bugün

Koleksiyoncu , Büyücü romanlarını ve Aristos incelemesini yazan feylesof ...
Kitaplarında köle dünyada özgür bireyselliği tanımlamaya anlatmaya çalışır...
Sayısız konuda sıra dışı görüşlerini karşılayarak sunar
bir şeyi elde tutma ve bir şeyin tadını çıkarma isteği birbirini yok eder düşüncesi ile romanlarını kurgulamıştır. geçen yıl hayatını kaybeden ingiliz yazarın en ses getiren romanı koleksiyoncudur. kitap okurum diyenlerin okuması gereken bir romandır.
aklıbaşında, olan bitenin farkında, oluştuğunu ve duruma hakim olduğunu düşünen insanların, başlangıç olarak en temel e koyduklarını sandıkları tuğla çekildiğin de nasıl kendi üzerlerine çökebileceklerini ve oluşan bu 'geç' bana ne oluyor durumunda nasıl bin e bölünebileceklerini bildirir kitap tı büyücü.. bütün tuğlaları o yaşlı adam çekiyor du.. kendininkileri bile..
bütün kitaplarını (neredeyse) okumuş bir fowles hayranı olarak söyleyebilirim ki (biraz kişisel entry gibi duracak ama) en sarsıcı kitabı büyücü dür. 500 küsür sayfalık bu korkunç kitabı elimden düşürmeden iki günde okuduktan sonra iki hafta şaşkınlık içinde kafamın içinde yankılanan "oha" "oha" "oha" nidalarıyla ve ördek adımlarıyla dolaşmıştım.kolleksiyoncu diğerlerine nazaran daha kolay okunur (alt metinlere fazla uğramazsanız ve anlam katmanlarında çalışan zihinsel asansörü fazla kullanmazsanız eğer), fransız teğmen'in kadını'nı ise ağlama krizleri yaşamadan ve kaslarınıza kramp girmeden bitirme ihtimaliniz çok azdır, baştan söyleyeyim (henüz okumamış olan duru ve taze beyinlere). bizim edebiyatımızdan ilinti kurulabilecek yazarlara örnek olarak bilge karasu ve yusuf atılgan ı vermek isterim.
fowles okurken şarap içilmesi ve riverside 'ın 'out of myself' albümlerinin dinlenmesi kesinlikle tavsiye edilmez. (bkz: lafı tersinden anlamak)
fransız teğmenin kadını adlı romanıyla da ingiliz literatüründe tematik, varoluşçu, esrarlı anlatımıyla yerini kazımıştır.
performansı yüksek kurgusuyla okuyucu kitlesini sabitleyen 1926/31 mart doğumlu ve 2005/5 kasım yılları arasında hayat süren yazar,denemeci.
okuduğum iki kitabında (the collector ve the magus )kadın karakterleri olabildiğine yetkin, erkek karakterleri ise zayıf gösteren bir yazardır. kitapları cinsel dürtüler, insanın iç dünyası ve temel nokta olarak özgürlüğü benimsemiştir.
büyücü, koleksiyoncu, fransız teğmen'in yazarı. yazarlığı tanrıcılık oyunu olarak görmüş müthiş insan.
john fowles ile tanışma hikayemden bahsetmek istiyorum her saçmalayan gibi. yine bir yolculuk sırasında gazetemi hatmettikten sonra otobüsle ilgilenmeye başladım. arkalarda bir yerde oturuyordum. yolları, elektrik tellerine konan kuşları, çitleri, geçip gittiğimiz evleri seyreylerken gözüm öndeki koltukta oturanın okuduğu kitaba kayıverdi. adam hararetle okuyor ve kitabı elinden düşürmüyordu. meraklandım saçma bir şekilde, acaba kimdi bu kitabın yazarı? sabırla bekledim kapağı kapamasını ve nihayet tahmin edersiniz ki john fowles ın olduğunu gördüm. fotoğraf zihnim tek hamlede gördüğü bu yazarı not defterime yazmamda büyük yardımcı oldu çünkü adam dayanamayıp kapatır kapatmaz tekrar açtı sayfaları.
tanım:günümüzün iyi yazarlarındandır şahsi kanaatim.
not: john fowles, böyle bir entry neden eksilenir ki diye düşünerek bu konuda beni roman yazdırtma sevdasına düşürtmüştür ayrıca. heralde adamın kitabını dikizlememden hoşlanmadı. olabilir tabii.
en tanrı yazar. daha fazla söylenebilecek bir şey yoktur kanımca.
özgürlüğü anladıkça ona daha az sahip olursun (bkz: büyücü)
yaşam ölüme ödediğimiz bir bedeldir, tersi değil. yaşamımız kötüleştikçe daha fazla öderiz, daha iyiye gittikçe ucuzlar.

sözünün sahibi ve bizlere yaşarken çekilen acıların kutsallığını anlatmak gayesi içerisinde olan ingiliz yazar.
özgürlükle ilgili tanımlamaları çok güzel olan ingiliz yazar.
yazarın tanrısallığına karşı çıkmış ve özellikle okur ile yapıt arasıan girmekten kaçınan yazardır.
bu adam bunun için özellikle uğraşırken bazı türk okurların adamı tam aksi yönde yani yazarın aslında kaçındığı yöne, tanrısallığa oturtma çabaları da çok enteresandır.
millet ne kadar meraklıymış birilerini tanrı yapmaya *
okuma üstüne konuşmak giderek uçmanın kalmadığı bir dünyada uçmaktan bahsetmeye benziyor; sağır birine deliler gibi müzikten bahsetmeye benziyor ya da renk körü birine resimden bahsetmek gibi. hiçbir şey insanlığın okumanın o büyük hazzına dönmesini sağlayamaz artık.

(bkz: okumanın hazzı)