bugün

filmi görme şansı bulan eleştirmenlere göre cannes' da altın palmiye şansı oldukça fazla olan nuri bilge ceylan filmi.

nuri bilge ceylan'ın tarkovski bergman, etkisi altında bir sinema dili olduğu aşikar. kış uykusu'nun bergman vari olduğu yönünde genel bir kanı var eleştirmenlerde.
önceki filmlerinde olduğu gibi bu filminde de yaratıcı ve özgün bir sinema dili yok gibi görünüyor.
en azından ilk izlenim böyle.
yine de izleyip göreceğiz.
Altın palmiye ödülü almış filmdir.
cannesdan altın palmiyeyi ülkemize ikinci kez getiren nuri bilge ceylan filmidir.
Altın palmiyeyi bu yıl içinde ülkemizde ölen gençlere ve somada hayatını kaybedenlere ithafen almıştır ,unutmamıştır .
gösterim tarihi ile ilgili beni psikopata bağlayan film...

not : tamam nuri cansın, abimizsin, reizsin ama sikicem artık şunun gösterim tarihi belli olsun !
özellikle ayıların uyuduğuna inanılan uyku çeşitidir.
hem cannes'da ödül almış, hem de nuri bilge ceylan filmi olmasından mütevellit, şahsımca kabir azabı gibi olduğunu düşündüğüm film. *
ama gurur duydum mu, duydum.
en iyi yabancı film oscarlarında türkiye'yi temsil etmesini beklediğimiz film.
izleyenler tarafından yaşanacak olan şeyi isminde barındıran film olacaktır.
öncelikle en başarılı oyunculuk nejat işlere aitti filmde kesinlikle. zaman zaman konuşan kafalara dönmüş ama malesef film. dialoglar bazen belki fazla uzuncaydı ve karakterler türk sinemasinda görmeye alışık oldugumuz türden karakterler değildi pek. o anlamda baya orijinal. sahneler kendi içerisinde yavaş başlasa da güzel yükseliyor fakat sahneler birbirinden biraz kopuk kalıyor. hikayeyi de çok taşımıyor aslında. görüntüler konusunda ise film daha dar alanlarda geçiyor bu sefer. ve tek mekanda çok uzun dialog boğucu ve takip etmesi zor olabiliyor.
13 haziranda türkiyede vizyona girecektir.
"Karşımızdakini olduğu gibi görmeyip onu tanrılaştırmak,sonra da sanki böyle bir tanrı olabilirmişte olamıyormuş diye ona kızmak." gibi harika bir repliği içinde barındıran,izlemek için sabırsızlandığım bir nbc filmi.
bugün vizyona giren ve bu sene cannes film festivalinde altın palmiye ödülü alan nuri bilge ceylan şaheseri. sabırsızlıkla bekledim, geldiği gün gittim. film biraz uzunca, üç saat kadar sürdü öncelikle bunu söylemekte fayda var. şahsen gittiğim sinemanın koltuklarından bu filme girene kadar memnundum, ama anladım ki bir yerden sonra insanın kıçı düzleşiyor.

filmin tam süresi 3 saat 16 dk. nuri bilge ceyla filmin uzun olmasına yönelik eleştirilere cevaben, bir roman nasıl çok uzun olabilirse, bir filmin de çok uzun olabilir, bunun sorgulanması anlamsızdır demiş.

film üç ana karakter üzerinde ilerliyor, ana karakterimiz aydın(haluk bilginer), kız kardeşi necla(demet akbağ), eşi nihal (melisa sözen). aydın ve necla babalarından kalma evlerini otele çevirmişlerdir ve bu oteli yürütmeye çalışmaktadırlar. ayrıca aydın yerel bir gazetenin köşe yazarıdır. aydın, karşımıza gerçek anlamda bir aydın olarak çıkıyor, entelektüel birisi, zamanında oyunculuk yapmış ancak tutunamamış ve kendi halinde geçinmeye devam eden bir adam. neyse film zaten olay temelli olmadığı için takdir edersiniz ki konusunda bahsedilecek pek bir şey yok, hem spoiler'a girmek istemiyorum.

görsellik açısından: her zamanki gibi manzaralar harika. sinematografik açıdan muhteşem. filmin çekildiği bölgeyi yakından bilen biri olarak, olduğundan güzel göstermiş diyebilirim. ama kış mevsimi karlı bir erciyes manzarasının olmayışına da kayserili olarak bozuldum açıkçası, sevgili nuri bilge abimiz... * gerçi filmin havası genel olarak kapalı, melankolik. bu da kahramanların psikolojisinin yansımasında büyük etkiye sahip. o havada erciyes görünmez zaten. *
filmde dikkatimi çeken bir unsur aynalar. yanılmıyorsam dört kez, birinde çok bariz bir şekilde olmak üzere, iki kahraman aynı odadayken biri aynanın yanında, diğeri aynadan yansıma olarak çekilmiş. bence çok hoş bir şey. aslında görmeye alışkın olduğumuz bir durum fakat biraz özel ilgi gösterilmiş zannımca, bu yüzden izlerken aynaları da şöyle bir kontrol ettim sürekli. eğer özel bir anlamı varsa bu durumun bilemiyorum, bilenlerin paylaşmasını rica ederim.

filmdeki görsel şölen mahiyetindeki kareleri şöyle anlatabilirim; filmden kesilen karelerle çok hoş bir fotoğraf galerisi oluşturulabilir rahatlıkla.

müzikler... diğer nuri bilge filmlerinde müzikler yok denecek kadar azken bu filmde diğerlerine nazaran çok fazla kullanılmış. müziklerin kullanıldığı yerler ve kullanılan müzikler muhteşem. özellikle o schubert piyano sonatı filme "cuk oturmuş".

senaryo muhteşem. diğer filmlerde bu kadar konuşma olmazdı nuri bilgenin, ama bu filmde oyuncular ezber konusunda baya zorlanmıştır sanırım zira uzuun uzun konuşuyorlar. öyle birer cümlelik diyaloglar da değil, her biri kendi başına monolog sayılabilecek kadar uzun ve kapsamlı konuşmalarla bir diyalog halindeler. dolayısıyla bazen konuda kalmakta zorlanabiliyorsunuz. ayrıca bu konuşmalar sayesinde karakterlerin psikolojik dünyası mükemmel şekilde yanısıtılmış, oyuncular da bunu gerçekten muhteşem şekilde yansıtıyorlar, her biri harika oynamış, ancak melisa sözen sanki biraz genel performansın altında kalmış gibi hissettim. konu dağılmadan, bu diyaloglarda gayet felsefi konulara değiniliyor, seyirci düşünmeye sevk ediliyor, güzel alıntılara hatta ince göndermelere yer veriliyor gerek siyasi gerek toplumsal konularda, anlayana. benim yakalayabildiğim 4-5 tane vardı, daha niceleri vardır. bu konuşmalardan aklınıza yeni fikirler gelebilir, hatta fikirleriniz değişebilir, etkilenebilirsiniz. konuşmalarda bir yapmacıklık ya da gerçekçiliği bozan herhangi bir durum görmedim. bazen kullanılan kelimeler öyleymiş gibi gelse de konuşan kişinin zaten entelektüel biri olduğu düşünülünce normal karşılanıyor ve herhangi bir sorun olmuyor.

zengin-fakir uçurumu, sosyal statü durumları köylü karakterler ve zengin üst zümre karakterler arasında çarpıcı bir gerçeklikle işlenmiş.

film yine o kadar gerçekçi ki, oyucuların üstün performansı, senaryonun ve görüntü yönetmenliğinin başarısı sayesinde, yine kendimi filmde gibi hissettim. tüm kış uykusu film ekibini ayrı ayrı tebrik etmek lazım. bu başarılı eseri sadece oyunculara, nuri bilgeye atfetmek haksızlık olur, tüm ekip harika iş çıkarmış.
Turkiye de 13 haziran itibariyle gosterime giren nbc filmidir. Film izleyen bunyesinde bir cok duyguyu tetikleyen,surekli kendini ve varolusunu sorgulatan bir yapida..sureklik bir tezatin icinde,farkinda olmadigimiz bir celiskinin pencesinde olusumuzu yuzumuze vurmakta, Aydin,Nihal,Necla,Ismail, Hamdi Hoca ve hatta Levent ogretmen bile tek tek bir filme konu olabilecek karakterler. Filmden ciktigimda varoluscu bir yazarin kitabini okumusum hissi kaldi zihnimde, dvdsi alinir,tekrar tekrar izlenir.
nuri bilge ceylan ve ekibi sayesinde bir baş yapıt ortaya çıkmıştır, yorumlar genelde çehov, varoluşçuluk ve shakespeare üzerinden dönmüş olsada, bana ciddi anlamda cemil meriç ve platonu anımsatmış olan film, hani özellikle mağaradakiler üzerinden de bir okuma yapılabilir. ancak mağaradan çıkabilen olmamıştır bu kıymetli filmde, hoş mağaradan çıkan mağaraya dönmek ister mi ya da hakikaten çıkabilir mi? film yeni olduğundan ve hevesli izleyicilerin varlığını bildiğimden içeriğe giremiyor ayrıntılı bir not düşme hakkımı saklı tutuyorum.
4 sene boyunca 4 tanesini beslediğim muscardinus avellanarius sınıflandırmasına sahip , ordu ve giresun"da bol bulunan sincap-fare aratürünün yaptığı olaydır. keza türkçe adı "yediuyur" olan bu canlılar çok tatlı ve cana yakındırlar. (bkz: https://www.google.com.tr...&biw=1366&bih=631)

yavru olarak bulduğum ve yetişkinlerinin bile 8-10 cm kadar olduğu düşünülürse , takriben 2 cm büyüklüğündeki bu hayvanları besleyebilmek için 0.35 rotring kalem kullanmak zorunda kaldım. keza şırınga iğnesinden çıkan damla bile onları boğabilecek kadar büyük bir damladır.

kendileri için eski kanepe minderinden 4 oda olarak ayarladığım (fındık , ceviz ve kuru üzüm dolu yemek odası , tuvalet odası , yatak odası , yedek oda) yerde ekim ayında yatar ve mayıs ayında uyanırlardı.

uyurken kalpleri 2 dakikada 1 kez atar ve vucüt sıcaklıklıkları 0.2 dereceye kadar düşebilecek kapasiteye sahiplerdir.

elinize aldığınızda , sıcaklığı hissettikleri anda uyurlar , uyanmaları ve kendilerine gelmeleri 5 dk kadar alır. bu zaman zarfında uyku sarhoşuluğu hareketleri ile o kadar tatlı olurlar ki , rengi ve tipi yüzünden sıkarak öldürmeye sebebiyet verecek kadar sevecen olabilirler.
yalnızlıkla yaşamak,yokluğun içinde amaçsız kalınan zamanlar,insanın çıldırmaya yakınlığı,yağmura ve griye bağımlılık,mutsuzlığın yapışkan bir şey oluşu,çok şey bilip veya bildiğini zannedip ortaya koyduğunun aslında hiç bir şey oluşu ile yüzleşecek cesaretin olmaması...öze giden yolculukta veya özden hızla uzaklaşırken hayat,hıçkırmadıktan sonra ağlamanın patlarcasına kahkaha olmadan gülmenin,bağırmıyorsan sesinin,acıtmıyorsan gücünün,göstermiyorsan bedeninin kıymetinin kalmadığı düzende yani sahteliğin normalleştiği ve hızla ben dahil bir çok insanı içine aldığı ama içimizde bir yerleri çok zorlayan,uyanık kalmanın zorlaştığı,hep uykuya zorlayan bu düzende hızla ve hunharca akarken çekip aldı sanki film.diğer yandan bir yol lazımsa insana veya hala hazırda gidilen yolda,sanattan geçemiyorsan eğer patlak vermemek mümkün değil.uzun zamandır birisine özenmemiştim,yönetmene özendim.
uzundu,öyle uzun dialoglar vardı ki eşine az rastanır herhalde.neden ödüle layık görüldü,onu bilecek kadar anlamıyorum sinemadan.ama bana ödül gibi geldiği kesin.

tüm bu haliyle bana iyi gelen film.kuşkusuz herkes sevmeyecektir,hatta katlanılmaz bile bulanlar olacaktır.beğenenler ise iki çeşit herhalde.birincisi benim tam olarak göremediğim ama farklılığını ben dahil ortalama sinema seyircisinin de sezebileceği sinema tekniği ve biçimi açısından beğenenler ki bu sebeple ödül almış.diğerleri,yani benim içinde olduğum grup,gerçeğe hasret kalanlar.
becerebildiğimiz zaman, ödül de alabileceğimizi göstermiş filmdir. diğer filmleriyle kıyaslandığında gerçekten olmuş diyebileceğim belki de tek nbc filmi. altın palmiye'yi sonuna kadar hak etmiş.
http://berrakyazilar.blog...-film-degerlendirmem.html
Gitmeyi düşünüp kararsız kalanlardan tek ricam; süreye aldanmayın.
diyalogları kaçırmadan ve düşünerek takip ettiğiniz takdirde, kendinize itiraf edemediğiniz kötü huylarınızın dışardan nasıl göründüğünü erkekler aydın, kadınlar nihal ve necla üzerinden çok güzel anlayacaksınız.

kendinizi merak ediyorsanız gidin filme. adam para kazansın ki bir sonraki film için "oyuncu" seçiminde eli kolu bağlanmasın.
yarın zorla götürüleceğim film. yorumumu merak ediyorlarmış. neyse, haluk bilginer oynuyorsa güzeldir. nihayetinde altın palmiye ödülü almış film. ama bu tür filmler genelde anlatılmak isteneni (özellikle nuri bilge ceylan filmleri) çok dolaylı yoldan anlatıyor. bu işi doğrudan anlatamıyorlar. onu da anlıyoruz çok şükür ama, sanırım kendileri düz manada anlatamıyorlar. bu yüzden abd filmleri daha felsefik oluyorlar. neyse izleyip göreceğiz. editlenir *
güzel film. karakterlerin her biri öylesine defolu, öylesine yalnız ki yer yer acıyorsunuz.
süresi nedeniyle yer yer uykum geldi ama sıkıcı değil.
her ihtimale karşılık tok ve uykunuzu almış olarak gidin.

bu arada haluk bilginer cidden çok iyi oyuncu.
gidin.

--spoiler--

klasik bi' nbc filmi denebilir aslında. bir zamanlar anadolu'daki bozkır motifi aynen burada da var. karakterlerin ses tonu, kamera açıları falan... klasik nbc.

filmde derin denebilecek tartışmalar var. aksiyon arayan, gülecek olan gitmesin derim.

--spoiler--
Bir nuri bilge ceylan fimi. Filmde -senaryo açısından- nuri bilge ve Ebru Ceylan'ın evrimini iliklerimize kadar hissetmemiz mümkün. Bu anlamda her ikisini de ayrıca tebrik etmek lazım. Bunun yanında özellikle uzak filmindeki mekân durumu bu filmde müthiş bir derinlik kazanmış. Çok küçük bir örnek vermek icap ederse;

Aydın'ın çalışma masasının ardındaki bir afiş, sayfalarca sözü özetliyor: caligula... Albert Camus'nün meşhur oyunundan bahsediyoruz bize nbc. iyi de neden caligula? Orada anlatılan diktatörle ne gibi bir bağımız olabilir ki?

Neyse...

Kötülüğe dair olan tartışmalar zaten doğrudan Camus'nün düşüncelerine selam niteliğindeydi.
Karanlık olduğu kadar yol gösterici bir film Kış Uykusu. insanoğlunun benliğine ışık tutan Nuri Bilge Ceylan, bu filmiyle uzun süredir evrim geçirmekte olan tarzında nihai bir noktaya varmış gibi görünüyor. Bol diyaloglar kullanarak inşa ettiği durum öyküsü bu defa “insanı” anlatırken seyirciyi dışlamıyor. Yönetmenin ilk dönem filmlerindeki içine kapanıklığın tam zıttı bir senaryo var burada. Filmi izlerken Nuri Bilge Ceylan’ın hezeyanlarını ve seyirciye “uzak” kalmaktansa ulaşma gayretini açık seçik görebiliyorsunuz! Ama asıl merak edilen, bundan sonra bu filmin başarısı Türk Sineması’nı nasıl etkileyeceği... Malumunuz, yönetmenin zamanında az diyaloglu filmlerle elde ettiği başarıdan sonra her taraftan üstümüze birbirinin taklidi olan diyalogsuz filmler fışkırmaya başlamıştı. Şimdi o filmlerin yerini bol diyaloglu teatral filmler mi alacak? Yönetmenin bu radikal değişimi acaba kendisini taklit eden “minimalist auteurlara” kendilerini nasıl hissettirecek?

Filmin eleştirisi:

http://sinemahzen.com/kis-uykusu/