bugün

(bkz: fakir olmak)
Ne kadar kötü yanları olsa bile meşhur bir sözü hatırlatır... Benim memurum işini bilir durumu denebilir, yani işini bilenler istediği saatte, işini bilemeyenler mecbur kaldıkları saatte kalkmak ve işlerinin başında olmak zorundadır durumudur.
kafan atınca istifa edememen. en kötü yanı budur. özel sektör öyle mi eeeh dersin kapıyı çarpar çıkarsın. ama kamudan çıkmak daha zordur girmesi kolay değil en nihayetinde.
Asgari ücretlileri dinledikten sonra, memurluğun en kötü yanları girilmelidir.
hiç bir kötü tarafı yoktur. sabah 08:30 da işe başlanır, saat 17:00 de alır başını gidersin. arkanda iş kalmış, kalmamış umrunda bile olmaz. bir mükellefin acil bir işi varmış yokmuş hiç umursamaz, ayın 15 in de maaşını çatır çatır alır. işten kovulma derdi olmaz, zammını alır, olmadı maaş farkını alır. çalıştığı kurumda kreş ya da ıvır zıvır var ise çoluk çocuğunu olmadı akrabasının çocuğunu getirip fırsattan istifade eder. akşam sen saat 5 den sonra ofisinde harala hürele iş yaparken o saat 6 da karısı, kocası, çoluk çoçuğuyla yemeğini yer ve yoluna devam eder.
hiçbir iş stresi yaşamamak... tatile istediği zaman çıkabilmesi... mesai saatleri içerisinde rahat rahat çayını, kahvesini dilediği vakit dilediği kadar içebilmesi... vermek zorunda olduğu bir hesabının olmaması... her ay günü gününe maaşını alması. sağlık harcamalarında cebinden neredeyse beş kuruş para çıkmaması... iş stresinin olmaması (yazmış mıydım?)...

çok kötü yan varmış lan...
saçı ortadan ayırmak, hergün traş olmak, hergün takım giymek.
nankör olmalarıdır. paşa gibi yaşarlar, daireye işi düşeni bin pişman ederler.
siz kpss'yi kazanmak için kıçınızdan terler akarak uğraşmışken, bilmem kaç yaşından sonra yeni bir iş ortamına alışmaya çalışırken, nereden (atanarak?) geldiği belli olmayan bir takım ruh hastalarının gelip size patronluk taslamaya çalışması...
düzenli sakal trasıdır erkek memurlar için.
sıralama gerektirir!!!
- her sabahın köründe alarmın sesiyle uyanmak - bi noktadan sonra edebileceğiniz küfür bile kalmaz-
- işe gittiniz- idareci memur iseniz- siz insan değil mekaniksinizdir ammaaa sevgili çalışanlarınız insan olduğundan dert, tasa, gam yükü ve ne kadar çözümsüz iş varsa dökerler önünüze.
- derdine derman bulamayan vatandaş kişilerinin abuk sabuk , "senin maaşını ben veriyorum kardeşim" tripleri, - nah veriyon züğürt, senin verdiğin vergiyi ben biliyorum. benim maaşımdan her ay yüzde 15 vergi kesiliyor.
- gün geçmeye devam eder, dışarda hayat akar ama siz dandik dandik devlet binalarında, saçma sapan dosyalar arasında , üretmeden içerde çalışmak zorundasınızdır.
- nihayet akşam oldu eve gitme zamanı, biraz nefes alarım derkene, servisteki diğer memur arkadaşlarınız gün boyu doyamadıkları iş konularını konuşmaya devam eder.
- eve vardınız -sonunda- ulen akşama kadar kafanız tüketilmiştir, eriyip giden hayatınıza, gençlik hayallerinize bakıp iç çeker ve sabah erkenden uyanabilmek için erkenden yatarsınız.
(Her gün kendini böyle tekrar eder)
asgari ücret ve mesaisini düşününce, memur olmak gül bahçesi kalır yanında.
Kimsenin sizin emeginize saygı duymamasi.
Basınıza aptalın aptalı biri getirilip sizden fazla maaş alsa da hala işi bilmediği gibi bütün işlerin belli kisilere yıkılması, aksama kadar iş yapmıyor denilen kişilerle aynı kefeye konmanız.
iktidar veya bilmem kimin adamı degilseniz kicinizi yırtıp basınıza geçirseniz asla hakkınızı alamamanız.
Kendinizi yetiştirseniz de, egitimler alsanız da teknolojiden yenilikten anlasaniz da, amiriniz olan hiyar bunu görünce kendi eksiği meydana çıkacağı için sizi hep kötü gostermesi.
Size sicil notu veya performans değerlendirmesi yapacak kisinin isten anlamasını beklemek yapılacak en büyük hatadir.
Sizi herkesin aksama kadar masa basında oturup bilgisayar oyunu oynadığını zannetmesine karşılık aksama kadar imanınız gevremis vaziyette çalışıp diliniz bir karış dışarıda eve donmektir.
En kötüsü siz her gün evinizden çıkıp colugunuzu cocuğunuzu ona buna emenet edip bir emek harcarken "sizin maaşınızı ben veriyorum" diyen bir geri zekalının suçlamasına tabi olmaktır. Sen ben ve herkes gibi "vergi" veriyorsun hiyar. Memur her gün ise gelmesinin ve is yapmasının karşılığında maaş alıyor. Evinde boş oturduğu için kimse onun hesabına para yatırmıyor.
insanın kendine olan saygısını kaybettirip işe yaramaz biri olduğunu sürekli düşündürtmesidir. 4 yıllık kalburüstü bir

üniversite bitirilmiştir. bir tane dil biliniyordur. stajlar yapılmıştır. mezun olunca:" piyasa beni kapacak

olum "gazıyla iş hayatına atılınır. özel sektörde işe başlayınca ilk darbeyi yer:asgari ücret. ulan der ben oakdar

okudum çalıştım bu mu karşılığı diye. sonradan uzayan mesailer, haftada 6 gün çalışma, geç yatan maaş, özelin olmazsa

olmazı mobbing işin içine girince dayanamaz bünye. devlete atim kapağı kurtulim düşüncesi sarar her damarları. belki 4-5

sene dişini sıksa çok daha iyi yerlere gelip maaşı 8-10 bin olabilecektir. tabi eğer o ana kadar akıl ve ruh sağlığını

kaybetmezse. ve girer kpss ye kazanır memur olur. emekliliğine dek sabit bir gelirle, kasvetli binaların içinde

bürokrasi tarafından hakları kısıtlanmış, ağzı var dili yok bir varlık haline gelir.devlet sonuçta, ne kadar çalışırsan

çalış aynı para. bir yerden sonra çalışma azmi de kaybolur. yeni bir şeyler öğrenmek istemez, mesela dil öğrenmeyi bile

gereksiz sayar. neden öğrensin? rekabet yok ki.

işte böyle bir şey memurluk.devlette olan kendine her gün küfreder,neden devletteyim diye.işe yaramaz olduğu hep

aklındadır. özeldeki devlettekine özenir. ama bir gerçek var ki her ikisinin de köle olduğudur. ve türkiyede insanlar

damızlık inek gibi görüldüğü sürece devlet kurtarıcı olarak görülmeye devam edecektir.
Yılın 364 günü "zam isterüüğk" diye eylem yapmak.
Çok zor iş hacı. Valla.
memuriyette bulunmanın iyi tarafları olduğu gibi zor taraflarıda vardır. memurluk dediğimizde akıllarda az çalışan insanlar kalmış fakat günümüzde durum farklıdır. bir kısım memurluklarda eksiklikler kısmen devam etsede, denetim elemanları olsun uzmanlar olsun artık iyi bir eğitimden geçirildikten sonra iş başına geçiriliyor ve bunlar tarafından kaliteli işler çıkartılıyor.
yenilikleri kabul etmeyen eski zihniyetle mücadele etmek memurluğun en zor kısmı olsa gerek.
birşeyler alabilmek için hep diğer ay beklenir.
cocuk yardiminin 19lira olmasi.
sabah erken uyanmak, her sabah tıraş olmak, para sıkıntısı çekmek, her şeyi taksitle almak, kendini geliştirmek için hiç bir nedenin olmaması, iyi çalışanla çalışmayanın aynı parayı alması...
takım elbise olayı.
Olmayan yanlardır. Devlet baba bize de bi iş verse 657 midir nedir ona bağlı bi devlet memuru olsak daha ne isteriz. En sinir olduğum da ben piçim sıkılıyom devlette deyip memur olanlar. bsg boşalt o mevkiyi de gerçekten isteyenlere yer aç.
(bkz: Monotonluk)

Şahsen insan basur olur. Hani yok gerçi o kadar kişi belki kanser olsa bile iyileşir ama bana denk gelse yedi çeşit hastalık olur ki birincisi basur.
Vücudunun her zerresine tırsaklığın sinmesi.

Çünkü memuriyet risksizdir. insanı zehirler hiç bir konuda hiç bir şey için riske giremez memurlar. Ailelerine de siner bu. Memur çocuğu da hayatta risk almaya korkar. Aman oğlum yapma aman kızım yapma diye durdurulur.

Her ay aynı gün yatacak olan sabit maaş, yılda 1 ayı bulan yıllık izin, özel sektöre göre görece çok rahat çalışma ortamı yine özel sektöre göre baskısız bir çalışma şekli. Belli bir süre sonra emeklilik bu süre zarfında sahip olunduysa bir ev ve bir otomobil sahibi olmak. Bonus olarak yazlık.

20 Yıl aynı binada aynı ortamda aynı makam ve mevkide çalışıp emekli olan insan var ve bunu normal karşılıyor.
memur olmak.

bence memur olmak başlı başına kötü zaten, bir de içinden kötü taraflarını seçmeye çalışmakla uğraşamadım.
Önüne iki koyun koysan güdemiyecek zamanında siyasetle güzel göt yalamakla bir yerlere gelen moron müdürlerin her dediğine boyun eğmek zorunda kalmak.