bugün

(bkz: kürtlerin on off tuşu)
yıllardır süregelen kürt saçılımına bir dur diyecek ise ne ala olan girişim.
kürtler için çok fazla şey ifade etmeyen açılım çünkü zaten verilen hakların tamamınına yakınına sahipler, 1995 yılından sonra ve özal ile bu hakların hepsine sahip oldular, sanki hiç bir hakka sahip değillermiş gibi gösterilip bir nane yediğini zanneden tayyipten incilerdir. bu ülkede ki kardeşlik bilincini kimse yok edemez. istediğiniz kadar aramızı açılım deyip açmaya çalışsanızda.

(bkz: sözlükte tavan yapan faşizm/#5780405)
ülkenin dört bir yanındaki şehitliklere gidip, oradaki mezarların üstünü çiğnemektir. evet evet aynen budur. kısacası haysiyetsizliktir. bırakın bu kan dursun da nasıl durursa dursun ayaklarını. bu ülkede kanı değerli olan kişiler bu ülkeyi seven kişilerdir. yola mayın koyan, silahsız erleri kurşuna dizen, karakollara roket yağdıran hayvan sürülerinin kanı ne bu ülke, ne bu devlet için değerlidir. bu ülke için değerli olan kan, bu ülke için gece nöbet beklerken şehit düşen mehmetçiğin kanıdır. vatan dediğimiz de bu mehmetlerin kanıyla değer kazanan yerdir. siz bugün, o şehitlerin her bir damla dökülen kanında payı olan abdullah öcalan gibi bir iti muhattap alıyorsanız kusura bakmayın en az o adi, şerefsiz, evrimini tamamlayamamış maymun kadar değersizsiniz.
burada satırlarca yazmam ne yazık ki bir sonuç vermeyecek. o yüzden kafamdan geçen satırlarca düşünceyi buraya yazmaktan vazgeçiriyorum kendimi. devam edin . aynen böyle devam edin. demokrasi diye, kurban olam ayına yıldızına diye, bi bu ülkeyi seviyoruz diye, demokrasi sevdalısıyız diye bu ülkenin altına dinamit koymaya devam edin. gün gelecek adnan babanız gibi siz de sallanacaksınız. hiç şüpheniz olmasın.
Merakla beklenen ve sonucunun belki de Türkiye Cumhuriyeti için dönüm noktası olabileceğini düşündüğüm proje.
(bkz: k rt saçılımı)
(bkz: k rt saçmalığı)
benzer uygulamalar osmanlının sonunu getirdiği gibi, türkiye cumhuriyeti'nin de sonunu getirecektir.
yıllarca süren baskıcı devlet politikalarını övüp kürtlerin emperyalizmle işbirliği gibi absürd ve soldan çarpıldığı için ucubeleşmiş garabetler kusan faşist türk sayısının oldukça fazla olduğunu görmemize vesile olan açılımdır.

açılımı yapan devlettir. eski cinayetlerini kutsayıp birlik bütünlükten bahsedenlerin de açılacağı zaman gelecektir lakin. şimdiden naş!
duygulardan arınmış, soğukkanlı bir şekilde düşünülürse;

+ cumhuriyet döneminde değiştirilmiş kürtçe yer adlarının tekrar verilmesi

+kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde belediye meclisi kararıyla kamu hizmetlerinde türkçe'den sonra ikinci dil olarak kürtçenin kullanılmasına izin verilmesi,

+kürtçenin yine kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yeterli çoğunluk sağlanırsa seçmeli ders olarak ortaöğrenim kurumlarımda ders olarak okutulması,

+üniversitelerin edebiyat fakürtelerinde kürt dili edebiyatı bölümlerinin açılması,

gibi isteklerle sorun çözülücekse, türkiye'nin ulusal bütünlüğünden hiç birşey kaybetmez. ispanya, fransa , büyük britanya da dahil olmak üzere dünya üzerinde birçok örnekleri mevcuttur. akan kan bu şekilde duracaksa bu açılımın mimarı akp dahi olsa her kesimden insan tarafından bu açılımın desteklenmesi, köstek olunmaması gerekir.

ama..

yok kardeşim ben bunlarla yetinmem. anayasaya kürt kelimesini yazdırır, kürdistan federe bölgemi ilan eder, aynı anda istanbul'un, izmir'in de kaymağını yemek isterim diye diretirlerse, bu ülkenin geri kalanına da "yok öyle yağma, o halde sen yoluna ben yoluma" deme hakkına kavuşmuş olur.

planın adı var kendisi yok henüz. hele bir açıklansın bakalım. öyle alırız gardımızı..
KÜRT açılımı tartışmaları başlayalı ve "15 adamlı" Kürt Çalıştayı yapılalı beri herkesin hedefinde Deniz Baykal var.
DTP dahil herkes, Deniz Baykal'ı süreci baltalamakla suçluyor.
Hiç o kanaatte olmadığım gibi, tam aksi düşüncedeyim.
Terörün başladığı günden bu yana adını ister Güneydoğu sorunu koyun, ister Kürt sorunu, ne koyarsanız koyun, en doğru düzgün açılımları yapan, en cesaretli adımları atan parti hep SHP veya CHP olmuştur.
SHP, HEP milletvekillerini Meclis'e sokma cesaretini göstermiş, ancak o milletvekilleri bir çuval inciri berbat etmek için ellerinden geleni yapmıştır.
SHP'nin hazırladığı Güneydoğu raporları kadar sağlam içeriğe sahip raporları hiçbir parti hazırlamamıştır.
Bir dönem CHP'nin bu konuda tutarsızlığı olmuşsa da bugün için bu durum söz konusu değildir.
Bütün siyasilerin, DTP dahil bütün partilerin ve hatta Abdullah Öcalan'ın bile konuşuyormuş, öneri yapıyormuş gibi görünüp ağzında laf gevelediği şu günlerde en cesur adımı atan yine CHP Lideri Baykal'dır.
Bugüne kadar hiçbir siyasi lider, Baykal kadar açık konuşmamıştır.
Baykal'ın, "Silahlar sussun, affı biz gündeme getireceğiz" cümlesi, Cumhurbaşkanı Gül dahil bu konuda edilmiş tek içi dolu laf, tek somut adımdır.
Müthiş bir siyasi risk alan, güçlü olduğu Ege'de oy kaybına uğrama sorununu göğüsleme pahasına bu cümleyi söyleyebilen tek siyasetçiye, "Açılımın önünü tıkıyor" suçlaması yapmak haksızlıktır. Haksızlıktan öte terbiyesizliktir.
Baykal'ı suçlayanların, Baykal'ın yaptığı kadar açık, net ve cesur bir öneriyi masaya koyması gerekir.
Benim gördüğüm kadarıyla bunu yapan kimse yoktur.
Murat Bardakçı'nın dün çok güzel bir şekilde yazdığı gibi, bir taraf taleplerinin ne olduğunu söylemekten bile acizken, diğer taraf ise ne olduğunu bilmediği talepleri karşılayacağı yolunda boş vaatler verirken, ortaya çıkan anlamsız durum Abdullah Öcalan'ı bile "Beni DTP bile anlamıyor" diye çıldırtırken, günah keçisi olarak Baykal'ı bulanlara gülüyorum.
Ve Baykal'ı suçlayanlardan Baykal'ınki kadar somut bir tavır almalarını bekliyorum.
(bkz: aram tigran/#5792267)
yahu açılım denilerek yapılmaya çalışılan değişiklikleri bir "varlık-yokluk" boyutuna indirgeyerek eleştirmeye çalışan zevatı anlayabilemiyorum. Ne istiyorsunuz yok mu olsunlar yani? istanbul'da 1,5 milyon kürt "olması" bahsedilen açılımı nasıl itiraz edilebilir kılıyor anlayan varsa beri gelsin bi zahmet.

Problem de burada zaten, bu yaklaşım "yaşamalarına izin verdik ya daha ne istiyorlar" sığlığında. böylesi bir olayı kavrama ve aksettirme kapasitesi bu kadar olan bir gruptan herhangi bir sürece katkıda bulunmasını, zihin açıcı yorum yapmasını beklemek alenen abesle iştigaldir; adamların çapı bu, zorlamamak gerek. Muhatabının insanca yaşamak için talep ettiği hakları "hayatta olduğu" gerekçesi ile yersiz bulan bir grubun insanlıktan ve insani değerlerden ne anladığını çok merak ediyorum.

Ortaya çıkmış hiçbir şey yokken bu kadar gürültü koparan vatanseverlerimizin birbirlerini bir kaşık suda boğacak iki uçtan geliyor olması da gayet komik.
çok açmasalar iyi olur. zira; ter kokusu şimdiden burnumun direğini kırdı.
bizi bu yaratıklarla muhattab eden açıklama;

http://www.radikal.com.tr...08.2009&CategoryID=78
bundan sonra laz açılımı , tatar açılımı da olur, pomak açılımı yok yumak açılımı da olur. efendim olur mu öyle şey diyenlere burdan şöyle iyi bir açılıp geçiresim geliyor. [ direkt omuzdan güç alarak ve pazulu kollarımla ] yahu biraz değişik laflar edin.

karnın aç mı ? yumruk yer misin ?
"güzel günler göreceğiz, güneşli günler"in ilk adımıdır.
(bkz: çok tabu yılılacak)
rtenin bir ülke nasıl bölünür? projesinin son kısmıdır.kürt sorunun kaçnılmaz boyutlara ulaştığı ve çözülmesi gerektiği söylenmektedir.çözüm için seçenek sunan hayvanlardan biri de terörist başıdır.peki sorulur size bu iti terörist diye yakalayıp getiriyorsunuz, hadi asmıyorsunuz da besliyorsunuz peki neden lafını dinliyorsunuz?dtp terörizmin siyasi kanadından başka hiç bişey değildir.hiç bir sağlıklı kürt insanın isteklerini yansıtmamaktadır.dtp kürtleri değil teröristleri temsil etmektedir.bu açılım ise son darbeyi vurmak için yapılan bir açılımdır.
bir süredir kürt sorununda "iyi şeyler olacak." ile ele alınan ve en sonunda gündeme gelmiş olan hareket. aslında bür süredir türkiye gündemini takip edenler için kürt sorunu önemli bir yer işgal etmekteydi ve bazı kesimlerden bir takım somut önerilerin geleceği açıktı. nitekim karayılan ile başlayan süreç en sonunda öcalan'a kadar ve bir süreç başladı. şimdi bu süreçte aktif rol oynacak olanlar olayın bütününe kürt açılımı adını verdiler ve süreci başlattılar. peki ama bu süreçte aktif rol oynayan taraflar neler ve istekleri siyaseten hangi konumla örtüşüyor? bu örtüşmenin sonucunda neler olabilir? başka bir çözüm mümkün mü? bu soruların cevaplarını aramakta fayda var.

ilk başta açıkçası taraflar uzunca bir süredir belli. bir yanda akp ve liberal çevreleri içine alan, tsk ve diğer güçlere kadar uzatılabilecek iktidar koalisyonu, diğer kesim ise siyasi ve diğer düzlemlerdeki kürt hareketidir. açıkçası ilk koalisyonda görüşler fazlasıyla eklektik iken, diğer taraf ise yılların biriktirdiği bir mücadelenin ürünüyle daha net ve kafası açık kesimdir. iktidar blokunun ana gövdesini oluşturan akp ve sermaye düzeni. bu kesim arasında net bir ideolojik birlik gene bulunmamakla beraber kürt sorununda çözümü 3 ana eksende kabul ediyor: bölgenin piyasa güçlerine açılması, uluslarası güçlerin çözümde etkin bir biçimde rol alması ve yeni bir toplumsal örgütlenme modeli. ilkinin ilişkisi diğer ikisiyle doğru orantılı olarak arttırılabilir ancak ayrı bir paragrafta özenle durulmalı. o halde karşı taraf kürt hareketine geçelim. genel olarak dtp ile özdeşleşen bu hareket açıktır çözüm için bir başka 3 ana eksen çiziyor: çoğulculuk, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve ulusal kimliklerin tanınması. bunlara gene yeni bir toplumsal örgütlenme modeli eşlik edilebilir. kültürel özerklik ve demokratik cumhuriyet söylemlerinin altında yatan bu.

şimdi tek tek bu tarafların isteklerinin siyaseten aldıkları konumları vurgulamakta yarar var. aslında konum olarak birbirinden farklı gözüken ancak sihirli bir sözcük olan demokratikleşme kelimesinin büyüsüyle ortak hülyalar gören iki farklı taraftan söz ediyoruz. zaten bir tarafın geniş koalisyon cephesinin yalnızca verili konumlar beklemeye çalışmaları ciddi bir anlam teşkil etmiyor. bunları geçecek olursak çoğulculuk ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi başlığı esasen ilk cephenin ilk iki önermelerine denk düşüyor. yani daha anlaşılır bir şekilde ifade edildiğinde bölgenin hızla piyasa güçlerine açılması ve çözümde bir taraf olarak büyük güçlerin ya da bir başka deyişle emperyalist güçlerin devreye girmesi. daha önce de söylemiştim ilk istek ayrı bir paragrafın bütününde yer alması gerekiyor ancak bir gerçek var ki merkezileşmeden yerelleşme geçilen günümüzdeki süreçte altın kelime demokratikleşme. ancak asıl gerçek emekçi halkın şöyle ya da böyle bir biçimde çözümde yer bulamamasıdır. merkezi bir biçimde, bölgesel eşitsizlikleri durduracak olan bir anlayış türkiye'de var olmuş mudur? hayır. ancak bunun anti-tezi'de bölgesel eşitsizlikleri aynı biçimde körükleyecek anlayışlar değildir. kamusal bir alanı ifade eden yerel yönetim anlayışlarının sermaye gruplarınca yönetilmesi, yerli ve yabancı para babalarının, baronlarının devreye girmesidir. başka hiçbir şey değil.

gel gelelim özel bir konum atfettiğimiz ilk isteğin kendisine. günümüzde neden böyle bir istek vardır? zira bölgenin gerçekleri, türkiye'de kapitalizmin gelişme dinamiklerine bakacak olursak özellikle türkiye'de kürtlerin bir ucuz emek alanı görüldüğü açıktır. zira tüsiad ve müsiad başkanlarının bölgesel asgari ücret uygulamasını "fena mı yani 50 liraya çalışsınlar, boş yere duracaklarına" şeklinde savunmaları ve meşrulaştırmaları bölgeye gidenin sermaye, asıl isteğin sömürü olduğu açıktır. o nedenle ilk ifadenin şu ya da bu saiklerle kendini göstermesi olasıdır. yerel yönetim anlayışları, çoğulculuk gibi istemlerin gideceği yönün burası olduğu ve her iki kesimin bunda mutabık olduğu açıktır.

işte burada yeni bir toplumsal örgütlenme biçimlerinin devreye girdiği açıktır. ileri bir örgütlenme biçimini ifade eden halk örgütlenmesi yerini daha irili ufaklı parçacıklar olan cemaatlere bırakılmaktadır. daha da ötesi yerel iktidarlara. bunun somut ifadesi: kapitalist katmanlaşmanın ,yani sınıflaşmanın, yani emekçi-sermayedar katmanlaşmasının görüldüğü bir dönemde bu katmanlaşmanın egemenler lehince kalıcılaşmasının sağlanmasıdır. o nedenle toplumun aklıyla bu kadar oynananmakta, yüreklerimize bu nedenle tecavüz edilmektedir. kavramların bulanıklaştığı bir dönemde dikotomi zorunludur ve mevcuttur. bunun altından ise emekçi halk kalkamaz.

o halde şunu yazalım: başka bir çözümün bulunması hem sorunun içtimai yapısı, hem de öznel koşullar gereği zorunludur. bir başka deyişle sosyal yapılanma bizi buna zorlamaktadır. emekçilerin, yoksulların adının geçmediği bir çözüm afaki ve sanal bir çözümdür.

çözümün detayları uzun uzadıya bir başka entryde net olarak yazılıp çizilebilir. nitekim barış, kardeşlik ve birlik bildirgesini yayımlayanlar için bu çözüm oldukça detaylandırılmıştır. ancak somut bir ifade ile yazmak gerekirse çözümün kendisi türkiye eksenli emekçi bir birliktedir. çözümün muhattabı emperyalistler, para babaları değil, bizzat işçi sınıfının kendisidir. bu gerçeği unutanlardan mısınız? o halde ya bu açılımın ilüzyonuna kanmışsınız ya da bu bölünmeden bir medet umuyorsunuz demektir. başka bir gerçek ancak çözümsüzlüğün acı ama boş ifadeleridindedir. bu açılım ne kürt fındık işçisi için çözümdür, ne de tersanede ölen onun sınıf kardeşi türk işçi için bir çözümdür. siz bunun farklı bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz? kan dökülürse dökülsün mü diyorsunuz? o zaman başınızı bir kuma gömün ve orada yaşayın. zira onurlu ve özgür bir yaşam umudu hala var, hem de birlikte, kardeşlik ve barış içinde. çözüm emperyalizmin ya da sermayenin elinde değil, doğrudan bizim elimizde.
(bkz: kürt açılımının arkasında yatan gerçekler)
eğer içinde bir özerklik kelimesi dahi geçmesi durumunda ordunun yönetime müdale etmesini dileğimin durum . zaten bir darbe havasinda ancak temizlenir bu kadar vatan haini . akp sonunda yüzüp kuyruguna geldiği sonunu göremediği bu hata yüzünden muhtemelen ikinci bir menderes vakasına şahit olcağımız günler yakın gibi .
lan memleketi satacaklar, ama adam gibi söylemiyorlar. işte açılımı bu.
ya açılan saçılan yok.
sadece bir bardak suda fırtına var.
ya açılan saçılan yok.
sadece bir bardak suda fırtına var.
Açılım/proje hakkında zerre bir madde dahi bilgi vermeden "muhalefet çomak sokuyor" gibi dünyada görülmemiş rezil açıklamaların döndüğü uzun gündem konusu..

AKP den başka partinin ilgilenmesi kaçınılamaz..
içerisinde kürt milletvekillerinin,arap soylularının bir hayli fazla olması,maddesi belli edilmeyen açılımın dönmesine müsade etmektedir..
Nitekim,pkk hakkında olumsuz söz söylemeyen DTP'nin bugünkü haber sitelerinde "girdik bir yola" sözünü kullanması çook düşündürücü..

(bkz: DTP pkkya terör örgütü demeden görüşmem görüştüm)
yuğoslavyalılaştıramadıklarımızdan mısınız sorusunun yanıt bulmuş halidir.

böl-parçala-yönet. bugün kürt, yarın ermeni, öbür gün lazlar.... sonu gelir mi bunun.

tarih tekerrüden ibaret ise yaşanmış örnekleri göz önünde bulunduraraktan sonunun ne olacağı belli.

bizi kürtlerle düşman konumuna düşürenler yok olursa bu ülkeyi omuz omuza savaşarak kurtaran dedelerimiz gibi yine saf sevgi ve dostluk çerçevesinde yaşamaya devam ederiz.

kahrolsun kürt dost ve vatan-daş arkadaşlarımızla aramıza giren bölücü pislikler.

yaşasın sevgi birliği.
güncel Önemli Başlıklar