bugün

bazen insanın kanını donduran soğuklarda elinde 4-5 adet mendille para kazanmayı bekleyen çocuktur. gözlerinizin içine bakar almanız için mazlum mazlum.bazıları bu bakışları dayanamayıp alır çocuğu sevindirir.bazısı ise arkasına bakmadan çekip gider.ama o arkasına bakmadan çekip giden yaratık düşünmelidir.o arkasında bıraktığı küçücük insan evladından bir farkı varmıdır.belki onun oğlu o halde bir gün o çileyi çekebilir.fakirliği insanın kaderidir diye tabir eden zihniyetin iyice bir bakması gerekir o çocuğun gözlerine.aç kalmanın,soğukta üşümenin tanrı'dan geldiğini savunan akılsızlar bir kere daha dönüp bakmalıdır ona.
yapılan her hangi bir alışveriş ile, geleceği elinden alınan ilköğretim çağlarında çocuk.
insanın samimi duygularının körelmesini sağlayan çocuktur. para verip mendilini dahi almadıgım çocugu 20 dk sonra internet kafe de ps oynarken görmek dumur olmama sebep olmuştur. bundan sonra bir simit parası yada döner parası isteyen çocuga en yakın noktadan yiyecek birseyler alınıp verilir...
az önce karşılaştığım yağmur ve rüzgarın altında üşüyen 15-16 yaşlarındaki çocuktur.

yağmurla beraber şiddetli rüzgarın yüzümü şamarladığı sırada ıslanan sigaramdan kalan bir kaç fırtı çekerken küfrediyorum. hızlı adımlarla yokuş yukarıya tırmanıyordum kaldırımda yürürken. kirli sakalım ve siyah şapkamla berbat bir görüntüm vardı. arasıra kendime vitrin camlarından bakarak 'tipini sikeyim' diye küfrediyordum. canım fena halde sıkkındı... kaşlarımın çatık ve etrafa öfke dolu baktığımın farkında bile değildim. bir an için karşımda mendil satan çocuğu farkettim. bana bir elinde mendil uzatıyordu ama neredeyse uzattığı gibi geriye çekti mendili. bana sanki bir rüya gibi gelmşti bir kaç saniyelik bu detay. 8-10 adım yürümüştüm ve durdum. geriye doğru dönerek;

+ yeğen ne kadar mendil? diye sordum ses tonumu mümkün olduğunca yumuşatarak.
-ne verirsen abi.
+oğlum ben verebilsem donuma kadar veririm. ne kadar onu söyle?
-okul harçlığım işte abi.
+tamam şimdilik 5 lira vereyim. denk gelirsen bir daha alırım söz.
-sağol abi.
+ok. sende sağol.

alışverişimizi yaptık ve soğuktan kaskatı kesilmiş yanaklarımızla hafif şekilde birbirimize gülümseyerek ayrıldık.

kolay kolay mendil satan birinden mendil almak veya yolda önümü kesen herhangi biriyle -sigara isteyen hariç- muhatab olmam. fakat yaşadığım bir olay sonucu edindiğim farkındalıkla birlikte bu düşüncemi biraz esnetmekte fayda gördüm.

(bkz: #9069346)
bazılarının entry malzemesi.

edit: sağ elin yaptığı iyiliği sol el bile bilmemeli.
geçen gün tv servis araçlarınla bırakılırken gördüm kendilerini.. vay canına aynı konfora sahibiz.
mendil alınmaması gereken çocuktur. Her alınan mendil onu çalıştıran kişinin iştahını kabartacak ve o çocuğu okula göndermek yerine mendil satmaya göndermeye devam edecektir.
yer beşiktaş iskelesi...
üsküdar kıyılarını seyrediyorum karşı yakadan...
bi çocuk yaklaşıyor, üstünde "bizim oğlana küçük geliyor artık" diye verilenler tadında giysiler; emanet olduğunu belli eden, ama pasaklı değil kıyafetleri...11-12 yaşlarında, esmer hafiften, kara gözlü...elinde satmak için taşıdığı mendillerin olduğu bi poşet...
"bi mendil alırmısın abla" diyor biraz ürkek, biraz mahcub, bi eli uzatırken bi eli geri çekiyor sanki... "hayır" diyorum hemen reflex halinde, o kadar şartlanmışım ki...geri çekiliyor hemen, üstelemiyor hiç, sırnaşmıyor, "allah sevdiğine kavuştursun abla" tadında dualarla içten bi pazarlığa tutuşmuyor benimle, uzaklaşıyor yanımdan, gidip iskele binasının duvarının dibine oturuyor...seyre dalıyor etrafı donuk gözlerle...
başka bi çocuk geliyor sonra ama görünümü bizim ufaklığınkine 180 derece zıt...
paçasından marka damlıyor çocuğun, üstünde adidas marka eşofmanları, altında bianchi marka bisikleti, elinde de promosyon bile olmayan devasa mcdonalds menülerinden biri var...

işte o an, bizim ufaklığın ona bi bakışı var ki...
insana insanlığını sorgulatan cinsten...o bakışın tarifi yok, benim de o bakışı anlatmak için edebiyat parçalayacak halim...

ışık hızıyla geçiyor düşünceler aklımdan, " ne anne babalar var, bu yaşta çocuk çalıştırılır mı, o sattığı mendillerden hangisinin parası geçiyor onun boğazından... allah bilir babasının içkisine gidiyordur, öyle ya, bu çocuğu böyle çalıştıran anne babadan ne beklenir..." ,"bi dk lan, ya hastaysa adam, ya annesi temizliğe fln gidiyorsa da yine de gücü yetmiyorsa daha iyisine, yargılamak sana mı düştü, nolurdu bi tane mendil alsaydın sanki dingil"...
ben bunları düşünürken markacan atlayıp gidiyor bisikletine...bizimki gözlerini ayırmıyor ondan yolun başında gözden kaybolana dek...

düşünmeyi bırakıp, "ufaklık bi baksana bana" deyiveriyorum, bi anda uyanıyor sanki daldığı alemden, bi an için afallıyor, sonra ışıldıyor gözleri...
koşa koşa geliyor yanıma hemen, "buyur abla" diyor..."yok" diyorum bu kez "sen buyur"...

bi adı var onun da... mehmet...
3 kardeşin en büyüğü, babası trafik kazasında vefat etmiş, annesi terzi...
bizim ufaklık bi de ben yük olmayayım anneme diye okulu bırakmış, ilerde işi büyütmeyi fln tasarlıyor, mendil satmakla kalmayacakmış, kardeşleri okuyacakmış daha...
hırsızlık yapmıyor, dilenmiyor, asil...
asil evet, ben bu yaşımda babamın desteğiyle ayakta dururken, o evin geçimini üstlenmeyi kafasına koyacak kadar hem de...

boşuna mendil satmıyomuş bi de, onu da gördük çok geçmeden, hedefi 12'den vurdu...

daha kaç tane mehmet var acaba bu şehirde... kimi ayakkabı boyacısı gümüşsuyunda gecenin 12sinde sandığı parçalandığı için ağlayan... kimi en işlek caddenin ortasında simit satmanın derdinde... belki kimisinin uğruna mendil satacağı 2 kardeşi de yok, diğerleri çocuk olmadan önce abi/baba olmak zorunda kalmıyor belki... hangisi daha fena...
kıssadan hisse fln beklentisiyle okuduysanız buraya kadar, üzgünüm sizin için, çarpıcı bi sonu olmayacak bu yazının...
bildiğim tek şey, " tek başıma napabilirim ki, ben de öğrenciyim" tadındaki öğrenilmiş çaresizliklerimize gömdüğümüz kafalarımızı toplamamız ve kayıtsızlığımıza kılıf olsun diye sığındığımız şu kahrolası bahaneleri bi kenara bırakıp kıçı kırık sıvışmalarımızdan kendimizi azad etmemiz gerektiği...
bi mendil alıp ya da tabii ki daha iyisi; alternatif çözüm üretmeye çalışan derneklere destek olup o çocuğun gözyaşlarını silemedikçe onlardan biri pes edip, eline bi silah alıp herhangi birimizin yolunu kestiğinde de deriz artık, " ama ben napabilirim ki"...

sahi bi de;
hiç çocuk yuvasına gittiniz mi?
allah rızası için diyecekken
şaşırdı
allah razı olsun
dedi
mendil satan
çocuk.

en son diyeceğini
en başta dedi
mendil satarken
dilenen
çocuk.
Bizim burda var çocuk bana sen neden hiç mendil almıyorsun diyor. Vurcam ağzına da çocuk diye yapamıyorum.

Takıldığım mekanda çocuk her gün 1-2 masaya yemek ısmarlatıyo. Keşke küçük olsam da ben de mendil satsam.