bugün

Anlıyorum ..
görsel
öyle bir şey yok.

mimar sinan'ın camileri hepsinden iyidir.

mesela mimar sinan'ın camilerinde yazın serinletici, kışın ısıtıcı sistem kuruludur. adam 500 yıl önce klimayı ve radyatör sistemini çözmüştür. hamam'ın buharını alttan camiye vererek alttan ısıtma yapmıştır üstelik. biz bu teknolojiye daha yeni yeni geçiyoruz.

camide biriken ağır havayı da toplayıp mürekkep yapmış. estetik olarak da mimar sinan alayından ilerdedir. michelangelo biraz ona rakip olabilir, geri kalan tüm kiliselerden daha estetiktir. tabi bu biraz da sizin estetikten ne anladığınıza bağlı.
Camilerdeki çini işlemeleri güzeldir. Ama Taş işlemesi olarak isimlendireceğim (teknik bir ismi varmı bilmiyorum) dışta kullandıkları heykel ve benzeri işlemelerle kiliseler, özelliklede katedraller camilere fark atar.
Maalesef katıldığım önerme. Geçmişte yapılmış çok güzel camilerimiz var ama günümüzde yapılanları karşılaştırınca kiliseler önde.
Tabiki Gönül hangisini kendisine daha yakın görürse göz onu daha güzel görür. Sen de haklısın.
haftadan haftaya gidilen içersinde evlenme törenleri vs yapılan.. piyanolarla arada müzikler çalınan bir yer ile
günde 5 vakit sabahın köründen gecenin bir vaktine kadar sürekli ibadet edilen arada kurslar verilen yılın 1 ayında neredeyse evinden çok orada zaman harcayan insanların oldugu bir ibadet yerini karşılaştırmak ve bu ikisi arasında estetik aramak ahmaklıktır.
selimiye ve sultanahmet camii'ni görmemiş yazar beyanatıdır.

ulan hale o kubbeyi nasıl diktiler diye gelip gelip inceliyorlar.
neyin trbindesin sen?
taç mahal diye bir yeri, selimiye diye bir şaheseri duymamış kişi beyanı. yazık!
kesinlikle islam düşmanlığıyla nedeniyle gözlerinizin körelmesiyle ilgilidir.

istanbul'da doğdum büyüdüm, iyi ki camiilerimiz var, çokta güzel görünüyorlar.
camii nin içindeki huzur kilisede yoktur. *
zevkler tartışılmaz ama çoğumuza göre camiler huzur kaynağıdır, kesinlikle kiliseler gibi soğuk ve biraz da ürkütücü yerler değildir.fakat kiliselerin daha temiz olması derseniz katılırım; camilerimiz maalesef pistir, diyanet bütçesi camilerin temizliği gibi gereksiz işlere(!) harcanmamaktadır.
en ünlü kliselerden paris notre dame katedrali , sacre coeur klisesi, barselona sagrada familia, notre dame de rouen kliselerini; aynı zamanda istanbul süleymaniye, sultan ahmet, ve edirne selimiye camilerini görmüş birisi olarak katılamayacağım önerme.
özellikle selimiye camii, dünya'daki en estetik yapılardandır. hiçbir klisenin kendisinden daha estetik olduğuna katılmıyorum.
yan komşunun çimleri her zaman daha yeşildir.
camiler babaannemi hatırlatır, buruşuktur. kiliseler anneannemi hatırlatır, kırışıktır.
camiler cenneti hatırlatır, aydınlıktır; kiliseler ise cehennemi hatırlatır, karanlıktır.
bir sülemaniye camisini bir sultan ahmet camisini görmeyen insan söylemidir kanımca.
misyoner bakış açısıdır. güzel gösterme çabasıdır, gerçek hiçte öyle degildir.

kilisenin kullandıgı mimari dillerin tamamı, insanı hiçleştiren, kiliseyi bir kurum olarak allahın yeryüzündeki temsilcisi, insan ise karşısında bir hiç bile degil, insanı ezen, korkutan, yüksek tarzda ama insani boyutlara hiç bir ölçek vermeyen, insan olma duygusunu aşagılayan sert hatlı, ruhu örseleyen korku filmi içinde hissi olusturan, insanın elinden dini alıp, kutsallık atfedilen allah ile aracı tayin edilmiş papazlara iradenin teslim edildigi, gerek mimari tavrı, gerek müzigi ile kalbi kanatan bir tarzdır. kullanılan figurler ile, yasanılan dünyadan kopartılmış, başka bir boyutun dini haline getirilmiştir hristiyanlık.

camiiler ise, ne kadar büyük olursa olsun, insanı ezmeyen, insani boyutlara ölçekler verilen, içini huzur dolduran, insan ile allah arasına hiç bir şey sokmayan, insanı dogrudan günahsız kabul eden, çiçeklerle bezenmiş, süslemeleri ile cennet bahcelerini tazvir eden, gerek minaresi ile gerek minaresinde okunan ezanı ile muhteşem bir huzur ve güven ortamı kulaklara fisildayan, girdiginiz şehirde cami gördügünüz de, içinize o şehirle ilgili bir sıcaklıgın yayıldıgı, içine rahatlıkla ayakkabınızı çıkarıp girebildiginiz sanki sizin eviniz izlenimi veren, huzurlu bir yapı.

her iki yapğı da yapılış itibari ile aynı yükseklikte yapılmalarına ragmen, kiliseler çok daha yüksek imajındadır, sebebi insani ölçeklerin verilmemesidir, ortaya koydugu tavır,farklıdır çünkü camiden, bu tavır estetigine de yansımaktadır.
rasyonelliğe dayanmayan duygusal bir kıyastır.

camiler kiliselerden daha akustiktir.

islamiyette resim sanatı yasaklandığından el emeği göz nuru çini, nakış, sedef ve hat sanatıyla hiçbir katedraldeki tabir-i caizse marangoz işçiliği yarışamaz. ecdadın taşın üzerine işlediği ayetlerin bugün kalplerden silinmesi çok acıdır.

camilerde çan yoktur. bir müezzinin okuduğu sabah ezanıyla bir zangoçun çaldığı çanın insan ruhunda bıraktığı estetik haz duygusu kıyaslanamaz bile.

osmanlının en ihtişamlı yüzyıllarında inşa edilen camilerin kendine özgü bir mimarisi de vardır. mesela israfın haram olduğu gerekçesiyle selimiye' de kandillerin fitilinden biriken is özel bir kanalla bir yerde toplanır daha sonra bu is mürekkep yapımında kullanılır. sinan camilere bu sistemi entegre ettiğinde avrupa' nın pek çok şehrinde kanalizasyon ağı yoktu.

yine pek çok camide mihrabın sağ ve sol yanında iki mermer direk bulunur bu direkler aynen bir direksiyon mili gibi kendi ekseni etrafında elle çevrilebilirler eğer bu direkler dönmüyorsa caminin temeli yerinden oynamış demektir.

evliya çelebinin anlatımıyla süleymaniye

Evliya Çelebi'nin anlatımıyla caminin yapımı şöyle olmuştur:''Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar bin mükemmel üstad mimar yapı ustası işçiler ve taşçılar ve mermer işleyenler varsa hepsini toplayıp üç yıl bütün ayakları bağlı forsa temelini yerin altına indirdiler. Temel kazanların vurdukları kazmaların sesini yeraltında dünyayı sırtında taşıyan öküz duyardı...üç senede binanın temeli yeryüzüne yükselip bina meydana çıktı. Bir yıl o halde kaldı...Bir yıldan sonra Sultan Bayazıdı Veli'nin presesine (hiza ipi) göre mihrab kondu. Dört tarafına duvarlarını kubbe aralarına varıncaya kadar 3 yıl yükselttiler. Ondan sonra metin güçlü dört paye üzerine yüksek kubbeyi yaptılar. Süleymaniye Camii'nin ne yolda şekillendiği, bu ulu camiin kubbenin mavi tasının ta üst tepesi Ayasofya kubbesinden yuvarlak ve yedi meliki arşın yüksek cihanı kaplayan bir kubbedir. Bu eşsiz kubbenin dört ayağından başka camiin solunda ve sağında dört tane somaki mermer sütun vardır ki her biri onar Mısır hazinesi değerindedir...Ama Allah bilir bu kırmızı renkli dört somaki sütunun cihanın dört köşesinde benzeri yoktur, ellişer arşın yüksekliğinde güzel sütunlardır...Mihrab ve minber üzerinde olan renk renk camlar Serhoş ibrahim'in işidir. Her cam parçasında nice kerre yüzbin parçanın renk renk hurda camlarla çiçekler ve Allah'ın güzel adlarıyla süslenmiş camlardır ki, bunlar kara ve deniz seyyahları arasında dünyaca övülmektedir, felekte bunların eşi görülmemiştir...mermeri işleyen üstad ince sütun üzerine bir müezzin mahfili yapmıştır ki guya cennet mahfillerindendir...mihrabın üzerinde Karahisari hattıyla Zekeriya ne zaman bulunduğu mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu (Ali imran: 37) ayeti zehebi laciverd ile yazılmıştır.

Ve mihrabın sağında ve solunda burma, zıh zıh yapma sütunlar ve yine orada bir adam boyu halis bakır ve halis altunla cilalanmış şamdanların üzerinde yirmişer kantar kafuri balmumları.camiin sol köşesinde sütun üzre bir yüksek makam, Hünkar Mahfili vardır, ...dört sütun payelerin köşelerinde dört tane aşırhan maksurecikleri var... camiin iki tarafında yan suffaları var...yine bu suffalara eş ince sütunların üzerinde deryaya nazır ve sağ tarafı çarşuya bakan katlar...cemaat çok olduğu zaman bu suffalarda ibadet ederler...mübarek gecelerde kandiller yakarlar hepsi yirmi iki bin kandil ve asılmış avizeler. Bu camiin içinde geride Kıble Kapusu tarafındaki iki payelerde bir çeşme vardır. ve bazı taklar altında Üst Hazine Maksureleri.


Bu caminin içinde ve dışında olan Ahmed Karahisari hattı bugün de ne yazılmıştır ne yazılsa gerektir. ilkin büyük kubbenin ta ortasında 'Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun sıfatı sanki içinde bir çerağ bulunan bir hücredir. O çerağ bir sırça içindedir. O sırça kandil de sanki bir inci gibi parıldayan bir yıldızdır ki güneşin doğduğu yere de battığı yere de nisbeti olmayan mübarek bir ağaçtır, zeytundan tutuşturulup yakılır. Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasa da hemen ışık verir ki nur üstüne nurdur. Allah insanlara meseller irad eder. Allah herşeyi hakkıyla bilendir' ayetini yazmada yedi beyzasını göstermiştir. (Nur 35). Mihrab üzerindeki yarım kubbenin içinde... (Enam 79) ayeti. Ve dört payelerin köşesinde Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin yazılmıştır. Ve minberin sağındaki pencere üstünde... (Cin 18) ayeti yazılıdır. Üst pencereler üzerinde Allah'ın güzel adları yazılıdır.

Ve bu camiin 5 kapusu vardır. Sağ tarafta imam kapusu, sol tarafta hünkar mahfili, altında vüzera kapusu, ve iki yan kapuları var, sol yan kapu üzerinde (Rad 24)yazılıdır, kıble kapusu üzerinde sol taraftaki kitabenin içinde Ketebehu Ahmed el Karahisari sene..deyü tahrir olunmuştur.

Camii şerifin adı geçen babı saadetlerine ve haremi latifin üç tane yüce kapusuna ayak taş merdivenle çıkılır ve inilir...ve bu avlunun dört yanına nazır hepsi.. adet pencerelerdir, demirci ustası Davudi sanat gösterüp öyle örs vurmuş ki, bu zamana kadar cilasına bir zerre toz tesir etmeyüp puladı nahçevani gibi parlak pencerelerdir. Ve bu pencereler üzere bütün camlar...ortasında ibret verici bir havuz vardır... avlunun kıble kapusu bütün kapulardan yüksek bir sanatlı babı saadettir ki yeryüzünde bu kapuya benzer beyaz ham mermer eşikli ve kat kat girişme zıhlı çengelli ve medeneli bir kapu görülmüş değildir, bütün ham mermerdir...Ve bu camiin dört tane minarelerinin evsafı var ki her biri bir ezanı Muhammedi makamıdır...dört minare on tabaka...sol taraftaki üç şerefeli minareye Cevahir minaresi derler...ve bu camiin iki tarafında kırkar tane abdest tazeleycek muslukları vardır.


Süleymaniye Camii'nin ana kubbesi.Temelinin atılışındaki metanet ve köşesinde olan zarafet ve güzellik eserleri ve her türlü sanatlar insanı büyüleyen görünüşü, bu camiin içinde ve dışında vardır. Hatta bina tamamlanınca Koca Mimar Sinan şunu der: 'Padişahım sana bir cami inşa ettim ki kıyamet gününde Hallacı Mansur yeryüzünde Makalidi Cibal Demavend dağlarını Hallacın yayından pamuk gibi attığında bu caminin kubbesinde Mansur'un yay kirişi önünde çevgan topu gibi bu rütbe senasını medh eder.

Mihrab önünde bir ok atımı yerde bir gülistanı nısfı cihen hıyaban içinde, Süleyman Han'ın meşhedi -toprağı nur olsun-bir yüksek kubbe altında görülür.

Caminin üç tarafında bir kat dış avlu daha vardır ki iki yanı birer at menzili kum sahrasıdır, türlü türlü ulu çınarlar, salkım söğütler, servi ve ıhlamur ve karaağaçlar, dışbudak ağaçları ile süslenmiş bir büyük avludur ki üç yanı hepsi pencereli duvarlar ve hepsi on adet kapu...Şark tarafına bakan hamam kapusu..merdivenle hamama varılır amma bu tarafta avlunun duvarı olmayup istanbul şehrini temaşa için bir kenarset alçak duvar çekilmiştir. Cümle cemaat orada durup Hünkar Sarayı, Üsküdar'ı, Boğazhisar'ı, Beşiktaş'ı, Tophane ve Galata ve Kasımpaşa ve Okmeydanı boydanboya görülür.

Bu camiin sağında ve solunda dört mezhep şeyhülislamları içün dört adet büyük medreseler vardır ve bir darülhadis ve bir darülkurra ve ayrıca bir tıp ilmi medresesi, bir sıbyan mektebi ve bir darüşşifa ve imaret ve bir yemekhane, bir tavhanei müsafirin, gelip gidenler için bir kervansaray, bir yeniçeri ağası sarayı, bir kuyumcular dökmeciler ayakkabıcılar ve nısfı cihen aydınlık hamamı tetimmei şuhan bin adet hizmetliler evi...

Süleymaniye Camii tamam oldukta bina emini ve nazırı ve mutemedinin hisaplarına göre ederi, 8 kerre 100.000 ve doksan bin üç bin üç yüz seksen üç yüz floridür.''
papazlarda imamlardan daha yakışıklı zaten. ne saçma bir karşılaştırma. kilise ile cami neden karşılaştırılır ki? ya da biz her şeyimizi hrıstiyanlarla mı karşılaştıracağız? ölçüt hrıstiyanlar mıdır? akıl, fikir ver ya Rabbü'l-alemin.
kiliselerin, camilerden daha estetik olduğunu savunan misyoner önermesidir.

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyârımız da binbir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
incinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da
Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini.
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini...

Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.
(bkz: faruk nafiz çamlıbel)
budist tapınakları varken ikisinin de lafı edilmez. dağılın şimdi.
geçen gün taksimde kiliseye girdim sonrada tuvalete gittim aynı ayakkabıyla hemde. estetik?
*
yanlış bir savlamadır.

Buyrun! size güzel bir örnek;

http://tr.wikipedia.org/w.../Resim:Faisal_mosque2.jpg

bu caminin mimarı, bir dönem ankara belediye başkanlığı görevinde de bulunmuş vedat dalokay'dır. kabuk yapı mimari formundaki cami, ankara kocatepe camisi'nin bulunduğu yerde inşa edilecekti fakat ne yazık! osmanlı hayranı muhafazakar zümre, islam kültürünün estetik değerlerini yansıtmıyor düşüncesi ile atılmış temellerini kırdırarak bu günkü, cümle kapısı selçuklu formunda, kendisi osmanlı dönemi camilerin kopyası olan ve hiçbir mimari özelliğe sahip olmayan camiyi oraya kondurtuverdiler.

kral faysal tarafından finansmanı sağlanarak, pakistan'ın başkenti islamabad'ta inşa ettirilen faysal camisi, dünyanın en büyük camilerinden biri olmanın yanısıra iç akustik özelliklerinin üstünlüğü ile de ödüle lâyık görülmüştür.
(bkz: mimar sinan mucizesi)
protestan kiliseleri incelenirse yanlış bir genelleme olduğu ortaya çıkar. ayrıca kimse islam'da gösteriş yok demesin, sadece mekke bile tek başına görselliğe verilen önemi gösterir. ki google'a girip cami resimleri araştırılırsa da çok rahat görülecektir arap ülkelerinde camilere harcanan emekler...