bugün

1-
“dinde zorlama yoktur... “ (bakara suresi, ayet 256.)
“.müşrikleri (puta tapanları) bulduğunuz yerde öldürün... “(tevbe suresi, ayet 5.)
2-

“allah kimi doğru yola koymak isterse, örtün kalbini islamiyete açar. kimi de saptırmak
isterse... kalbini dar ve sıkıntılı kılar. allah inanmayanları küfür bataklığında kılar”
(enam suresi, ayet 125.)
“allah kimi hidayete erdirirse, doğru yolu bulan odur. kimi de şaşırtırsa, işte asıl ziyana
uğrayanlar onlardır.”(araf suresi, ayet 178.)
“allah kimin kalbini islama açmışsa, o rabbinden bir nur üzerinde değil midir? allah’ı
anmak konusunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! i̇şte bunlar apaçık bir sapıklık
içindedirler.”(zümer suresi, ayet 22.)
“allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, ama o, istediğini saptırır, istediğini doğru yola
eriştirir. işlediklerinizden, andolsun ki, sorumlu tutulacaksınız...”
(nahl suresi, ayet 93; ayrıca bkz. fatır suresi, ayet 8; müddessir suresi, ayet 31, 42 vd...)
“allah dileseydi bütün insanları doğru yola sevk ederdi...”(rad suresi, ayet 31.)

“kahrolası insan! ne inkarcıdır!..”(abese suresi, ayet 17.)
“puta tapanlardan yüz çevir. allah isteseydi puta tapmazlardı...”(enam suresi, ayet 106-107j

“biz dileseydik herkese hidayet veririrdik; fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla
dolduracağıma dair benden söz çıkmıştır...(secde suresi, ayet 13.)

“allah dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı... allah’ın izni olmadan hiç kimse
inanamaz...”(yunus suresi, ayet 100.)

“yaptıklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz…”(nahl suresi, ayet 93.)
“basınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir.”(şûra suresi, ayet 30.

“(ey muhammed!)... kendilerine bir iyilik dokunsa, ‘bu allah’tandır’ derler; başlarına bir
kötülük gelince, ‘bu sendendir’ derler. (onlara) ‘hepsi allah ‘tandır’ de...”(nisa suresi, ayet 78.)

“sana gelen iyilik allah’tandır. başına gelen kötülük ise nef-sindendir...”
(nisa suresi, ayet 79.)

“allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir...”
(fatır suresi, ayet 8.)

“ayetlerimizi yalanlayanları... helake götüreceğiz.”
(araf suresi, ayet 182.)

“kitabını oku, bugün kendi hesabını kendin göreceksin. kim yola gelirse, kendi lehine yola
gelmiş ve kim saparsa kendi aleyhine sapmıştır...”
(isra suresi, ayet 13-15.)

“kıyamet günü, yaptığınız şeylerin karşılığı verilir...”
(yasin suresi, ayet 54.)

“andolsun ki, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır...”
(araf suresi, ayet 179.)

“kim iyi bir iş yaparsa faydası kendisinedir ve kim kötülükte bulunursa zararı
kendisinedir...”
(fussilet suresi, ayet 46.)

“allah... dilediğine azap eder, dilediğine merhamet eder... “
(ankebût suresi, ayet 21.)

“...allah’ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. kimi de sap-tırırsa artık ona doğru
yolu gösterecek bir rehber bulamazsın...”
(kehf suresi, ayet 17.)

“(allah’ı) yalanlamış olanların o gün vay haline! allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlar,
elbette (cennette) gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar...”
(mürselat suresi, ayet 40-41.)

“bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka şey yoktur. ve çalışması da ileride
görülecektir. sonra ona karşılığı tastamam verilecektir...”
(necm suresi, ayet 38-41.)

“...herkese işlediklerinin karşılığı verilir. kendilerine haksızlık yapılmaz...”
(ahkaf suresi, ayet 19.)

“allah rızık verirken kiminizi diğerlerine üstün tutmuştur.”
(nahl suresi, ayet 71.)

“dünya hayatındaki geçimlerini aralarında böldük ve bazılarını bazılarından üstün kıldık.”
(zuhruf suresi, ayet
(bkz: (#9760599))
tutarsızlık falan yok. okumak yetmez biraz da düşünmek lazım.
her şeyden evvel kur'an diye okuduğu kitabın sadece türkçe meal olduğunu, oradakilerin allah kelamı değil bir takım türklerin allah kelamlarının türkçe olarak ne anlama geldiğini söyleme çabası olduğunu, alfabemizi değiştirip, dilimizden arapça kelimeleri çıkarıp, yerlerine latincelerini monte etmeye çalışanların asıl niyetinin ne olduğunu bilmek birer zorunluluktur.

bundan sonra arapça orjinalini anlayacak olanların dahi kur'an ı okuyup, her söyleneni direkt anlayabileceğini sanmaları yine büyük yanılgılar arasındadır.

allah *, peygamber efendimiz aleyhisselatu vesselam ı , sadece ve sadece kur'an ı insanlığa açıklasın diye göndermiştir.

onun açıklamalarına da hadis-i şerifler diyoruz.

aynı zamanda o hadisleri de tam olarak anlayabileceğimiz söylenemez.

işte bunun için de mezheb imamları ve müctehidler mevcuttur.

onların söylediklerini de kısa geçmişte yaşamış said-i nursi, mahmut ustaosmanoğlu, süleyman hilmi tunahan gibi (allah hepsinden razı olsun) allah dostlarından öğreniriz.

sonuç olarak ne 5 vakit namaz kılan, ne oruç tutan, ne zekatı hakkıyla veren ne de hacca giden bir kişinin, bu kadar zat'ı hiçe sayıp kendi kendine tefsir yapması, en insaflı tanımla akılsızlıktır.
(bkz: ateistleri sözlükte barındırmak)
arkadaşlar ben ateist değilim sadece bilim ve ayet ışığında kendimi test ediyorum...
(bkz: idrak yolları tıkalı cahil beyanatı)
baya cesur yazarların buluşudur.şahsen ahrette g.te girecek entrylerde top 3 e kesin girer. Allah kainatı yaratmış ama kuran daki bi kaç kelimeye mi hükmü geçememiş.yani kainatı nizama sokan böyle onları kendi yörüngelerinde hiçbiri birbirine çarpmadan fezaya yayan Allah kuran da tutarsızlık yapmış.
Allah allaaah hiç yapmazdı öyle şeyler ama dalgınmıydı acep?
-sübhanallah ibretlik bir paylaşım yapmışsın amma velakin şunu düşünememişsin,kur anda mesela kafirun un son ayeti vardır.
-Leküm diniküm veliyeddin.(senin dinin sana benim dinim banadır)
bu ayetin hükmü cihat ayetleriyle kaldırılmıştır;çünkü kafirler rahat durmamışlardır ve müslümanlar onlara zorlama yapmadığı halde onlarla savaşlara girmişlerdir.e müslümanlarında elinin armut toplamasını beklemek abesle iştigaldir.
Kur an da yine sanırım bakarada şuna benzer bi ayet vardır,Allah bir hükmünü kaldırır;değiştirir;yenilerse elbette bunda bir hikmet vardır.yani sorgulamak şu minnacık aklımızla bize düşmez.din dogmatiktir.islam son derece müsbet bir din olduğu halde onda da sorgulansa bile cevap verilemeyecek yerler vardır çünkü biz Allah'ın bilgisine ve zekasına vakıf değiliz.artı olarak okudum okudum bi tutarsızlık göremedim bunuda belirteyim.neyse dinde zorlama yok;gerçekten yok.Müslüman'a dinine halel getirmediği taktirde kendisine zarar vermediği taktirde hiçkimseye zarar vermemek emredilmiş.
okumayınca görülmeyecek tutarsızlıklardır onlar. beğenmiyorsak okumayalım gibi bir seçme şansımız yok mudur?
islam'ı kötülemeye çalışanların din düşmanlığı için öne attığı bahanelerden biridir. aslında çoğunluğu islam'a var olduğunu iddia ettikleri bu hususları keşfederek falan düşman olmamışlardır. düşmanlıklarını "meşrulaştırma" çabasına girdikçe böyle sularda yüzmeye başlamıştırlar.
kuran ı kerimi tartişan nesle aşina değiliz.
kitabımız da hiç bir tutarsızlık ve çelişki yoktur. o'nun mucizesi bizim okuduğumuz şekliyle sonlanmayıp, iç-içe 7 anlamı vardır ama biz buların sadece 1. basamağını okuyup anlarız. sizin tutarsızlık olarak gördükleriniz belki de 2. basamakta cuk yerine oturuverir. anlatabildim mi bilemiyorum?
Yazarın kendi dünyasındaki tutarsızlıklara karşı öne sürdüğü düşüncedir. inanmıyorsan inanmassın,Kitabın içeriğiyle ile ilgili de yorum yapmassın.
gözlüklerde bulunan kire benzer tutarsızlıklardır. baktığınızda bakılanı kirli görürsünüz oysa kir gözlüklerinizdedir, baktığınız yerde değil. gözlüklerinizi temizlediğinizde asılda o kadar kirli olmadığını fark edeceksiniz.
dünyada mevcut olan herşey senin algılandığın, anlayabildiğin kadar değildir. mantık sahibi olduğunu iddia edenler bunun ne kadar farkındalar...
buradaki mantıksızlık siyah ile beyazın geçtiğini bir cümleden siyah ile beyazı çıkarıp bakın cümle tutarsız demeye benzer.
mantıklı arkadaşları kopy-paste mantğından sıyrılıp okuyup-anladıklarını yazmalarını isterdim. okuyup anlayabiliyorlarsa eğer...
Bakmak istediğin yerden bakarsan illaki birşeyler bulursun. Gerek arapçanın türkçeye tam çevrilememesinden eksik oluşan cümleler, gerek giderek yozlaşan türkçe, gerek beyinsizlik bu ayetleri bulmaya, birde üşenmeyip yazmaya götürebilir insanlarımızı.

(bkz: cümlede anlam çalışmalısın)
şakirtlerde ki tutarsızlıklar varken neden aranıp bulunmaya çalışıldığı muallaktır. kur'an meali türkçe olduğundan güvenilmezmiş, arapça bilsen de anlayamazmışsın, onu anlamak için hadisler varmış ama onları da anlayamayız, hadisleri anlamak için mezheb imamlarına ihtiyaç var ama onları da öyle yalın anlamak mümkün değil, o zaman da şeyhler ve tarikat liderleri gerek... bu silsile en son şakirtin kendisine ulaşıyor herhalde. "ben ne dersem sen onu yap tamamdır aslanım okuma bişey".
bektaşiye sormuşlar "neden namaz kılmıyorsun ?" demiş;" Yâ eyyuhâ-lledîne âmenû lâ takrabû-ssalâte" yani ey iman edenler namaza yaklaşmayın .. fakat ayetin gerisi var.

"Ey inananlar, namaza yaklaşmayın ne söylediğinizi bilmeyecek kadar sarhoşken ve yolda değilseniz yıkanıncaya dek cünüpken. Hastaysanız, yahut yolculuktaysanız, yahut biriniz ayakyolundan gelirse, yahut da kadınlara dokunursanız, su bulamadığınız takdirde temiz toprakla teyemmüm edin, toprağı, yüzünüze ve ellerinize sürün. Şüphe yok ki Allah, bağışlayıcıdır, suçları örter" nisa 43

kuran daki yanlışlıklar böyledir. işine geldiği kadarını çekersin. doğrusunu öğrenince de bir yolunu bulur yine inkar edersin.

not: hacı bektaş ı veli hazretlerini ve bektaşileri tenzih ederim. malum bu bir fıkradır ve sonradan çıkartılmış fitnelerle bozulan ya da bozulmuş gibi gösterilmek istenen bektaşi dergahı ile ilgisi yoktur. maksad, kıssadan hissedir.
başlığı açan kişinin ırkına inildiğinde maymuna hatta domuza dönüştüğünü düşünürsek bakış açısını ciddiye alıp yorum yazmakta yersizdir . kuran nihayetinde bozulmamıştır ve bozulmayacaktır .
muhakkak ki bu kur'an'ı biz indirdik ve onu koruyacak , muhafaza edecek , devam ettirecek de biziz . (hicr, 15/9)
1400 yil gecmesine ragmen demekki hala kurani anlayamayan kisiler var. üstelik yaklasik dünya'nin yarisi kadarlar bunlar.
2.cesur bir yazar söylemleridir zira bu yazar taşa tutulur, kırbaçlanır, idam edilir daha çok şey yapılır çünkü hoşgörü bu dinin temelidir.

ha diyecekler ki o bana küfrediyor dinimize sövüyor hami-ktir oradan derim senin sevgülerin gibi midir eksik ya da yanlış yorumlar,

eksikliktir yanlışlıktır çelişkidir burada bunu söylemem yeni boyutlara kapalıyım bugün ama ben bugün bir şeyi bir kez daha gördüm ki dini savunacağım derken anlatılan islamdan çok çok uzaklaşanlar gördüm ve ben burda din yerine dini bu hale getirmiş ya da din yüzünden bu hale gelmişleri bir kere daha yargıladım.
olmayan tutarsızlıklardır. şöyle ki;

dile getirilen "sözde" tutarsızlıklar;

1. müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün.
2. hz. muhammed (s.a.v) in çok eşliliği ve binlerce cariyesi olması.
3. kur'an-ı kerim in peygamberimizden sonra kitap haline getirilmesi.
4. mekke yahudilerine yüklenen ağır vergiler.

bu sözde tutarsızlıklara cevaplar.

1. ifade: iddiacı kişinin kaynak gösterdiği ayet; "müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün".

tevbe suresi 5.ayet: haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. allah yarlığayan, esirgeyendir.

tevbe suresi 6.ayet: ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. işte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.

açıklamaya gelecek olursak;

"ibn keysân’dan, bu sûre-i celîlenin medine-i münevvere’de hicretin dokuzuncu senesi şevval ayının başlarında nazil olduğu rivayet edilir ki buna göre surenin baş kısmı (30 veya 40 âyeti) hz. peygamber (sa), tebük seferinden dönmüş, hacca gitmeye niyetlenmiş ama o sene müşriklerin de hacca eski âdetlerine göre katılacağını göz önünde bulundurarak o sene hacca gitmekten vazgeçerek insanlara hac menâsikini eda ettirmek üzere (hacc emiri olarak) hz. ebu bekr’i görevlendirerek yola çıkarmış olduğu bir sırada nazil olmuştur."

yani demek oluyor ki ayette geçen "sizden olmayanları öldürün" ifadesi, o dönem için müşrikler ve müslümanlar arasından yaşanan savaş sonrası oluşan duruma yol gösterici olarak inmiştir.

2. ifade: peygamber efendimizin çok eşliliği;

çok eşlilik konusunu kavrayabilmek için o günün şartlarını iyi bilmek ve iyi analiz etmek gerekmektedir.
evet o günün şartlarında kur'an'ın hitap çevresi, daha çok ekvator kuşağı ikliminde görüldüğü gibi ''poligaminin'' (çok eşliğin) yaygın olduğu bir toplumdu. yani çok eşlilik islam'dan önce arap toplumunda sik görülen bir argümandı.

peygamberimiz gerek bekarlik dönemi için ve gerekse hz.hatice ile evli olduğu dönem için hiç kimse ve hiçbir kesim tarafından olumsuz eleştirilere konu edilmemiş, edilememiştir.

a)islâm kuralları sadece erkekleri ilgilendirmemekte, kadınlara da bildirilmesi, anlatılması ve öğretilmesi gerekmektedir.bu kurallar içinde öyleleri vardır ki, kadınlar arasında konuşulup anlatılması daha rahattır.böyle konuların kadınlara anlatılıp öğretilmesinde, öğretmelerin kadın olması ile daha yararlı sonuçlar alınacağı şüphesizdir.çünkü hem kadınlar zihinlerinde oluşan soruları bütün açıklığı ile bir erkeğe sormaya utanabilirler, hem de peygamberimiz özel hayatla, cinsellikle ilgili konuları kadınlara anlatmada sıkıntıya girebilirdi.nitekim uygulama da bu yönde olmuş, kadınlara özgü kuralları müslümanlar peygamberimizin eşlerinden öğrenmişlerdir.

b)kur'an'ın indiği dönemde, araplar arasındaki bir geleneğe göre evlâtlıklar öz evlât gibi telâkki ediliyordu.hayatın gerçeklerine aykırı olan bu geleneğin ve bu gelenekten kaynaklanan bazı tabuların islam'da yeri olmadığı için yıkılması gerekiyordu.bunun en kestirme ve en etkili yolu ise, bu tabuların peygamberimizin kendi hayatında yaşanarak yıkılması idi.böyle bir uygulamanin örneği de ; peygamberimizin cahş kızı zeynep'le olan evliliğidir.bu evlilik, evlâtlıkların öz evlât olmadığını ve evlâtlık olan bir kimseden boşanmış kadının, evlâtlığın babası konumundaki bir kimse ile evlenebileceğini topluma en kısa yoldan anlatmış ve en etkili şekilde öğretmiştir.

c)o dönemde yine kötü ve yıkılması gereken bir gelenek de, harp esiri cariyelerin alınıp satılması, insan yerine konulmayıp hor görülmesiydi.yine peygamberimiz, bir savaş esiri olan cüveyriye ile evlenerek bu yanlış geleneği yıkmış, onların da her insanın sahip olduğu onura sahip oldukları gerçeğinin toplum tarafından anlaşılmasını sağlamıştır.

d)peygamberimiz, aşağıda eşlerinin isimleri sayılırken görüleceği gibi, kendisinden yaşlı, cinsel yönden tükenmiş, kadınlık işlevi kalmamış, farklı kabile ve milletlere bağlı kadınlarla evlenmek suretiyle, o kabile ve milletler ile akrabalik bağlari kurmuşturbu akrabalık, hem bir barış ortamı sağlamış hem de islam'ın en uzak noktalara kadar uzanmasını sağlamıştır.bu yöntem, sağladığı barış ve siyasî güç sebebiyle avrupa krallarının, rus çarlarının, osmanlı padişahlarının uygulamayı hep sürdürdükleri bir siyaset olmuştur.
osmanlı devletinin yükselme döneminde, padişahlar tarafından yeni fethedilen şehirlerin tekfurlarının kızlarıyla o şehre tayin edilen idarecilerin evlendirilmeleri, hep bu siyaset gereğidir.yukarıda görüldüğü gibi, peygamberimizin çok eşliliği, onun görevlerinden kaynaklanan zorunluluklar sebebiyledir.bizim görüşümüze göre iş kendi iradesine kalsaydı, kesinlikle çok eşli olmak istemezdi.

bu bölüm daha fazla da uzatılabilir ancak kısa olmasında yarar var. peygamberimizin evlendiği hanımların isimleri,evlenme gerekçeleri hakkında daha uzun bilgi için kaynak veriyorum isteyen ordan daha uzun bir yazı okuyabilir.

http://www.fatihhaber.com...ygamberin_evlilikleri.htm

*ayrıca peygamberimizin "binlerce cariyesi" ifadesini de dikkate almıyorum maalesef.

3.ifade: kur'an-ı kerim in kitap haline getirilmesi;

"peygamer efendimizin ölümünü takip eden yemâme savaşlarında 70 kadar hafızın ölmesi müslümanları telâşa düşürmüştü. ashabdan hz. ömer de hafızların toplanması için dönemin halifesi hz. ebu bekir'e başvurarak konunun görüşülmesini istemişti. bunun üzerine hz. ebu bekir, zeyd bin sâbit başkanlığında toplanan abdullah bin zübeyr, sa'd bin ebi vakkas, abdurrahman bin haris bin hişam'ın da bulunduğu büyük bir komisyon tarafından kur'an sahifeleri bir araya getirildiği iddia edilir.
birinci halife hz. ebu bekir zamanında hafız ve vahiy başkatibi olan zeyd bin sâbit, elinde yazılı kur'an metni olan herkesin bu metinleri getirmesini ve getirirken de ellerindeki metinlerin bizzat hz. muhammed'den duyduklarına dair iki güvenilir şahid gösterilmesini istedi. hz. osman toplanan bu kurula "zeyd ile imlada anlaşamazsanız, kureyş'e göre yazın" emrini verdi. zeyd bin sâbit'in katkılarıyla ortaya koyduğu bu aslî nüshaya "i̇mam mushaf" adı verilmiştir. abdullah bin mesûd'un teklifiyle iki kapak arasında "i̇mam mushaf" üzerinde yapılan danışma ve görüşmeler sonucunda bunun üzerinde her hangi bir noksanlık görülmemiş ve güvenirliği konusunda ittifak sağlanmıştır. böylece kur'an her hangi bir tahrifata uğramadan "mushaf" haline getirilerek aynı mushaftan çoğaltılan mushafların ana kaynağını teşkil etmiştir."

kaynak: http://www.msxlabs.org/fo...irilmesi.html#ixzz1fxuyns

yani kur'an-ı kerim i kitap haline getirmek sıradan bir uğraş değil bir zorunluluktu. kur'an ayetlerini ezbere bilen kişi sayısının azalması sonucu, bu ayetlerin bir kitapta toplatılması ile kalıcı hale getirilmiş ve tahrif olması engellenmiştir.

4.ifade: yahudilere aşırı vergi yüklenmesi; arkadaş gerekli açıklamayı yapmış zaten (#13899311)
kendi inancı (veya inançsızlığı)* ile ilgili tutarsızlıkların içinden çıkamayan aynştaynların kur'an-ı kerim'de kusur bulup kendi inancının sığlığından zihnini uzaklaştırma çabası olarak sıçılmış başlıktır. dünyada tesadüfen yaşadığına inanıyorsa niye bu kadar çok düşünürler anlamak zor. boş hayatına illa mana katacaksan agnostik.org'tan devşirdiklerini değil de kuranın kendisini al bi oku ondan sonra gel yine sıç burada.
müslümanlarca sorgulanmayan, sorgulamaktan imtina edilen,
başkalarınca sorgulanması suç olarak addedilen tutarsızlıklardır.
kördüğümü çözmek yerine işe kördüğüm sonrasından başlamak her
daim daha kolay gelmiştir insanlara. hele ki bazı konuların
irdelenmesini teklif etmenin bile günah sayıldığı bir dinin
mensuplarıysa bu insanlar, inanmaya kaç kördüğüm sonrasından
başladıkları tahmin bile edilemez.

şarkılara bile konu olan "tanrı istemezse yaprak düşmezmiş"
klişesiyle, hayata hükmen yenik başlıyor inanan insanlar.
bunun yanında eş cinsel oluşu doğmadan yazılmış olanlar ayrı
muamele görüyor her nedense. bu tür insanların kaderi yazılırken
muhtemelen bazı bölümler atlanmış olmalı. onlar "seçmiş" sayılıyorlar.
sonra bulutların üzerinde bağdaş kurup bizleri seyreden ak
sakallı ihtiyar tanrı, asasını hızla vurarak "kaderiniz siz
doğmadan yazıldı ama bazı şeyler(!) hala sizin elinizde" diyor.
bu noktada ya tanrı kendisiyle çelişiyor, ya da kutsal kitabı
kaleme alanların yazdıkları yalan. kimse için bir önemi de yok ayrıca!

hep işin sonu olan "infaz" kısmında karşımızda beliriveren bu
ihtiyara, hayatımdan çıkıp, büyük kanatlı kara kapıyı dışarıdan
kilitlemesini söyleyebilirim sadece...
hastalara görünen tutarsızlıklardır. (bkz: bize öyle bir bilgi gelmedi)

lan olum, siz hem inanmıyorsunuz, hem de tutarsızlık arıyorsunuz? mal mısınız lan? sizce öyle bir şey yok zaten. olmayan şeyin tutarsızlığı mı olur?

ya bi gidin işinize bakın. size hitap etmiyor demek ki!
şöyle bir durumu akla getiren sebep...

hangi romanda okumuştum. herif diyor:
- bu bir tutarsızlık!
öteki de durur mu yapıştırıyor cevabı:
- senin düşünmenden büyük tutarsızlık mı olur?

öyle ya... ben böyle zekalara hastayım işte!