bugün

turk sair ve oyun yazari.
mutluluğun tarifini hakkıyla yapmış zat-ı şahane.

.mutluluk nedir diye sorsanız bana, kaşıntıdır derim.bir gün az kaldı mutlu oluyordum.bir sancı saplandı belime, kıvrana kıvrana yatağa düştüm.böbrek taşı imiş.sancıdan öleceğim.sabaha karşı idi, doktor geldi, morfin yaptı.derdemez o korkunç sancı kesiliverdi, çok güzel bir dünya başladı birdenbire... inanamıyordum... mutlu idim, tam anlamı ile mutlu.. mutluluğumu doya doya tatmak istiyordum... ama o ara, kulağımın arkası kaşındı azıcık.şöyle sinek ısırmış gibi.bense kolumu kıpırdatmak istemiyordum, mutluluğuma ara vermemek için.ama o kaşıntı bozuyordu mutluluğumu.çaresiz kaldırdım kolumu, kulağımın arkasını kaşıdım, tam olsun mutluluğum diye.kolumu gene yanıma uzattım.biraz sonra... biraz sonra gene o kaşıntı.kaşıdım, biraz sonra gene.gene kaşıdım.bitmedi, bitmedi namussuz kaşıntı, iğneledi durdu ve berbat etti mutluluğumu. o günden beri, ne zaman şöyle mutluluğa benzer bir şey duyacak olsam, bakalım bunun kaşıntısı nerden başlayacak diye beklerim.beklediğim de gelir başıma.
garip akımının öncülerindendir. nükte ve yergi ağırlıklı şiirler yazmış , daha sonraları toplumsal sorunlara ilgi duymuş bir sanatçıdır. deneme ve oyun türlerinde de önemli yapıtlar vermiştir. eserleri : rahatı kaçan ağaç (şiir) , konuşarak , doğu-batı (deneme) , mikado nun çöpleri , müfettişler (oyun).
1915 yılında istanbul'da doğdu. Ankara Gazi Lisesi'ni bitirdi. Toplumbilim öğretimi için gittiği Belçika'da iki yıl kaldı. MEB Yayım Müdürlüğü'nde çalıştı.Kitaplık memurluğu, çevirmenlik, öğretmenlik yaptı. Cumhuriyet Gazetesi'nde yazdı.

Şiir kitapları:

Garip (Orhan Veli ve Oktay Rıfat'la birlikte, 1941), Rahatı Kaçan Ağaç (1946), Telgrafhane (1952), Yan Yana (1956), Kolları Bağlı Odysseus (1962),Goecebe Denizin Üstünde (1970), Teknenin Ölümü (1975), Sözcükler (Bütün Şiirleri, 1978), Olumsuzluk Ardında Gılgamış (1981), Tanıdık Dünya (1984),Güneşte (1989).
Orhan Veli'nin eski dostlarındandır...
bir misafirliğe

bir misafirliğe gitsem
bana temiz bir yatak yapsalar
her şeyi, adımı bile unutup
uyusam...

boşluğu, kaybetmişliği, kaybolmuşluğu bu kadar güzel anlatan başka 4 mısra var mıdır acaba? gidecek yerin olmadığında oku, rutubet kokan dördüncü sınıf bir otel odasında oku, pis karanlık bekar evinde oku..
yalan

ben güzel günlerin şairiyim
saadetten alıyorum ilhamımı
kızlara çeyizden bahsediyorum
mahpuslara affı umumiden...
çocuklara müjdeler veriyorum
babası cephede kalan çocuklara..

fakat güç oluyor bu işler
güç oluyor yalan söylemek..
ölü

O şimdi yalnızdır.
Anasız,babasız,
Şapkasız,elbisesiz.
Her şeyi arkada bıraktı.
Ne konuşacak arkadaşı,
Ne okuyacak kitabı var,
Yalnız
Yapayalnız.
anı

bir çift güvercin havalansa
yanık yanık koksa karanfil
değil bu anılacak şey değil
apansız geliyor aklıma

neredeyse gün doğacaktı
herkes gibi kalkacaktınız
belki daha uykunuz da vardı
geceniz geliyor aklıma

sevdiğim çiçek adları gibi
sevdiğim sokak adları gibi
bütün sevdiklerimin adları gibi
adınız geliyor aklıma

rahat döşeklerin utanması bundan
öpüşürken bu dalgınlık bundan
tel örgünün deliğinde buluşan
parmaklarınız geliyor aklıma

nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
kahramanlıklar okudum tarihte
çağımıza yakışan vakur, sade
davranışınız geliyor aklıma

bir çift güvercin havalansa
yanık yanık koksa karanfil
değil unutulur şey değil
çaresiz geliyor aklıma.

melih cevdet anday

anday bu şiirini abd de ajanlık suçundan idam edilen ethel ve julius rosenberg çiftine ithafen yazmıştır..
şiirlerini mitoloji ve tarih bilgisiyle harmanlamış biridir.
felsefe

köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı, çünkü ekmeklerini köleler veriyordu onlara
köleler ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara. ve yıkıldı gitti likya.
köleler felsefe kaygısı çekmedikleri için ekmek yapıyorlardı, çünkü felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara
felsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri için ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini felsefe veriyordu onlara. ve yıkıldı gitti likya.
felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin felsefesi.
ve sahipsiz felsefenin ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
ekmeğin sahipsiz felsefesini felsefenin sahipsiz ekmeği.
ve yıkıldı gitti likya.
hala yeşil bir defne ormanı altında...
Melih Cevdet Anday (1915 – 28 Kasım 2002), şair. Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte Garip Akımı'nın kurucularındandır. işte bilgi içerikli entry...
(istanbul,1915 istanbul,28 Kasım 2002)

Melih Cevdet, M.C. Anday , M.C.A. imzaları da onundur.Ayrıca H. Mecdi Velet, Murat Tek, Yaşar Tellidere takma adlarını kullandı.Avukat olan babası Cevdet tir.Kadıköy 35. ilkokulu nu (1928),Kadıköy Ortaokulu nu (1931) ve Ankara Gazi Lisesi ni bitirdi (1936). Önce Ankara Hukuk Fakültesi,daha sonra DTCF ye girdi ancak öğretimine devam etmedi.1938 yılında toplumbilim alanında öğrenim görmek amacıyla Belçika ya gitti, ancak 2.Dünya Savaşının başlamasının üzerine Türkiye ye döndü (1940).1942-51 arasında, önce Milli danışmanlığı,Ankara Kitaplığı nda da kitap memuru olarak çalıştı.1951 yılında istanbul a döndü ve Akşam gazetesinde gazeteciliğe başladı;Tercüman,Büyük Gazete,Tanin ,Cumhuriyet gazetelerinde fıkra (yaşar Tellidere takama adıyla) ve deneme yazdı; anılan gazetelerin sanat ve edebiyat sayfalarını yönetti.1954 yılından başlayarak istanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro bölümde fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı;1964-69 yılları arasında TRT Yönetim Kurulu nda görev aldı,1977 de Konservatuar daki görevlerinden emekli olduktan sonra UNESCO Genel Merkezi Kültür müşaviri olarak Paris e gitti (1979), ancak Türkiye2deki hükümet değişikliği sonucunda geri çağırıldı.Cumhuriyet gazetesinde 60 lı yıllardan 90 lara kadar düzenli olarak 90-2000 arası ise aralıklarla denemelerini sürdürdü.

ilk şiiri Varlık Dergisi nde yayımlandığında 20 yaşlarında bir gençti. Orhan veli ve Oktay Rifat la birlikte, Türk edebiyatını derinden sarsacak olan Garip akımının kurucuları arasında yer aldı. Türk şiirinde giriştikleri temizlik hareketi amacına ulaştığında, bütün diğer arkadaşları gibi Melih Cevdet Anday da yaptıklarıyla yetinemezdi. Göçebe denizin üstünde yaratılan şiirde yeni arayışlara yöneldi; roman, deneme, anı, gezi, tiyatro oyunu gibi edebiyatın hemen hemen her alanında ürünler verdi.
Melih Cevdet Şiiri

Melih Cevdet Anday şiirinde iki ayrı dönem vardır. Biri Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte başlattıkları, Türk şiirinde Birinci Yeni diye de adlandırılan Garip akımı dönemi; diğeri ise Kolları Bağlı Odysseus ile başlamış olan yeni dönem.

Melih Cevdet in Garip akımı ekseninde yazdığı şiirleri Rahatı Kaçan Ağaç (1946), Telgrafhane (1952) ve Yanyana (1956) adlı kitaplarında toplanır. Melih Cevdet Anday ın başlangıçtaki birkaç şiiri hece ölçüsüyle yazılmıştır. Melih Cevdet şiiri öznel, az yerel, evrensel temalar içerir. Savaş yıllarının yoksulluğunu küçük insanın dünyasına taşırken öfkelidir, suçlayıcı bir tavır takınır. Rahatı kaçan dünyada, rahatı kaçmış insanın bazen ironik, bazen yergi dolu dili, Anday ın şiirinde de etkisini hissettirir. Bu şiirleri yüksek sesle okunmaya elverişli değildir. Telgrafhane ile başlayan şiirlerinde yeni benzetmelere, yeni temalara, düşünceyle duyguyu kaynaştırmaya yöneldiği görülür. Doğayı imgeye dönüştürmeye başlar, özyaşamsal deneylerini şiir diline dönüştürür; barış, doğa, çağ, doğanın çeşitli varlıkları, doğa-insan diyalektiği öne çıkmaya başlar. ironinin yerini zaman zaman coşku, tepki ve düşünce alır. Ama Anday ın poetiğinde duygu da, düşünce de, bilgi de şiirin kendi değildir; sadece bahaneleridir. Bu konuda şöyle düşünür: Hiçbir konu, hiçbir tema gerçekte şiiri yaratmaz. Ortaya çıkarmaz. Onla birer bahanedir. Şiir asıl yazılırken ortaya çıkar.

Kolları Bağlı Odysseus ile başlayan şiirlerinin merkezine doğa-zaman-insan diyalektiği yerleşir. Yeryüzü, gökyüzü, güneş, gece, şafak, öğle, ikindi, kısaca evren ve zaman, oluş içinde şiirle kuşatılmak istenir. Çiçekler, tohumlar, aylar, zamanın parçalanışı, parçalanmanın ruhu ve biçimi, kaotik her şey, özgün imgelerde varlık bulur.

Bir dünya şiiri mirasçısı olduğunu düşünerek, Batı nın, Doğu nun, ülkesinin şiir evreninde yeni yollar aradı: Homeros tan Eliot a, Ezra Pound a, Japonların haikularından Karacaoğlan koşmalarına kadar geniş bir şiir şiir birikiminden beslenen bir şiir yolcusu olduğunu hissettirdi. Şiirinde evrensel temaları derin bir bilinçle ele aldı, özgün şiirsel yaratıcılıkla ortaya koydu. Ona göre şiir bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yaratmak demekti; şiir hiçbir düşüncenin, duygunun taşıyıcısı değildi, bunlar olsa olsa şiir için bahaneler olabilirdi.

Mahmut Temizyürek TL cilt 6 146-147

Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi YKY Cilt 1 110
adına ilk kez düzenlenen şiir ödülü 2006 yılında küçük iskender'e verilmiştir.
"bir misafirliğe gitsem
bana temiz bir yatak yapsalar
herşeyi, adımı bile unutup
uyusam
kalktığımda yatağım hala lavanta koksa
kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
nerde olduğumu hatırlamasam
hatta adımı bile unutsam"

dizeleri ile insanın yürek teline dokunan şair.
Milas'ın ören kasabasında her yıl adına festival düzenlenen edebiyatçı.
zavallı ethem
çok çekti geçen kış
bütün kışı parklarda geçirdi
şimdi durumu iyi
sanatoryumda
verem..
(bkz: her gece boyle degilim)
(bkz: cesitlemeler)
Kadir Raşit Paşa, ispanya sınırına yakın bir yerde bulunan Fransız köyünü öylesine sever ki, soyadı kanunu çıktığında, soyadı olarak o köyün adını alır. Çocuk doktoru Kadir Raşit Paşa' nın yeğeni Melih Cevdet de, o köyün adını şiir kitaplarının kapağına taşır: "ANDAY"
Çağdaş Türk şairlerinden Melih Cevdet ANDAY 1915 yılında istanbul da doğdu. 28 Kasım 2002' de solunum ve böbrek yetmezliği sonucu 87 yaşında hayatını kaybetti.
Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü' nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı' nda memurluk ve gazetecilik yaptı. Akşam ve Cumhuriyet Gazeteleri' nde deneme yazıları yazdı.1954' ten sonra bir süre istanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü' nde fonetik- diksiyon öğretmenliği yaptı ve oradan emekli oldu.
Melih Cevdet Anday; şiire Gazi Lisesi nde arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rıfat la başladı. "Varlık Dergisi" nde birlikte yaptıkları bir çıkışla, Veli, Rıfat ve Anday Türk şiirine yeni bir anlayış getirdi. Kentte yaşayan küçük insanların sorunlarını lirizme, ahenge, sese sırt çeviren bir sadelik içinde ele alıyor, şiire girmez denilen konulara, sözcüklere özellikle ağırlık veriyorlardı. Yaptıkları denemeler edebiyat çevrelerinde büyük ilgiyle karşılandı, tartışmalara yol açtı.
1941' de Orhan Veli, M. Cevdet Anday ve Oktay Rıfat üçlüsü, şiirde varolan aşırı duygusallığa, şairaneliğe, basmakalıp söyleyişe başkaldıran şiirlerini “GARiP" adıyla bir kitapta topladılar. Kitaba koyulan Garip adı zamanla hem üç şairi yansıtan bir kimlik kazandı hem de Türk şiirinde yeni başlayan akımı yansıttı. Şiirde her türlü kurala ve önceden belirlenmiş kalıplara karşı çıkıp kuralsızlığı kural edindiler. Şiirin ölçü, uyak ve dörtlükle ilgisiz olduğunu, özgür yazılması gerektiğini savundular ve şiirin konularını genişlettiler. Konuşma dilini şiire dahil ettiler; "nasır" gibi bayağı bir sözcüğün de şiirde kullanılabileceğini gösterdiler. Halk deyişlerini şiire aktardılar. Bütün bu aykırı özellikleriyle şiir gibi görünmeyen ve Türk Edebiyatı içinde tepki toplayan Garip Akımı, ancak günümüzde anlaşılabildi.
Anday' ın şairliği, tüm şiirlerinin derlendiği "Sözcükler " de de görülebileceği gibi durmadan gelişmiş sürekli bir gelişme göstermiştir. Yapıtları Rusça, Fransızca, ingilizce, Bulgarca, Yunanca, Sırpça' ya çevrilmiştir. UNESCO' nun Courrier dergisi 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır. *
içerdekiler oyununu yazmıştır..
en beğendiğim türk yazarıdır..şiir,deneme,roman,oyun türünde eserler vermiştir..deneme kitaplarını okumaya doyamam...
kocaeli şehir tiyatrolarında sahnelenmişti içerdekiler ve izlediğim en iyi tiyatro oyunudur (bkz: içerdekiler)..
üstad, keşke daha çok eser verseydi...
nadir sevdiğim şairlerden biridir. kendisinde değişik bi tat bulduğumu düşündüğüm ama ne olduğunu henüz bulamadığım kalender bir insandır da aynı zamanda.
'Dolu bir boşluğu doldurup boşaltmak işimiz ölülerle, gecelerle, sümbüllerle..'
' imge, bilinen bir düşünceyi, bir duyguyu saklamak, başka kılığa sokmak için değil, bilemediğimizi, ancak sezer gibi olduğumuzu dile getirmek için kullanılır. '