bugün

mevlana yanmaya hazır bir kandil idi, şems geldi kandili tutuşturdu... ama ortada ikisinden de eser kalmadı..
...mecnun değilim dost, lakin çağırırsan çöllere gelirim.

sana yalan halde gelmem, toplarım özümü, yalın halde gelirim.

kapıyı çaldığımda "kim o?" dersen, ben olmam kapında, sen olur gelirim.

sen gel de yeter ki, yola yük olmam, yol olur gelirim.

hamuş
Deepak Chopra bi konusmasini soyle bitiriyor...

O muhteşem Sufi, Celaleddin Rumi tarafından bir kere daha hatırlatıldım...

Şöyle seslenmekteydi:

''Sebepleri öğrenmek isteyerek, delirmenin eşiğinde yaşadım, çaldım Allah'ın kapısını... kapı açıldı ve gördüm ki, içerden çalmaktaymışım ...''
oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

ben bir denizim demedim mi sana?
sen bir balıksın demedim mi?
demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

türlü şeyler derler sana demedim mi?
kötü huylar edinirsin demedim mi?
ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
yani beni kaybedersin demedim mi?

söyle, bunları sana hep demedim mi?
bütün alimlerin, okumuşların, aşıkların ve divanelerin babası sayılan büyük düşünür.
manevi mertebelerin hangisine vardıysam şu yunus' un ayak izlerini gördüm diyen büyük düşünürdür.
"hayır, hayır aslında gülün kokusu yoktu da, bu gül güzel kokuyu senden aldı.
Güneş'te de, yıldızlarda da parlaklık yoktu.
Onlar da seni görünce parlamaya başladılar.
Bana "Gece oldu, pencereye bak" diyorsun.
Bence ancak sen gidince gece olur.
Başka gece yoktur."
yorulacaksan, zorlanacaksan, şikâyetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan, söze ama diye başlayacaksan, girme aşk yoluna. aşk yolunda u dönüşü yoktur! aşk der ki sana; yolumdaysan, başım feda yoluna; ama bil ki seninde başını isterim yoluma. kahır, kapris gelecekse senden, amenna. ama ayağına diken batarsa yolumda, ah edip vahlanma. aşk bilek gücü değil yürek işidir. yüreğin yetmiyorsa düşme yollara.
vakti zamanında bi mektup gelir mevlana'ya.
dert yanar, eleştirir onu mektubun sahibi.
din düşmanlarını, inanmayanları bile dergahına çağırdığı, kabul ettiği, gel gel ne olursan ol yine gel dediği için.
mevlana ise tek bi cümle yazarak cevaplar mektubu:

sen de gel!

tam olarak böyle olmasa da buna benzer bi olayla tanıdım. o zaman farkına vardım.
--spoiler--
öyle bir yâr sev ki evladım; elinde su tasıyla, iftarı bekleyen oruçlu gibi beklesin seni..
--spoiler--
ehli sünnet vel cemaat mensubu tarikat şeyhi. hakkında filozof, düşünür, ajan diyenlerin yakasına öteki tarafta yapışacak zira hazretleri mevlevi şeyhidir! şeyh ulan şeyh!
(bkz: mesnevi sohbetleri)
mason olduğu idda ediliyor.
bakmıştır ki elektronlar dönüyor, dünya dönüyor, gezegenler dönüyor. işte semah bundan gelir. her şey dönerek allah'ı zikrediyorsa o da zikretmek için bu yolu seçmiştir.
'cümlesinin ağızları açık zerreler gördüm,
onların yediklerini de eğer söylesem söz çok uzar' demiştir. yani atomların, hücrelerin besinlerini anlatmaktadır.
işin ilginç yanı bunları yani elektronların döndüğünü, dünya ve gezegenlerin döndüğünü, hücleri o zaman dahi bilmesidir.
hoşgörünün gerçek yüzüdür.
--spoiler--
duyduğum, dokunduğum, gördüğüm, tattığım, kokladığım için var bu dünya. farkında olduğum için. kendim yazdım, kendim oynadım en başından beri. o yüzden ki bir dünya yarattım, roller verdim sahnedekilere. sevdim; sevgilim, paylaştım; dostum dedim. en derinimde hissettim; annem, kızdım da kıyamadım; babam dedim. geçer dediklerimi geçirdim. biter dediklerimi bitirdim. nefret ettiklerimi sildim, geçtim. gün oldu; silkindim, yeter dedim. geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana. farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz. bu nasıl bir cüret ki; bir başka hayata müdahil olma, umarsızca sorgulama, pervasızca yargılama hakkını bulur insan kendinde! haddinizi aşmayın ey faniler. ben yok olmayı kabullenirken, kar taneleri mütemadiyen ayak izlerimi kapatmaktayken, güneş bile her gün batarken, sizdeki ne arsızlıktır; silinmeyi dahi kabul edemiyorsunuz bir başka faninin zihninden. mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken, yerin üstündeki bu şatafat da neyin nesi oluyor acep? uğraştırmayın da dağılın hadi. dağılın ve gidin, ama bilin. suskunluğum asaletimdendir. her lafa verilecek cevabım da vardır lakin, lafa bakarım laf mı adama bakarım adam mı diye.
--spoiler--
--spoiler--

her gün bir yerden göçmek ne iyi,
her gün bir yere konmak ne güzel
bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
dünle beraber gitti cancağızım;
ne kadar söz varsa düne ait,
şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

--spoiler--
şems'e hasret kaldığı günlerden birinde, şems'ten haber var diyerek kendini kandıranlara üzerindeki elbiseyi içindekilerle birlikte verir.
derler ki;
-efendim, onlar yalan söylüyor ama
ne cevap verir mevlana?
-yalan da olsa sevgilinin isminden söz ediyorlardı. Doğru söyleselerdi malımı değil canımı bile verirdim.

Var mı bugün böyle bir aşkı hayatının pusulası yapabilen...
"Dayanamayacağın bir noktaya geldiğinde, sakın vazgeçme! Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir." Hz.Mevlana
soyu baba tarafından hz. ebubekir'e dayanır.
Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması. Ne kötüdür an kadar yakın, bir asır kadar uzak olması. Ve bilir misin? Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması.. Ben deyip susması sen deyip ağlamaklı olması...
"kalp kapısının tokmağı yoktur, o içeriden açılır."
"sus gönlüm! seni senden daha iyi bilen rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar, senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus!"
mevlana'ya göre insan özgür gibi görünen bir köledir. Elinde görünmez kelepçeler, ayağında zincirler vardır. insan nefsinin kölesidir. Gerçek özgürlüğü içindeki hayvanların emrinden kurtularak kazanır. Nefsiyle savaşı kazandığında bulur, tanır ancak kendi benliğini.

Mevlana'ya göre insanı insanlıktan çıkaran 2 azılı düşman şehvet ve hiddettir.

"Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar, doğruluktan ayırır".
popüler kültür ile içi boşaltılmış değerlerimizden bir tanesi daha. buradan bu durumun müsebbibi elif şafak ve türevlerine tüm kinimizi ve hıncımızı gönderiyoruz. türkiye'de hümanizmin artık dillere pelesenk olmuş ''insanı sev'' söylemini haksız bir şekilde ona taşıttıran tüm yazarlara buradan tüm kötü temennilerimi iletiyorum. siz para kazanacaksınız diye koskoca mevlana celaleddin rumi'yi hümanist yaptınız. ''şimdi mevlana insanı sevmiyor muydu?'' diye bikbikleyenler çıkabilir. ulan seviyordu lavuk herif ama hümanist miydi acaba? hümanizmin tanımına bak bakalım. ondan sonra bir de mevlana hazretlerinin yaşayışına bak. ayrıca ulan dingil insanı sevmek bir tek hümanizm ile mi oluyor. ki bana kalsa tüm insanları sevemem. onu mevlana hazretleri yapmıştır belki ama benim karakterim bunu kaldıramaz. nasıl seveyim insanı bu kadar bokluğun sebebi o iken. öyle herkesi sevemem. hele hele ''beeen hümanistim'' diye gezen dangalakların yeni bir söylemi var ''herkesi olduğu gibi kabul et'' oldu canım. ''kimseyi değiştirmeye kalkışma'' hehe oldu. ben onlarca masumu öldürmüş bir adamı olduğu gibi kabul edeceğim öyle mi. tecavüz suçundan hüküm giymiş bir şerefsizi değiştirmeye çalışmayacağım öyle mi. fiziksel görünümünü değiştirmeye çalışmakla başlarım işe. yahut bush'u olduğu gibi kabul edelim. adam binlerce insanın ölümünden sorumlu ama olsun napalım o da öyle işte. bu mantık en hafif tabirle omurgasızlık, karaktersizliktir.

neyse mevlana celaleddin rumi hümanist değildir arkadaşım. ona şu zamanın barış güvercini gibi bir rol biçmek isteyenlere, çok iyi, şuurlu bir müslüman, yahut her şeyden ottan boktan rahatsızlık duyan bir fanatik olduğum için değil ama, en azından kültürünü bilmeye çalışan, onu seven ve korumaya niyetli bir öğrenci olarak karşı çıkıyorum. ve uyuz oluyorum bu adamlara. yok arkadaşım o sadece insanı sevmezdi. tüm mahlukatı severdi. ayrıca senin bu hümanistliğin, farkında ol veya olma, tamamen pragmatist bir yaklaşımdan kaynaklanıyor. bu zamanda geçer akçe hümanizmdir. ben demiyorum cemil meriç diyor. al sana cümlenin tamamı ''sözünü dinletmek isteyen her felsefe bu kaftana bürünmek zorunda.
marksizmden egzistansiyalizme kadar avrupa'nın tüm düşünce akımları hümanist.
kavramdan çok kılıf; kelime değil bukalemun: demokrasi gibi, sosyalizm gibi.''

neden hümanist değildir. valla billa iki tıka bakar neden olduğu. yaz bakalım molla google'a hümanizm sonra mevlana celaleddin rumi yaz. iki dakika sonra neden olmadığını anlarsın. ondan sonra farketmeye başlarsın hümanizm'in bizim topraklarımızda kendi meşruiyetini sağlayabilmek için mevlana hazretlerinden yararlandığını. çünkü hümanizm doğaüstü inanışların hocalığını reddeder. seküler bir hayat duruşu sergileyen hümanizm cemil meriç'in deyimiyle ''imanını kaybetmiş bir çağın dini''. ama bizim yazarlarımız ne kadar ayran kafalıysa artık bunların arasındaki farkı ayırt edemez. yahut ayırt ederler ama işlerine gelmez çünkü onlarda bu hümanizmden ekmek yiyeceklerdir.

insanların bu zamanda mevlana'ya bu kadar çok önem vermelerinin, hakkında paneller vermelerinin, toplantılar düzenlemelerinin, düşünceleri üzerine konferanslar yapılmasının sebebi şu zamanda birliğe olan ihtiyacın muazzam olmasından. dünyanın her yerinde bir çatışma bir anlaşmazlık var. mevlana'nın ''gel. ne olursan ol yine gel'' sözünü dilimize dolayarak birlik çağrısı yapıyoruz. devletler bu mantığı kullanarak merkezi otoriteye bağlılık duyulmasını istiyor. yani insanları kendi hükümleri altına almaya çalışan güçlüler de bunu kullanıyor. ırkçılığı sona erdirmek için çabalayan bazı güzel insanlarda bunu kullanıyor. peki mevlana ne için kullanmış. tamam ne olursan ol gel demiş. ama nereye gel demiş. mevlana celaleddin rumi hazretleri başı secdeden kalkmayan, kur'an'ı kerim'i kendi ahlakı haline getirmeye çalışan bir evliya, bir allah dostu, bir şeyh, bir müslüman. mevlana'dan bahsedilirken bunları duymazsınız genelde. onun aşkı anlatılır. hani allah aşkı bile anlatılmaya çalışılmaz. çok sevdiği dostu olan şems-i tebrizi'ye olan aşkı anlatılır. bazıları buna eşcinsel muhabbeti ekler ki bence diğer taraf var ve bu bazılarının diğer tarafta yatacak yeri yok. her neyse mevlana insanlara, ateşe de tapsan, puta da tapsan gel demiş. nereye gel. önemi yok, o gel demiş hoşgörmüş. yok abi. önemi var. benim topraklarımda yaşamış bir evliyanın düşüncelerinin çapulcular tarafından delik deşik edilmesine izin vermemem gerek. mevlana insanları islam'a çağırmıştır. güzel kardeşlerim hani hümanizmin reddettiği doğaüstü, bir allah inancının en son dinine. mevlana'yı biliyorsak böyle bilelim. seviyorsak böyle sevelim. ve eğer bize ters geliyorsa da adam gibi sevmiyorum diyebilelim. geçmiş zamanda kalmış, karşılık veremeyeceği bir yere gitmiş adamcağıza vurmayalım, onu olmadık şeylere çevirmeyelim.
‎'Herkes 'Su'ya Kandı, Balıktan başka..