bugün

ekin yayinlarindan cikan bir yalcin kucuk kitabi. kurt isyanlarinin tarihsel gelisimini ve nedenlerini anlatmaktadir. kitapta abdullah ocalan ile pkk hareketi uzerine roportaji da bulunan yalcin kucuk kitabi 12 eylul doneminden sonra devlet guvenlik mahkemesinde yargilanmistir.

edit: yalcin kucuk o zaman simdiki gibi degildi, gercekten dinlenesi ve okunasi bir adamdi.
bir dikine ülke ile birlikte okunmalıdır.
en komigini bir bakanımızın ağzından dinliyoruz:
Aslında kurtler diye bir millet yok.O insanlar eskiden dağa cıkarlardı hayvanları otlatmak ya da besin bulmak için.Dağa gider gelirken malum otlar falan da var hele bir de kış olunca -karrrrt!! -kurrrttt!! diye sesler çıkarmış.
O yüzden adları kurtler olmus.
kimi toplumlar, savaş sanatının inceliklerini bizler kadar iyi bilemeyebilirler. bir türk kadar güçlü olamayabilir ve tarihi boyunca hür yaşamanın, 'hangi çılgın bana zincir vuracakmış' diye şaşmanın tadına varamamış olabilirler.

işte! bu tür toplumlar, hele ki, doğal zenginliklere sahip, stratejik bir bölgede yaşıyorlar ise daima güçlü ve savaşçı toplumların boyunduruğu altında kalmaya ve bir sömürge toplum olarak yaşamaya mahkum olmuşlardır. destekledikleri ve onlara özgürlük vaad eden her yeni ülke, amacına ulaşır ulaşmaz üzerlerinde, eskisinden daha ağır bir hegemonya kurmuştur.

her insandan kavga etmesini ve adam öldürmesini bekleyemeyeceğiniz gibi her toplumdan da özgürlüğü için kanının son damlasına kadar savaşmasını, ölmesini ve öldürmesini isteyemezsiniz zira, aynen insanlarda olduğu gibi toplumlarda da kendine özgü kişilik gelişimleri söz konusudur.

yıllar yılı bir başka toplumun egemenliği altında yaşayan bu tür toplumlarda, sömürge psikolojisi denen bir durum oluşur. bu tür toplumların insanları, ikinci sınıf vatandaş olmanın ne demek olduğunu yaşayarak öğrenmiş, sindirilmiş, pısırıklaştırılmış ve zavallı bir hale dönüştürülmüşlerdir ki artık, yeni nesiller bu kişilik kaybına tahammül edemezler. ana-babalarının en doğal haklarını bile isterken, bir dilenci edasında olması, bir anlamda sahip-köle ilişkisinin varlığı, onlar için bir kamçı kadar etkili olur.

- ben kürt'üm dedikçe, 'hayır! türksün' denilen,
- kendi dilini konuşmaktan yıllarca men edilen,
- kendi türkülerini dinlemeleri yasaklanan,
- kendi dilleri ile kültürel etkinliklerini izleme fırsatı verilmeyen,
- tiyatro oyunları, televizyon dizileri, sinema filmleri olmayan, kütüphaneleri bulunmayan, dilini öğretecek öğretmenden yoksun bırakılmış,
- ve nihayetinde asimilasyona tabi tutulmuş,

bu genç insanlardan, kültürel ve ahlaki bir altyapı beklemek hayaldir.

zira,

kaldırım taşlarını söküp, bankamatik cihazlarına fırlatanlardır onlar... başlarına puşi bağlayıp, memurun mu? emekçinin mi? köylünün mü? sorgulamaksızın araçları kundaklayanlardır... pazarda, tezgahın altına çürük domatesleri dizip bir illuzyoncu kıvraklığı ile pazar torbamıza dolduran da onlardır, yer sofrasındaki soğan ve yumurta kabuklarını balkondan başınıza silkeleyenler de... kız kardeşlerimize caddelerde pandik atan da, izbe sokaklarda, şehirli genç erkeklerle ayakata sevişenler de...

- kendi kültürünü ve ahlaki değerlerini doyasıya yaşamasına,
- kötü olanı iyi ile değiştirip geliştirmesine,
- çağdaşlık adını verdiğimiz kriterlere uyarlamasına,

izin verilmeyen, iki arada bir derede kalmış zavallı insanlardır. unutulmamalıdır ki, kültürel ve ahlaki değerler; dede ve nenelerin anlattıkları masal ve destanlardan ibaret olmadığı gibi yalnızca onlar sayesinde de gelişemez.

ayrıca,

ülkenizde, size vatandaşlık bağı ile bağlı milyonlarcası yaşıyorken, onların dilini yok farz edip, dil tarih coğrafya fakültelerinin ilgili bölümlerinde, adeta alay edercesine; orta afrika dilleri ya da güney pasifik dilleri kürsüsü açmak, ayıptan da öte terbiyesizliktir.

edit: anlatım kuralları.
herhalde bu güne kadar en kısa ve az olanı karınları doyunca gözlerini kapıya dikmeleriyle ilgili olanıdır.

(bkz: kürdün karnı doyunca gözünü kapıya dikermiş)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar