bugün

mimari açıdan bakıldığından böyledir.

siz demeden ben diyeyim;

(bkz: kime göre neye göre)

kiliselerin, ortaçağdan bu yana süregelen (ve gelişen) kendilerine has mimari yapıları vardır. en küçük kiliseler bile çok yoğun motiflerle süslenir. tam olarak kelimelere dökemezsiniz ama tüm kiliselerde bazı ortak noktalar vardır, camların motifleri, pervazlar, çatı yapıları, iç tasarım vesaire derken o stilin nüanslarını yakalarsınız kendi kendinize.

elbet kilise ile buda tapınağını da karşılaştırabilirdik, ama ülkemizde yoktur.

önemli edit: konunun inançlarla bir ilgisi yoktur, salt mimari açıdan bakılmıştır. ayrıca estetiği anlamak için teknik mimari bilgiye gerek yoktur; "ressam olmayan mona lisayı beğenmesin" demek ne kadar saçma ise bu estetik beğenisini bilgiye dayandırmak da o kadar saçmadır. * *
(bkz: ayasofya)
hem kilise hem cami.
kilisedeki papazların da daha kibar olması gibi bir şeydir. içeri giren cemaate saftları sıkı tutun diye bağırmıyor peder, tütsü tutup, şarap ikram ediyor. camiler sade yapılmıştır özellikle dış cepheleri.
şaka bir yana .

sebebi buymuş, Kuran-ı Kerim de ve hadisler de şöyle ibareler var. yaklaşık şöyle diyor “Evlerinizi, şehirlerinizi mümkün mertebe süslü ve güzel ama camilerinizi mümkün mertebe sade ve geniş yapın.”
kiliselerin genellikle camilerden daha karanlık olduğu gerçeğini gözardı eden ve islam dininin resim ve ikonalara yaklaşımını önemsemeyen yaklaşımlarla iddia edilip ve mimari açıdan tartışılabilen önermedir.sistine chapel sultanahmet'ten güzel mi? bence değil...
şekilci olmadığımızın göstergesidir.
hristiyanlar için de tersi söz konusu olan durumdur.
gerçeği yansıtmayan söylemdir.

google görsellerden selimiye yazip aratilirsa aslinda ne kadar harika camilerin oldugu ortaya çıkar. selimiye buna sadece bir örnektir.

http://www.cs.cmu.edu/~hu...simleri/SelimiyeCamii.JPG
kiliselerin değil de katedrallerin bazı camilerden daha estetik olması şeklinde düzeltilebilecek genelleme.

e selimiye, süleymaniye, sultan ahmet,...,vb gibi camilere bakınca yanlışlığı daha rahat anlaşılabiliyor.
kiliselerin batı kültürünün bir parçaları olmalarından kelli gotik mimariyle doğrudan ilgisi olan estetikselliktir. halbuki doğu kültüründe gökkubbeler, minareler, sarnıçlar vardır. batılıların görünce ağızlarını beş karış açtıkları...

farklı kültürler, şirin mozaiklerdir bunlar tabii. sevmek, korumak lazım hepsini.
en büyük sebebi dini yasaklardır. islamda heykel, resim ve ikonalar yasaktır.
en güzel örneği; ayasofya camiidir. bu eski kilisenin içine girince yüksek bir kubbe, sütunlar etkiliyor insanı.. ama içindeki duvarların karma karışık renklerde mermer bloklarla örülmesi, kubbedeki resimlerin kafa kısımlarının boyanması yüzünden yurtdışındaki kiliselere göre estetik yoksunudur. yurtdışında en sıradan kilise bile daha estetik kalır yanında. sebep tabiki o gösterişli heykellerdir. gösterişin en abartılmış hali için vatikana bakmanız yeter.
tutup da caminin altına market vs. açarsanız tabi kiliseler camiden daha estetik olur diye cevaplanacak önerme.
bilinen çoğu ihtişamlı kilisenin ve katedralin gotik döneme ait olmasıyla alakası olan durumdur. zira gotik mimaride süs ve ihtişam herşeyin önüne geçer. kişisel fikrime göre, dış görünüşte gotik mimariye sahip kiliseler muhteşem görünür, fakat camilerin iç dizaynı ve süslemesi kiliselerin iç dizaynına bin basar.

(bkz: notre dame)

(bkz: selimiye camii)
sanat galerilerini cami yapalım çözülsün bu denklik sıkıntısı.
her yüz metrede bir cami dikilmesi sonucu oluşmuş durumdur. aynı zamanda estetik dediğimizde içindeki din adamının imajı da önemlidir ki ne yazık ki bu konuda da camilerin başarılı olduğu söylenemez.

(bkz: ha sokayım arap kültürüne)
islam için dış görünüşün ve abartının önemsiz olmasından dolayı kaynaklanan durum.
estetik kaygısı ile irdelendiğinde tersi kulağa daha mantıklı geliyor, düşünün sünnetlilerin sünnetsizlerden daha estetik olması gibi.
bu da böyle bir bilgi içerikli entaridir.*
osmanlı padişahlarının tamamının saraylarda gösterişe önem verirken, camilerde bundan özellikle kaçınmsıyla doğan normal sonuçtur. sultan süleyman: allah'ın evinde gösterişin yeri yoktur demiştir.
olayın tamamen inançla ve zamanla alakası vardır. neden mi?

öncelikle, kilise ve camiyi mimari açıdan karşılaştırmak elma ile armutu karşılaştırmaya benzer. ama sözkonusu estetik anlayışı olursa bu bağlamda bir karşılaştırma yapılabilir.

kiliselerin daha çok süslü mimari yapıda olması sadece sanatsal olarak ele almamak gerekir. zira hristiyanlıkta katolik-ortodoks mezheplerinin çekişmesi, hangi kilisenin daha süslü olacağı çekişmesini de meydana getirmiştir.
ayrıca islamiyete göre daha eski bir din olması, ibadet yerlerini inşa etme mantığını belirli bir kalıba islam'dan çok daha önceden oturtmuştur. islamiyet'te ise osmanlı ile zirvesine ulaşan cami süsleme geleneği bir nebze olsun kiliseyi yakalamıştır.

hem islamiyet'teki ahiret inancı dünyadaki süse ehemmiyeti önemsemediğinden camiler olabildiğince sade yapılmıştır. ne zamanki islam osmanlı ile birlikte söz sahibi olmaya başlamış o zaman kiliseler ile yarışa girilmiştir. özellikle kilise mimarisi osmanlı döneminde örnek alınmış, barok tarzı camiler inşa edilmiştir. camilerimizin vazgeçilmezi olan kubbeler yine kiliselerden örnek alınmıştır. eski camilerde kubbe denen bir yapı yoktu zaten. daha çok kabe'ye benzemesi açısından dikdörtgen şekilli tavanlara sahipti.

eh, mimar sinan'ın hakkını vermek lazım. yıkılıp tekrar yapılan ayasofya'nın da. türkiye'de camilerin çok olması ve çoğunun sıradan olması; kiliselerin ise sınırlı sayıda olması da başka bir kriterdir. az olan daima daha güzel görünebilir. ama bu durumda üst seviye camiler ile kiliseleri kıyaslamak lazımdır.
her zamanki gibi, camiye hayatında gitmemiş sözlük yazarlarımızın filmlerde gördüğü kiliselere aşık olması normaldir. kilise denilince akıllarına notre dam, sistine şapeli falan geliyor sadece. çünkü filmlerde sadece oralar görülüyor. samsundaki kiliseyi gelip görseler tuvaletlerini yapmazlar heralde oraya. ama işte holywood almış akılları. kendilerine namaz için olmasa bile süleymaniye camiini gezmeye gitmelerini tavsiye ederim.
kültürle alakalıdır. islamda fazlaca süslemeye gerek yoktur. ayrıca resim ve heykele zaten iyi gözle bakılmaz.

ayrıca edirnedeki selimiye camiini gördükten sonra olumsuz karşılanması gayet doğal sözdür.
tasarımsal gerçektir/gerçekliktir.

birinin üzerine rönesans etkindir, diğerinin üzerine hiçbir şey. (ancak bu görüş, islami rönesans'ın oluşup oluşmayacağı hakkında bir yargı bildirmez.)
protestan kiliseleri incelenirse yanlış bir genelleme olduğu ortaya çıkar. ayrıca kimse islam'da gösteriş yok demesin, sadece mekke bile tek başına görselliğe verilen önemi gösterir. ki google'a girip cami resimleri araştırılırsa da çok rahat görülecektir arap ülkelerinde camilere harcanan emekler...
(bkz: mimar sinan mucizesi)
yanlış bir savlamadır.

Buyrun! size güzel bir örnek;

http://tr.wikipedia.org/w.../Resim:Faisal_mosque2.jpg

bu caminin mimarı, bir dönem ankara belediye başkanlığı görevinde de bulunmuş vedat dalokay'dır. kabuk yapı mimari formundaki cami, ankara kocatepe camisi'nin bulunduğu yerde inşa edilecekti fakat ne yazık! osmanlı hayranı muhafazakar zümre, islam kültürünün estetik değerlerini yansıtmıyor düşüncesi ile atılmış temellerini kırdırarak bu günkü, cümle kapısı selçuklu formunda, kendisi osmanlı dönemi camilerin kopyası olan ve hiçbir mimari özelliğe sahip olmayan camiyi oraya kondurtuverdiler.

kral faysal tarafından finansmanı sağlanarak, pakistan'ın başkenti islamabad'ta inşa ettirilen faysal camisi, dünyanın en büyük camilerinden biri olmanın yanısıra iç akustik özelliklerinin üstünlüğü ile de ödüle lâyık görülmüştür.
geçen gün taksimde kiliseye girdim sonrada tuvalete gittim aynı ayakkabıyla hemde. estetik?
*