bugün

adından da anlaşılacağı gibi senin var olan değerlerini emerek kendilerine ait olan kavramları sana sunmaları senin de bunu alıp çok iyiymiş gibi kullanman , kullanmak istemeyenleri de terbiyesizce eleştirmeni sağlatan olay.
en fazla dil üzerinden yapılır.
(bkz: kültür emperyalizmi)
dünyamız üzerinde şiddetle hüküm süren ve sadece ülkemizi değil gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin hemen hepsine yayılmaya çalışan emperyalizm çeşididir..kapitalizm, ürettiği her malı satabilmek için ve global anlamda tüm tüketicilerin alışkanlıklarını kontrol edebilmek ve onlara yön verebilmek için kültürel emperyalizmi kullanmaktadır..bu konuda birçok örnek verilebilir..ancak, kavramın teorik açıklaması bu aşamada yeterli gelecektir sanırım..
emperyalizmin her dalinda olduğu gibi amerikanın önderlik ettiği ve bizi her geçen gün kimliksizleştirip kendi kültürüne hayranlıkla bakan birer özenti aptal haline getiren sömürme çeşidi.
emperyalizmin kültür alanındaki halidir. emperyalizm kısaca gelişmiş devletlerin sahip olduğu sermaye ile gelişmemiş devletleri kültürel, siyasal ve ekonomik anlamda sömürmesidir. kapitalizm çağının gelişmiş evresidir.

emperyalizm güç kaybetmeye başlaması ile kültür anlamında daha çok ğrpğagandaya başlamıştır. bu nedenden dolayı kendisini renkli bir şekilde pazarlamıştır. amaç tüketim toplumunu canlandırmak ve emperyalizme eski gücünü kazandırmaktı. çünkü çelişkileri artan büyük sermye gruplarının yeni bir çıkış noktasına ihtiyacı vardı. sahip oldukları sermayeyi medya kuruluşlarına aktararak yeni bir fenomen yarattılar ve adını "medya" koydular. 4. güç haline gelen medya demokrasi(!) ve tüketim savunuculuğunu yaparak kültürel emperyalizme kolaylık sağlayacaktı. bu sayede gelişen kültürel emperyalizm emperyalist devletleri "cici" şeklinde göstermeye çalışmaktadır günümüzde.

(bkz: halkların yeni afyonu medya)
en derinden etkileyen emperyalizm türü.
(bkz: bye bye türkçe)
genelde dil ve adetler üzerinden giderek sahip olduğun değerlerin köreltilmesi olayı. bizim yapamayıp ta el oğlunun güzeeeelce hallettiği olaydır. böyle kolay kandırılabilecek cehalet yüklü bir toplumumuz olduğu sürece de devam eder bu olaylar. kışkırtılmaya hazırız efenim. tamam hadi öz türkçemizi kullanamıyoruz fazla anlarım da bari yabancı kelimelere takılmasak. eğitim gerçekten şart!
aslında hiç var olmayan,sanrıdan,paranoyadan ibaret olgu. bana göre değil tabii,
baskın oran hocaya göre öyle. hımmm,o zaman doğrudur her halde!
bir kültürün veya kültürlerin, başka kültür veya kültürler üzerine açık yada gizli müdahale ederek kendi istediği yönde kültürleşme, kültürel değişme yaratma çabasıdır.
Kültür gibi ulusal bir mirasın üzerine konarak kendi kültürünü dayatan, yaşam tarzlarını ve anlayışlarını değiştirdiği insanları sömüren aygıttır. Kapitalizmin son oyuncağıdır kendisi. Dil üzerine oynadığı oyunları geniş bir zaman dilimine yayar ve iletişimde bilinçsizlik yaratır. Bu bilinçsizlik kültürel bir boşluk yaratır ve günümüzdeki ortama yol açar. Güç aldığı bir diğer nokta dünyanın değiştiği, kültürel farklılıkların kalmadığı düşüncesidir ki büyük bir yalandır. Tercümesi "küreselleşme"dir. Kültürel farklılıkları insanlara olumsuz bir şeymiş gibi gösterir ve onları kendinden nefret noktasına getirir. Çağımızın en büyük düşmanıdır.
komunistlerin capini ve kalitesini tum acikligi ile gozler onune seren hadisedir. kelime dagarciklarinda bulunan 3-5 kelimeden biri olan emperyalizmin bu boyutunu da lafa gelince elestirir mangalda kul birakmazlar. ama atiyorum bakire olmayan kizla evlenmem diyen adama da dan diye yobaz, gerikafali yaftasini yapistirirlar. Madem o kadar emperyalizme dusmansinizdir hal ve hareketlerinizle onu yapamadiniz soylemlerinizle kulturunuze sahip cikin da bizde size adam diyelim.
(bkz: öğrenilmiş zevksizlik)
edward said'in kültür ve emperyalizm adlı kitabı üzerine yazılmış
olan ilişikteki makale bu konuda zihin açıcı nitelikte görünüyor:
http://www.izinsizgosteri...las.basar.gezgin_149.html
ülkemizde "batılı olmak" batının geçirdiği toplumsal aşamaları izlemek,bu ülkelerdeki çağdaş düşünce akımlarıyla ilgi kurmak biçiminde değil, batının yaşantısını yapay görünümleriyle canlandırmak olarak anlaşılmış ve uygulanmıştır.

1950'lerde bütün dünya gibi ülkemizi de saran amerikan hayranlığı konuştuğumuz dilden, kullandığımız eşyaya kadar her ilişkiye egemen oldu. daha önceleri okullarda okutulan "fransızca" ve "almanca" yerine "ingilizce" yabancı dil olarak önemini artırdı. amerikanın ortadoğudaki yatırımlarında çalıştırılacak ucuz mühendisler ve pazarlama uzmanları yetiştirilmesi için eğitim dili ingilizce olan üniversiteler kuruldu. türk hukuk sisteminde yeri olmayan mütevelli heyetleri eliyle amerikan eğitim sistemine benimsetmek isteyen eğitim vakıfları yaratıldı.

liselerdeki en başarılı öğrenciler "field service" denilen bir amerikan bursuyla amerikada eğitildi. bunlardan bazı genç kızlarımız, amerikan çavuşlarıyla evlenerek amerikan yurttaşlığına geçti. çıtı pıtı burjuva kızlarının anaları,bir süre amerikalı damatlarıyla övündüler.

-ne kadar efendi,bir görsen...
-babası orada çok zenginmiş...
-kıza bir yazlık ev,bir de araba hediye edilecekmiş...
-kızın hatırı için müslüman da olacakmış...

amerikancılık böyle sardı bütün toplumları. bütün yoksul ülkeler, ikinci dünya savaşından sonra bu "barış melekleri" ni bağırlarına bastılar. önce işbirlikçi hükümetler teslim oldu amerikalılara. sonra da o ülkelerin burjuva özentisi kadınları ve kızları...

büyük kentlerde "amerikan pazarları" kuruldu. buralarda kaçak amerikan eşyaları satıldı. polisler "mevzuatı" hiç düşünmediler. aynı pazarların önünde simitçi çocukları kovalayan belediye zabıta memurları başlarını çevirip kaçak eşyalara bakmadılar bile.bu pazarlarda "loofer" denilen amerikan ayakkabıları, "boot" lar ,"orlon" renkli kazaklar,"blue-jean" adı verilen mavi kot pantolonlar satıldı. gençler bunları giydiler hep.kim ne kadar amerikalıya benzerse o,okadar yakışıklı sayıldı.ve yine bu pazarlarda, hanımlarımız yüzlerine amerikan kremleri, pudralar ve nazik bedenleri için kullanılmış iç çamaşırı aldılar.

radyolar, diskotekler,plaklar hep amerikan şarkıları çaldı durmadan."rock and roll" lar,"hoola-hoop"lar başını döndürdü gençlerin. amerikalı bir ağır vasıta şoförü elvis presley şarkıları ve gitarıyla girdi günlük yaşantımıza.bas bas bağırdı amerikan şarkıcıları. yapışkan sesli amerikan şarkıcıları duygusal yaşantımızı da etkiledi bir süre:

-ıf i give my heart to you...

durmadan döndü plaklar, long playerler çalındı... hoola-hoop çemberleriyle dönüldü, rock and roll danslarıyla sarsıldı toplum. siyaseti ile, şarkısıyla,giyimi ve kuşamı ile esir aldı toplumu amerika. burjuvazi bütün içgüdüsü, kompleksleri ve özlemleriyle, teslim olmaya hazırdı yabancılara.kim ilişki kurarsa ona teslim olur burjuvazi. tanzimatta fransızlara, meşrutiyette almanlara, mütarekede ingilizlere ve çok partili hayatımızda da amerikalılara...
emperyalizmin en tehlikeli olanıdır. şayet; osmanlı toprakları en geniş sınırlara ulaştığı vakit yapılmış olsaydı, bu gün dünya'da ingilizce yerine türkçe konuşuluyor olacaktı ve belki de bu kadar toprak kaybedilmemiş olacaktı.
no,yok öyle bir şey. what ne dediniz.
medeniyetler, kültürler hep iç içeydi.
birbirlerinden etkileniyorlardı.
fakat bu mevzuu da başkalaştı.
emperyalizmin babası öyle bir hayatımıza girdi ki,
kendi kültürel zenginliğimizi önemsemez hale geldik.
tek tip siyaset,
tek tip ekonomi,
tek tip kültür olduk.
kültürler, medeniyetler çatışmıyor belki de artık.
bir amerika örneği var önümüzde
bütün hayatımıza hükmediyor..

uygarlık, batıya öykünmekle açıklanıyor..
onları benimsediğimiz sürece çağdaş görülüyoruz.
bunu kabul edersek ne ala..
yoksa dunya sahasında yalnızları oynamakla korkutuluyoruz.
halbuki küçük de olsa,
bir rol alınmalı hayatta..
başrol oynamaya gerek yok
ama figüranlık da fazla alçaltıcı..
bu durumda amerikan düşmanlığının da sınırı yok..

biz olsak,
biz bize olsak yetmeli oysa..
insanların sahip oldukları milli ve manevi değerlerini elinden alan, az gelimiş ülkeler için bir hastalık halini almış, medya ve görsel yayınlarla bireyleri silahsız bir şekilde hakimiyeti altına almayı amaçlayan emperyalizmin en vahşi kolu.
bir ulusun başka uluslara kendi değerlerini empoze etmesidir.
sanal bir globalleşme yaşandığından dolayı kültürlerin iç içe geçmesi pek de engel olunamayacak bir oluşum halinde olan harekettir. ancak kültür dayatması veya yönlendirmesi başlı başına bir sorun teşkil eder. birkaç örnekle şöyle açıklanabilir:
- bestseller adı altında satılan kitaplar
- kitapçılarda "çok satanlar" diye ayrı bir kategori altında kitap satımı
- radyolardaki, müzik kanallarındaki top 10 benzeri listeler
- televizyon kanallarında benzer ve popüler filmlerin yayınlanması
zaten popüler kültür bilinçsizce de olsa belirli bir kültürü empoze etmektedir.
Küresel medya vasıtasıyla, halklar üzerinde bir "kimliksizleştirme", "kültürsüzleştirme" operasyonu yürütülmüş; ne zaman büyük bir milli mesele ortaya çıksa "ebleh yarışma programları", "dangalak pembe diziler" pompalanmış, gençler kitap okumak, uyanmak yerine ünlü olmayı, kısa yoldan köşe dönmeyi hayal eder, bencilliği en büyük marifet zanneder hale getirilmişlerdir.