumun kendisinden farklı olanı belirleme gereksiniminin bir sonucu olduğunu öne sürdü. Mallaide mentale et personalite (1954; Akıl Hastalığı ve Kişilik) ile Folie et deraison: Histoire de la folie a l'age classique (1961; Delilik ve Akla Aykırılık: Klasik Çağda Deliliğin Tarihi) bu dönemin ürünleriydi. Foucault, Folie et deraison'da, orta çağda ve 17-18. yüzyıllarda cüzzamın yol açtığı toplumdan dışlanmışlık konumunu inceledi. Freud ile önceki psikiyatri kuramları arasındaki ilişkiyi ele aldı.
Michel Foucault, Deliliğin Tarihi'nde, deliliğin gündelik yaşamın bir parçası sayıldığı, kaçıklarla çılgınların sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları Orta Çağdan, tehlikeli sayılmaya başladıkları, tımarhanelere kapatıldıkları, öteki insanlarla aralarına ilk kez duvarların çekildiği on sekizinci yüzyıla kadar, Batı'da deliliğin arkeolojisini irdeliyor.
Deliliğin fantastik dünyasında dolaşırken Foucault, aslında "deli"nin bize onun deli olduğuna karar veren, onu öyle konumlandıran genel toplumsal harita üzerinde işgal ettiği yer itibariyle yansıdığını gösteriyor. Her çağın kendi ütopyası içinde kendini arındırdığı, saflaştırdığı, idealleştirdiği tarihsel yolculukta, delinin bu arınma ayin ve oyunundaki yerini ve rolünü kavramamızı sağlıyor. Bu nedenle, Deliliğin Tarihi, aynı zamanda aklın tarihinin ana hatlarını da ortaya koyuyor: Akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabiliyor. Öyleyse delilik, toplum düzeninin varlığı için gerekli; çünkü bu düzen ancak kendi negatifinin aynasında kimlik bulabiliyor.
alıntı
(bkz: deliliğin tarihi) her kitaplıkta olması gereken eserlerden biridir.
(bkz: entelektüelin siyasi işlevi)
tam ismi: michel paul foucault'dur.
üstad söyle der özne ve iktidar ilişkisinde:
siz gittiginiz parkları bir kafa dinleme, bir gezinti yeri olarak algılıyorsunuz.
peki şu acıdan baktınız mı: iktidar size ''benim gösterdiğim yerlerde dinlenip, benim gösterdiğim yerlerde egleneceksiniz'' dediğini hissetmiyor musunuz? iktidarın(kolluk kuvvetlerinin)gözünün önünde olun. sakın başka yerlerde, başkasının gözlerinin önünde dinlenip eglenmeyin, eger eglenirseniz onlar sizin eglencenizi kabullenmeyip sorunlar yaşanabilir. bu da bizim işimize gelmez. bize iş cıkarmayın az uslu olun, demiyor mu zannediyorsunuz, der.
adam o zaman demiş, iktidar öznenin(insanın) daima ensesindedir. akıllı olun ona göre davranın diye.
daha teknolojik bir kanıt istenirse şöyle bir bakınıza yönelteyim: (bkz: mobese)*
siz gittiginiz parkları bir kafa dinleme, bir gezinti yeri olarak algılıyorsunuz.
peki şu acıdan baktınız mı: iktidar size ''benim gösterdiğim yerlerde dinlenip, benim gösterdiğim yerlerde egleneceksiniz'' dediğini hissetmiyor musunuz? iktidarın(kolluk kuvvetlerinin)gözünün önünde olun. sakın başka yerlerde, başkasının gözlerinin önünde dinlenip eglenmeyin, eger eglenirseniz onlar sizin eglencenizi kabullenmeyip sorunlar yaşanabilir. bu da bizim işimize gelmez. bize iş cıkarmayın az uslu olun, demiyor mu zannediyorsunuz, der.
adam o zaman demiş, iktidar öznenin(insanın) daima ensesindedir. akıllı olun ona göre davranın diye.
daha teknolojik bir kanıt istenirse şöyle bir bakınıza yönelteyim: (bkz: mobese)*
Sosyolog olan michel foucault'nun eserlerinin büyük bölümü iktidar ve bilgi arasındaki ilişkiye odaklanır.
Almancaya cevrilmis kitaplari:
- Wahnsinn und gesellschaft (1961)
- überwachen und strafen
- die geburt des gefängnisses "disziplinartechniken und machtpraktiken in der neuzeit" (1976)
- Der wille des wissens "wissensoziologie" - die sorge um sich
(1984) - die geständnisse des fleisches
- Wahnsinn und gesellschaft (1961)
- überwachen und strafen
- die geburt des gefängnisses "disziplinartechniken und machtpraktiken in der neuzeit" (1976)
- Der wille des wissens "wissensoziologie" - die sorge um sich
(1984) - die geständnisse des fleisches
Adını henüz duymadığım insandır. sanırım yazardır.
1926 yılında Fransa'da dogmus olan ünlü filozof, aydın. tıp, egitim, psikiyatri gibi kurumlar üzerinde, cinselliğin tarihcesi gibi konular üzerinde muazzam arastırmalar yapmıs, eserler vermiştir.
nietzche, kant gibi filozoflardan izler tasımaktadır. ele aldıgı konulardan birkacını asagıya yazalım da tam olsun:
The history of sexuality (Cinselligin tarihi)
Power (güç, iktidar)
Right to live (yasam hakkı) right to die (ölme hakkı) ile esdegerdir. zenginligi, vergileri, ürünleri, malları, hizmetleri, iş gücünü kontrol edenler yasamdaki yasam ve ölüm hakkını da kontrol eder. bunlara ornek de verir Foucault ; krallar, lordlar, toprak ve köle sahipleri... yiyecekleri, savas ve barısı kontrol edenler kimlerin yasayacagına kimlerin de yok olacagına karar verirler.
Günümüzdeki iktidar ve güc ilişkilerine gelince, Foucault gücün artık yasam ve ölüm üzerinde söz sahibi olmaktan gecmedigini soyler. ölüm cezası istisna olsa da, az kullanılan ve de toplumun ortak yararı icin hala yürürlükte olan bir uygulamadır.
Bunun yerine yasam kalitesinin yükseltilmesi önem tasımaktadır.
Bio-Power
Günümüzde güc teknolojisine verilen ad. bio-power tüm nüfusun kontrol altına alınmasını saglayan farklı teknikler kullanılarak uygulanmaktadır. dolayısıyla insan bedeninin bir makine gibi düsünülmesi yani üretici, verimli kullanıslı gibi özelliklere sahiptir. popülasyonları daha fayla disiplin altına almak icin genelikle ordu, egitim ve iş dünyasında kullanılır.
nietzche, kant gibi filozoflardan izler tasımaktadır. ele aldıgı konulardan birkacını asagıya yazalım da tam olsun:
The history of sexuality (Cinselligin tarihi)
Power (güç, iktidar)
Right to live (yasam hakkı) right to die (ölme hakkı) ile esdegerdir. zenginligi, vergileri, ürünleri, malları, hizmetleri, iş gücünü kontrol edenler yasamdaki yasam ve ölüm hakkını da kontrol eder. bunlara ornek de verir Foucault ; krallar, lordlar, toprak ve köle sahipleri... yiyecekleri, savas ve barısı kontrol edenler kimlerin yasayacagına kimlerin de yok olacagına karar verirler.
Günümüzdeki iktidar ve güc ilişkilerine gelince, Foucault gücün artık yasam ve ölüm üzerinde söz sahibi olmaktan gecmedigini soyler. ölüm cezası istisna olsa da, az kullanılan ve de toplumun ortak yararı icin hala yürürlükte olan bir uygulamadır.
Bunun yerine yasam kalitesinin yükseltilmesi önem tasımaktadır.
Bio-Power
Günümüzde güc teknolojisine verilen ad. bio-power tüm nüfusun kontrol altına alınmasını saglayan farklı teknikler kullanılarak uygulanmaktadır. dolayısıyla insan bedeninin bir makine gibi düsünülmesi yani üretici, verimli kullanıslı gibi özelliklere sahiptir. popülasyonları daha fayla disiplin altına almak icin genelikle ordu, egitim ve iş dünyasında kullanılır.
"Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yoktur demektir."
michel foucault
michel foucault
ideolojik yaklaşımımın şekillenmesinde büyük oranda belirleyici olan yazar. yüksek lisans yaparken düşüncesiyle tanıştım ve işte ben de böyle düşünüyorum dedim. özellikle zevklerin cinsellik adı altında biçimlendirilmesi, tanımlanması ve sınıflandırılmasına dair düşünceleri, cinselliğin aslında bastırılmadığı tam tersine günah çıkarma gibi mekanizmalarla sürekli itiraf ettirildiği gerçeği çok önemli. birileri bizi gözetliyor, bize şekil veriyor, neyi nasıl yapmamız gerektiğini söylüyor. itiraf et, açıkla, denetle ve kendini denetlet.
iktidarın gözü'nden;
- ''amerikan sineması; şu gevelenen laf!'' diyen astruc'ün sözünden yola çıkarak ''marksist tarihçi; şu gevelenen laf!'' denebilir.
- aşağı yukarı. zaten tartışma da marx'ın tanımladığı ve kodladığı bu genel düşünce alanının içinde başlar. marksizmin değil, komünistolojinin oyun kurallarıyla; yani komünist partiler tarafından tanımlanmış ve yine bu partiler tarafından marksist kabul edilmek üzere marx'ın nasıl kullanılması gerektiğini belirten kurallarla hareket ettikleri için kendilerini Marksist ilan edenlerle yapılan bir tartışma bu.
- ''amerikan sineması; şu gevelenen laf!'' diyen astruc'ün sözünden yola çıkarak ''marksist tarihçi; şu gevelenen laf!'' denebilir.
- aşağı yukarı. zaten tartışma da marx'ın tanımladığı ve kodladığı bu genel düşünce alanının içinde başlar. marksizmin değil, komünistolojinin oyun kurallarıyla; yani komünist partiler tarafından tanımlanmış ve yine bu partiler tarafından marksist kabul edilmek üzere marx'ın nasıl kullanılması gerektiğini belirten kurallarla hareket ettikleri için kendilerini Marksist ilan edenlerle yapılan bir tartışma bu.
güncel Önemli Başlıklar