bugün

çoğu zaman sevgisizliğe uydurulan en etkin kılıftır.

sevmez, ama sahip olmak ister, kendine öz olmasını ister. bir nevi "istemiyorum aslında ama olacaksa sadece benim olsun" demektir. çünkü sıkar, üzer, kendi de üzülür.

sonra zamanla sevgisizliğini fark ettiğinde en ufak bir "terslikte" "görüşmek istemiyorum" tribi atar.

terstir, rahatsız edicidir. sevseniz bile bunu fark ettiğinizde "ahahahah" "hiç güleceğim yoktu" "seven kadın bu kadar kolay mı bırakıyormuş ilk defa görüyorum" deyip geçmelisiniz.

faydası yok ki uğraşmanın.
etimolojisi arapça olan kelime. kökeni röntgencilikten gelir. eskiden arabistanda kızlı evlerin penceresine bi zımbırtı serilirmi$, abaza erkeklerde o zımbırtıdan içeri bakıp kızları görmeye çalışırlarmış. buna da kıskançlık demişler.
Dünyada kıskanç bir erkeğin kıskançlığından kurtarılması kadar zor bir iş daha yoktur.
Kıskançlığın ne olduğu üzerine enine boyuna düşünmeden, bu iş başarılamaz pek. Düşüncede ve solunan havada başgösteren bir daralmadır kıskançlık, sanki küçük bir odada yaşanması gerekmektedir ve odadan kaçıp kurtulmanın yolu yoktur.

Yer yer odada bir pencere açılır, kıskançlık konusu nesne şöyle bir göz atar içeri, sonra yine kaybolur ve pencere kapanır. Kıskançlık elini kolunu sallayarak dilediği gibi ortalarda gezip dolaşırken, kıskanç kişinin kendisi odaya hapsolmuştur ve bir yere kıpırdayamaz. Bir yere gidilemez olmuş, kıskançlıkta doğmuştur.

Zamanında kıskançlıkla birlikte yürünecek yollar yürünmemiştir. Örneğin denetim altında tutulmayan pek çok yol vardır, onlara sapılmamıştır; özgürce davranılabilen yollardır hepsi, herkes istediğini yapabilir. Pek çok yolun tutsaklığına yakalanmış kişi, kıskançlık için biçilmiş kaftandır.

Her tarafa nasıl yetişilebilir, her kapriste, her adımda nasıl varolunabilir, bunun için bir uydu, daha doğrusu bir köpek olmak gerekir: bunun en iyi üstesinden gelecek köpeklerdir, efendilerinin yürüdükleri yollarda hep kendileri de bulunsun diye bakarlar. Ama bir erkek bir kadına pek köpeklik yapamaz. Birazcık bu yola başvurmaya görsün, kendisi olmaktan çıkar, beri yandan birazcık köpeklik de hiç bir işine yaramaz.

Evet, mutsuz kişiler vardır, evde kalmaktan, kitap ve notlarının arasında vakit geçirmekten hoşlanırlar: sessiz bir varoluş ağını örüp içerisine bu kişiler için bir kadınla yaşamak asla uygun bir yol değildir. Çünkü kadını yanlarında uzaklaştırmasalar, sessizlik ellerinden gider; kadını yanlarından uzaklaştırayım deseler, çok geçmeden onun ne yaptığını bilmekten çıkarlar. Kendi kendilerini kapalı yerlere hapseden erkekler, eşlerine karşı daha çok böyle davranmak zorundadır.

Uzakta bir yere kapatılmış bir kadının yolu uzundur ve hep bir an gelir, canlanır yol. Hava ayartılarla doludur ve erkeksi sözcükler halinde şekillenir. Bir yolun birlikte yürünmesine ilişkin olarak kadın tarafından yöneltilip erkek tarafından yerine getirilmeyen çağrı, ileride bir başkasıyla yürünecek bir yolu çıkarır kadının önüne; yeni yollardan ileride istediği kadar bıkıp usansa da, bir başka yaşamın başlangıcını oluşturur bu yollar ve söz konusu yaşamın önünde artık kimse duramaz. Erkeğin kendisini hapsettiği yer, kendisinden korunmak istediği kadın için gizli kalmalıdır; çünkü oraya sokulacak kadın kendi gelgitlerini de yanında taşıyıp getirir ve ilgili yerin canına okunur böylece. Gelgelelim, söz konusu yere sokulmadı mı, o yeri kafasında hiç canlandıramaz, dolayısıyla kendine başka yerler arayıp bulur. Kıskançlık kurbanının modern çağlarda daha da zordur işi. Örneğin telefon edebilir ve yanıbaşında bulunmayan eşinin bir falsosunu hiç kuşkuya yer kalmayacak şekilde saptayabilir; yanılıyor olabileceği umudunu bile besleyemez içinde. Mutsuzluğu her zaman açık seçik önündedir; ne bir çıkar yol vardır kendisi için, ne de bir avuntu.

Pek çok kadını sevmesi, sevgisini pek çok kadına dağıtması kıskanç erkeğin derdine çare olu mu? Hayır, çünkü sevgisi gerçekten bir sevgiyse her vakit büyük olacaktır. Ya "sevdiği" kadınları hiç umursamayacak, yani bunlar gerçekten yaşamayacaktır kendisi için, böyle bir durumda da onların ne yapıp ettiğine aldırmayacaktır. Ya da sevecek, yani kadınları tastamam çekip alacaktır içine; o zaman da sayıları ne çok olursa olsun, bunlardan herbiri tümüyle bir insandır ve her biri kendisini seven erkeği kendine göre ölümcül derecede üzüntüye sokabilir.

Sevgisini pek çok kadına dağıtması, ilgili duyguyu ciddiliğinden soyutlaması durumunda yarar sağlayabilir ancak. Bu duygu için de yaşamaya değmez. O zaman en iyisi yalnız kalmak, tek başına yaşamak ve asla kavranamayan bir Tanrı'ya tapmaktır. Pek çok kadın, pek çok kıskançlık nedeninden başka bir şey değildir.

Ama belki bunun çaresi, bir başka biçimde sevmektir. Bir başkasının ölüm kalımı üzerinde yargıçlık taslamadan, bir başkasının her an bir tehlikeyle karşı karşıya bulunan yaşamı konusunda bir sorumluluk üstlenmeden, bir korku duymadan sevmek. Kıskançlık, sorumluluk duygusu hissedenlerin yüreklerinde hepsinden amnsızdır; bu gibilerinin korkuları uyanıktır, tetikte bekler hep, genel olarak böyleleri kendilerini bir yere hapsedenlerdir, çünkü korku evden çıkmalarına izin vermez her zaman. Ölüm denen şey olmasaydı, kıskançlığa dayanılabilirdi. Çünkü göz önünde olmayan kadının bir yerlerde olabileceği bilinirdi o zaman, kendisiyle belki yeniden karşılaşılabilirdi, belki gerisin geri döner, koşar gelirdi erkeğin yanına. Ama işin içine ölüm girince, başka türlü olabilir durum. Sevilen kadın gözden kaybolur kaybolmaz, ölmüş olabilir; gerçekten ölmüşse, onu kim getirebilir geriye? Denetlenmesi olanaksız ölüm, acaba önlenemez miydi? Hangi sevgi ölümü akla getirmeyecek kadar kısadır? Hangi sevgi ölümü altetmeye kalkışmayacak kadar güçsüzdür?

Ölümün olmayışı, kıskanç erkeğin kıskançlığından kurtarılabilmesi için bir çare görülebilirdi; ama ölümün olmayışı, boş bir hayalden başka bir şey değildir. Aranan çarenin bu sınırlı yaşam içinde ele geçirilmesi gerekiyor.

Ellias Canetti
insanın kendi isteğiyle giydiği "ateşten bir gömlek"tir. kısaca aslında kendisine zarar vermesidir.
çok yoruyor insanı.

bak net ve açık söyleyeceğim; bitiriyor, kemiriyor bu meret ruhu. yüzüne ekşi bir tat katıyor, aklını alıyor, binbir türlü kurt düşürüyor içine. yarım yamalak bırakıyor seni. aklında şüphelerle nereye kadar?.. bilmiyorum. her gün kıskançlıkla yaşayamaz insan, bunu biliyorum bir tek. her gün zehir gibi, yağmur gibi, olamaz bu daha fazla.

insan nerede delirir? bunu da sen bilir, fakat söylemezsin belki de. geriye buruş buruş şarkılar kalır. yatağa kıvrılır kalırsın. malsındır da, ağlayamazsın, öyle titreyerek kalırsın durduğun yerde.

ama büyüdükçe bilirsin! tek değilsindir. acı çektiğin yetmezmiş gibi bir de, aynı acıyı milyonlarca tanımadığın başka başka insanla paylaşıyorsundur. hissettiklerin sana özel değildir.

hangisi daha çok zorluyor? bilmiyorum altan, yemin ederim daha fazlasını bilmiyorum, ama çocuk güzel söylüyor.
Domuzlarda varolmayan hissiyat. Derler ki domuz eti yiyenler de esini kiskanmazmis, ecnebilerin karilarini kiskanmama sebebi buymus. Sosyo-kulturel faktorlerdir aslinda ama anlatamazsin iste.
fazla abartılmadığı sürece, bir ilişkide olmazsa olmazlardan biridir.
bu sözleri kendime ve tüm benim gibi kıskanç olan arkadaşlara gönderiyorum..
''ve kıskançlık bu zayıflık anında
bi aşkın komasında
kıskançlık aktığında
durmaksızın damarlarımda
sen ilacımsın susuz yuttuğum
bir türlü gitmeyen ne yapsam da boğazımda''
iyidir. açıkları çabuk yakalatır. * * * *
kıskançlık, varoluşsal bir duygudur.
hayır! kıskançlık, edinilen bir duyumdur.
kıskançlık, sevginin göstergesidir.
hayır! kıskançlık, yeterince sevmemektir.
kıskançlık, sahiplenmeden doğar.
hayır! kıskançlık, güvensizliktir.
kıskançlık, kaybetmek korkusudur.
hayır! kıskançlık, paylaşamamaktır.
kendisi olabilen insan kıskanmaz.
hayır! kıskançlık herkeste vardır. * *
gerçekten tuhaf bir duygu. aslında bir insan defosu bence.
insanın içine oturuyor, kalbe saplanan ağrıyla birlikte; gerçekten seviyorsanız..
ben sevdiğimi kıskanmam diyenlerle bravo.
sırf sevgileye de hissedilmiyor ki bu fena duygu, ailen için arkadaşın için bile hissediyorsun..
sadece senin olsun istiyorsun; sadece sana ait olsunlar..
ama bu durumda da bu duygunun adı değişir olur sana bencillik.
ikisi de defo, ikisi de fena, çok fena..

kıskandığın kişiden ne kadar iyi özelliklerin olursa olsun..
engellenmiyor be kardeşim işte.
kıskançlık insanın doğasında olan bir duygudur. önemli olan bu duygunun ayarını yapabilmektir. fazlası insanda psikolojik bozukluklara sebep olabilir, cinayet işlemeye kadar götürebilir. kişinin içine sinsice sokulur bu duygu ve içinden atılmazsa tüm benliğini sarar, günden güne yıkmaya başlar insanı. erkenden önlem alınmazsa yakıcı, yıkıcı sonuçlar doğabilir.
(bkz: aşk cinayeti)
Olmaması halinde tuhaf karşılanması gerekir insanın. Aşırıya gidip hastalık dercesine varmadıktan sonra yaşamı düzenleyen, ilişkiye renk katan bir yönü de vardır.
insana hayatı zindan eden huy.

kırmızı giyemezsin, topuklu ayakkabı giyemezsin, arkadaşlarınla çok samimi olamazsın. hadi bu kadarını anladık ama makyajlı gezmeni istemesi de ilginç. olay şudur, birinin itaat etmesini sağlamak. onu en sevdiği şeylerden mahrum ederek, yeri geldiğinde mutsuz ederek. peki nereye kadar.

birde deodorant ve parfüm kullandırmayanları vardır. sanırım bunlar partnerinin kendisini başkalarına beğendirmek için kendine özendiğini sanıyor. oysa kişisel bakım başka şey.

kıskançlık aşkı yıpratan yağmalayan bir şey. hele ilişkide aşk denen şeyin izi bile yoksa. baş ağrısı hepsi bu.

seviyorsa senindir, sevmiyorsa elindir. giden gider kalan sağlar bizimdir.*
fazlası insan sağlığına zarardır. ama yerinde olduğu ve kontrol edilebildiği zaman pek bir zararı yoktur. kabul etsek de etmesek de insan denilen varlığın içinde kötülük ve kıskançlık mevcuttur. herşeyi olduğu gibi bunları da düzgün kullanmak lazım. aksi taktirde insanı yer kemirir bu duygular.
güven duygusundan kaynaklanan bir duygu ve sorun. aşırısı hem kendine
hem de karşısındakine zarar verir. belli bir boyutu aşmamalıdır...
kendine olan güvensizliğin de bir bakıma dışa vurumudur bu his. olmalı
ama her şeyin de fazlasının zararlı olduğu akıldan çıkmamalı...
"elle tutulmaz gözle görülmez batıyor her an şeffaf hançer sanki" cümlesinde geçen şeffaf hançer. gökhan kırdar ne anlatmaya çalışmış bilmem ama ben burdan bakınca onu gördüm. *
kişinin kazandıklarını, kaybetme korkusuyla ve koruma iç güdüsüyle sentezleyerek dışa vurduğu histir.
kaybetme korkusu ve güven eksikliğinden kaynaklanip ortaya cikan durum.
bazen üzen.
kontrol edilemediği zaman pişmanlıklara doğru uzanan bir yolun başlangıcı zaman zaman...
domuzlarda olmayan bir duygu.
ideal ilişkilerin temelinde, dozunda kıskançlık ve eşin sadakatine güven duygusu bulunur.

Sokolof 'a göre Kıskançlık, insanın en az bilinen duygusu ve üzerinde en az konuşulan davranışıdır. Bir muammadır. Decrates ise, Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur. diyor.

Her insanda az veya çok kıskançlık duygusu vardır. Karşısındakini ya sevgiden dolayı, ya da sende var bende niçin yok diye kıskanır.

Aslında dozunda olan kıskançlık normaldir ve sevginin, bağlılığın bir göstergesi olarak kabul edilir. Yazar ve evlilik danışmanı David R. Mace Normal kıskançlık, pek çok evliliği kurtarmış bir evlilik sübabıdır. Anormal kıskançlık ise yıkıcı bir saplantıdır ve tedavi edilmesi gerekir. demektedir.

Kıskançlıkın olmadığı evliliklerde, aile bağları zayıftır. Kadın ve erkek, kıskanılarak bir sahiplerinin bulunduğunu hisseder ve hatırlarlar. 3 yıllık evli bir hanım, kocam ara sıra beni kıskanmasaydı, çok üzülürdüm. demişti. Halbuki kıskanması, onun beni hala çekici bulduğunu ve sevdiğini kabul etmesi anlamına gelir. Laf olsun diye onunla evli olmadığımızı gösterir. Bundan iyi iltifat olur mu? diye de eklemişti.

Kıskançlık ın olmaması tabii ki problemdir, ama yanlış kullanıldığında çok yıkıcıdır. Abartıldığında, sevgi gibi yapıcı bir duygunun zıddı haline gelebilir. Sadece kıskananı değil, kıskanılanı da yıpratır. Devamlı aldatılmak düşüncesiyle yaşamak kesinlikle dayanılmazdır. Bu durumlarda kıskançlık çiftleri birbirine bağlayan değil, ayrılığı hızlandıran ciddi bir hastalık haline gelmiş demektir.
1000 kişi üzeride yapılan bir anket sonuçları aşağıdadır...

Kıskançlık nedir?

Aşkı hem koruyabilen, hem de yıkabilen bir tutkudur yuzde 35

Sahip olunanı koruma isteğinden kaynaklanan bir tutkudur yuzde 29

Aşk kadar gerekli bir tutkudur. Aşkın koruyucusudur yuzde 16

Acı veren bir durumdur. En az bilinen ve üzerinde az konuşulan bir sırdır yuzde 13

Anormal ve yıkıcı bir saplantıdır. Tedavi edilmesi gerekir yuzde 7
sevgiyle doğru orantıda artabilecek duygu.bide manyaklar vardır onlar çıldırtır adamı işte.
güncel Önemli Başlıklar